YSK'NIN TÜRKİYE'Yİ SARSAN VETO KARARI İÇİN HANGİ KÖŞE YAZARI NE DEDİ?
YSK'nın 12 vekil adayını veto ettiği duyulur duyulmaz birçok kesimden konuya ilişkin yorumlar geldi, hukukçular, siyasiler konuştu. Peki ya gazeteciler?
Hurriyet.com.tr gazetelerdeki köşe yazarlarına ulaştı ve görüşlerini aldı. Hiçbir ayrım gözetmeden her gazete arandı. Köşe yazarlarının görüşleri gelmeye devam ettikçe yayınlayacağız.
İşte o görüşler:
Taha Akyol – Milliyet Gazetesi
YSK’nın kararı hukuken tam olarak doğru, siyaseten tam olarak yanlıştır. Hakim başka türlü karar veremezdi ama durum çok vahim. Bir kesim diyor ki bu Kürt siyasetine karşı derin devletin bir komplosudur. Seçimi boykot etmek isteyenler de var. “Bu işin arkasında Ak Parti var” deniyor. Diğer kesim farklı bir şey söylüyor. Ak Parti’ye darbe vuran kim YSK. Bu görüşlerin ikisi de yanlış. Ağır komplo teorileridir. Gazeteci arkadaşlarımın bunları köşelerine taşımalarını üzüntüyle karşılıyorum. YSK’nın gerekçesinde de belirtiliyor, “Terör suçluları affedilse de seçilemez” deniliyor. Adli sabıka kaydı geldiyse bunu görmezden gelebilir misiniz? Genel af olsa bile milletvekili seçilemezler deniliyor, YSK’nın gerekçesi bu.
Can Ataklı – Vatan Gazetesi
YSK’nın kararı bildiğim kadarıyla kesin karar oluyor. Alınan kararlar yasalara uygun mu bilemem ama karar doğru olabilir. Ama tabi bunun siyasi boyutu var. Mahkeme bir karar verirken bunun sonuçlarını da düşünmeli. Yargı kararlarına saygılıyız diyorsak buna da saygılı olmak durumundayız. Tabiî ki bu karar eleştirilebilir. Ama bu kararı eleştirenlerin şiddet dışında her türlü girişimini meşru görüyorum.
Kanat Atkaya – Hürriyet Gazetesi
Bu karar kimin kararıdır? YSK’nın kararı gibi görünüyor ama hangi zihniyetin ürünüyse umuyorum ne yaptığını biliyordur. Ben bilmediğine eminim. Sonuçlarını kestiremiyorum ama iyi bir yere varmayacağı ortada. İnsanların temsil hakkının elinden alınması, meclis dışında bırakılması hiçbir mantıkla açıklanamaz. Bu işin içinden nasıl çıkacaklar merak ediyorum.
Ergun Babahan – Star Gazetesi
YSK barış sürecini engelliyor ve bu kararla seçim sonuçlarını dizayn etme çabasına girdi ayrıca BDP içinde ‘Seçim ertelensin ‘ ifadesini de gerçekçi bulmuyorum.
Faruk Bildirici – Hürriyet Gazetesi
YSK, bu kararının ağır siyasi sonuçları olacağını bilmek zorunda. Bu karar salt hukuki gerekçelerle açıklanamaz. Daha önce de çeşitli örneklerini gördüğümüz biçimde yeni bir gerekçe bularak YSK’nın bu kararı geri almasını temenni ederim. Aksi halde Türkiye yeni bir sürece girecek ve bu süreç daha kanlı daha çatışmalı ve hızla ayrışmaya giden bir dönem olacak.
Mehmet Ali Birand – Posta Gazetesi
YSK katı hukuki değerlendirmelerle son derece tehlikeli bir siyasi karar almıştır. Ülkeyi ateş topuna döndürecek oranda bir tehlikeyle karşı karşıyayız. İktidarı muhalefeti ve medyasıyla Türkiye BDP’ye destek olmalı ve bu duruma bir çözüm bulmalı. Aksi halde güneydoğu sokakları ateş topuna döner. Kandil dağına çıkışlar bir misli artar. Kürt sorununu çözmek istiyorsak, iyi niyetimizi göstermek istiyorsak bu fırsatı kaçırmayalım. Kaçırırsak da sonradan ağlamayalım.
Orhan Birgit – Cumhuriyet Gazetesi
Hukuksal yanı tartışılmalıdır ancak politik yanı yanlıştır. Kürt vatandaşlarının vekillerini seçme hakkı elinden alınamaz.
Yusuf Ziya Cömert – Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Seçim sürecini etkileyebilecek bir karar. Sevimsiz bir karar. Ben gelecekte bu partinin taleplerini siyasetle dile getireceğini umduğum için YSK’nın bu kararını mevzuata uyuyordur belki ama Türkiye’nin siyasi gerçeklerine uymayan bir karar olarak görüyorum. Burada BDP’nin de sorumsuzluğu vardır belki. Adayların durumunu tespit edip mevzuata uyup uymadığına bakmalıydı.
Oral Çalışlar – Radikal Gazetesi
Tam anlamıyla siyasi suikast. Son derece hukuku demokrasi aleyhinde yorumlayan ve hatta bilinçli bir karar bile demek mümkün. 2 milletvekili ile hiçbir yeni siyasi gelişme olmadan seçim yeterliliğine uygun gören kurumun bu şekilde karar alması anlaşılamaz. Meselelerin demokrasi içerisinde çözülmesini istiyorsak bu tür kararların önüne geçilmesi gereklidir.
Cengiz Çandar – Radikal Gazetesi
YSK’nın bu kararından sonra, “yargı reformu” ve “yeni anayasa”nın ne kadar vazgeçilmez ihtiyaçlar olduğu daha da çarpıcı biçimde ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, yüzde 10 barajının da mutlaka kalkması zorunluluğu da. Ne yapıp edip, YSK kararının düzeltilmesi sağlanmalıdır. Aksi halde, seçim “şaibeli” duruma düşer, o seçim sonucunda oluşan parlamento, “demokrasi üzerine düşen gölge”yi asla kaldıramaz. “Türkiye 2023”, bir stratejik proje olmaktan çıkıp, “hayal” haline gelir.
Cengiz Çandar’ın konu ile ilgili yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Fatih Çekirge – Hürriyet Gazetesi
Bir kere şunu söylemeliyim ki, demokrasi adına çok üzgünüm. Düşüncelerinden dolayı ceza almış insanlar düşündükleri için seçilemiyorlar. Ve tabii bu da terörün ekmeğine yağ sürüyor. BDP’nin seçimlere katılmadığı bir seçim, seçim olur mu sizce? Bence sakat olur, güdük olur, acı olur, kısık olur, kıt olur, ışıksız olur. Neresinden bakarsanız bakın, bu karar büyük bir olaydır. Ve genel seçimleri birden bire başka bir atmosfere taşımıştır.
Bilal Çetin – Vatan Gazetesi
Burada ciddi bir siyasi problem var, hukuki bir problem var. Hukuki açıdan bakarsanız devlete karşı suç işlemiş olanlar aday olamazlar hukuken doğru, kural neyse onu uygulamış. Ama işin siyasi tarafına bakarsanız çok ciddi bir siyasi çıkmaza giriyor Türkiye. Görev siyaset kurumuna düşüyor. Demokrasiden bahsediyorsak yasamızdaki demokrasi açısından eksikleri anayasadan ayıklanması lazımdır. Çözümsüz bir problem olarak yer alıyor. BDP seçime giremiyor yüzde 10 barajı yüzünden. Bu baraj olmasaydı daha kolay atlatırdı. Bu sıkıntının çözümü siyaset kurumuna düşüyor.
Metehan Demir – Hürriyet Gazetesi
Asıl çılgın projeyi YSK patlattı. Maalesef biz Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çılgın projesini tartışıp merak ederken asıl çılgın projeyi Yüksek Seçim Kurulu patlattı. Hukuken izahı mümkün olsa da gerekçeleri hukuk ekseninde izah edilebilse de siyaseten ve mantıken ortada bundan sonrası için parlak bir tablo olduğunu söylemek çok zor. BDP’nin bağımsız milletvekillerini demokratik yollarla parlamentoya gelmesi ya da gelmemesi Türkiye’de toplumun teveccühüyle olmalı. “Seçimlere giremezsiniz” deyip ifade özgürlüğünü ne söyleyeceklerini beğensek de beğenmesek de engellemek maalesef orta ve uzun vadede Türkiye’de, Kandil’de şiddet yanlılarının elini güçlendirecektir. Belki kısa vadede bugüne kadar Meclis’te birçok gerginliğe imza atan BDP’lilerin seçimlere girmeyeceğine bakıp, "Oh olsun onlara" demek kulağa hoş gelebilir. Ama unutmayalım en kabul edilemeyecek görüşler bile söylense Meclis’te kavga çıkması gepegenç çocukların bugüne kadar on binlerce evladını teröre kardeş kavgasına kurban vermiş bu milletin kanlı terörü tekrar yaşamasından çok daha iyidir. Ümidimiz tarafların sağ duyuyu devam ettirmesi çok zor da olsa yasal alt yapının sağlanarak bu isimlerin seçime girmesini sağlanmasının önünün açılmasıdır. Burada hükümetin doğu ve güneydoğuda bu kararlarla “en önemli ve tek rakibimden kurtuldum” mantığıyla bakmaması çok önemlidir. Ben Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in bugün gelişmelerle yaptığı açıklamaları bu açıdan takdire layık buluyorum. Kürt siyasetçilere normal temsil hakkı ifade özgürlüğü her ne kadar söylediklerine karşı olsak da mutlaka tanınmalı. Türkiye’nin bence en çılgın projesi başta terör sorunu olmak üzere yıllardır ayağına pranga gibi yapışan bu sorun yumağından kurtulmak olmalıdır.
Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit Gazetesi
Olay çok karmaşık... Yasada, bundan beş sene önce Kürtçe konuştuğu için affedilse bile aday olamaz deniyor. Ama şimdi böyle bir suç yok. Kürtçe konuştuğu için aday olamıyorsa burada bir hukuksuzluk var. Suçun niteliğine bakılarak karar verilmesi lazım. Suçun niteliğini ve gerekçesini bilmediğiniz için şu anda ahkam kesmek olur. Suç olmayan bir şeyi suç gibi göstermek suretiyle, adaylıklar engelleniyorsa bu bir hukuk ayıbıdır.
İşin hukuki boyutuna kimse girmiyor. Kanuni kararın tartışılması gerekiyor. Bunu makro anlamda tartışmamız gerekir. Aynı gerekçelerle devlet memurluğunun da önü kesiliyor mesela.Seçim süreci göz önünde bulundurulduğunda ise bu durum bir ironik bir sözü akla getiriyor. Buna göre, "Bir evde kedi, papağanın tüylerini yolmuş. Ev sahibi geldiğinde ’ne eğlendik, ne eğlendik’" demişler. Bizim de çok eğleneceğimiz muhakkak.
Bu hukuk çelişkilerini düzeltme yoluna gidilmiyor ve görmezlikten geliniyor. BDP’liler de bunu önceden görmeliydi. Bu, "muz kabuğu gördüm, düşeceğim" demek gibi bir şey.
Yalçın Doğan – Hürriyet Gazetesi
2002 seçimlerinde benzer bir vetoyla karşılaşan Tayyip Erdoğan’ın sorunu Meclis’te yasa değişikliği ile çözülüyor. Erdoğan’a milletvekilliği yolu açılıyor. Demek ki, istenirse çözüm var. Her türlü yasal engeli aşarak, yasal değişikliklerle BDP’lilerin vetodan kurtarılması gerek. Bu son derece haksız ayrıca bölge huzuru açısından tehlikeli bir karar. “Yasa böyle ne yapalım” deyip olayın üstüne yatmaya kalkmak son derece yanlış. Vetolar ve bunun karşısında iktidarı ve muhalefetiyle alınacak fiili siyasi tutum Kürt sorununu ve Türkiye’nin huzurunu etkileyecek nitelikte.
Yavuz Donat – Sabah Gazetesi
YSK’nın kararı hukuken doğru fakat siyaseten yanlış. Yasa böyle diyor. YSK ne yapsın? Yasanın düzeltilmesi gerekiyor. Fakat bu da YSK’nın değil siyasetin işi. Seçime iki aydan daha az kalan bir dönemde Türk demokrasisi açısından hoş bir görüntü değil.
Sedat Ergin – Hürriyet Gazetesi
Öncelikle YSK’nın bu kararını hangi gerekçelere dayandırdığı konusunda kamuoyuna cevap verme yükümlülüğü vardır. Bunun yapılmamış olmasını topluma karşı önemli bir kusur olarak görüyorum. Kararın içeriğini çok sorunlu görüyorum. Yasal olanla demokratik meşruiyet arasında bir makasın ciddi bir şekilde açıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu kararın Kürt sorununun çözümünü daha da zorlaştıracağını düşünüyorum. Seçim boykotunun bir yararı olacağını sanmıyorum. BDP’nin “Her şeye rağmen demokrasi” sloganına sarılması gerekir.
Ahmet Hakan – Hürriyet Gazetesi
Yüzde 10 barajı çok yüksek bir baraj. Bütün sorun aslında bundan kaynaklanıyor. Bağımsız adayların ortaya çıkma gerekliliği yüzde 10 barajından kaynaklanıyor. YSK’nın kararı ise son derece problemli ve tartışmalı. Özellikle bazı adayların hakkındakiler. Onları tam olarak neye dayandırdıklarını bilmiyoruz. Ama her halükârda Türkiye’de siyasetin normalleşmesine darbe vuran bir karar. Bu kararın yansımaları önümüzdeki süreçte çok olumsuz bir şekilde ortaya çıkacak. İktidar, Kürt siyasetçilerin legal zeminde siyaset yapmalarının önünü açmalıydı. Bunun için yasal düzenlemeleri yapmalıydı.
Altemur Kılıç – Yeniçağ Gazetesi
Bu karar bölücülerin ocağına yeni bir ateş verecek. Azdıkça azacaklar. Zaten onlara tavizler vermek yanlıştı. YSK’nın kararı çok doğru. Ancak bölücülerin bunu bahane etmesine daha fazla fırsat verecek. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu karardan hoşlanmadığını düşünüyorum. Bu karar konjonktürel olarak Başbakanı memnun etmeyecektir.
İsmail Küçükkaya – Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ben işin hukuki boyutu bir yana siyaseten yanlış olduğu kanaatindeyim. Yaklaşan seçimlerin dengesini etkiler. Eşit şartlarda rekabetin gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorum. YSK’nın bu kararı siyasi dengelere müdahaledir. Bölgedeki oy oranlarını da milletvekili sayılarını da etkileyecektir. Bu da çok önem verilen Haziran seçimleriyle ilgili bitmeyen tartışmaları gündemine taşıyacaktır. Eğer yapılabilirse mutlaka BDP’ye bunların yerine başka bağımsız adaylar koyma imkanı verilmelidir.
Yılmaz Özdil – Hürriyet Gazetesi
Allah sonumuzu hayır etsin……….
Erdal Sağlam – Hürriyet Gazetesi
Siyasi olarak çok önemli sonuçları olacaktır. Yeni TBMM’nin gündemi anayasa ve Kürt meselesiyken bölgenin orada temsil edilmemesi düşünülemez. Sadece bölgede değil Türkiye’de kaosa yol açabilecek bu sorunun mutlaka giderilerek seçimlere gidilmesi lazım. Zaten yüzde 10 barajı temsil imkanını sınırlamışken bir de BDP seçimlere girmezse seçimleri yapmanın hiçbir anlamını kalmaz, halkın iradesini yansıtmaz.
Muharrem Sarıkaya – Habertürk Gazetesi
YSK’nın vermiş olduğu karar hukuk çerçevesi içinde bir harekettir. Gerekçeli kararlara baktığımıza yerinde bir karardır. Bakıldığında Leyla Zana 2012 de milletvekilli seçimlerine katılabilir. 3 temmuz 2007 de mahkum olmuş ancak kendisine denetimli serbestlik hakkı tanınmış. Sonuç olarak ortada bir mahkeme kararı var. Sabahat Tuncel için 1 yıl 6 ay kesin denilirse eğer ki YSK durumu böyle kabul etmiş. 5 yıl sonrasında hak kazanması gerekiyor. YSK durumu incelemiş ve sonuçta hukuki karar vermiş. YSK’ya neden böyle karar verdin diye sormak söz konusu değil. Oluşan sonuç Siyaset kurumu’nun bugüne kadar uygulamaya koyduğu kararların sonucudur. Siyaset kurumu Siyasi partiler kanununda gerekli düzeltmeleri yapmış olsaydı bugün bunları tartışmıyor olacaktık. Hukuk çerçevesinde bir eşitlik söz konusudur. Kimsenin YSK’ya neden böyle yaptın deme hakkı yoktur. 2007’de alınmış cezalar 2012’de son bulacaktır. Söz konusu kişilere seçim yolu ancak bu şartlar altında açılacaktır. Gülten Kışanak’ın 92 tarihli cezası söz konusudur. Memnu hakların iadesi yapıldığında çok rahat milletvekili seçimlerine katılabilecektir. Ancak bu hak kendiliğinden verilen bir hak değildir. Yasa değişikliğinde Kışanak’ın ilgili mercilere başvurması gerekiyordu. Başvurmamış. Sorgulanması gereken siyaset kurumunun bizzat kendisidir.
Derya Sazak – Milliyet Gazetesi
Yüksek Seçim Kurulu’nun BDP’nin desteklediği 12 bağımsız milletvekili adayını “veto” etmesi 12 Haziran seçimlerine ağır bir müdahale niteliğindedir. Bu vetolar, 12 Eylül askeri rejimini anımsatıyor. YSK kararı, 2007 seçimlerinde Anayasa Mahkemesi’nin “367 darbesi”, Genelkurmay’ın 27 Nisan “e muhtıra”sını çağrıştıran bir müdahaledir. 12 bağımsızın yerine başka aday gösterilemez ve BDP seçimden çekilme kararı alırsa ne olacaktır? AKP Güneydoğu’da tulum çıkarırsa seçime gölge düşmeyecek mi? Ankara’da tuhaf şeyler oluyor. Seçim sabote edilmek mi isteniyor?!
Derya Sazak’ın konu ile ilgili yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Erdal Şafak – Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Seçimin meşruiyetine Gölge düşüren bir karar .YSK’nın bu kararları tekrar gözden geçirmesi, bir kez daha karar alma sürecine girmesi gerekir.
Serdar Turgut – Habertürk Gazetesi
Ben bu kararı çok eskiden seçilmiş olan vekillerin Meclis’ten polis tarafından alınıp götürülmesi kadar vahim olay olarak görüyorum.
Amberin Zaman – Habertürk Gazetesi
Türkiye’de ileri demokrasiden bahsedilirken sivil siyasette var olmaya çabalayan Kürt siyasetçilere "Hayır olamazsınız" denmektedir. Buradan çıkan iki netice var. Birincisi demokrasiye bir darbe daha vurulmuştur. İkincisi etnik Kürt milliyetçiliği daha da güçlendirilmiştir.
Ali Sirmen - Cumhuriyet gazetesi yazarı:
Henüz bir fikir oluşmadı. Yasal konuları hukukçularla görüşüyorum. Şunu belirtmek isterim ki adamlara hem siyaset yap diyorsunuz hem de engelliyorsunuz. Sakıncalı görüyorum.
Emin Çölaşan – Sözcü Gazetesi yazarı:
Kürtçü BDP’ye, ilkelerine ve savunduğu bölücülük girişimlerine kesinlikle karşıyım. Ancak YSK’nin bu son kararı Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da tamamen AKP’nin işine yarayacaktır. Seçime kadar bölgede çok ciddi, hatta kanlı olaylar yaşanmasından endişe ederim. Nitekim, olaylar başladı bile. AKP bu olayı kendi çıkarları doğrultusunda mutlaka kullanacaktır.
Sebahattin Önkibar – Yeniçağ Gazetesi yazarı:
Hukuk pusu kurmaz. Evrak eksik ise tamamlanması için süre tanınmalı. Dolayısıyla, YSK’nın bu yaptıklarını onaylamıyorum. Bu, seçimi de gölgede bırakır. Hukuk tahmin edilebilir olmalı. Dolayısıyla tasvip etmiyorum. Bu karar, Güneydoğu’da şahıslardan ziyade BDP’nin kurumsal kimliği önemli. Olumsuz bir katkı yapacağını sanmıyorum. Politizasyonu daha da artırır. Halkın BDP’ye olan ilgisini artırır. Bu AKP’nin aleyhine olur. AKP bu olayın bir yerinde kesinlikle vardır. Onun bilgisi, onayı, dahli dolaylı olarak da olsa söz konusudur.
Barçın Yinanç - Hürriyet Daily News:
Burada önemli olan, alınan kararın hukuki boyutundan bağımsız olarak pek çok çevrede tepkiyle karşılanmış olmasıdır. Bu da alınan kararın kamu vicdanına ters düştüğünü gösteriyor. Alınan karar, Kürt seçmenler tarafından BDP’nin siyaset yapmasının engellenmeye çalışıldığına dair kanaati güçlendirici de bir etki yaptı. Bunun bizi sağlıklı bir seçim ortamına götürmeyeceği aşikar. Siyasi partilerin süratle biraraya gelerek, soruna çözüm üretmeleri, Türk demokrasisinin eksikliklerine karşın gerekli refleksi göstererek, olgunlaşmakta olduğunun da son derece yapıcı bir örneğini oluşturacaktır.
Ali Bayramoğlu –Yeni Şafak Gazetesi:
Çok şaşırtıcı ve çok olumsuz sonuçları olacak bir karar. Siyasi yolları Kürt politikasına tıkayan ve bu şekilde algılanacak bir karar. Yargıtay ve YSK’nın siyasi sürece doğrudan müdahalesi olarak algılıyorum. Türk siyasi hayatının kritik ve olumsuz kararlarından biridir Umarım geri dönüş olur.
İsmet Berkan – Radikal Gazetesi
Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti’yi kurduğunda, kendisi için ‘Muhtar bile olamaz’ deniyordu. Nitekim, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ondan genel başkanlığı bırakmasını istedi, bırakmayınca da partinin uyarılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Aynı sebeple Erdoğan seçime de katılamadı, milletvekili olamadı.
Ama sonra parlamento Erdoğan’ın milletvekili seçilme yeterliğini sağlayan Anayasa değişikliğini yaptı. Bugün de benzer bir durumdayız.
Düşünün 1970’lerde ‘anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkmak’tan yargılanıp hüküm giymiş Ertuğrul Kürkçü, onca zaman hapis yattıktan, aradan da 40 yıl geçtikten sonra bu mahkumiyeti nedeniyle milletvekili seçilme yeterliğini kaybediyor.
Oysa Kürkçü’nün silah zoruyla değiştirmeye çalışmakla suçlandığı anayasa 12 Eylül’de TSK tarafından silah zoruyla değiştirildi bile.
Kürkçü’nün hüküm giydiği ceza yasası maddeleri de artık yok ama kırk yıl önceki mahkumiyet Kürkçü’yü hala takip ediyor. El insaf. Ertuğrul Kürkçü bir örnek, geri kalan 11 kişinin durumu da farklı değil. Hatta içlerinden ikisi halen milletvekili zaten. Hem seçilme yeterlikleri yok hem de milletvekili yani. Komik bir durum.
Meclis’in hemen yeniden toplantıya çağrılması, bu kişilerin seçilme yeterliğini sağlayacak yasal anayasal değişiklikleri derhal gerçekleştirmesi lazım. Gerekirse seçim bir-iki hafta ertelenebilir bile.
Yapılabilecek bir başka şey de, adaylığı düşen bu kişilerin yerine yeni aday gösterilmesi için imkan yaratılmasıdır. Aynı şey parti listelerinden birilerinin başına gelse yedek adaylar boşluğu doldururdu ama bağımsızlarda bu olamıyor. Bunu sağlamak da bir çare olabilir; en azından BDP’li Kürt seçmenler bir temsil sorunu yaşamazlar.
Ahmet Kekeç – Star Gazetesi
YSK kararının siyasi olduğunu düşünüyorum, hukukla uzaktan yakından alakası yok. Bu karar olumsuz siyasi sonuçlar doğuracaktır. Birincisi barış konusundaki girişimlerde şahinlerin elini güçlendirecektir. Anayasa tartışmalarının meşruiyetine gölge düşürecektir. Anayasa tartışmalarını olumsuz etkileyecektir. Bunun da Türkiye’deki demokratik işleyişe zarar vereceğini düşünüyorum. Karara itirazlar var. Umarım YSK bu yanlıştan döner ve kararını düzletir.
Ece Temelkuran – Habertürk Gazetesi
Ayıptır, günahtır, zulümdür…
Elif Çakır – Star Gazetesi
YSK’nın kararı hukuk açısından doğru gibi gözükse de siyasi açıdan oldukça hatalıdır.
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde YSK hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir kararla “Yüksek Gerilim Kurulu” gibi davranmıştır.
Verdiği bu kararla “çözümün Meclis’te” olduğunu düşünenlere “Meclis kapısının kapalı” olduğunu göstermiştir ve devletin soğuk yüzünü bir kez daha göstermiştir.
Aslında tehlike cumartesi günü geliyorum demiştir. Gürsel Tekin’in açıklamasıyla da YSK önce İlhan Cihaner’in aday olmasını sağlayıp sonrasında 12 bağımsız milletvekilini de veto etmiştir.Bu aslında bir nevi yargıda yapılan reformların YSK eliyle intikamının alınmasıdır. Çünkü faturanın Ak Partiye çıkarılacağını biliyorlardı. Oysa aynı YSK, 2002 seçimlerinde de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da veto etmişti. Eski TCK’nın 312. Maddesinden mahkum olduğunu ileri sürmüş ve dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da ortalara dökülüp “affa uğramış olsa bile milletvekili olamaz” diyerek demeçler vermişti.
Hatırlarsanız o süreçte Meclis çalışma yaparak gerekli düzenlemeleri yapmış ve Deniz Baykal’ın da desteğiyle Erdoğan milletvekili olabilmişti.
Şimdi de ilk akla gelen şey, demokrasiye vurulan bu darbenin önüne Meclis’in geçmesi ve hemen gerekli düzenlemeleri yaparak ya mevcut adayların girmesinin sağlanması veya BDP’ye yeni aday gösterebilme şansının verilmesini sağlamasıdır.
Ancak siyaset dediğimiz şey tam olarak bu olsa gerek. Ak Parti’den 180, CHP’den 60 vekil önümüzdeki mecliste olmayacaklar. Küskünler grubuyla Meclisin toparlanması zor görünüyor ama bugün vekillerin kapris yapma günü değildir ve hepsi Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını kaosa sürükleyecek bu ortamı düzeltmek için çalışmalıdır.
Diğer bir çözüm YSK’nın geri adım atmasıdır ki, yasalarla bağlı olan bu kurumun geri adım atabilmesi de kolay değil. Ancak YSK’nın, Türkiye’nin seçimlerine büyük şaibe düşürecek ve gelecek yıllarını kaosa sürükleyecek bu kararını mutlaka gözden geçirmesini ve yapılacak itirazları aklıselim ile değerlendirmesini umuyorum
Aksi takdirde, YSK’ya geri adım attıracak tek gücün kamuoyu olduğunu düşünüyorum. Bütün medya birleşmeli ve gerçekten medyanın gücüyle birlikte kamuoyu baskısı oluşturulmalı. Gerekirse YSK’nın önünü tahrir meydanına çevirelim YSK geri adım atıncaya kadar. Ayrıca, hukukun arkasına sığınılarak ülkede gerginliği attıracak bir komployu BDP’nin de görmesi ve açıklamalarını bu minval üzere yapması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Hürriyet
İşte o görüşler:
Taha Akyol – Milliyet Gazetesi
YSK’nın kararı hukuken tam olarak doğru, siyaseten tam olarak yanlıştır. Hakim başka türlü karar veremezdi ama durum çok vahim. Bir kesim diyor ki bu Kürt siyasetine karşı derin devletin bir komplosudur. Seçimi boykot etmek isteyenler de var. “Bu işin arkasında Ak Parti var” deniyor. Diğer kesim farklı bir şey söylüyor. Ak Parti’ye darbe vuran kim YSK. Bu görüşlerin ikisi de yanlış. Ağır komplo teorileridir. Gazeteci arkadaşlarımın bunları köşelerine taşımalarını üzüntüyle karşılıyorum. YSK’nın gerekçesinde de belirtiliyor, “Terör suçluları affedilse de seçilemez” deniliyor. Adli sabıka kaydı geldiyse bunu görmezden gelebilir misiniz? Genel af olsa bile milletvekili seçilemezler deniliyor, YSK’nın gerekçesi bu.
Can Ataklı – Vatan Gazetesi
YSK’nın kararı bildiğim kadarıyla kesin karar oluyor. Alınan kararlar yasalara uygun mu bilemem ama karar doğru olabilir. Ama tabi bunun siyasi boyutu var. Mahkeme bir karar verirken bunun sonuçlarını da düşünmeli. Yargı kararlarına saygılıyız diyorsak buna da saygılı olmak durumundayız. Tabiî ki bu karar eleştirilebilir. Ama bu kararı eleştirenlerin şiddet dışında her türlü girişimini meşru görüyorum.
Kanat Atkaya – Hürriyet Gazetesi
Bu karar kimin kararıdır? YSK’nın kararı gibi görünüyor ama hangi zihniyetin ürünüyse umuyorum ne yaptığını biliyordur. Ben bilmediğine eminim. Sonuçlarını kestiremiyorum ama iyi bir yere varmayacağı ortada. İnsanların temsil hakkının elinden alınması, meclis dışında bırakılması hiçbir mantıkla açıklanamaz. Bu işin içinden nasıl çıkacaklar merak ediyorum.
Ergun Babahan – Star Gazetesi
YSK barış sürecini engelliyor ve bu kararla seçim sonuçlarını dizayn etme çabasına girdi ayrıca BDP içinde ‘Seçim ertelensin ‘ ifadesini de gerçekçi bulmuyorum.
Faruk Bildirici – Hürriyet Gazetesi
YSK, bu kararının ağır siyasi sonuçları olacağını bilmek zorunda. Bu karar salt hukuki gerekçelerle açıklanamaz. Daha önce de çeşitli örneklerini gördüğümüz biçimde yeni bir gerekçe bularak YSK’nın bu kararı geri almasını temenni ederim. Aksi halde Türkiye yeni bir sürece girecek ve bu süreç daha kanlı daha çatışmalı ve hızla ayrışmaya giden bir dönem olacak.
Mehmet Ali Birand – Posta Gazetesi
YSK katı hukuki değerlendirmelerle son derece tehlikeli bir siyasi karar almıştır. Ülkeyi ateş topuna döndürecek oranda bir tehlikeyle karşı karşıyayız. İktidarı muhalefeti ve medyasıyla Türkiye BDP’ye destek olmalı ve bu duruma bir çözüm bulmalı. Aksi halde güneydoğu sokakları ateş topuna döner. Kandil dağına çıkışlar bir misli artar. Kürt sorununu çözmek istiyorsak, iyi niyetimizi göstermek istiyorsak bu fırsatı kaçırmayalım. Kaçırırsak da sonradan ağlamayalım.
Orhan Birgit – Cumhuriyet Gazetesi
Hukuksal yanı tartışılmalıdır ancak politik yanı yanlıştır. Kürt vatandaşlarının vekillerini seçme hakkı elinden alınamaz.
Yusuf Ziya Cömert – Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Seçim sürecini etkileyebilecek bir karar. Sevimsiz bir karar. Ben gelecekte bu partinin taleplerini siyasetle dile getireceğini umduğum için YSK’nın bu kararını mevzuata uyuyordur belki ama Türkiye’nin siyasi gerçeklerine uymayan bir karar olarak görüyorum. Burada BDP’nin de sorumsuzluğu vardır belki. Adayların durumunu tespit edip mevzuata uyup uymadığına bakmalıydı.
Oral Çalışlar – Radikal Gazetesi
Tam anlamıyla siyasi suikast. Son derece hukuku demokrasi aleyhinde yorumlayan ve hatta bilinçli bir karar bile demek mümkün. 2 milletvekili ile hiçbir yeni siyasi gelişme olmadan seçim yeterliliğine uygun gören kurumun bu şekilde karar alması anlaşılamaz. Meselelerin demokrasi içerisinde çözülmesini istiyorsak bu tür kararların önüne geçilmesi gereklidir.
Cengiz Çandar – Radikal Gazetesi
YSK’nın bu kararından sonra, “yargı reformu” ve “yeni anayasa”nın ne kadar vazgeçilmez ihtiyaçlar olduğu daha da çarpıcı biçimde ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, yüzde 10 barajının da mutlaka kalkması zorunluluğu da. Ne yapıp edip, YSK kararının düzeltilmesi sağlanmalıdır. Aksi halde, seçim “şaibeli” duruma düşer, o seçim sonucunda oluşan parlamento, “demokrasi üzerine düşen gölge”yi asla kaldıramaz. “Türkiye 2023”, bir stratejik proje olmaktan çıkıp, “hayal” haline gelir.
Cengiz Çandar’ın konu ile ilgili yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Fatih Çekirge – Hürriyet Gazetesi
Bir kere şunu söylemeliyim ki, demokrasi adına çok üzgünüm. Düşüncelerinden dolayı ceza almış insanlar düşündükleri için seçilemiyorlar. Ve tabii bu da terörün ekmeğine yağ sürüyor. BDP’nin seçimlere katılmadığı bir seçim, seçim olur mu sizce? Bence sakat olur, güdük olur, acı olur, kısık olur, kıt olur, ışıksız olur. Neresinden bakarsanız bakın, bu karar büyük bir olaydır. Ve genel seçimleri birden bire başka bir atmosfere taşımıştır.
Bilal Çetin – Vatan Gazetesi
Burada ciddi bir siyasi problem var, hukuki bir problem var. Hukuki açıdan bakarsanız devlete karşı suç işlemiş olanlar aday olamazlar hukuken doğru, kural neyse onu uygulamış. Ama işin siyasi tarafına bakarsanız çok ciddi bir siyasi çıkmaza giriyor Türkiye. Görev siyaset kurumuna düşüyor. Demokrasiden bahsediyorsak yasamızdaki demokrasi açısından eksikleri anayasadan ayıklanması lazımdır. Çözümsüz bir problem olarak yer alıyor. BDP seçime giremiyor yüzde 10 barajı yüzünden. Bu baraj olmasaydı daha kolay atlatırdı. Bu sıkıntının çözümü siyaset kurumuna düşüyor.
Metehan Demir – Hürriyet Gazetesi
Asıl çılgın projeyi YSK patlattı. Maalesef biz Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çılgın projesini tartışıp merak ederken asıl çılgın projeyi Yüksek Seçim Kurulu patlattı. Hukuken izahı mümkün olsa da gerekçeleri hukuk ekseninde izah edilebilse de siyaseten ve mantıken ortada bundan sonrası için parlak bir tablo olduğunu söylemek çok zor. BDP’nin bağımsız milletvekillerini demokratik yollarla parlamentoya gelmesi ya da gelmemesi Türkiye’de toplumun teveccühüyle olmalı. “Seçimlere giremezsiniz” deyip ifade özgürlüğünü ne söyleyeceklerini beğensek de beğenmesek de engellemek maalesef orta ve uzun vadede Türkiye’de, Kandil’de şiddet yanlılarının elini güçlendirecektir. Belki kısa vadede bugüne kadar Meclis’te birçok gerginliğe imza atan BDP’lilerin seçimlere girmeyeceğine bakıp, "Oh olsun onlara" demek kulağa hoş gelebilir. Ama unutmayalım en kabul edilemeyecek görüşler bile söylense Meclis’te kavga çıkması gepegenç çocukların bugüne kadar on binlerce evladını teröre kardeş kavgasına kurban vermiş bu milletin kanlı terörü tekrar yaşamasından çok daha iyidir. Ümidimiz tarafların sağ duyuyu devam ettirmesi çok zor da olsa yasal alt yapının sağlanarak bu isimlerin seçime girmesini sağlanmasının önünün açılmasıdır. Burada hükümetin doğu ve güneydoğuda bu kararlarla “en önemli ve tek rakibimden kurtuldum” mantığıyla bakmaması çok önemlidir. Ben Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in bugün gelişmelerle yaptığı açıklamaları bu açıdan takdire layık buluyorum. Kürt siyasetçilere normal temsil hakkı ifade özgürlüğü her ne kadar söylediklerine karşı olsak da mutlaka tanınmalı. Türkiye’nin bence en çılgın projesi başta terör sorunu olmak üzere yıllardır ayağına pranga gibi yapışan bu sorun yumağından kurtulmak olmalıdır.
Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit Gazetesi
Olay çok karmaşık... Yasada, bundan beş sene önce Kürtçe konuştuğu için affedilse bile aday olamaz deniyor. Ama şimdi böyle bir suç yok. Kürtçe konuştuğu için aday olamıyorsa burada bir hukuksuzluk var. Suçun niteliğine bakılarak karar verilmesi lazım. Suçun niteliğini ve gerekçesini bilmediğiniz için şu anda ahkam kesmek olur. Suç olmayan bir şeyi suç gibi göstermek suretiyle, adaylıklar engelleniyorsa bu bir hukuk ayıbıdır.
İşin hukuki boyutuna kimse girmiyor. Kanuni kararın tartışılması gerekiyor. Bunu makro anlamda tartışmamız gerekir. Aynı gerekçelerle devlet memurluğunun da önü kesiliyor mesela.Seçim süreci göz önünde bulundurulduğunda ise bu durum bir ironik bir sözü akla getiriyor. Buna göre, "Bir evde kedi, papağanın tüylerini yolmuş. Ev sahibi geldiğinde ’ne eğlendik, ne eğlendik’" demişler. Bizim de çok eğleneceğimiz muhakkak.
Bu hukuk çelişkilerini düzeltme yoluna gidilmiyor ve görmezlikten geliniyor. BDP’liler de bunu önceden görmeliydi. Bu, "muz kabuğu gördüm, düşeceğim" demek gibi bir şey.
Yalçın Doğan – Hürriyet Gazetesi
2002 seçimlerinde benzer bir vetoyla karşılaşan Tayyip Erdoğan’ın sorunu Meclis’te yasa değişikliği ile çözülüyor. Erdoğan’a milletvekilliği yolu açılıyor. Demek ki, istenirse çözüm var. Her türlü yasal engeli aşarak, yasal değişikliklerle BDP’lilerin vetodan kurtarılması gerek. Bu son derece haksız ayrıca bölge huzuru açısından tehlikeli bir karar. “Yasa böyle ne yapalım” deyip olayın üstüne yatmaya kalkmak son derece yanlış. Vetolar ve bunun karşısında iktidarı ve muhalefetiyle alınacak fiili siyasi tutum Kürt sorununu ve Türkiye’nin huzurunu etkileyecek nitelikte.
Yavuz Donat – Sabah Gazetesi
YSK’nın kararı hukuken doğru fakat siyaseten yanlış. Yasa böyle diyor. YSK ne yapsın? Yasanın düzeltilmesi gerekiyor. Fakat bu da YSK’nın değil siyasetin işi. Seçime iki aydan daha az kalan bir dönemde Türk demokrasisi açısından hoş bir görüntü değil.
Sedat Ergin – Hürriyet Gazetesi
Öncelikle YSK’nın bu kararını hangi gerekçelere dayandırdığı konusunda kamuoyuna cevap verme yükümlülüğü vardır. Bunun yapılmamış olmasını topluma karşı önemli bir kusur olarak görüyorum. Kararın içeriğini çok sorunlu görüyorum. Yasal olanla demokratik meşruiyet arasında bir makasın ciddi bir şekilde açıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu kararın Kürt sorununun çözümünü daha da zorlaştıracağını düşünüyorum. Seçim boykotunun bir yararı olacağını sanmıyorum. BDP’nin “Her şeye rağmen demokrasi” sloganına sarılması gerekir.
Ahmet Hakan – Hürriyet Gazetesi
Yüzde 10 barajı çok yüksek bir baraj. Bütün sorun aslında bundan kaynaklanıyor. Bağımsız adayların ortaya çıkma gerekliliği yüzde 10 barajından kaynaklanıyor. YSK’nın kararı ise son derece problemli ve tartışmalı. Özellikle bazı adayların hakkındakiler. Onları tam olarak neye dayandırdıklarını bilmiyoruz. Ama her halükârda Türkiye’de siyasetin normalleşmesine darbe vuran bir karar. Bu kararın yansımaları önümüzdeki süreçte çok olumsuz bir şekilde ortaya çıkacak. İktidar, Kürt siyasetçilerin legal zeminde siyaset yapmalarının önünü açmalıydı. Bunun için yasal düzenlemeleri yapmalıydı.
Altemur Kılıç – Yeniçağ Gazetesi
Bu karar bölücülerin ocağına yeni bir ateş verecek. Azdıkça azacaklar. Zaten onlara tavizler vermek yanlıştı. YSK’nın kararı çok doğru. Ancak bölücülerin bunu bahane etmesine daha fazla fırsat verecek. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu karardan hoşlanmadığını düşünüyorum. Bu karar konjonktürel olarak Başbakanı memnun etmeyecektir.
İsmail Küçükkaya – Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ben işin hukuki boyutu bir yana siyaseten yanlış olduğu kanaatindeyim. Yaklaşan seçimlerin dengesini etkiler. Eşit şartlarda rekabetin gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorum. YSK’nın bu kararı siyasi dengelere müdahaledir. Bölgedeki oy oranlarını da milletvekili sayılarını da etkileyecektir. Bu da çok önem verilen Haziran seçimleriyle ilgili bitmeyen tartışmaları gündemine taşıyacaktır. Eğer yapılabilirse mutlaka BDP’ye bunların yerine başka bağımsız adaylar koyma imkanı verilmelidir.
Yılmaz Özdil – Hürriyet Gazetesi
Allah sonumuzu hayır etsin……….
Erdal Sağlam – Hürriyet Gazetesi
Siyasi olarak çok önemli sonuçları olacaktır. Yeni TBMM’nin gündemi anayasa ve Kürt meselesiyken bölgenin orada temsil edilmemesi düşünülemez. Sadece bölgede değil Türkiye’de kaosa yol açabilecek bu sorunun mutlaka giderilerek seçimlere gidilmesi lazım. Zaten yüzde 10 barajı temsil imkanını sınırlamışken bir de BDP seçimlere girmezse seçimleri yapmanın hiçbir anlamını kalmaz, halkın iradesini yansıtmaz.
Muharrem Sarıkaya – Habertürk Gazetesi
YSK’nın vermiş olduğu karar hukuk çerçevesi içinde bir harekettir. Gerekçeli kararlara baktığımıza yerinde bir karardır. Bakıldığında Leyla Zana 2012 de milletvekilli seçimlerine katılabilir. 3 temmuz 2007 de mahkum olmuş ancak kendisine denetimli serbestlik hakkı tanınmış. Sonuç olarak ortada bir mahkeme kararı var. Sabahat Tuncel için 1 yıl 6 ay kesin denilirse eğer ki YSK durumu böyle kabul etmiş. 5 yıl sonrasında hak kazanması gerekiyor. YSK durumu incelemiş ve sonuçta hukuki karar vermiş. YSK’ya neden böyle karar verdin diye sormak söz konusu değil. Oluşan sonuç Siyaset kurumu’nun bugüne kadar uygulamaya koyduğu kararların sonucudur. Siyaset kurumu Siyasi partiler kanununda gerekli düzeltmeleri yapmış olsaydı bugün bunları tartışmıyor olacaktık. Hukuk çerçevesinde bir eşitlik söz konusudur. Kimsenin YSK’ya neden böyle yaptın deme hakkı yoktur. 2007’de alınmış cezalar 2012’de son bulacaktır. Söz konusu kişilere seçim yolu ancak bu şartlar altında açılacaktır. Gülten Kışanak’ın 92 tarihli cezası söz konusudur. Memnu hakların iadesi yapıldığında çok rahat milletvekili seçimlerine katılabilecektir. Ancak bu hak kendiliğinden verilen bir hak değildir. Yasa değişikliğinde Kışanak’ın ilgili mercilere başvurması gerekiyordu. Başvurmamış. Sorgulanması gereken siyaset kurumunun bizzat kendisidir.
Derya Sazak – Milliyet Gazetesi
Yüksek Seçim Kurulu’nun BDP’nin desteklediği 12 bağımsız milletvekili adayını “veto” etmesi 12 Haziran seçimlerine ağır bir müdahale niteliğindedir. Bu vetolar, 12 Eylül askeri rejimini anımsatıyor. YSK kararı, 2007 seçimlerinde Anayasa Mahkemesi’nin “367 darbesi”, Genelkurmay’ın 27 Nisan “e muhtıra”sını çağrıştıran bir müdahaledir. 12 bağımsızın yerine başka aday gösterilemez ve BDP seçimden çekilme kararı alırsa ne olacaktır? AKP Güneydoğu’da tulum çıkarırsa seçime gölge düşmeyecek mi? Ankara’da tuhaf şeyler oluyor. Seçim sabote edilmek mi isteniyor?!
Derya Sazak’ın konu ile ilgili yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Erdal Şafak – Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Seçimin meşruiyetine Gölge düşüren bir karar .YSK’nın bu kararları tekrar gözden geçirmesi, bir kez daha karar alma sürecine girmesi gerekir.
Serdar Turgut – Habertürk Gazetesi
Ben bu kararı çok eskiden seçilmiş olan vekillerin Meclis’ten polis tarafından alınıp götürülmesi kadar vahim olay olarak görüyorum.
Amberin Zaman – Habertürk Gazetesi
Türkiye’de ileri demokrasiden bahsedilirken sivil siyasette var olmaya çabalayan Kürt siyasetçilere "Hayır olamazsınız" denmektedir. Buradan çıkan iki netice var. Birincisi demokrasiye bir darbe daha vurulmuştur. İkincisi etnik Kürt milliyetçiliği daha da güçlendirilmiştir.
Ali Sirmen - Cumhuriyet gazetesi yazarı:
Henüz bir fikir oluşmadı. Yasal konuları hukukçularla görüşüyorum. Şunu belirtmek isterim ki adamlara hem siyaset yap diyorsunuz hem de engelliyorsunuz. Sakıncalı görüyorum.
Emin Çölaşan – Sözcü Gazetesi yazarı:
Kürtçü BDP’ye, ilkelerine ve savunduğu bölücülük girişimlerine kesinlikle karşıyım. Ancak YSK’nin bu son kararı Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da tamamen AKP’nin işine yarayacaktır. Seçime kadar bölgede çok ciddi, hatta kanlı olaylar yaşanmasından endişe ederim. Nitekim, olaylar başladı bile. AKP bu olayı kendi çıkarları doğrultusunda mutlaka kullanacaktır.
Sebahattin Önkibar – Yeniçağ Gazetesi yazarı:
Hukuk pusu kurmaz. Evrak eksik ise tamamlanması için süre tanınmalı. Dolayısıyla, YSK’nın bu yaptıklarını onaylamıyorum. Bu, seçimi de gölgede bırakır. Hukuk tahmin edilebilir olmalı. Dolayısıyla tasvip etmiyorum. Bu karar, Güneydoğu’da şahıslardan ziyade BDP’nin kurumsal kimliği önemli. Olumsuz bir katkı yapacağını sanmıyorum. Politizasyonu daha da artırır. Halkın BDP’ye olan ilgisini artırır. Bu AKP’nin aleyhine olur. AKP bu olayın bir yerinde kesinlikle vardır. Onun bilgisi, onayı, dahli dolaylı olarak da olsa söz konusudur.
Barçın Yinanç - Hürriyet Daily News:
Burada önemli olan, alınan kararın hukuki boyutundan bağımsız olarak pek çok çevrede tepkiyle karşılanmış olmasıdır. Bu da alınan kararın kamu vicdanına ters düştüğünü gösteriyor. Alınan karar, Kürt seçmenler tarafından BDP’nin siyaset yapmasının engellenmeye çalışıldığına dair kanaati güçlendirici de bir etki yaptı. Bunun bizi sağlıklı bir seçim ortamına götürmeyeceği aşikar. Siyasi partilerin süratle biraraya gelerek, soruna çözüm üretmeleri, Türk demokrasisinin eksikliklerine karşın gerekli refleksi göstererek, olgunlaşmakta olduğunun da son derece yapıcı bir örneğini oluşturacaktır.
Ali Bayramoğlu –Yeni Şafak Gazetesi:
Çok şaşırtıcı ve çok olumsuz sonuçları olacak bir karar. Siyasi yolları Kürt politikasına tıkayan ve bu şekilde algılanacak bir karar. Yargıtay ve YSK’nın siyasi sürece doğrudan müdahalesi olarak algılıyorum. Türk siyasi hayatının kritik ve olumsuz kararlarından biridir Umarım geri dönüş olur.
İsmet Berkan – Radikal Gazetesi
Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti’yi kurduğunda, kendisi için ‘Muhtar bile olamaz’ deniyordu. Nitekim, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ondan genel başkanlığı bırakmasını istedi, bırakmayınca da partinin uyarılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Aynı sebeple Erdoğan seçime de katılamadı, milletvekili olamadı.
Ama sonra parlamento Erdoğan’ın milletvekili seçilme yeterliğini sağlayan Anayasa değişikliğini yaptı. Bugün de benzer bir durumdayız.
Düşünün 1970’lerde ‘anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkmak’tan yargılanıp hüküm giymiş Ertuğrul Kürkçü, onca zaman hapis yattıktan, aradan da 40 yıl geçtikten sonra bu mahkumiyeti nedeniyle milletvekili seçilme yeterliğini kaybediyor.
Oysa Kürkçü’nün silah zoruyla değiştirmeye çalışmakla suçlandığı anayasa 12 Eylül’de TSK tarafından silah zoruyla değiştirildi bile.
Kürkçü’nün hüküm giydiği ceza yasası maddeleri de artık yok ama kırk yıl önceki mahkumiyet Kürkçü’yü hala takip ediyor. El insaf. Ertuğrul Kürkçü bir örnek, geri kalan 11 kişinin durumu da farklı değil. Hatta içlerinden ikisi halen milletvekili zaten. Hem seçilme yeterlikleri yok hem de milletvekili yani. Komik bir durum.
Meclis’in hemen yeniden toplantıya çağrılması, bu kişilerin seçilme yeterliğini sağlayacak yasal anayasal değişiklikleri derhal gerçekleştirmesi lazım. Gerekirse seçim bir-iki hafta ertelenebilir bile.
Yapılabilecek bir başka şey de, adaylığı düşen bu kişilerin yerine yeni aday gösterilmesi için imkan yaratılmasıdır. Aynı şey parti listelerinden birilerinin başına gelse yedek adaylar boşluğu doldururdu ama bağımsızlarda bu olamıyor. Bunu sağlamak da bir çare olabilir; en azından BDP’li Kürt seçmenler bir temsil sorunu yaşamazlar.
Ahmet Kekeç – Star Gazetesi
YSK kararının siyasi olduğunu düşünüyorum, hukukla uzaktan yakından alakası yok. Bu karar olumsuz siyasi sonuçlar doğuracaktır. Birincisi barış konusundaki girişimlerde şahinlerin elini güçlendirecektir. Anayasa tartışmalarının meşruiyetine gölge düşürecektir. Anayasa tartışmalarını olumsuz etkileyecektir. Bunun da Türkiye’deki demokratik işleyişe zarar vereceğini düşünüyorum. Karara itirazlar var. Umarım YSK bu yanlıştan döner ve kararını düzletir.
Ece Temelkuran – Habertürk Gazetesi
Ayıptır, günahtır, zulümdür…
Elif Çakır – Star Gazetesi
YSK’nın kararı hukuk açısından doğru gibi gözükse de siyasi açıdan oldukça hatalıdır.
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde YSK hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir kararla “Yüksek Gerilim Kurulu” gibi davranmıştır.
Verdiği bu kararla “çözümün Meclis’te” olduğunu düşünenlere “Meclis kapısının kapalı” olduğunu göstermiştir ve devletin soğuk yüzünü bir kez daha göstermiştir.
Aslında tehlike cumartesi günü geliyorum demiştir. Gürsel Tekin’in açıklamasıyla da YSK önce İlhan Cihaner’in aday olmasını sağlayıp sonrasında 12 bağımsız milletvekilini de veto etmiştir.Bu aslında bir nevi yargıda yapılan reformların YSK eliyle intikamının alınmasıdır. Çünkü faturanın Ak Partiye çıkarılacağını biliyorlardı. Oysa aynı YSK, 2002 seçimlerinde de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da veto etmişti. Eski TCK’nın 312. Maddesinden mahkum olduğunu ileri sürmüş ve dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da ortalara dökülüp “affa uğramış olsa bile milletvekili olamaz” diyerek demeçler vermişti.
Hatırlarsanız o süreçte Meclis çalışma yaparak gerekli düzenlemeleri yapmış ve Deniz Baykal’ın da desteğiyle Erdoğan milletvekili olabilmişti.
Şimdi de ilk akla gelen şey, demokrasiye vurulan bu darbenin önüne Meclis’in geçmesi ve hemen gerekli düzenlemeleri yaparak ya mevcut adayların girmesinin sağlanması veya BDP’ye yeni aday gösterebilme şansının verilmesini sağlamasıdır.
Ancak siyaset dediğimiz şey tam olarak bu olsa gerek. Ak Parti’den 180, CHP’den 60 vekil önümüzdeki mecliste olmayacaklar. Küskünler grubuyla Meclisin toparlanması zor görünüyor ama bugün vekillerin kapris yapma günü değildir ve hepsi Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını kaosa sürükleyecek bu ortamı düzeltmek için çalışmalıdır.
Diğer bir çözüm YSK’nın geri adım atmasıdır ki, yasalarla bağlı olan bu kurumun geri adım atabilmesi de kolay değil. Ancak YSK’nın, Türkiye’nin seçimlerine büyük şaibe düşürecek ve gelecek yıllarını kaosa sürükleyecek bu kararını mutlaka gözden geçirmesini ve yapılacak itirazları aklıselim ile değerlendirmesini umuyorum
Aksi takdirde, YSK’ya geri adım attıracak tek gücün kamuoyu olduğunu düşünüyorum. Bütün medya birleşmeli ve gerçekten medyanın gücüyle birlikte kamuoyu baskısı oluşturulmalı. Gerekirse YSK’nın önünü tahrir meydanına çevirelim YSK geri adım atıncaya kadar. Ayrıca, hukukun arkasına sığınılarak ülkede gerginliği attıracak bir komployu BDP’nin de görmesi ve açıklamalarını bu minval üzere yapması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Hürriyet