YILMAZ ÖZDİL'DEN "MUHTEŞEM" GOL; "ÖYLE ECDADIMIZ YOK DİYORLARDI KANUNİ'YE SARILDILAR"
Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Başbakan Erdoğan'ı bu kez oyuncu Halit Ergenç ile vurdu..
Öyle ecdat tanımıyoruz filan deniyordu... Çapulcuları ikna etsin diye Kanuni’den ricacı oldular
“Gezi Parkı’nda şöyle olmuş böyle olmuş, ne yaparsanız yapın, biz kararımızı verdik” dediler.
*
Çadırları tutuşturdular.
Ülkede yangın çıktı.
*
Tomalarla saldırdılar. Gaz bombaları attılar. Hatta evlere bile, pencerelerden içeri attılar. Plastik mermi sıktılar. Çapulcu dediler, vandal dediler, marjinal dediler, faiz lobisi dediler. Bunlara destek verenler aynı familyadan dediler. Devam ederseniz, anladığınız dilden konuşuruz dediler. Bedelini ağır ödeyeceksiniz diye tehdit ettiler. Ümüğünü sıkarız dediler. Yurttaşlara resmen “düşman” dediler, bu olaylarla dost’u düşman’ı gördük dediler. Twitter’ın bela olduğunu, tweet atanların ahlaki nasibini almamış tipler olduğunu söylediler. Tencere tava hep aynı hava dediler. Yurttaşın karşısına yurttaşı dikmeye kalktılar, zor tuttuğumuz yüzde 50 var dediler. Yol ver geçelim, Taksim’i ezelim pankartı açtılar. Gezi parkından sonra Anıtkabir’i de yıkarız elhamdülillah dediler. Penguen gösterdiler. Gerçekleri gösteren Halk TV’ye, Ulusal Kanal’a ceza yağdırdılar. Yabancı haber ajanslarının muhabirlerini fırçaladılar. Sivil polislerin eline sopa verdiler, sanki olaylara tepki gösteren mahalleliymiş gibi, çocuklarımızı dövdüler. Çok zekiler ya... Her gün bir otobüs polisle nöbet tutulan ABD Büyükelçiliği’nin etrafından çekildiler, gençleri kovalıyormuş ayaklarıyla, elçiliğe doğru sürdüler, elçiliğe taş atacaklarını sandılar, avuçlarını yaladılar. Türk bayrağı taşıyan kızı saçından sürüklediler. Tekerlekli sandalyesinde Türk bayrağı sallayan yurtsevere gaz sıktılar, tazyikli su sıktılar. İki bine yakın genci gözaltına aldılar. Sosyal medya suçu icat ettiler, üniversitelilerin evlerine baskınlar yaptılar, terörist gibi topladılar, fişlediler. Denize düşen yılana sarılır, bunlar “yalana” sarıldılar... Erasmus değişim programıyla okumaya gelen yabancı öğrencileri “dış mihrakların ajanlarını yakaladık” diye tutuklamaya kalktılar. Çapulcuların uluslararası “Zello örgütü”ne mensup olduğunu iddia ettiler. Halbuki, akıllı telefonlara indirilen basit bi haberleşme programıydı, Nazlı Ilıcak bile dayanamadı, kendi telefonunda Zello programı olduğunu söyledi, ben bu örgüte dahilim dedi! Bir delikanlı ezilerek, bir delikanlı kafasına kurşun sıkılarak, bir delikanlı kafatası kırılarak öldürüldü. Plastik mermiyle gözü çıkanlar oldu. Biber gazı kapsülleriyle testisleri parçalananlar oldu. Yakın mesafeden, hedef gözeterek atışlar yüzünden 43’ü ağır 4 bin 177 kişi yaralandı. Polisler hakkında kitap yazdığı için hapse tıkılan gazeteci Ahmet Şık’ı kafasından vurdular. Can güvenliği yok, gelin çocuklarınızı burdan alın diyerek, kıyım korkusu yaşattılar. Komiserimiz gençleri kovalarken, inşaatı devam eden köprüden düştü, şehit oldu. “Şehit ettiler” denildi. Sanki o gençler vurmuş, öldürmüş gibi gösterildi. “Kardeşim, bu ne biçim belediye çalışması, inşaat halindeki köprünün etrafında neden güvenlik bariyerleri yok, aynı yerden çoluk çocuk da düşmez mi, komiserin hayatını kaybetmesi belediyecilik ihmali değil mi?” diye hesap soracaklarına... Kovalanan gençleri “katil”miş gibi damgaladılar. Gezi parkında barınan 9 kedi, 2 köpek öldü, gazdan... 100’e yakın kuş toplandı yerlerden... Kuğulu parkın kuğularını zor kurtardı çapulcular... Gezi parkı sidik kokuyor dediler. Birçoğu büyük abdestini oraya yapıyor dediler. Sanatçılara hakaret ettiler. Korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Tahrik ettiklerini, nefret suçu işlediklerini öne sürdüler. Açıkça tehdit savurdular. Bunlara iş vermeyin, televizyon dizilerinde ambargo uygulayın dediler. Halkı isyan ettirmek için, tiyatro oyunuyla prova yapıldığını bile söylediler. Şehirler yağmalandı dediler. Başörtülü bacılarıma saldırıldı dediler. Camide içki içildi dediler. Camide toplu seks yapıldı dediler. Türk bayrağı yakıldı dediler. Avukatları tutuklamaya çalıştılar. Kapkaççılar gibi ittire kaktıra gözaltına aldılar. Ellerinden geleni, artlarına koymadılar.
*
I-ııh... Başaramadılar.
*
Allah’ın tokadı yok... Biz öyle ecdat tanımıyoruz filan deniyordu, çapulcuları ikna etsin diye Kanuni Sultan Süleyman’dan ricacı oldular!
Yılmaz Özdil'in yazısının tamamı için tıklayın