YILMAZ ÖZDİL'DEN ŞİFRE TARTIŞMASINA SON NOKTA! CEVAP C ŞIKKI!
"a şıkkı, iş iyice çarşafa dolanır, sınav iptal edilmesin, b şıkkı, sınav iptal edilsin, tekrar sınav yapılsın. Benim önerim c şıkkı."
c şıkkı
Üniversite sınavındaki şifre rezaletinden sonra pek moda oldu, algoritma aşağı, algoritma yukarı, bir algoritmadır gidiyor...
E soran sorana tabii, nedir kardeşim bu algoritma?
Aslında...
Orijinali
algoritma değil.
Harezmi yöntemi.
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el-Harezmi diye bi arkadaş var, Türk olduğu söylenir ama İranlıdır. Zaten o nedenle Türkiye’de kimsenin Harezmi’den Marezmi’den haberi yoktur ama, İran’da festivali
vardır, bu sene İran uzay projesini yürütenlere ödül verdiler mesela.
Neyse... Bu Harezmi denilen arkadaş, taa 800’lü yıllarda, sonuca kısa yoldan ulaşmayı sağlayan matematik yöntemi icat etti. Biz mışıl mışıl uyurken, Batı üstüne atladı. Hatta, taa 800 sene sonra Isaac Newton tarafından geliştirildi. Al-Khwarizmi’ye dilleri dönmediği için, bu konuyla ilgili yazdığı
kitabın Latince çevirisinden yola çıkarak, kısaca “algoritmi” dediler.
Cebir’in mucidi de o... El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele, yani cebir ve denklem hesabı üzerine özet kitap’ından gelir. İngilizce’deki algebra’nın babası Harezmi’dir.
Bizimki ne olmuş
oluyor bu durumda?
“Cebren” ve “hile”yle!
Cebirin “ileri demokrasi” hali!
O nedenle, Ebu Abdullah’ın yöntemini
dinler dinlemez, “ben tatmin oldum” dedi
bizim Gül Abdullah...
(Nasıl şıp diye tatmin olduğunu ise, Isaac Newton’u bile getirsek anlamaz, orası ayrı.)
Dönelim asıl meseleye...
Rezaletin feriştahıdır, minare kılıfa uymuyor, bu saatten sonra Kuran’a el bassalar, gene de kimseyi inandıramazlar. Peki ne yapılacak? Tartışma iki şık üzerinde düğümleniyor;
a şıkkı, iş iyice çarşafa dolanır, sınav iptal edilmesin, b şıkkı, sınav iptal edilsin, tekrar sınav yapılsın.
Benim önerim c şıkkı.
Sınav iptal edilsin.
Tekrar sınav yapılmasın.
?
Şöyle...
Bu, birinci sınavdı.
İkinci sınav var.
İlk sınav iptal edilsin.
İkinci sınav “nihai
sonuç” kabul edilsin.
İlk sınavdan elde edilen puan, ikinci sınavın puanına ekleniyordu. Eklenmesin. İlk sınav yok sayılsın. İlk sınavda şifre araklamadan çözen dürüst çocuk, ikinciyi de çözer. Sorun olmaz. İlk sınavda şifre araklayarak
çözen sahtekar çocuk ise, ikinciyi çözemez, hak yerini bulur.
Tabii gene şifrelenmezse!
Ha denebilir ki...
İlk sınav sorularıyla, ikinci sınav soruları birbirini tamamlıyor, her sınavda başka bilgiler sınanmış oluyor. Üstelik, sadece YGS puanıyla
girilen bölümler var,
onların durumu ne olacak?
Armut değiliz herhalde, c şıkkı’nda o da var... İkinci sınava, 60 soru ve bir saat ilave edilsin. Çocuklar sınava girsin, önce 1 saat YGS sorularını yanıtlasın, sonra otursun LYS’ye.
Böylece, evet, zaten uzun olan LYS, bir saat daha uzamış olur ama, hiç olmazsa, aynı gün, bir defada biter, ekstra sınav stresi yaşamamış olurlar. (Aradaki mola süresini uzatmayı da, yetkililerimiz akıl ediverir artık!)
Biz bu çocukları ağaç kovuğunda bulmadık... Psikolojileri allak bullak, saçları dökülüyor, mideleri deliniyor, uykularından sıçrayarak uyanıyorlar. Onlara yapabileceğiniz en büyük kötülüğü yaptınız,
kul hakkı yediniz, ekstra işkence yapmayın bari.
İlk sınav iptal edilmezse, ömürlerinin sonuna kadar “acaba”yla yaşarlar. Bir tek soru, hayatlarının akışını değiştiriyor. Adalet inancına dair, kırıntılarını bile yitirirler. Yapmayın.
İlk sınavı iptal edin.
İkinci sınavı “nihai sonuç” kabul edin.
Yılmaz ÖZDİL / HÜRRİYET
Üniversite sınavındaki şifre rezaletinden sonra pek moda oldu, algoritma aşağı, algoritma yukarı, bir algoritmadır gidiyor...
E soran sorana tabii, nedir kardeşim bu algoritma?
Aslında...
Orijinali
algoritma değil.
Harezmi yöntemi.
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el-Harezmi diye bi arkadaş var, Türk olduğu söylenir ama İranlıdır. Zaten o nedenle Türkiye’de kimsenin Harezmi’den Marezmi’den haberi yoktur ama, İran’da festivali
vardır, bu sene İran uzay projesini yürütenlere ödül verdiler mesela.
Neyse... Bu Harezmi denilen arkadaş, taa 800’lü yıllarda, sonuca kısa yoldan ulaşmayı sağlayan matematik yöntemi icat etti. Biz mışıl mışıl uyurken, Batı üstüne atladı. Hatta, taa 800 sene sonra Isaac Newton tarafından geliştirildi. Al-Khwarizmi’ye dilleri dönmediği için, bu konuyla ilgili yazdığı
kitabın Latince çevirisinden yola çıkarak, kısaca “algoritmi” dediler.
Cebir’in mucidi de o... El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele, yani cebir ve denklem hesabı üzerine özet kitap’ından gelir. İngilizce’deki algebra’nın babası Harezmi’dir.
Bizimki ne olmuş
oluyor bu durumda?
“Cebren” ve “hile”yle!
Cebirin “ileri demokrasi” hali!
O nedenle, Ebu Abdullah’ın yöntemini
dinler dinlemez, “ben tatmin oldum” dedi
bizim Gül Abdullah...
(Nasıl şıp diye tatmin olduğunu ise, Isaac Newton’u bile getirsek anlamaz, orası ayrı.)
Dönelim asıl meseleye...
Rezaletin feriştahıdır, minare kılıfa uymuyor, bu saatten sonra Kuran’a el bassalar, gene de kimseyi inandıramazlar. Peki ne yapılacak? Tartışma iki şık üzerinde düğümleniyor;
a şıkkı, iş iyice çarşafa dolanır, sınav iptal edilmesin, b şıkkı, sınav iptal edilsin, tekrar sınav yapılsın.
Benim önerim c şıkkı.
Sınav iptal edilsin.
Tekrar sınav yapılmasın.
?
Şöyle...
Bu, birinci sınavdı.
İkinci sınav var.
İlk sınav iptal edilsin.
İkinci sınav “nihai
sonuç” kabul edilsin.
İlk sınavdan elde edilen puan, ikinci sınavın puanına ekleniyordu. Eklenmesin. İlk sınav yok sayılsın. İlk sınavda şifre araklamadan çözen dürüst çocuk, ikinciyi de çözer. Sorun olmaz. İlk sınavda şifre araklayarak
çözen sahtekar çocuk ise, ikinciyi çözemez, hak yerini bulur.
Tabii gene şifrelenmezse!
Ha denebilir ki...
İlk sınav sorularıyla, ikinci sınav soruları birbirini tamamlıyor, her sınavda başka bilgiler sınanmış oluyor. Üstelik, sadece YGS puanıyla
girilen bölümler var,
onların durumu ne olacak?
Armut değiliz herhalde, c şıkkı’nda o da var... İkinci sınava, 60 soru ve bir saat ilave edilsin. Çocuklar sınava girsin, önce 1 saat YGS sorularını yanıtlasın, sonra otursun LYS’ye.
Böylece, evet, zaten uzun olan LYS, bir saat daha uzamış olur ama, hiç olmazsa, aynı gün, bir defada biter, ekstra sınav stresi yaşamamış olurlar. (Aradaki mola süresini uzatmayı da, yetkililerimiz akıl ediverir artık!)
Biz bu çocukları ağaç kovuğunda bulmadık... Psikolojileri allak bullak, saçları dökülüyor, mideleri deliniyor, uykularından sıçrayarak uyanıyorlar. Onlara yapabileceğiniz en büyük kötülüğü yaptınız,
kul hakkı yediniz, ekstra işkence yapmayın bari.
İlk sınav iptal edilmezse, ömürlerinin sonuna kadar “acaba”yla yaşarlar. Bir tek soru, hayatlarının akışını değiştiriyor. Adalet inancına dair, kırıntılarını bile yitirirler. Yapmayın.
İlk sınavı iptal edin.
İkinci sınavı “nihai sonuç” kabul edin.
Yılmaz ÖZDİL / HÜRRİYET