YÜKSEL AYTUĞ KURTLAR VADİSİ'Nİ NEDEN EN BARIŞÇI DİZİ İLAN ETTİ?
Sabah Gazetesi televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ, Kurtlar Vadisi Pusu'yu "En Barışçı dizi" ilan etti!
En barışçı dizi: Kurtlar Vadisi(!)
Kurtlar Vadisi Pusu’yu bu sütunlardan en barışçı, en insancıl dizi ilan ediyorum... Yok, hayır, henüz kafayı sıyırmadım. (Ama yakındır) Evet, "Kurtlar Vadisi’nde her bölüm en az 10 kişi ölüyor. Ne barışı, ne insancıllığı?" dediğinizi duyar gibiyim. Ama siz son bölümdeki çatışma sahnesini atladınız herhalde.
Otomobilleri siper alıp, uzun namlulu tüfeklerle 15 dakika çatışıyorlar ama ne bir otomobilin camı kırılıyor ne de araçların kaportalarında bırakın kurşun deliğini, bir çizik oluşuyor... Muhtemelen bizimkiler plastik mermi kullanıyor. Peki ya vurulup, yere düşenler? Onlar da plastik merminin ilk şokuyla sersemlemiş olmalılar. Yoksa her hafta 10-15 adam öldürülse, hesabı sorulmaz mı? Bunlar çer çöp değil ki, halının altına süpüresin? Hani geçen hafta Polat’ın adamlarına çemkirmiştim ya, "Bu beceriksizlerle bu memleket kurtulmaz" diye...
Alın işte, bu hafta da ellerindeki İsrailli ajanı koruyamadılar. (Bu duruma Polat bile isyan etti: "Kuzey Irak’tan adamı tut getir, İstanbul’un göbeğinde öldürsünler" diye yüzünü ekşitti) Sadece ajanı mı, kendilerini de koruyamadılar. Abdülhey bilmemkaçıncı kez yaralandı. Yanlarındaki Baran da ayağından vuruldu. Neyse ki mermi plastik de hemen iyileşiyorlar!.. Ama Memati’nin sözde korumasındaki Bulut, Abdülhey kadar şanslı değildi. Merminin plastiği azıcık sert kaçmış olmalı ki, mevta oldu. Sanırım kısa bir süre sonra reenkarnasyona uğrayıp, atv’nin yeni dizisi Kızım Nerede’de acılı baba olarak karşımıza çıkacak. Eee, Vadi usulü uğurlama da böyle olur. Yersin kurşunu, gidersin yeni diziye...
Velhasıl, birinden kurtulmak istiyorsanız, onu götürüp Polat’ın adamlarının korumasına (!) teslim edeceksiniz. Yok, yok, artık en küçük bir şüphem kalmadı. Bu iş bu adamlarla yürümeyecek. Polat Alemdar ara transferde mutlaka Ezel’in Tefo’sunu kadrosuna katmalı... Bu arada iyi ki bizimkilerin kendi hastaneleri var. Yoksa bunca yaralanmaya tüm kazançları, giderek yükselen sigorta primlerini ödemeye gidecekti! Ama hastanenin yöneticisi Deve Tuncay da sonunda bu duruma isyan etti. "Yahu, ya kurşun yiyorlar, ya kaza yapıyorlar. Hep kan, hep yara, hep dikiş... Bir kere de bu hastaneye çay içmeye gelsinler birader..."
Diğer taraftan diziye niye Pusu adının verildiğini son bölümde anladım. Bunlar gerçekten de pusu üstadı. Niye mi? Hüsnü, Bulut’un otomobilinin benzinini boşaltıyor. Otomobil bir süre gidiyor ve tekleyip, duruyor. Zülfikar’ın Nobel Fizik Ödülü’ne aday gösterilmesi gereken adamları ise otomobilin benzininin nerede biteceğini santimi santimine hesaplayıp, tam orada pusu kuruyorlar!..
Yüksel Aytuğ/Sabah Günaydın
Kurtlar Vadisi Pusu’yu bu sütunlardan en barışçı, en insancıl dizi ilan ediyorum... Yok, hayır, henüz kafayı sıyırmadım. (Ama yakındır) Evet, "Kurtlar Vadisi’nde her bölüm en az 10 kişi ölüyor. Ne barışı, ne insancıllığı?" dediğinizi duyar gibiyim. Ama siz son bölümdeki çatışma sahnesini atladınız herhalde.
Otomobilleri siper alıp, uzun namlulu tüfeklerle 15 dakika çatışıyorlar ama ne bir otomobilin camı kırılıyor ne de araçların kaportalarında bırakın kurşun deliğini, bir çizik oluşuyor... Muhtemelen bizimkiler plastik mermi kullanıyor. Peki ya vurulup, yere düşenler? Onlar da plastik merminin ilk şokuyla sersemlemiş olmalılar. Yoksa her hafta 10-15 adam öldürülse, hesabı sorulmaz mı? Bunlar çer çöp değil ki, halının altına süpüresin? Hani geçen hafta Polat’ın adamlarına çemkirmiştim ya, "Bu beceriksizlerle bu memleket kurtulmaz" diye...
Alın işte, bu hafta da ellerindeki İsrailli ajanı koruyamadılar. (Bu duruma Polat bile isyan etti: "Kuzey Irak’tan adamı tut getir, İstanbul’un göbeğinde öldürsünler" diye yüzünü ekşitti) Sadece ajanı mı, kendilerini de koruyamadılar. Abdülhey bilmemkaçıncı kez yaralandı. Yanlarındaki Baran da ayağından vuruldu. Neyse ki mermi plastik de hemen iyileşiyorlar!.. Ama Memati’nin sözde korumasındaki Bulut, Abdülhey kadar şanslı değildi. Merminin plastiği azıcık sert kaçmış olmalı ki, mevta oldu. Sanırım kısa bir süre sonra reenkarnasyona uğrayıp, atv’nin yeni dizisi Kızım Nerede’de acılı baba olarak karşımıza çıkacak. Eee, Vadi usulü uğurlama da böyle olur. Yersin kurşunu, gidersin yeni diziye...
Velhasıl, birinden kurtulmak istiyorsanız, onu götürüp Polat’ın adamlarının korumasına (!) teslim edeceksiniz. Yok, yok, artık en küçük bir şüphem kalmadı. Bu iş bu adamlarla yürümeyecek. Polat Alemdar ara transferde mutlaka Ezel’in Tefo’sunu kadrosuna katmalı... Bu arada iyi ki bizimkilerin kendi hastaneleri var. Yoksa bunca yaralanmaya tüm kazançları, giderek yükselen sigorta primlerini ödemeye gidecekti! Ama hastanenin yöneticisi Deve Tuncay da sonunda bu duruma isyan etti. "Yahu, ya kurşun yiyorlar, ya kaza yapıyorlar. Hep kan, hep yara, hep dikiş... Bir kere de bu hastaneye çay içmeye gelsinler birader..."
Diğer taraftan diziye niye Pusu adının verildiğini son bölümde anladım. Bunlar gerçekten de pusu üstadı. Niye mi? Hüsnü, Bulut’un otomobilinin benzinini boşaltıyor. Otomobil bir süre gidiyor ve tekleyip, duruyor. Zülfikar’ın Nobel Fizik Ödülü’ne aday gösterilmesi gereken adamları ise otomobilin benzininin nerede biteceğini santimi santimine hesaplayıp, tam orada pusu kuruyorlar!..
Yüksel Aytuğ/Sabah Günaydın