YUMURTAYA CAN VEREN RAB'Bİ, VERMİŞ ZATINA KÜÇÜCÜK BİR EGO, İSMET N'AAPSIN?

Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Kırıkkanat Hürriyet yazarı İsmet Berkan'ı adeta topa tuttu.

Sözlerini “Gazeteciliği hiçbir siyasal duruş, hiçbir etik taşımayan, biricik yeteneği patrona “he” demekten ibaret İsmet Berkan, sözüm ona yücelttiği Radikal’i küçültmek misyonuyla genel yayın yönetmeni yapılmıştı ve başardı!” cümleleriyle sonlandıran Kırıkkanat’ın yazısı şöyleydi:

“İsmet Berkan’ın medya âlemindeki tekilliği, her şeyden önce sanal âlemdeki biricik özgeçmişinden bellidir. Şahıs, Türkiye ve herhalde dünyanın, kendi eğitimiyle değil, gazeteci annesinin eğitimiyle anılan yegâne gazetecisidir. Vikipedia’daki özgeçmişi şöyle başlar: “İsmet Berkan, Türkiye’nin Gazetecilik Enstitüsü (bugünün İ.Ü. İletişim Fakültesi) mezunu ilk kadın gazetecilerinden Necla Tümay Berkan’ın oğludur…”

Çocuklarıyla oynamadığı zamanlar da zaten kendisinden söz ve itiraflar etmeyi seven İsmet Berkan, yine böyle bir terapi yazısına: “Ortaokulu üç, liseyi dört ayrı okulda okudum, zor bela tamamladım. Üç ayrı üniversiteye devam ettim, birinci ve ikincisini kendim bıraktım, üçüncüsünden ise mezun olamadan atıldım…” diye başlamış ve rahatlamıştı.

Almadığı eğitimin boşluğunu okuyarak, çalışarak dolduran “alaylı”lara, zekâsını kullanıp başarı kazanan insanlara; harcadıkları çaba “okullu”lardan daha büyük, daha bireysel olduğu için saygı duyulur ve doğrudur.

***

Ama özellikle basın dalında böyle bir başarı öyküsü, 14 yaşında “falancanın mahdumu” diye çıraklıkla başlamış ve 48 yaşında “eski genel yayın yönetmeni, halen yazar” olarak sürerken; özgeçmişi hâlâ daha “filancanın mahdumu” referansı taşıyorsa, belli bir zafiyetin ve izafiyetin göstergesidir.

Hele bu zafiyet ve izafiyetle; şirket devletlerin GDO propagandistliğinden felsefeye, matematikten fiziğe, kimyadan biyolojiye ahkâm kesen şahıs, kendisini çukurmedya mahallesine etik gazetecilik abidesi diye dikmeye uğraşıyorsa, eksiğin başka bir adı vardır: Sahtelik!

Muhatabına dosdoğru bakamayan ve konuşurken gözlerini kaçıran kişilerin “kalleşçe” davranabileceğini önyargılarım. Ama kimi medyada genel yayın yönetmenliği makamının zaten bilgi, birikim ve yetenekten çok, yüksek kalleşlik becerisi gerektirdiğini de bilirim, birebir tanık oldum.

Yine de İsmet Berkan’ın, bu medyada bile nasıl genel yayın yönetmeni olabildiğini, yakın zamana kadar anlayamamıştım. Algısızlığım sürseydi, zaten böyle bir yazı da yazmazdım. Ama gözümü bizzat kendisi açtı, çünkü “eski genel yayın yönetmenliği kontenjan azası” olduğu Hürriyet’in 18 Aralık 2012 tarihli sayısında, “Taraf’ı doğru tarafa koyabilmek” başlıklı bir yazısı yayımlandı.

***

Konuya, “Taraf çıkmaya başladığında ben Radikal gazetesinin genel yayın yönetmeniydim ve bu gazete benim gazetemin hedef kitlesine hitap eden, bizden çok sayıda okuyucu, eleman ve yazar kopartan bir gazeteydi. Yani, Taraf doğrudan benim rakibimdi” saptamasıyla giren İsmet Berkan, alkışlanmayı her şeyden önce, iki tümceye bunca ben, benim, bizim sığdıran “yazar” olarak hak ediyor!

Yumurtaya can veren Rab’bi, vermiş zatına küçücük bir ego, İsmet n’aapsın?

Madem kimse övmüyor, o da kendisini övmeyi sürdürüyor: “Benim kendimce bir gazetecilik anlayışım var. Kendimi bir misyonun parçası görmem, görürsem mesleğime ihanet edeceğimi düşünürüm. Sık sık şu soruya muhatap oldum: Taraf’ın yayınladığı belgeler ve bilgiler sana gelse yayınlar mıydın? Ben de hep aynı cevabı verdim: Bizim Radikal’de uyguladığımız kontrol mekanizmalarından geçerse yayınlardım, geçemezse geçene kadar yayınlamazdım.”

***

Oysa benmerkezci İsmet Berkan’ın ta kendisi, henüz onun Radikal’inde, daha davası başlamadan “Ergenekon’un Yakın Tarihi”ni yazıyor, kurgu üstüne kurgu üretirken desteksiz atıyordu!

Ne kontrolü, ne mekanizması? 2008 Temmuz ortasında tamamlanacak iddianame henüz hazırlanıyordu ki… İsmet Berkan, daha nisan ayının başında freni patlamış laf değirmeni gibi 7 bölüme yaydığı çalakalem dizide, Ergenekon “çetesini” bir değil, üç değil, tam 6 adet darbeden sorumlu tuttuğunu tefrika ve ihbar ediyordu!

Artık biliyorum. Gazeteciliği hiçbir siyasal duruş, hiçbir etik taşımayan, biricik yeteneği patrona “he” demekten ibaret İsmet Berkan, sözüm ona yücelttiği Radikal’i küçültmek misyonuyla genel yayın yönetmeni yapılmıştı ve başardı!

Megalomani de aşağılık kompleksinin ifadesi değil midir, zaten?”