YOKSULLUK DA ARTIYOR AK PARTİ'NİN OYLARI DA! BU MİLLET MAZOŞİST Mİ?
Türkiye'de yoksul sayısının artmasıyla beraber Ak Parti'ye olan desteğin de arttığına işaret eden Hürriyet Gazetesi yazarı 'Bu millet mazoşist mi?' diye soruyor
Yoksulluk artıyor, AK Parti’nin oyları da... Bu millet mazoşist mi?
FAİK Öztrak benim saygı duyduğum bir iktisatçı. Türkiye’nin belki de tarihindeki en zor dönemlerden birinde, 2001 ekonomik krizinde Hazine Müsteşarı olarak çok önemli bir görev yaptı.
Daha sonra Kemal Derviş’le birlikte yazdığı bazı makalelerle akademik tarafını da herkese bir kez daha gösterdi. Bugün Faik Öztrak, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak görev yapıyor.
Öztrak’ın, benim geçen hafta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bazı rakamlarından hareketle yazdığım yazılara cevabını dün yayımladım. Öztrak’ın cevabının hem bir akademik temeli vardı hem de bazı bakımlardan çok doğru noktalara temas ediyordu. Evet o cevabın böyle hasletlerini teslim edelim ama benim yine de takıldığım noktalar oldu.
* * *
Öztrak, yayımladığım ‘mutlak yoksulluk’la ilgili rakamları reddetmiyor ama orada dünya çapında standart bir ölçüm yapabilmek için kullanılan ‘Satınalma Gücü Paritesi’nin (SAGP) çevrim oranlarındaki bir tutarsızlığa dikkat çekiyordu.
Ve devamında, ‘mutlak yoksulluk’ kavramının yerini yavaş yavaş daha fazla parametreyi ölçüp endeksleyen ‘göreli yoksulluk’ kavramının almakta olduğunu söylüyor, bu kavram uyarınca Türkiye’de ‘göreli yoksul’ kapsamına girenlerin genel nüfusa oranını bir grafik olarak veriyordu.
Öztrak’ın TÜİK verilerinden derlediği ‘Harcama Esaslı Göreli Yoksulluk’ rakamlarına göre Türkiye’de 2002’den bu yana yoksulluk azalmamış, tersine artmıştı. Öztrak bu durumu desteklemesi için yeşil kart sahiplerinin sayısındaki artışı da örnek veriyordu.
* * *
Bu yoksulluğun azalmıyor, aksine artıyor olması benim geçen hafta yazdıklarımın temelini yok eden bir iddia. Öte yandan Öztrak temelli bir itiraz getirmediğine göre, ‘mutlak yoksulluk’taki azalmayı da bir veri olarak kabul edeceksek, iki cümle birbiriyle açıkça çelişiyor.
İktisadın ve istatistiklerin alanından siyasetin alanına geçtiğimizde de çelişkiler sürüyor, hatta daha da çarpıcı hale geliyor: Bir yandan ülkede yoksulluk artıyor ama bir yandan bu sorunu çözme vaadiyle (‘Yoksulluğa yolsuzluğa son’ sloganını unutmadık) iktidar olan partinin oyları artıyor, azalmıyor.
Bu durumu nasıl açıklayacağız? Milletimizin kendine eziyet etmeyi sevdiği ve kendine eziyet edenleri daha da çok sevdiği sonucunu mu çıkaracağız?
Hükümet, trafik sorununu çözmek üzere
FARKINDA mısınız bilmiyorum, son
on beş-yirmi gündür İstanbul’da trafik bir hayli hafiflemiş durumda.
Benim klasik ölçüm, gazetenin bulunduğu Mahmutbey-Bağcılar bölgesinden Fatih Köprüsü’ne ulaşma süresi. Eğer bu süre 40 dakika ve altındaysa trafik ‘yok’, üstündeyse ‘var.’
İşte son onbeş-yirmi gündür 40 dakikanın altında sürelerde köprüye varabiliyorum.
Peki neden?
Aklıma gelen tek sebep akaryakıt fiyatlarına gelen zamlar. İnsanlar otomobillerini bu sebeple daha az kullanıyorlarsa, trafik de rahatlıyor olabilir.
Akaryakıt fiyatının yarıdan fazlası vergi olduğuna göre, bakarsınız birisi çıkar memlekette trafik sorununu da AK Parti’nin çözdüğünü söyler.
Benden hatırlatması.
Milli gelirin yüzde 1.5’i kadar sosyal yardım
HÜKÜMET, kendisini yoksullukla mücadelede başarılı kabul ediyor. CHP’nin kullanmayı tercih ettiği rakamlarla uyuşmasa da, iktidar partisi yoksul sayısını göreli olarak azalttığına inanıyor.
Peki ama bu nasıl oldu? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yoksul sayısında azaltma yaratan başlıca faktörün sosyal yardımlar olduğunu söylüyor.
Burada Ali Babacan’ın gönderdiği bir tabloyu paylaşmak istiyorum. Sanıyorum ilk kez bu şekilde derli toplu bir sosyal yardım ve sosyal hizmet maliyet tablosu yayınlanmış olacak ülkemizde.
Tablodaki rakamların büyüklüğü, ne denli büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu da gösteriyor aslında. 11.7 milyar liralık sosyal yardımlara bir de 2.5 milyar liralık sosyal hizmetleri eklediğinizde, nüfusumuzun en yoksul dilimleri için 2009 yılında hayrı safi yurtiçi hasılanın yüzde 1.5’una varan bir rakamı harcadığımız ortaya çıkıyor.
Bu, doğal olarak çok yüksek bir rakam. Bu yüksek rakamı görünce, Faik Öztrak’ın dün bu köşede yayımlanan görüşleri içinde ‘sosyal devletin yeniden ayağa kaldırılması’ başlığı altında söylediği politikalara duyulan ihtiyacı bir kez daha gördüm.
Klasik deyişle insanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretmemiz gerekiyor. Her yıl milli gelirimizin yüzde 1.5’unu sosyal yardımlara aktarmak sürdürülebilir bir şey değil; doğru da değil.
Kısa vadede başka çaremiz olmayabilir, hatta yüzde 1.5 bile yetersiz olabilir ama bizim orta vadede bu yoksul nüfusu iş ve dolayısıyla aş sahibi yapabilmemiz gerekir.
Siyaset burada yapılacak, bu alandaki başarılar siyasette başarıyı belirleyecek.
İsmet Berkan/Hürriyet
FAİK Öztrak benim saygı duyduğum bir iktisatçı. Türkiye’nin belki de tarihindeki en zor dönemlerden birinde, 2001 ekonomik krizinde Hazine Müsteşarı olarak çok önemli bir görev yaptı.
Daha sonra Kemal Derviş’le birlikte yazdığı bazı makalelerle akademik tarafını da herkese bir kez daha gösterdi. Bugün Faik Öztrak, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak görev yapıyor.
Öztrak’ın, benim geçen hafta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bazı rakamlarından hareketle yazdığım yazılara cevabını dün yayımladım. Öztrak’ın cevabının hem bir akademik temeli vardı hem de bazı bakımlardan çok doğru noktalara temas ediyordu. Evet o cevabın böyle hasletlerini teslim edelim ama benim yine de takıldığım noktalar oldu.
* * *
Öztrak, yayımladığım ‘mutlak yoksulluk’la ilgili rakamları reddetmiyor ama orada dünya çapında standart bir ölçüm yapabilmek için kullanılan ‘Satınalma Gücü Paritesi’nin (SAGP) çevrim oranlarındaki bir tutarsızlığa dikkat çekiyordu.
Ve devamında, ‘mutlak yoksulluk’ kavramının yerini yavaş yavaş daha fazla parametreyi ölçüp endeksleyen ‘göreli yoksulluk’ kavramının almakta olduğunu söylüyor, bu kavram uyarınca Türkiye’de ‘göreli yoksul’ kapsamına girenlerin genel nüfusa oranını bir grafik olarak veriyordu.
Öztrak’ın TÜİK verilerinden derlediği ‘Harcama Esaslı Göreli Yoksulluk’ rakamlarına göre Türkiye’de 2002’den bu yana yoksulluk azalmamış, tersine artmıştı. Öztrak bu durumu desteklemesi için yeşil kart sahiplerinin sayısındaki artışı da örnek veriyordu.
* * *
Bu yoksulluğun azalmıyor, aksine artıyor olması benim geçen hafta yazdıklarımın temelini yok eden bir iddia. Öte yandan Öztrak temelli bir itiraz getirmediğine göre, ‘mutlak yoksulluk’taki azalmayı da bir veri olarak kabul edeceksek, iki cümle birbiriyle açıkça çelişiyor.
İktisadın ve istatistiklerin alanından siyasetin alanına geçtiğimizde de çelişkiler sürüyor, hatta daha da çarpıcı hale geliyor: Bir yandan ülkede yoksulluk artıyor ama bir yandan bu sorunu çözme vaadiyle (‘Yoksulluğa yolsuzluğa son’ sloganını unutmadık) iktidar olan partinin oyları artıyor, azalmıyor.
Bu durumu nasıl açıklayacağız? Milletimizin kendine eziyet etmeyi sevdiği ve kendine eziyet edenleri daha da çok sevdiği sonucunu mu çıkaracağız?
Hükümet, trafik sorununu çözmek üzere
FARKINDA mısınız bilmiyorum, son
on beş-yirmi gündür İstanbul’da trafik bir hayli hafiflemiş durumda.
Benim klasik ölçüm, gazetenin bulunduğu Mahmutbey-Bağcılar bölgesinden Fatih Köprüsü’ne ulaşma süresi. Eğer bu süre 40 dakika ve altındaysa trafik ‘yok’, üstündeyse ‘var.’
İşte son onbeş-yirmi gündür 40 dakikanın altında sürelerde köprüye varabiliyorum.
Peki neden?
Aklıma gelen tek sebep akaryakıt fiyatlarına gelen zamlar. İnsanlar otomobillerini bu sebeple daha az kullanıyorlarsa, trafik de rahatlıyor olabilir.
Akaryakıt fiyatının yarıdan fazlası vergi olduğuna göre, bakarsınız birisi çıkar memlekette trafik sorununu da AK Parti’nin çözdüğünü söyler.
Benden hatırlatması.
Milli gelirin yüzde 1.5’i kadar sosyal yardım
HÜKÜMET, kendisini yoksullukla mücadelede başarılı kabul ediyor. CHP’nin kullanmayı tercih ettiği rakamlarla uyuşmasa da, iktidar partisi yoksul sayısını göreli olarak azalttığına inanıyor.
Peki ama bu nasıl oldu? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yoksul sayısında azaltma yaratan başlıca faktörün sosyal yardımlar olduğunu söylüyor.
Burada Ali Babacan’ın gönderdiği bir tabloyu paylaşmak istiyorum. Sanıyorum ilk kez bu şekilde derli toplu bir sosyal yardım ve sosyal hizmet maliyet tablosu yayınlanmış olacak ülkemizde.
Tablodaki rakamların büyüklüğü, ne denli büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu da gösteriyor aslında. 11.7 milyar liralık sosyal yardımlara bir de 2.5 milyar liralık sosyal hizmetleri eklediğinizde, nüfusumuzun en yoksul dilimleri için 2009 yılında hayrı safi yurtiçi hasılanın yüzde 1.5’una varan bir rakamı harcadığımız ortaya çıkıyor.
Bu, doğal olarak çok yüksek bir rakam. Bu yüksek rakamı görünce, Faik Öztrak’ın dün bu köşede yayımlanan görüşleri içinde ‘sosyal devletin yeniden ayağa kaldırılması’ başlığı altında söylediği politikalara duyulan ihtiyacı bir kez daha gördüm.
Klasik deyişle insanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretmemiz gerekiyor. Her yıl milli gelirimizin yüzde 1.5’unu sosyal yardımlara aktarmak sürdürülebilir bir şey değil; doğru da değil.
Kısa vadede başka çaremiz olmayabilir, hatta yüzde 1.5 bile yetersiz olabilir ama bizim orta vadede bu yoksul nüfusu iş ve dolayısıyla aş sahibi yapabilmemiz gerekir.
Siyaset burada yapılacak, bu alandaki başarılar siyasette başarıyı belirleyecek.
İsmet Berkan/Hürriyet