YILMAZ ÖZDİL, KANLI BİR TAHRİK MEMURU MUDUR, YOKSA KANLI BİR ŞAKA MI?
Akif Beki, Bakan Taner Yılmaz'a atılan yumruk ile ilgili Yılmaz Özdil'n köşesine düştüğü notu sert bir dille eleştirdi.
Kanlı bir şaka mı?
Dünkü Hürriyet’te karaladığı şu satırlara bir bakın;
“KAYSERİ NOTU: Burnumuzun direği kırılıyor. Bu kokuyu alın artık. Bir an önce seçim... Lütfen, acilen.”
Samsun’da, Ahmet Türk’e atılan yumruğu haklı göstermesi yetmemiş.
Yazdıklarını ciddiye alıyor, kendini gerçekten büyük bir ‘nefret ideoloğu’ sanıyor galiba.
İyiden iyiye kaptırmış, havalara girmiş...
Kayseri’de, Taner Yıldız’a yapılanı da meşrulaştırıyor.
Şiddeti yüceltmekle, yumrukçuları ‘ulusal kahraman’ yapmakla kalsa, gene kaale almayacağım.
Hayır, aymazlıkla ne alakası var!
Kanlı bir şaka gibi...
Taammüden, aynı emeli paylaşıyor yumrukçularla, aynı amaca hizmet ediyor.
Onlar yumruk sallayacak, bu eleman da ‘Memleket karıştı, Türkiye yönetilemiyor, haydi seçime gidelim’ diye yazacak.
Görev dağılımında, ona terettüp eden vazife bu mudur?
***
Yılmaz Özdil, kanlı bir tahrik memuru mudur, yoksa kanlı bir şaka mı?
Bir an için, ikincisi olduğunu varsayalım...
Yani, sokakta karşılaşsa kendini tanıyamaz.
Yani, gazete sütununda okusa, kendi yazısını sökemez.
Yılmaz Özdil, faşizm falan değil, basbayağı bir yabancılaşma sorunudur yani.
Bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına, tarihine, karanlıklarına, katillerine, acılarına yabancılaşmaktan da söz etmiyorum.
Bizzat kendi özbenliğine yabancıdır; kendi nefsini bilmez tanımaz, diyelim.
Bütün derdi, dikkatleri üzerine çekerek biraz eğlenmek olan, şuurdan yoksun, haylaz bir hergele yani.
Öyle mi diyorsunuz?
***
Gazetecinin en beteri, şöhret budalası olanıdır.
Bir gün daha kendinden bahsettirmek için, yapmayacağı şaklabanlık olmaz.
Gene de, bu iyi ihtimal. Bir de kötüsü var.
Akrobasi hareketleri değilse yazdıkları, organize bir provokasyonun parçası mıdır?
Samsun’da Ahmet Türk’e, Kayseri’de Taner Yıldız’a yumruk atan meş’um elin suç ortağı mıdır?
Demokrasiye kast eden ıslak imzaların mürekkebi, onun da parmak izini taşır mı?
Sadece, faillerden biri övgüsüne mazhar olduğu, diğeri de hayranı çıktığı için değil ama...
‘Onlar provoke edecekler, bu eleman manipülasyon kısmını üstlenecek’ diye de değil...
Bir şiddet tertibinin basındaki kaleminden öte, baston bacağı olduğu için midir?
***
Onun durumuna ‘kopuş’ demek, önem atfetmek olur.
Kopmuş biridir o, namludan fırlamış bir kurşun gibi...
Kurtarıcı zabitlere atılmış bir işaret fişeği, kaos ve kargaşaya çıkarılmış bir davetiye gibi...
Demokratik açılımı, Anayasa reformunu, normalleşme gündemini berhava etmeye matuf bir sabotaj gibi...
Talihsiz bir kaza demeyin bana.
Samsun’da, Kayseri’de aynı imzanın kullanılmasını tesadüf gibi göstermeyin.
Ne nefreti, ne şiddeti, ne ideoloğu Allah aşkına!
İster haylaz bir şaka, ister sıradan bir tahrik memuru olsun...Her halükarda, tartışmasız bir felakettir bu.
Fakat kabahat, cezai ehliyeti olmayan bu şuursuzluğun eline, o kalemin tutuşturulmasında.
Akif Beki/Radikal
Dünkü Hürriyet’te karaladığı şu satırlara bir bakın;
“KAYSERİ NOTU: Burnumuzun direği kırılıyor. Bu kokuyu alın artık. Bir an önce seçim... Lütfen, acilen.”
Samsun’da, Ahmet Türk’e atılan yumruğu haklı göstermesi yetmemiş.
Yazdıklarını ciddiye alıyor, kendini gerçekten büyük bir ‘nefret ideoloğu’ sanıyor galiba.
İyiden iyiye kaptırmış, havalara girmiş...
Kayseri’de, Taner Yıldız’a yapılanı da meşrulaştırıyor.
Şiddeti yüceltmekle, yumrukçuları ‘ulusal kahraman’ yapmakla kalsa, gene kaale almayacağım.
Hayır, aymazlıkla ne alakası var!
Kanlı bir şaka gibi...
Taammüden, aynı emeli paylaşıyor yumrukçularla, aynı amaca hizmet ediyor.
Onlar yumruk sallayacak, bu eleman da ‘Memleket karıştı, Türkiye yönetilemiyor, haydi seçime gidelim’ diye yazacak.
Görev dağılımında, ona terettüp eden vazife bu mudur?
***
Yılmaz Özdil, kanlı bir tahrik memuru mudur, yoksa kanlı bir şaka mı?
Bir an için, ikincisi olduğunu varsayalım...
Yani, sokakta karşılaşsa kendini tanıyamaz.
Yani, gazete sütununda okusa, kendi yazısını sökemez.
Yılmaz Özdil, faşizm falan değil, basbayağı bir yabancılaşma sorunudur yani.
Bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına, tarihine, karanlıklarına, katillerine, acılarına yabancılaşmaktan da söz etmiyorum.
Bizzat kendi özbenliğine yabancıdır; kendi nefsini bilmez tanımaz, diyelim.
Bütün derdi, dikkatleri üzerine çekerek biraz eğlenmek olan, şuurdan yoksun, haylaz bir hergele yani.
Öyle mi diyorsunuz?
***
Gazetecinin en beteri, şöhret budalası olanıdır.
Bir gün daha kendinden bahsettirmek için, yapmayacağı şaklabanlık olmaz.
Gene de, bu iyi ihtimal. Bir de kötüsü var.
Akrobasi hareketleri değilse yazdıkları, organize bir provokasyonun parçası mıdır?
Samsun’da Ahmet Türk’e, Kayseri’de Taner Yıldız’a yumruk atan meş’um elin suç ortağı mıdır?
Demokrasiye kast eden ıslak imzaların mürekkebi, onun da parmak izini taşır mı?
Sadece, faillerden biri övgüsüne mazhar olduğu, diğeri de hayranı çıktığı için değil ama...
‘Onlar provoke edecekler, bu eleman manipülasyon kısmını üstlenecek’ diye de değil...
Bir şiddet tertibinin basındaki kaleminden öte, baston bacağı olduğu için midir?
***
Onun durumuna ‘kopuş’ demek, önem atfetmek olur.
Kopmuş biridir o, namludan fırlamış bir kurşun gibi...
Kurtarıcı zabitlere atılmış bir işaret fişeği, kaos ve kargaşaya çıkarılmış bir davetiye gibi...
Demokratik açılımı, Anayasa reformunu, normalleşme gündemini berhava etmeye matuf bir sabotaj gibi...
Talihsiz bir kaza demeyin bana.
Samsun’da, Kayseri’de aynı imzanın kullanılmasını tesadüf gibi göstermeyin.
Ne nefreti, ne şiddeti, ne ideoloğu Allah aşkına!
İster haylaz bir şaka, ister sıradan bir tahrik memuru olsun...Her halükarda, tartışmasız bir felakettir bu.
Fakat kabahat, cezai ehliyeti olmayan bu şuursuzluğun eline, o kalemin tutuşturulmasında.
Akif Beki/Radikal