Zaman Oda TV'nin haberini yayımlarsa...
Zaman, bugüne kadar haberlerde ve köşe yazılarında "Karanlık Oda", "gazeteci değil terörist", "darbeciler" gibi suçlamalarla eleştirdiği Oda TV'den alıntı yaptı.
17 Aralık ile görünür hale gelen 22 Temmuz operasyonu ile iyice kızışan Cemaat-Hükümet savaşı, bugüne dek farklı cephelerde duranları yeniden konumlandırıp faklı siyasi birlikteliklere götürüyor.
En ilginç yakınlaşma ise Cemaat'in amiral gemisi Zaman'ın bugün yayımladığı bir haber ile yaşandı. Zaman, "havuz medyası" diye suçladığı Sabah gazetesinin yaptığı bir haberi yalanlamak için bugüne kadar haberlerde ve köşe yazılarında "Karanlık Oda", "gazeteci değil terörist", "darbeciler" gibi suçlamalarla eleştirdiği Oda TV'den alıntı yaptı.
İşte 'Sabah muhabiri benden polislere beddua edip, kötü söz söylememi bekledi' başlıklı o haber:
Sabah Gazetesi dün, amirallere suikast davasında yargılanırken intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar ile yaptığı röportajı yayınladı.
Fakat Ahmet Tatar, Sabah'ın, söylemediği sözler üzerine yazılar yazdığını belirterek haberi yapan muhabire bir açıklama gönderdi. Muhabirin, Tatar'dan polislere karşı kötü söz söylemesini ve beddua etmesini beklediğini söyledi. Tatar açıklamasında, "Size söylemediğim bazı şeyler belki de benim anlamadığım 'gazetecilik tekniği' gereği haberinize yansımış. Düzeltmenizi hasseten rica ediyorum." dedi.
Oda TV'de yer alan habere göre Ahmet Tatar açıklamasında şunlara değindi: "Sabah Gazetesi'nden Erhan Öztürk, bayramın 2. günü beni aradı. Benden gözaltındaki cemaatçi polislere daha önce bizlere yapıldığı gibi kampanyaya katılarak kötü söz söylememi, beddua etmemi bekledi. (Konuşma sırasındaki hissiyatım bu oldu.) Ben ise bu polislerle bir davanın iki tarafı olduğumuzu, objektif olamayacağımı, şu anda bu polisler için hukuki bir süreç başlatılmış olmasını çok önemli bulduğumu, ancak esas suçlar konusunda bir soru sorulduğuna dair kamuoyuna bir şey yansımadığını söyledim. Şimdilik bu operasyonun 17 Aralık'ın intikamı gibi göründüğünü ama geçmişe ve esasa uzanmasını beklediğimizi söyledim. Gerekirse mahkeme sürecinde müdahil olacağımızı söyledim. Fakat 'Yurt Atayün, kardeşimi mezhebine göre fişleyip hayatımızı kararttı' demedim. 'Kardeşimin ölümünde baş sorumlu o' demedim. 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerine karşı hükümetin başlattığı operasyon bu hukuksuzluk sürecine son vermiştir.' demedim."
En ilginç yakınlaşma ise Cemaat'in amiral gemisi Zaman'ın bugün yayımladığı bir haber ile yaşandı. Zaman, "havuz medyası" diye suçladığı Sabah gazetesinin yaptığı bir haberi yalanlamak için bugüne kadar haberlerde ve köşe yazılarında "Karanlık Oda", "gazeteci değil terörist", "darbeciler" gibi suçlamalarla eleştirdiği Oda TV'den alıntı yaptı.
İşte 'Sabah muhabiri benden polislere beddua edip, kötü söz söylememi bekledi' başlıklı o haber:
Sabah Gazetesi dün, amirallere suikast davasında yargılanırken intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar ile yaptığı röportajı yayınladı.
Fakat Ahmet Tatar, Sabah'ın, söylemediği sözler üzerine yazılar yazdığını belirterek haberi yapan muhabire bir açıklama gönderdi. Muhabirin, Tatar'dan polislere karşı kötü söz söylemesini ve beddua etmesini beklediğini söyledi. Tatar açıklamasında, "Size söylemediğim bazı şeyler belki de benim anlamadığım 'gazetecilik tekniği' gereği haberinize yansımış. Düzeltmenizi hasseten rica ediyorum." dedi.
Oda TV'de yer alan habere göre Ahmet Tatar açıklamasında şunlara değindi: "Sabah Gazetesi'nden Erhan Öztürk, bayramın 2. günü beni aradı. Benden gözaltındaki cemaatçi polislere daha önce bizlere yapıldığı gibi kampanyaya katılarak kötü söz söylememi, beddua etmemi bekledi. (Konuşma sırasındaki hissiyatım bu oldu.) Ben ise bu polislerle bir davanın iki tarafı olduğumuzu, objektif olamayacağımı, şu anda bu polisler için hukuki bir süreç başlatılmış olmasını çok önemli bulduğumu, ancak esas suçlar konusunda bir soru sorulduğuna dair kamuoyuna bir şey yansımadığını söyledim. Şimdilik bu operasyonun 17 Aralık'ın intikamı gibi göründüğünü ama geçmişe ve esasa uzanmasını beklediğimizi söyledim. Gerekirse mahkeme sürecinde müdahil olacağımızı söyledim. Fakat 'Yurt Atayün, kardeşimi mezhebine göre fişleyip hayatımızı kararttı' demedim. 'Kardeşimin ölümünde baş sorumlu o' demedim. 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerine karşı hükümetin başlattığı operasyon bu hukuksuzluk sürecine son vermiştir.' demedim."