ZAMAN YAZARLARI HAYATLARINDA İLK KEZ NEW YORK'A GİDERSE NELER OLDU?..... ORAY EĞİN ZAMAN YAZARLARINA HANGİ TAVSİYEDE BULUNDU?..

Eskiden jet-lag´le nasıl boğuşulacağı konuşulurdu New York uçaklarında, şimdi okyanus ötesi uçarken zaman farkından dolayı namaz saatlerinin ne olacağı.

Eskiden jet-lag´le nasıl boğuşulacağı konuşulurdu New York uçaklarında, şimdi okyanus ötesi uçarken zaman farkından dolayı namaz saatlerinin ne olacağı. Cumartesi günkü Zaman´ın ekinde Ahmet Turan Alkan, hayatında ilk kez gittiği New York´tan izlenimler yazmış ve namaz saatlerini ayarlamakla ilgili sıkıntısını da aktarmış. Zaman´dan bir grup "hocaefendinin" okullarının birindeki ödül töreni için Manhattan adasına bırakılmış; epey ilginç bir gezi olduğu kesin.

Alkan benim bir süre önce yazdığım bir yazıya da gönderme yapmış ve THY uçaklarının değişen profilinden dem vurmuş. "Sadece şu kadarını söyleyebilirim ki bugünlerde THY´nin dış hat seferleriyle iç uçuşlarındaki yolcu profili birbirinden pek ayırdedilemiyor" diyor.

Zaman editörleri keşke "New York 101" koysalarmış başlığı, çok daha uygun olacakmış. Adeta bir giriş dersi gibi yazı. Uçak saatlerinden metabolizmanın nasıl alt-üst olduğuna kadar temel bilgiler yer alıyor.

Kusura bakmasın, ama yazısını okurken kahkahalarımı tutamadığım bölüm Zaman ekibinin "Manhattan´daki Barnes and Noble dükkanından" ne kadar etkilendiğini anlattığı kısımdı. Keşke bir tanıdık B&N´in bir tane olmadığını söyleseydi, yahut hangi B&N´i beğendiklerini de ekleseydi.

Zaman ekibi bir de anlayamadığım bir şekilde koşa koşa fotoğraf malzemeleri satan BH mağazasına gitmişler, o kadar alışveriş olanağının arasında. Hepsinin derdi fotoğraf makinesi mi almak, diye düşünürken bomba patladı. Meğerse mağazayı hayvanat bahçesi ziyaret eder gibi gezmişler. Kipalarıyla satış yapan Yahudileri görmüş Alkan ve arkadaşları ve kendi aralarında "Sinagoga mı geldik" diye espri yapmışlar; gide gele New York´ta böyle bir espri yapmanın "politik doğruculuğa" girmediğini de elbette öğrenecekler herhalde.

Çok da yadırgamadım, her şey bir süreç işi. New York´u keşif önce Türk elitinin belli bir kısmıyla başladı. Ardından moda dergilerinin editörleri geldi, sonra köşe yazarları. Şimdi de sıra günümüzün iktidarında elbette. Gide gele algıları da değişecektir kuşkusuz.

Yıllar önce bir sosyete dergisinde yazan bir hanımefendinin hayatında ilk defa gittiği New York´ta gökdelenlerden nasıl etkilendiğini köşesinde okumuştum. Gerçek bir kült´tü yazı, "Times Square ne kadar da ışıklı bir yer, Hürriyet Heykeli ne kadar büyük, Manhattan adaymış meğerse" düzeyindeydi. Ancak o zaman dalga geçmek yerine sadece üzülebilmiştim. Sonradan o satırları yazan kişi New York´u iyice keşfetti, eminim sorsak hepimizden de iyi bilir.

İşte İslamcı kesimde de böyle bir geçiş olacağı ortada. Bu, bir anlamda New York seyahatinin demokratikleşmesi anlamına da gelmiyor mu?

Dünyanın merkezi artık sadece elitlerin ulaşabildiği bir ütopik ada değil; namaz saatini hesaplayan bir kesim için de ulaşılabilir.

Bu açıdan Zaman´da bir New York izlenimini ilgi çekici buldum. Doğrusu Ahmet Turan Alkan´ın yazısının ne gibi okur geri dönüşü sağladığını da merak ettim doğrusu. Olumsuz olacağını tahmin etmem. Yeni dönemde, New York uçaklarında daha fazla görmeye alıştığım bir kesim için iyi bir giriş dersi olacaktır.

Tahminim, ilerleyen günlerde gerek Zaman´da gerekse de diğer İslamcı medyada daha sık New York izlenimleri göreceğimiz. Ciprianni´yi, MoMA´yı, Toys R Us´ı falan da keşfedecekler yüzde yüz. İlgiyle okunacağını tahmin ediyorum.

Benim de onlara bir katkım olsun bari; madem böyle bir okyanus ötesi yolc