ZAMAN YAZARI MEDYA İÇİN DE DEMOKRASİ PAKETİ İSTEDİ!
Zaman yazarı Şahin Alpay, son günlerin moda tabiriyle "medya için demokrasi paketi" istedi.
Medya için demokrasi paketi
Türkiye’de hükümete karşı muhalefet yapılamadığı iddiasının inandırıcı bir tarafı yok. Meclis’te, hem de sert muhalefet yapan en az üç siyasi parti var.
Bunların iktidar alternatifi olarak inandırıcılıklarının bulunmayışı, Türkiye’de muhalefetin esas sorunu. Medyaya hükümete karşı muhalefetin susturulduğu iddiası ise kısmen geçerli. Baştan aşağı sert muhalefet yapan basının tirajı tırmanırken, birinci sayfada hükümete yakın görünen gazetelerin köşelerinde de hayli eleştirel görüş mevcut. İnternet gazeteleri üzerinden muhalefet giderek yaygınlaşmakta.
Türkiye medyasında esas sorun hükümetin, bir yandan devletin elindeki (TRT, Anadolu Ajansı, TMSF medyası), öte yandan kendisine göbek (çıkar) bağıyla bağlı büyük patronların denetimindeki medyada muhalif sesleri susturması. Denecek ki, bu durum AKP iktidarı öncesinde de geçerliydi. Doğru, ama koalisyon hükümetleri döneminde en azından farklı partilere göbek bağıyla bağlı patronların rekabeti nefes aldırıyordu. AKP’nin tek parti iktidarı altında, hükümetin (hele “ustalık” döneminde) medya üzerindeki baskısının önceki döneme nazaran çok daha arttığı muhakkak. Öyle ki eskiden patronlar genel yayın müdürleri aracılığıyla yönetirdi; şimdilerde yöneticiliği doğrudan üstlendikleri görülüyor. Patronların elindeki medyadan kaç gazetecinin kovulduğu, kaçının istifa etmek zorunda bırakıldığı hesabı şaşmış durumda.
Milletvekili olup bir gazetede gerçek ismiyle, başka bir gazetede takma isimle köşe yazan (yani basın meslek ilkelerini iki kez ihlal ederek “zamanın gereklerine” tam uyum sağlayan) bir hükümet sözcüsüne göre, gazetecilerin kovulmalarının hükümet müdahaleleriyle ilgisi yok, patronların kendi tasarrufu. Medya patronları “kendi kabullerine göre” (“hükümete yaranmak için” diye okuyun) “kendi medyasına çekidüzen vermek istiyor”; bu bağlamda kimi yazarlara “miadını doldurduğu” için (“sert eleştirdiği için” diye okuyun), kimi yöneticilere de “zamanın gereklerine uyum” sağlayamadıkları için (“hükümete şakşakçılık yapmadıkları için” diye okuyun) yol veriyormuş. Bu nedenle, patronlara da “haksızlık yapmamak” gerekiyormuş. (Bkz: Akşam, 02.08.2013)
Okurlarım demokrasinin doğru düzgün işleyebilmesi için bağımsız medyanın önemi üzerine belki yüzlerce yazı yazmış olduğumu bilirler. Yine de görülen lüzum üzerine tekrarlamak ihtiyacını hissediyorum: Medyanın demokratik görevlerini yerine getirebilmesi için, basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kalkması gerekir, ama bu yeterli değil. “Editoryal bağımsızlık”, yani medyanın devletten, hükümetten ve patronlardan bağımsız olarak, gazeteciler tarafından yönetilmesi şart. Editoryal bağımsızlığı güven altına almak için bir “demokrasi paketi”ne ihtiyacımız büyük.
Bu pakette yer alması gereken, tecrübeler ışığında şiddetle ihtiyaç duyduğumuz reformların başlıcalarını şöyle sıralıyorum: 1) Medyada pay sahibi tüm patronlara kamu ihalelerine girme yasağı getirilmelidir. 2) Çoğulculuğu güven altına almak için medyada çapraz-mülkiyet yasağı konmalıdır, yani medya patronlarının hem gazete hem de radyo-televizyon sahibi olmaları önlenmelidir. 3) Patronların medyadan büyük ölçüde tasfiye ettiği sendikaların güçlenmesi için gerekli yasal önlemler alınmalıdır. 4) TRT, hükümetlerin borazanı olmaktan kurtarılmalı, BBC modelinde yeniden örgütlenmelidir. Bu bağlamda beni en çok şaşırtan, sert muhalefet yapmakla meşhur siyasi partilerimizin hiçbirinin medya için bir “demokrasi paketi” önermeyi akıllarının ucundan bile geçirmemeleri.
Şahin ALPAY / ZAMAN