Zaman yazarı isyanda; Cemaate 'su da yok' demeye az kaldı!
Zaman yazarı Nedim Hazar, cemaate baskı ve zulüm yapıldığını iddia ederek yaşananlara isyan etti.
Zaman gazetesi yazarı Nedim Hazar, cemaate yakınlığıyla bilinen Fatih Üniversitesi'ne giden otobüs hattının kaldırılmasına tepki gösterdi.
Yaşananların 28 Şubat'tan daha ağır olduğunu savunan Hazar, İETT'nin son uygulamasını eleştiren bir yazı kaleme aldı. "İşte Az kaldı, ha gayret!" başlıklı o yazıdan bir bölüm:
'SU DA YOK'A ÇOK KALMADI
15 bin öğrenciye sahip bir üniversiteye yapılan otobüs seferlerini iptal etmenin elbette kılıfını bulmak, 'yersen' düşüncesiyle gerekçe uydurmak pek zor olmasa gerek. Ancak bu ülkede yaşayan herkes neyin, ne için yapıldığını çok iyi biliyor artık. Gerçi Bank Asya gibi kurumlara bile yapılanları gördükçe, otobüs seferi iptali biraz düşük yoğunluklu zulüm olarak kalıyor ama dediğim gibi, yapılanları tarih yine de not alıyor şüphesiz.
Bir arkadaşım, bu muameleyi duyduğu an şöyle bir tepki verdi: "Yılbaşı gecesi alkollü vatandaşları evlerine bedava götüren kurum, üniversite öğrencisini yolda bırakabilecek kadar insafsızlaşıyorsa, sakat bir şeyler var demektir!"
Daha önce seferlerin iptalini şoför azlığı ve metrobüs kullanımına bağlayan kurum, daha sonra gerekçeyi "hat yoğunluğu azlığı" şeklinde güncellemiş. Aslında herhangi bir gerekçe açıklamalarına bile gerek yoktu bence. "Size otobüs de yok" demeleri yeterliydi.
İngilizce öğretmenliği okuyan 2. sınıf öğrencisi fiziksel engelli Elif'in okula gidip gitmemesi elbette çok da umurlarında olmayacaktır.
"Onlara tabela yok, kredi kartı yok, banka yok, gazete yok, reklam yok, okul yok, yurt yok" düşüncesi "otobüs de yok" noktasına kadar geldi. Sanırım "su da yok"a çok kalmadı... İptal edilmeyen seferlerde de, bu okullardaki öğrencilerin arka koltuklarda oturabileceğine dair bir yönetmenlik çıkarılırsa kimse şaşırmaz artık sanırım."
Yaşananların 28 Şubat'tan daha ağır olduğunu savunan Hazar, İETT'nin son uygulamasını eleştiren bir yazı kaleme aldı. "İşte Az kaldı, ha gayret!" başlıklı o yazıdan bir bölüm:
'SU DA YOK'A ÇOK KALMADI
15 bin öğrenciye sahip bir üniversiteye yapılan otobüs seferlerini iptal etmenin elbette kılıfını bulmak, 'yersen' düşüncesiyle gerekçe uydurmak pek zor olmasa gerek. Ancak bu ülkede yaşayan herkes neyin, ne için yapıldığını çok iyi biliyor artık. Gerçi Bank Asya gibi kurumlara bile yapılanları gördükçe, otobüs seferi iptali biraz düşük yoğunluklu zulüm olarak kalıyor ama dediğim gibi, yapılanları tarih yine de not alıyor şüphesiz.
Bir arkadaşım, bu muameleyi duyduğu an şöyle bir tepki verdi: "Yılbaşı gecesi alkollü vatandaşları evlerine bedava götüren kurum, üniversite öğrencisini yolda bırakabilecek kadar insafsızlaşıyorsa, sakat bir şeyler var demektir!"
Daha önce seferlerin iptalini şoför azlığı ve metrobüs kullanımına bağlayan kurum, daha sonra gerekçeyi "hat yoğunluğu azlığı" şeklinde güncellemiş. Aslında herhangi bir gerekçe açıklamalarına bile gerek yoktu bence. "Size otobüs de yok" demeleri yeterliydi.
İngilizce öğretmenliği okuyan 2. sınıf öğrencisi fiziksel engelli Elif'in okula gidip gitmemesi elbette çok da umurlarında olmayacaktır.
"Onlara tabela yok, kredi kartı yok, banka yok, gazete yok, reklam yok, okul yok, yurt yok" düşüncesi "otobüs de yok" noktasına kadar geldi. Sanırım "su da yok"a çok kalmadı... İptal edilmeyen seferlerde de, bu okullardaki öğrencilerin arka koltuklarda oturabileceğine dair bir yönetmenlik çıkarılırsa kimse şaşırmaz artık sanırım."