Yurt Gazetesi’ne sorumdur: Eski yazarlarınızı neden arşivden sildiniz?
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, bir dönem yazarı olduğu YURT Gazetesi’nin internet arşivinde eski yazarlarının yazılarının silinmesini eleştirdi…
Her ne kadar tatsız YURT deneyimimi unutmaya çalışsam da demek ki o kendisini unutturmuyor. Bir şekilde gelip kendini hatırlatıyor işte. Yoksa bayılmıyorum YURT’tan bahsetmeye elbette. Artık önemsediğim ise hiç söylenemez. Ne var ki tepem attı haliyle…
Peki “Şimdi durup dururken nereden aklına geldi YURT gazetesi?” derseniz hemen söyleyeyim; bu köşedeki yazılarımda kimi zaman YURT’taki eski yazılarıma da link veriyorum. Bundan amacım konu bağlamında eski söylediklerimi hatırlatmak, geçmişte söylediklerimi kanıtlamak oluyor çoğu kez. Fikri tutarlılık ve süreklilik diye bir şey var. Bir tür “Ben söylemiştim” ya da “uyarmıştım” avuntusu da denebilir…
Bugünlerde “hafıza” çok önemli çünkü. Herkesin “çark etme” rekorları kırdığı, fırdöndülüklerin tavan yaptığı, eski söylediklerini reddetme veya unutturma gayreti içinde olduğu şu süreçte bizim gibi insanların gururla ve yüz akıyla“Bakın biz bunları söylemiştik” diyebilmesi epeyce mühim. Kimin ne söylediği, nasıl söylediği (Yahut söylemediği) bu sayede açığa kavuşabilir. Zaten “balık hafızalı” olan bir toplumda arşivler bu açıdan elzem. Kimileri şu sıralar eski yazılarını silmeye çalışırken biz ise gururla ve tam tersine hatırlatmaya, sahiplenmeye çalışıyoruz. Şu kaderin cilvesine bakın!
Ne var ki, biz bunlara gayret gösterirken bir de ne göreyim? Artık YURT’taki eski yazılarıma link vermek için bile ulaşamıyorum. Sürekli “Aramış olduğunuz sayfa sistemde bulunmamaktadır. İçerik silinmiş ya da tekrar teknik bir problemden dolayı görüntülenememektedir.” uyarısı çıkmaktadır. Yeni yazarların yazılarına arşivde ulaşılabildiği halde, biz eski yazarların, hele de bir şekilde tepkili, kavgalı, kırgın, vb ayrılmış yazarların tüm eski yazılarının hiçbiri yok. Adeta uçmuşlar! ..
Sanki biz o gazetede hiç yazmamış, var olmamışız gibi. Sanki biz o gazetenin tarihinin bir “parçası” değilmişiz adeta. Sanki biz o gazeteye hiç emek vermemiş, hiçbir katkımız olmamış türünden. İsimlerimizi bile görmeye tahammül edemiyorlar demek ki!
Oysa bir gazete hafızasıyla bütündür. Bir yazar o gazeteden ayrılabilir, çatışabilir, ters düşebilir. Ancak bu onun o gazetede var olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine o gazetenin tarihinin bir parçasıdır ve silinemez. Silmeye kalkmak en hafifinden çok “kaba” ve “intikamcı” bir yaklaşım olur. “Keyfi” bir tavırdır. Her şeye rağmen böylesi bir “düşüncesizliği” kimseye yakıştırmak istemem. Ayrıca ellerine ne geçer bilinmez!..
Halbuki kulağıma gelenler aksi yönde. Birisi biz eski yazarların isimlerimizi görmek istemiyormuş mu ne? Eski yönetici-yazar arkadaşların kanaati de bu yönde. Tabii denilebilir ki “Yer bizim yurt bizim size ne? İstediğimizi koyar, istediğimizi atarız” Lakin kazın ayağı öyle değil maalesef. Siz aynı zamanda kamusal bir görev yaparken, o çabanın hafızasını bir kalemde silip atamazsınız. O insanları “yok” sayamazsınız. Hangi “ciddi” ve “kurumlaşmış” gazetenin arşivinde böylesi bir uygulamaya prim ve izin verilir?
Gazetenin maddi sahibi siz olabilirsiniz ama o gazetenin geçmişinin “manevi sahipliği”nde o insanlarında payı vardır. O yazarlar -size rağmen- zaten isimleriyle vardırlar. Ayrıca fikirler sizin “malınız” değillerdir. Artık yayınlandıkları andan itibaren “kamunun malı” sayılırlar. Dahası o imza sahipleri varlıklarıyla sizin gazetenizi şereflendirdiler. Teşekkür edeceğiniz yerde bu ne saygısızlıktır? Ne diyeyim? “Ayıp” diye bir şey var…
Soruyorum; şimdi siz bir anlamda size “emanet” edilmiş o yazıları arşivden silerek ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bizleri internet ortamından silebilirsiniz ama o gazetenin sayfalarından ya da okurlarının hafızasından da silebilir misiniz? Bu da bir tür “sansür” değil midir? Bu “teknik bir hata” mıdır yoksa sadece bizlere yönelik bir tasarruf mudur? Aydınlatabilirseniz sevinirim…
27.09.2016.
atillaakar@gmail.com
NOT: İkna edici ve samimi bir açıklamanız olabilirse bu köşede yayınlarım veya kanaatimi düzeltirim…
Peki “Şimdi durup dururken nereden aklına geldi YURT gazetesi?” derseniz hemen söyleyeyim; bu köşedeki yazılarımda kimi zaman YURT’taki eski yazılarıma da link veriyorum. Bundan amacım konu bağlamında eski söylediklerimi hatırlatmak, geçmişte söylediklerimi kanıtlamak oluyor çoğu kez. Fikri tutarlılık ve süreklilik diye bir şey var. Bir tür “Ben söylemiştim” ya da “uyarmıştım” avuntusu da denebilir…
Bugünlerde “hafıza” çok önemli çünkü. Herkesin “çark etme” rekorları kırdığı, fırdöndülüklerin tavan yaptığı, eski söylediklerini reddetme veya unutturma gayreti içinde olduğu şu süreçte bizim gibi insanların gururla ve yüz akıyla“Bakın biz bunları söylemiştik” diyebilmesi epeyce mühim. Kimin ne söylediği, nasıl söylediği (Yahut söylemediği) bu sayede açığa kavuşabilir. Zaten “balık hafızalı” olan bir toplumda arşivler bu açıdan elzem. Kimileri şu sıralar eski yazılarını silmeye çalışırken biz ise gururla ve tam tersine hatırlatmaya, sahiplenmeye çalışıyoruz. Şu kaderin cilvesine bakın!
Ne var ki, biz bunlara gayret gösterirken bir de ne göreyim? Artık YURT’taki eski yazılarıma link vermek için bile ulaşamıyorum. Sürekli “Aramış olduğunuz sayfa sistemde bulunmamaktadır. İçerik silinmiş ya da tekrar teknik bir problemden dolayı görüntülenememektedir.” uyarısı çıkmaktadır. Yeni yazarların yazılarına arşivde ulaşılabildiği halde, biz eski yazarların, hele de bir şekilde tepkili, kavgalı, kırgın, vb ayrılmış yazarların tüm eski yazılarının hiçbiri yok. Adeta uçmuşlar! ..
Sanki biz o gazetede hiç yazmamış, var olmamışız gibi. Sanki biz o gazetenin tarihinin bir “parçası” değilmişiz adeta. Sanki biz o gazeteye hiç emek vermemiş, hiçbir katkımız olmamış türünden. İsimlerimizi bile görmeye tahammül edemiyorlar demek ki!
Oysa bir gazete hafızasıyla bütündür. Bir yazar o gazeteden ayrılabilir, çatışabilir, ters düşebilir. Ancak bu onun o gazetede var olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine o gazetenin tarihinin bir parçasıdır ve silinemez. Silmeye kalkmak en hafifinden çok “kaba” ve “intikamcı” bir yaklaşım olur. “Keyfi” bir tavırdır. Her şeye rağmen böylesi bir “düşüncesizliği” kimseye yakıştırmak istemem. Ayrıca ellerine ne geçer bilinmez!..
Halbuki kulağıma gelenler aksi yönde. Birisi biz eski yazarların isimlerimizi görmek istemiyormuş mu ne? Eski yönetici-yazar arkadaşların kanaati de bu yönde. Tabii denilebilir ki “Yer bizim yurt bizim size ne? İstediğimizi koyar, istediğimizi atarız” Lakin kazın ayağı öyle değil maalesef. Siz aynı zamanda kamusal bir görev yaparken, o çabanın hafızasını bir kalemde silip atamazsınız. O insanları “yok” sayamazsınız. Hangi “ciddi” ve “kurumlaşmış” gazetenin arşivinde böylesi bir uygulamaya prim ve izin verilir?
Gazetenin maddi sahibi siz olabilirsiniz ama o gazetenin geçmişinin “manevi sahipliği”nde o insanlarında payı vardır. O yazarlar -size rağmen- zaten isimleriyle vardırlar. Ayrıca fikirler sizin “malınız” değillerdir. Artık yayınlandıkları andan itibaren “kamunun malı” sayılırlar. Dahası o imza sahipleri varlıklarıyla sizin gazetenizi şereflendirdiler. Teşekkür edeceğiniz yerde bu ne saygısızlıktır? Ne diyeyim? “Ayıp” diye bir şey var…
Soruyorum; şimdi siz bir anlamda size “emanet” edilmiş o yazıları arşivden silerek ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bizleri internet ortamından silebilirsiniz ama o gazetenin sayfalarından ya da okurlarının hafızasından da silebilir misiniz? Bu da bir tür “sansür” değil midir? Bu “teknik bir hata” mıdır yoksa sadece bizlere yönelik bir tasarruf mudur? Aydınlatabilirseniz sevinirim…
27.09.2016.
atillaakar@gmail.com
NOT: İkna edici ve samimi bir açıklamanız olabilirse bu köşede yayınlarım veya kanaatimi düzeltirim…