ZAMAN'IN TÜRBANLI YAZARINA BUGÜN'ÜN KADIN YAZARINDAN "DUYGU ASENA" CEVABI!!!
O, kendisine "bahşedilen bir çift göğsü" çok sevdi, hem de onların sadece çocuk emzirmek için bahşedilmediği bilinci içinde sevdi. Ama bedensel hazzı hâlâ pis, çirkin görenlerin bunu anlamasını beklemek beyhude galiba.
Zaman yazarı Nihal Bengisu Karaca'nın Duygu Asena ile ilgili yazısı hakkında söylenecek çok şey var. Ama hepsinden önce şu "erkek projesi" meselesi üzerinde durmak gerekiyor galiba.
Bengisu feminizmi bir erkek projesi diye damgalayarak, bal gibi ataerkil bir saldırıya "feminizan" bir hava katmaya çalışmış ama hiç olmamış doğrusu.
Çünkü Duygu'nun çizgisine "erkek projesi" diyene sorarlar: Sen nasıl bir kadın projesi ortaya koydun acaba?
Yüzyıllardır süren ataerkil sistemin minik revizyonlarla yeniden üretilmesinden başka? Evlilik kurumunu, kutsal anneliği ve kadın cinselliğini tartışma dışında bırakan bir projenin "erkek projesi" olmasa bile erkeklerin pek işine gelen bir proje olduğu besbelli değil mi? Eğer herhangi bir erkek projesinden varsa ortada, şu andaki yaygın uygulamasıyla evlilik kurumudur bu. O kurum içindeki cinsiyetçi rol bölüşümüdür.
Ama ben "erkek projesi" demeyeceğim ona. Tarihi koşulların sonucu ortaya çıkan insan icadı bir projedir bu. İnsan icadı olduğu için de geçmişi ne kadar eskilere giderse gitsin, kökü ne kadar derin olursa olsun, yine insan tarafından değiştirilebilir. Ne var ki, feminizme karşı olanlar bu rollerin tarihi olduğunu anlayamaz; ezelden ebede devamını savunur. Kimisi doğaya, kadının doğasına bağlar bu rol bölüşümünü, kimisi de Allah'ın emrine... Ama sonunda ikisi aynı kapıya çıkar. Kutsal metinlerdeki tanrının yerini doğa alır, amentüsü "doğanın dengesini korumak" olan yeni bir din doğar ve rol bölüşümü savunusu aynen devam eder.
Asena'nın en büyük günahı, "erkeğin özgür cinsel yaşamı varsa kadının da olmalı" gibi bir tezi savunarak kadın haklarını öcüleştirmesi olmuş Bengisu'ya göre.
Peki ne demeliymiş Asena. Erkek de yapamaz, kadın da yapamaz... İyi de, geçerli monogamik evlilik modeli bunu zaten resmen ve her zaman söylemiyor mu? Bu söylem erkeklerin yapmasını engelliyor mu? Hayır, çifte standart bu söylemle birlikte doludizgin sürüyor. O zaman aynı şeyi bir kez daha tekrarlamanın ne anlamı var; sürüp gidene göz yummaktan başka? Önce bir noktayı açıklığa kavuşturalım. Özgürlüğü savunmak ihaneti savunmak değildir. Duygu ihaneti hiçbir zaman savunmadı. Tam tersine, aşkta ve cinsellikte hep açıklıktan, dürüstlükten, samimiyetten yanaydı.
Aşkın ve cinselliğin saflığını her türlü yalana dolana, riyaya karşı savundu. İçinde aşk, sevgi ve şehvet olmayan evlilikleri sürdürmeyi de riya olarak gördü. Bu ilkeli duruş kadın haklarını "öcüleştirmekse" eğer, evet, o sadece ehlileştirilmiş, zararsızlaştırılmış, herkes tarafından kabul edilebilir hale getirilmiş, düzen içi fikirlerin insanı değildi. Cesurdu. Etkisi de buradan geliyor.
Bengisu'nun "feminist proje Müslüman Türk kadının aklını çelemedi, çünkü fazla dışarlıklı, fazla yabancıydı" sözleri "batı kaynaklı" bir başka proje olan demokrasi projesi için söylenenlere ne kadar da benziyor. Bu konuda söylenebilecek tek şey, "Türkiye'ye özgü demokrasi" safsatasıyla demokrasinin çıtasını düşürmeye çalışanlara söylediklerimizden farklı olamaz. Kaldı ki, Bengisu, Asena'nın çizgisinin etkisi konusunda da fena halde yanılıyor. Duygu'nun estirdiği rüzgar, Nihal Bengisu'nun müslüman ablalarını bile çok etkiledi.
1980'lerin sonunda İslami hareket içinde ortaya çıkan, kadının toplumdaki yerine eleştirel bakan, kamu hayatına açılmasını savunan, çalışmak isteyen ve hatta ev içi rolleri sorgulayan akımın, Duygu'nun altın yıllarına, Kadının Adı Y
Bengisu feminizmi bir erkek projesi diye damgalayarak, bal gibi ataerkil bir saldırıya "feminizan" bir hava katmaya çalışmış ama hiç olmamış doğrusu.
Çünkü Duygu'nun çizgisine "erkek projesi" diyene sorarlar: Sen nasıl bir kadın projesi ortaya koydun acaba?
Yüzyıllardır süren ataerkil sistemin minik revizyonlarla yeniden üretilmesinden başka? Evlilik kurumunu, kutsal anneliği ve kadın cinselliğini tartışma dışında bırakan bir projenin "erkek projesi" olmasa bile erkeklerin pek işine gelen bir proje olduğu besbelli değil mi? Eğer herhangi bir erkek projesinden varsa ortada, şu andaki yaygın uygulamasıyla evlilik kurumudur bu. O kurum içindeki cinsiyetçi rol bölüşümüdür.
Ama ben "erkek projesi" demeyeceğim ona. Tarihi koşulların sonucu ortaya çıkan insan icadı bir projedir bu. İnsan icadı olduğu için de geçmişi ne kadar eskilere giderse gitsin, kökü ne kadar derin olursa olsun, yine insan tarafından değiştirilebilir. Ne var ki, feminizme karşı olanlar bu rollerin tarihi olduğunu anlayamaz; ezelden ebede devamını savunur. Kimisi doğaya, kadının doğasına bağlar bu rol bölüşümünü, kimisi de Allah'ın emrine... Ama sonunda ikisi aynı kapıya çıkar. Kutsal metinlerdeki tanrının yerini doğa alır, amentüsü "doğanın dengesini korumak" olan yeni bir din doğar ve rol bölüşümü savunusu aynen devam eder.
Asena'nın en büyük günahı, "erkeğin özgür cinsel yaşamı varsa kadının da olmalı" gibi bir tezi savunarak kadın haklarını öcüleştirmesi olmuş Bengisu'ya göre.
Peki ne demeliymiş Asena. Erkek de yapamaz, kadın da yapamaz... İyi de, geçerli monogamik evlilik modeli bunu zaten resmen ve her zaman söylemiyor mu? Bu söylem erkeklerin yapmasını engelliyor mu? Hayır, çifte standart bu söylemle birlikte doludizgin sürüyor. O zaman aynı şeyi bir kez daha tekrarlamanın ne anlamı var; sürüp gidene göz yummaktan başka? Önce bir noktayı açıklığa kavuşturalım. Özgürlüğü savunmak ihaneti savunmak değildir. Duygu ihaneti hiçbir zaman savunmadı. Tam tersine, aşkta ve cinsellikte hep açıklıktan, dürüstlükten, samimiyetten yanaydı.
Aşkın ve cinselliğin saflığını her türlü yalana dolana, riyaya karşı savundu. İçinde aşk, sevgi ve şehvet olmayan evlilikleri sürdürmeyi de riya olarak gördü. Bu ilkeli duruş kadın haklarını "öcüleştirmekse" eğer, evet, o sadece ehlileştirilmiş, zararsızlaştırılmış, herkes tarafından kabul edilebilir hale getirilmiş, düzen içi fikirlerin insanı değildi. Cesurdu. Etkisi de buradan geliyor.
Bengisu'nun "feminist proje Müslüman Türk kadının aklını çelemedi, çünkü fazla dışarlıklı, fazla yabancıydı" sözleri "batı kaynaklı" bir başka proje olan demokrasi projesi için söylenenlere ne kadar da benziyor. Bu konuda söylenebilecek tek şey, "Türkiye'ye özgü demokrasi" safsatasıyla demokrasinin çıtasını düşürmeye çalışanlara söylediklerimizden farklı olamaz. Kaldı ki, Bengisu, Asena'nın çizgisinin etkisi konusunda da fena halde yanılıyor. Duygu'nun estirdiği rüzgar, Nihal Bengisu'nun müslüman ablalarını bile çok etkiledi.
1980'lerin sonunda İslami hareket içinde ortaya çıkan, kadının toplumdaki yerine eleştirel bakan, kamu hayatına açılmasını savunan, çalışmak isteyen ve hatta ev içi rolleri sorgulayan akımın, Duygu'nun altın yıllarına, Kadının Adı Y