Yılmaz Özdil'den sert Beşiktaş tepkisi: Bir işe yaramıyorsunuz, bari çenenizi kapatın!
"Berkaycığımın pırıl pırıl gülümseyen yüzüne bakarken yazıyorum bu satırları"
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Dolmabahçe ve Maçka Parkı'nda eş zamanlı olarak düzenlenen terör saldırılarında hayatını kaybeden tıp öğrencisi Berkay Akbaş ile ilgili olarak "İnşallah sizler de şehit olun diyen hükümetin, ölünce sakın sesinizi çıkarmayın diyen siyasilerin ülkesinde hayata gülümseyerek bakabilmeyi dilemişiz. Berkaycığımın pırıl pırıl gülümseyen yüzüne bakarken yazıyorum bu satırları. Bir işe yaramıyorsunuz, hiç olmazsa çenenizi kapatın arkadaş. Acımız tarifsiz, bari kesin sesinizi" dedi.
Yılmaz Özdil'in "Berkay" başlığıyla yayımlanan (14 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Asrın liderimiz musalla başında şehit tabutuna kolunu dayayarak konuştu, “ne mutlu şehit ailesine” dedi.
Stratejik başbakan ahmet kiziroğlu, gençlere konuştu, “sizlerin çehresinde şehitlik aşkını görüyorum” dedi.
Orman bakanı “şehitlik şerbeti içmeye hazır olduğunu” söyledi.
Enerji bakanı “benim amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” dedi.
Yurtdışına asker gönderme tezkeresi görüşülürken, bunların grup başkanvekili meclis kürsüsüne çıktı, “yurtdışında şehit olmak en büyük şereftir” dedi.
İçişleri bakanı şehit ailesini ziyaret etti, “şehitlik nasip işidir, benim Iğdır'a gelmem de nasip işidir, aniden karar verdim ve geldim, şehit olmak da işte böyledir” dedi.
Bunların meclis idare amiri, şehit cenazesine katıldı, sonra da “şehit cenazesini başarılı şekilde organize eden ve süreci içtenlikle yöneten valimize ve belediye başkanımıza teşekkür ederim” diye tweet attı… Böylece bizler de şehidimizin başarılı organizasyonla ve içtenlikle toprağa verildiğini öğrenmiş olduk.
Gençlik ve spor bakanı yardımcısı “rabbim bize de nasip etsin, şehit olalım, göçelim bu diyarlardan, dünya yaşanılacak yer değil” diye tweet attı… Askerliğini bedelli yaptığı ortaya çıktı.
Bunların milletvekili, sanırsın pastane açıyor, kırmızı kurdela keserek, törenle şehitlik açtı. Hayırlı olsun denildi.
Diyanet işleri başkanlığı çocuk dergisi hazırladı, çocuklara çizgi öyküyle vizyon verdi, “şehit olmak ne güzel, keşke şehit olsam!”
Bu ülkenin başkentinin belediye başkanı, televizyonda izah etti, “cumhurbaşkanımızı, başbakanımızı ve beni rabbilalemin koruyor, 25 bin şehit de versek kimse ses çıkartmasın” dedi.
En son…
Çevre bakanı polislere moral verdi, “inşallah sizler de şehit olun” dedi.
*
Giden can senin canın olmayınca… Başkasına ait evlatların ölümü üzerinden delikanlılık yapmak ne kolay değil mi?
*
Berkaycığımın fotoğrafına bakarken, pırıl pırıl gülümseyen yüzüne bakarken yazıyorum bu satırları…
*
Sadece bir ay önceydi. Profesör Mehmet Haberal'ın davetiyle, Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle, Başkent Üniversitesi'ne söyleşiye gitmiştim. İzdiham vardı. İnsana neşeyle bakan, cıvıl cıvıl enerjileriyle moral veren, her şeye rağmen umutlu olmamızı sağlayan binin üzerinde genç salonu doldurmuştu. “Memleketin geleceğine dair karamsar olanlar gelsin bu çocukları görsün” diye geçirmiştim içimden… Gençliğini yaşamayan tiplerin, gençliği yönetemeyeceğini konuşmuştuk. Kahkahalarla gülmüştük. Ayrılırken hatıra fotoğrafları çektirmiştik, gücüm yettiğince kitaplarını imzalamıştık.
*
Dün öğreniyorum ki…
İnsana yaşama sevinci veren gençlerimizden biri Berkaymış.
Henüz 19 yaşında.
Hayat kurtarma idealini benimsemiş, tıp fakültesini tercih etmiş.
Bu fotoğrafı çektirmişiz.
Tertemiz yüreği yüzüne yansımış bir evlat…
Kitabının ön sayfasına “değerli Berkay, hayata hep gülümseyerek bakmanız dileğiyle” yazmışız.
*
Yaşatmayı beceremediği için, ölümü yücelten zihniyetin…
İnşallah sizler de şehit olun diyen hükümetin…
Ölünce sakın sesinizi çıkarmayın diyen siyasilerin ülkesinde…
Hayata gülümseyerek bakabilmeyi dilemişiz.
*
Berkaycığımın pırıl pırıl gülümseyen yüzüne bakarken yazıyorum bu satırları…
*
Bir işe yaramıyorsunuz, hiç olmazsa çenenizi kapatın arkadaş.
Acımız tarifsiz, bari kesin sesinizi.
Yılmaz Özdil'in "Berkay" başlığıyla yayımlanan (14 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Asrın liderimiz musalla başında şehit tabutuna kolunu dayayarak konuştu, “ne mutlu şehit ailesine” dedi.
Stratejik başbakan ahmet kiziroğlu, gençlere konuştu, “sizlerin çehresinde şehitlik aşkını görüyorum” dedi.
Orman bakanı “şehitlik şerbeti içmeye hazır olduğunu” söyledi.
Enerji bakanı “benim amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” dedi.
Yurtdışına asker gönderme tezkeresi görüşülürken, bunların grup başkanvekili meclis kürsüsüne çıktı, “yurtdışında şehit olmak en büyük şereftir” dedi.
İçişleri bakanı şehit ailesini ziyaret etti, “şehitlik nasip işidir, benim Iğdır'a gelmem de nasip işidir, aniden karar verdim ve geldim, şehit olmak da işte böyledir” dedi.
Bunların meclis idare amiri, şehit cenazesine katıldı, sonra da “şehit cenazesini başarılı şekilde organize eden ve süreci içtenlikle yöneten valimize ve belediye başkanımıza teşekkür ederim” diye tweet attı… Böylece bizler de şehidimizin başarılı organizasyonla ve içtenlikle toprağa verildiğini öğrenmiş olduk.
Gençlik ve spor bakanı yardımcısı “rabbim bize de nasip etsin, şehit olalım, göçelim bu diyarlardan, dünya yaşanılacak yer değil” diye tweet attı… Askerliğini bedelli yaptığı ortaya çıktı.
Bunların milletvekili, sanırsın pastane açıyor, kırmızı kurdela keserek, törenle şehitlik açtı. Hayırlı olsun denildi.
Diyanet işleri başkanlığı çocuk dergisi hazırladı, çocuklara çizgi öyküyle vizyon verdi, “şehit olmak ne güzel, keşke şehit olsam!”
Bu ülkenin başkentinin belediye başkanı, televizyonda izah etti, “cumhurbaşkanımızı, başbakanımızı ve beni rabbilalemin koruyor, 25 bin şehit de versek kimse ses çıkartmasın” dedi.
En son…
Çevre bakanı polislere moral verdi, “inşallah sizler de şehit olun” dedi.
*
Giden can senin canın olmayınca… Başkasına ait evlatların ölümü üzerinden delikanlılık yapmak ne kolay değil mi?
*
Berkaycığımın fotoğrafına bakarken, pırıl pırıl gülümseyen yüzüne bakarken yazıyorum bu satırları…
*
Sadece bir ay önceydi. Profesör Mehmet Haberal'ın davetiyle, Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle, Başkent Üniversitesi'ne söyleşiye gitmiştim. İzdiham vardı. İnsana neşeyle bakan, cıvıl cıvıl enerjileriyle moral veren, her şeye rağmen umutlu olmamızı sağlayan binin üzerinde genç salonu doldurmuştu. “Memleketin geleceğine dair karamsar olanlar gelsin bu çocukları görsün” diye geçirmiştim içimden… Gençliğini yaşamayan tiplerin, gençliği yönetemeyeceğini konuşmuştuk. Kahkahalarla gülmüştük. Ayrılırken hatıra fotoğrafları çektirmiştik, gücüm yettiğince kitaplarını imzalamıştık.
*
Dün öğreniyorum ki…
İnsana yaşama sevinci veren gençlerimizden biri Berkaymış.
Henüz 19 yaşında.
Hayat kurtarma idealini benimsemiş, tıp fakültesini tercih etmiş.
Bu fotoğrafı çektirmişiz.
Tertemiz yüreği yüzüne yansımış bir evlat…
Kitabının ön sayfasına “değerli Berkay, hayata hep gülümseyerek bakmanız dileğiyle” yazmışız.
*
Yaşatmayı beceremediği için, ölümü yücelten zihniyetin…
İnşallah sizler de şehit olun diyen hükümetin…
Ölünce sakın sesinizi çıkarmayın diyen siyasilerin ülkesinde…
Hayata gülümseyerek bakabilmeyi dilemişiz.
*
Berkaycığımın pırıl pırıl gülümseyen yüzüne bakarken yazıyorum bu satırları…
*
Bir işe yaramıyorsunuz, hiç olmazsa çenenizi kapatın arkadaş.
Acımız tarifsiz, bari kesin sesinizi.