Efendim: biliyorum, demokrasilerde kâğıt üzerinde küçük parti büyük parti ayrımı olmaz. Hepsi “demokrasinin asli unsurlarıdır.” Lakin pratikte öyle değil. Hatta bazen o kadar öyle olmayabiliyor ki durum büyük partilerin aleyhine bir seyir izleyebiliyor. Süreç her zaman büyük partiler lehine işlemiyor!..
Bunun en son örneğini geçtiğimiz genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük. Bilhassa “Milet ittifakı”ndaki küçük partiler cüsseleriyle orantılı olmayan bir şekilde adeta ihya oldular. (Hani “Ufacık tefecik gördünde Karamürsel Sepeti mi sandın?” misali!) “Cumhur İttifakı”da aynı şekilde idi ama onlar işten kârlı çıkmasını bildiler. Şimdi ise ittifaklar ya dağılmış ya da fire verir duruma düşmüş görünüyorlar.
İttifaklar Sistemi Siyasetin Bünyesine Uymadı!..
Öncelikle CHP ve Ekrem İmamoğlu, İstanbul özelinde DEM Parti’nin Başak Demirtaş’la seçime girme ihtimali karşısında soğuk terler döktüler. Şimdi ise düne kadar sanki bundan muafmış gibi bir seyir izleyen AK Parti’de hayli sıkıntılı bir duruma düşmüş görünüyor. ( 5 gün önce gerçekleşen Fatih Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan müzakeresinden anlaşan sonuç alınamadı) Mecburi ittifaklara endeksli yeni seçim sistemi siyasetin bünyesine uymadı.
Bilhassa “Altılı masacılar”ın cephesi komple dağılmış oldu. Bu anlamda CHP sırasını savdı. (Onlar artık “Tabanda ittifak” umuduna sığındılar! ) Hatta dağılmakla kalmayıp, birbirlerine en sert sözleri bile söylediler. Anlaşılan şimdi de sıra Cumhur İttifakı’na ve bilhassa da AK Parti’ye geldi. Sanırım böyle giderse her parti bir gün gelecek ittifak mecburiyetinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacak!..
Şimdi Sıra AK Parti’de mi?..
Önce İYİP ve Meral Akşener sistemin sakıncalarına değinip “Müstakil” davranmaya karar verdi. CHP, ilk firesini burada verdi. Ardından hiçbir zaman resmi ortak olmasa da “filli ortak” olan HDP - DEM çizgisi uzaklaştı. Hele de Başak Demirtaş’ın adaylık ihtimali belirdiğinde hepten etekler tutuştu. Şimdi biraz rahatlamış görünüyorlar ama DEM Parti’ninde sonuçta aday çıkardığını düşünürsek ne kadar zarar görecekleri halen meçhul. Yüzde 3 bile desek İstanbul için her oyun altın değerinde olduğu bir şehirde bir kayıptır. Ufak farklar bile sonucu etkileyebilir.
Şimdi benzeri bir durum AK Parti içinde bu kez Yeniden Refah partisi (YRP) ilişkisi için söz konusu. Onu da asgari yüzde 3 varsayarsak –ki daha fazla olabilir- her iki cephede de fireler verilecek demektir. (Halbuki oranlar eşite yakın azalınca durum bir başka şekilde dengeleniyor ama) Ancak reel siyasette kimse sadece anketlere güvenerek ya da varsayımlara göre hareket edemez. (Gerçi yakın geçmişte bunlara kanan aymazları gördük o başka!) O yüzden AK parti için bu riskli bir durumdur. Bir oyun bile önemli olduğu bir seçimde aynı köken ve tabandan gelen YRP’nin uzaklaşması ciddi sıkıntı yaratabilir.
Murat Kurum’un Seçilme Şansı Daha Zora Girer mi?..
O nedenle yeni durum Murat Kurum’un seçilme şansını daha zora sokabilir. AK Parti YRP’yi şu aşamada niye elinden kaçırdı bilmiyorum. Karşılayamayacağı ne gibi talepleri oldu? (Bazı iddialar var ama o kadar önemli sayılır mı?) Tekrar geri kazanmanın peşine düştüler mi? Daha ne gibi tavizler verebilirler? Kapı tümüyle kapandı mı? “Açık” bir aralık bulunabilir mi? Halen bir “umut ışığı” var mı?
Ya da “ne halleri varsa görsünler” mi dendi? AK parti’nin güvendiği bir planı, hesabı mı var? (Hatırlanacağı üzere İmamoğlu ilk seçimi 13. 000 oyla kazanmıştı. İtirazlar sonucu tekrarlandı ve bu kez fark 800 bin küsur gibi büyük farkla açıldı. O zaman YRP yoktu henüz. Aynı tabana hitap eden Saadet Partisi vardı. Onlarda 103. 000 oy aldı. ) Örneğin 2019’dan bu yana İstanbul’un nüfusu, oy kullanacak genç oranı, seçmen sayısı, sosyolojisi, vatandaşlık verilen yabancı sayısı filan epeyce değişmiş olmalı. AK Parti acaba bunlara mı güveniyor? O yüzden mi YRP oylarına artık fazla ihtiyacı kalmadığını düşünüyor acaba?
Sıkıntılı Bir İlişki!..
Aslına bakılırsa AK Parti ile Yeniden Refah Partisi arasındaki ilişki geçen seçimde sıkıntılı başladı. Hatta önce başlayamadı bile. Sonradan uzlaştılar. Lakin daha gerilere çekersek öncesi de var. “Milli Görüş”ü temsil iddiasındaki YRP, aynı zamanda genetik olarak da eski Milli Görüş partilerinin devamıydı. ( Bugün aynı iddiada Saadet Partisi olsa da YRP, bir adım öne çıkmış görünüyor. SP, ise yenilginin sonuçlarını yaşar gibi) Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan, kızı Elif Erbakan ve onun eşi (Şimdi İBB Başkan Adayı) enişte Mehmet Altınöz ile ayrıca bir “Aile partisi” gibiydiler. Bu ise çok değerli bir “manevi sermaye” ya da çok değerli bir “marka” gibi!) Öyle veya böyle YRP –şansını doğru kullanırsa- bir yükseliş trendi yakalayabilir sanki…
Geçmişin Hesabı mı?..
Fakat iş o kadar basit değil. Sonuçta “Milli Görüş” bir –bölünmüş olsa da- kadro hareketidir. “Erbakan” soyadının burada bir ağırlığı vardır ve bu açıdan fazla sakil durmamaktadır. Olaya böyle baktığımızda çelişkinin psikolojik bir boyutu da olsa gerektir. Sonuçta Tayyip Erdoğan hareketin asıl lideri Necmettin Erbakan’ı dışlayarak ve ayrı bir parti kurarak etkisizleştirmiştir. Bu yara bazen sızlayabilir!..
Bugün artık olay aynı zamanda ve ayrıca bir “Siyasi miras” gibidir. Gerçekte Erdoğan’ın –açıkça ifade edilmese de- bu miras üzerine oturduğu düşünülmektedir. En yakınlaştıkları anda bile arka planda böylesi bir “Soğukluk faktörü” işliyor olsa gerekir. Ancak politika bu. Böylesi duygusal faktörlere bir yere kadar yer var. Sonuçta kararlarınızı rasyonel almalısınız. Oğul Erbakan’da aynı olgunluğa ermiştir herhalde…
Fatih Erbakan Geri Adım Atar mı?..
Nitekim hatırlanacağı üzere 14 mayıs 2023 seçimleri öncesi Erbakan'ın partisinin, 6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun"un kaldırılması ve bazı hususlardaki talepleri iki parti arasında tartışmalara neden olmuştu. Bu gibi nedenlerle YRP önce ittifak kurmayacağı açıklamasında bulunacak ancak sonradan aralarında yeniden istişare ederek Cumhur İttifakı’na katılacaklarını açıklayacaktı. Bu seferde öyle bir durum olabilir mi ? İBB adaylarını AK Parti ve Murat Kurum lehine geri çekebilirler mi? Yoksa çok geç, “İp inceldiği yerden zaten koptu” mu denilir?
Yanılabilirim ve kesin konuşmak istemem ama siz gene de bir “Sürpriz geri çekilme” ihtimaline az da olsa pay tanıyın. Daha önceki “zikzak” hatırlandığında aynı taktiği yeniden işletebilirler mi? Bu anlamda YRP ne bir İYİP ne de Fatih Erbakan bir Meral Akşener’dir. Siyasette çok daha esnek davranmaya açık görünüyorlar. (Ayrıca Saadet Partisi ile rekabet faktörünü de unutmayın. İlaveten İstanbul’u CHP’ye, sola kazandıran parti konumuna düşmek isterler mi ayrı soru) Bunun içinde her zaman ulvi bir “gerekçe” bulunur!
Biliyorum normal şartlarda “İş bitmiş” görünüyor. Gelinen bu aşamada çok zor hatta imkânsız gibi. (Söylerken kendim bile tereddütteyim!) Öncelikle kendi taban ve kadrolarına nasıl izah ederler? Hele de “1994 Ruhuyla başlıyoruz!” deyip, üç büyük il ve çoğu yerde adaylarını açıkladıktan sonra adeta “hayal” gibi. Ancak AK Parti’nin işin peşini bıraktığını sanmıyorum. YRP’yi de tatmin ve ikna eden, imajını kurtaran sadece “İstanbul’a özel” yeni formül ya da tekliflerle gelebilirler. Aksi zaten kesin olmayan seçimi iyice riske atmak demektir!..
Halen böyle bir “şans” var mı emin değilim. Belli ki yoğun bakıma düşmüş ilişki yeniden canlanabilir mi bilmiyorum. O halde ne diyeyim? Henüz daha tam çıkmamış candan ümit kesilmez!..
12. 02. 2024.
NOT: Bu arada bir ihtimal olarak aklıma geldi. Kimi çevrelerden gelebilecek, Fatih Erbakan’a yönelik şu veya bu şekildeki, kararından caydırma amaçlı her tür baskı, tehdit, suçlama, isnat, zorlama, iftira, komplo, vb girişimi geri teper. Umarım bu gibi yollara yönelmezler.