ZAMAN YAZARINDAN RADİKAL ÇIKIŞ!..AMCASININ TORUNUNU ŞEHİT VERDİ,GENELKURMAY'DAN KELLE İSTEDİ?..

TSK'yla ilgili konulara mesafeli yaklaşan Zaman Gazetesi'nden bu sefer radikal bir çıkış geldi. Gazetenin önemli yazarı,Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un istifasını istedi.

Komutan istifa eder mi?

3 Ekim'de Şemdinli Aktütün Karakolu'na yapılan ve 17 şehit verdiğimiz baskından sonra yeni bir şey oldu. İlk defa Genelkurmay'a yüksek sesle sorular yöneltildi. Terörle mücadele teknik olarak sorgulanmaya başlandı.
Can alıcı bir soru var:

En stratejik yerlerdeki karakollar ne biçim karakol? Barakayı andıran, derme çatma, her türlü saldırıya açık, kiremitleri uçmasın diye çatısına taş konulan bu karakolların, hain saldırılara davetiye çıkaran hali, neden hiç fark edilmemiş? Neden bu karakollara demir ve betonlarla koruganlar yapılmamış? Gazeteciler bu soruyu Genelkurmay II. Başkanı'na sordular ve cevap alamadılar. Üstelik biz Aktütün'e 1992'den beri 5. defa saldırıldığını biliyorduk. Genelkurmay II. Başkanı Org. Hasan Iğsız'ın iletişim toplantısında söylediklerinden öğrendik ki, tam 38 saldırı ve taciz olayı var. Yine Org. Iğsız'ın Genelkurmay'da verdiği bilgilere göre hudut bölgelerindeki karakollardan Üzümlü'ye (amcamın torunu da orada şehit oldu) 68 saldırı, Alan'a 30, Uzundere'ye 127, Samanlı'ya 20 ve Eruh'a 371 saldırı olmuş. Şimdi ben merak ediyorum, "gelin saldırın, bombalayın" diye hainlere davetiye çıkaran bu derme çatma karakollarda, 1992'den beri yapılan saldırılarda toplam kaç şehit verdik? Her şehit cenazesi, bu milletin yüreğine kor düşürdüğüne ve PKK terörünün siyaseten malzeme olarak kullanılmasına, içte ve dışta vasıtalık ettiğine göre, soruyu sormanın tam zamanı: Terörle mücadelede en büyük zaaf noktası bu karakollar, yıllarca neden bu halde tutuldu? Neden hiçbir Genelkurmay başkanı bu zaafı fark edemedi?

Konunun daha da vahim bir yönü var. Yine Org. Iğsız'ın söylediklerinden öğreniyoruz ki; geçmişte bu karakollar kaçakçılık düşünülerek hep tabana yapılmış. Yani terörle mücadele amacıyla düşünülmemiş. Son saldırılarda bu gerçek kamuoyunca sorgulanmaya ve eleştirilmeye başlanınca Sayın Iğsız şimdi şunu söylüyor: "Aktütün'deki karakol kapatılacak, Berçar Tepe'ye taşınacak. Çünkü bu Aktütün'deki yer hem çok dar, hem tamamen mahkûmda. Yani güvenlik açısından uygun değil. Aktütün'ün şu anda bölük merkezinde olduğu yer savunma açısından uygun değil. Sadece Aktütün değil, beş tane böyle karakol daha var. Aktütün'ün taşınma kararı geçen yıl sonbaharda verildi ama yer çok kayalık. Çok büyük bir kaya var. İnşaatlar mali imkânlar dikkate alınarak yıllara yayılmış faaliyetlerdir. Ama bakın bu şehitlerin yapılan binalarla falan uzaktan yakından alâkası yok..."

Pekiyi neyle alâkası var? Yine Sayın Iğsız'a dönelim.

Sayın Orgeneral o bölgenin komutanlığını yapmış. 2. Ordu komutanı iken Aktütün'e üç defa gitmiş. Karakolun güvenlik zaafını o zaman görmemiş mi? Onun ziyaretlerinden sonra bu karakol 5. defa basılmış ve 44 şehit vermişiz.

Sayın komutan "şehitler karakol binalarıyla ile ilgili değil" diyor. Bu izahın cevabını da yine kendisinin sözleriyle verelim:

"15 şehidimizin 13'ü şarapnel yarasıyla hayatlarını kaybetmiştir. Mevzilerimize roket isabet etmiştir. Biraz önce gördüğünüz mevziler kayalıkların üzerindedir. Yani orada bir mevzi kazma olanağı yoktur. Kayaların üzerine taşları sıralamak suretiyle mevziler yapılmıştır..."

Birinci Dünya Harbi'nde bile böyle üst üste taş yığarak mevzi yok. Siz o mevziyi betondan yapsanız ve üzerini betonla korusanız, 13 kınalı kuzu yine hayatını kaybeder miydi?

Ödenek yetersizliğinin bahane edilmesi de kimseyi ikna etmedi. Nitekim Maliye Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada; Milli Savunma Bakanlığı'na 2007 yılı için tanınan ödenekten de 1 milyar 277 milyon YTL ia