Yılmaz Özdil Sedat Peker örneği vererek isyan etti! ‘İki ay tartışılmazsa mesleği bırakırım...’

Yılmaz Özdil, Türkiye’de önemli meselelerin tartışılmamasından yakındığı bugünkü yazısında, duruma Sedat Peker örneği vererek isyan etti.

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türkiye’de önemli meselelerin ilgi görmemesinden ve tartışılmamasından yakındığı bugünkü yazısında, duruma Sedat Peker örneği vererek isyan etti.

“Bakın, Sedat Peker isyan ediyor… ‘O kadar önemli dosyaları paylaştım, hiçbiri hak ettiği değeri görmedi’ diyor” ifadelerini kullanan Özdil, sözlerini şöyle tamamladı: “100 sene manşet yapsan gene de bitmeyecek miktarda haberler veriyor, yolsuzlukları, uyuşturucuyu, suikastları, kara paracıları, feto borsasıyla çökülen iş adamlarını, ithal mafyayı, karanlık oligarkları, sivillere dağıtılan kalaşnikofları anlatıyor, bana mısın diyen yok. Yandaşlar sansür uyguluyor, muhalif cenah bile görmezden geliyor” diyen Özdil, “Halbuki… ‘Sedat Peker hangi futbol takımının taraftarı’ diye manşet atayım, televizyonlarda iki ay tartışılmazsa mesleği bırakırım!”

Yılmaz Özdil’in, ‘Sedat Peker’in futbolculuk anıları’ başlıklı bugünkü yazısı şöyle:

Konya büyüklüğündeki Hollanda, Türkiye'nin 6 katı tarımsal ürün ihracatı yapıyor, tarım bakanı pişkin pişkin koltuğunda oturuyor.

Hollanda'dan 6 gol yedik, teknik direktör Şenol Güneş kovuldu.

Herkes memleketi futbol kadar sevse, sorun kalmayacak aslında.

Sayın ahalimiz lütfedip biraz alaka göstersin diye, orman yangınlarının boyutunu nasıl haber yapıyoruz mesela…

250 bin “futbol sahası” büyüklüğünde ağaç kül oldu!

Hektar dersen, okumuyor.

Tbmm'de Futbol Yasası hazırlanıyor, “kulüplerin borçlarından kulüplerin yöneticileri sorumlu tutulacak, kontrolsüz harcamalarının hesabını mahkemede verecekler” deniyor.

Aynı Tbmm'de “Merkez Bankası'nın 128 milyar doları nerede?” diye soruyorsun, “bunlar maalesef bunu bize sorma hakkını kendilerinde bulabiliyorlar” deniyor!

Kumpaslarla, yalancı tanıklarla, sahte belgelerle, asılsız iftiralarla, insanlık tarihinde görülmemiş hukuk cinayetleri işleniyor, danıştay kararlarına uyulmuyor, anayasa mahkemesi kararlarına uyulmuyor, Avrupa insan hakları mahkemesi'nin kararları tanınmıyor…

Uefa istesin, akan sular duruyor.

Tapusu millete ait fabrikaları, limanları, santralları, madenleri satıyorlar, hatta toprak satıyorlar, kimsenin umurunda değil…

Maazallah santraforu sat, ortalık ayağa kalkıyor.

Yolsuzluk davasında sanıkları tanık yapıyorlar, savcıları sanık yapıyorlar, namuslu savcımız mahkemede haykırıyor, “zekat hırsızlarını koruma altına alan bir güç var, ben bu güce hırsızlar imparatoru diyorum, hem altındaki figüranları koruyor, hem kendisine ulaşılmasını engelliyor, kim olduğu belli” diyor, gık çıkmıyor…

17/25 yolsuzluk davasında istifa eden şehircilik bakanı dobra dobra itiraf ediyor, “reis beni hırsız çuvalına koydu, tapeler a'dan z'ye doğru, benim dosyamda hırsızlık yok, beni öbür bakanlarla aynı çuvala koyunca beni de hırsız diye tasvir ediyorsun” diyor, çıt çıkmıyor…

Maç berabere bitsin, “puanımızı çaldılar” diye isyan ediliyor.

Takımlarda kaç yabancı futbolcu bulunacak, en fazla 7 mi olsun, 8 mi olsun, aylarca hararetle tartışılıyor… Memlekette her on kişiden biri kaçak mülteci olmuş, 8 milyon kaçak Suriyeli kaçak Afgan girmiş, 8 saniye kafa yoran yok.

150 bin insanımız covid'ten hayatını kaybetti, önemli değil.

Kaleci pozitif çıkarsa, çok fena.

Alman futbol efsanesi, Bayern Münih başkanı Rummenigge, kulüpler birliği toplantısı için Katar'a gitti, dönüşte Münih havalimanına indi, “gümrüğe beyan edeceğiniz mal var mı?” diye sordular, “yok” dedi, Alman polisi bavulu açtırdı, iki adet Rolex saat çıktı, Katar'da hediye etmişlerdi, şırrak, kaçakçılıktan gözaltına alındı! Mahkemeye çıkarıldı, 30 bin euro vergi cezası kesildi, ayrıca 140 gün hapis cezası verildi. İstersen hapis yat, istersen para cezasına çevirelim dediler, parayı tercih etti, hapis cezasına karşılık 250 bin euro ödettiler, sicil kaydına sabıka işlediler, buyrun artık gidebilirsiniz dediler.

Peki ya bizde?

Tank fabrikamızı bile Katar'a peşkeş çektiler, Kanal İstanbul dahil Katar'a vermedik yer bırakmadılar, 80 milyonluk koskoca Türkiye'yi alt tarafı 300 bin nüfuslu Katar'ın dükkanı haline getirdiler, Katar'da askeri üs kurdular, Mehmetçik'i Katar'a bekçi yaptılar, asrın liderimiz ABD başkanında bile olmayan 400 milyon dolarlık uçağı kullanıyor, “Katar hediye etti” deniyor.

Hiç kimse “nedir kardeşim bu Katar aşkı?” diye sormuyor.

Tank fabrikamızın akıbetini merak etmemiz için, tank fabrikamızın Rummenigge'ye mi verilmesi gerekiyor?

Geçmediği köprüye, girmediği tünele, uçmadığı havalimanına, binmediği trene para ödüyor, hiç sesi çıkmıyor.

O yandaş müteahhitlerden biri, futbol federasyonu başkanı olarak, pandemi yüzünden stadyumlara seyirci almayacağız desin, “federasyon istifa” diye bağırıyor.

Top'lumsal duyarlılık diye buna derim ben!

Bakın, Sedat Peker isyan ediyor…

“O kadar önemli dosyaları paylaştım, hiçbiri hakettiği değeri görmedi” diyor.

100 sene manşet yapsan gene de bitmeyecek miktarda haberler veriyor, yolsuzlukları, uyuşturucuyu, suikastları, kara paracıları, feto borsasıyla çökülen işadamlarını, ithal mafyayı, karanlık oligarkları, sivillere dağıtılan kalaşnikofları anlatıyor, bana mısın diyen yok.

Yandaşlar sansür uyguluyor, muhalif cenah bile görmezden geliyor.

Halbuki…

“Sedat Peker hangi futbol takımının taraftarı” diye manşet atayım, televizyonlarda iki ay tartışılmazsa mesleği bırakırım!”

Yazının tamamı için tıklayın!