Yılmaz Özdil Başbakan'a teşhisi koydu! Mesele hukuki değil tıbbi'dir!

Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasına sinirlenen ve salonu terkeden Başbakan Erdoğan'ın çocukluğuna indi.

"Höt zöt" başlıklı yazısında öfke kontrolünün çocuklukta geliştiğini anlatan Özdil, insan için bu dönemin hayati olduğunu ve hayatımız boyunca bu dönemde öğrendiklerimizi yaşadığımızı söyledi.

Öfke kontrolünü sağlayamayan insanların kişilik bozukluğu yaşadığına dikkat çeken Yılmaz Özdil, özellikle altını çizerek, epilepsinin öfke nöbetleriyle seyrettiğini yazdı.

Özdil yazısında "Psikiyatride epileptik karakter terimi vardır. Bazı epilepsi türleri, tipik bayılmalarla değil, öfke nöbetleriyle seyreder" cümlesi ile Başbakan'ın rahatsızlığının Epilepsi olabileceğini de ileri sürdü.Bu kişllerin devamlı mutsuz olduğunu söyleyen Özdil yazısının sonunda lafı Danıştay'da yaşananlara getirdi ve Başbakan'a bir gönderme yaparak meselenin tıbbi olduğunu söyledi...

İşte Özdil'in çok tepki çekecek o yazısı...

KÖTÜ YAŞANMIŞ ÇOCUKLUK DÖNEMİ ÖFKE KONTROLÜNÜ BOZAR
Öfke kontrolü, beynin ön bölgesinin işlevidir....
Çocukluk dönemi hayatidir; beynimizdeki nöronlar, tüm davranış kodlarımız bu süreç zarfında gelişir. Aslında, ömrümüz boyunca çocukluğumuzu yaşarız dersek, abartmış olmayız.

Kötü yaşanmış çocukluk dönemi, öfke kontrolünü bozar. Ailesi tarafından dövülen, hatıraları travmalı çocuk, saldırganlığı sorun çözme yöntemi olarak benimser. Ebeveynlerden birinin aşırı baskın ve agresif olması, diğerinin pasif ve ezik olması, öfke patlamaları yaşayan yetişkinlerin ortak hikâyesidir.

Bu tür aile ortamı, çocukta güven sorunu yaratır, dünyayla güvensizlik üzerinden iletişim kurmasına sebep olur. İtaat kültürü nedeniyle duygularını yerinde ve zamanında ortaya koyamaması, birikir birikir, kontrolsüzlüğe yol açar.

DİKKAT ÇEKMEK İÇİN ÖFKEYİ KULLANIR

Okulda-sınıfta önemsenmemesi, arkadaşları tarafından dışlanması, yaşadıklarını kimseyle paylaşamaması, kendini yetersiz hissetmesi de kontrol bozukluğunu tetikler; bunlara maruz kalan çocuk, dikkat çekmek için öfke’yi kullanır.

Huy kabul edilir, huyu böyle denir, halbuki huyla alakası yoktur. Psikiyatride epileptik karakter terimi vardır. Bazı epilepsi türleri, tipik bayılmalarla değil, öfke nöbetleriyle seyreder. Söz konusu karakterler, ruh hallerini, abi o an bende film koptu, gözüm hiçbir şeyi görmedi diye ifade ederler. İncir çekirdeğini doldurmayacak mevzuda, çılgınca asabileşirler; ağızlarından çıkanı kulakları duymaz, sinirden titreyen çenelerinden öyle laflar dökülür ki, tekme tokat girişseler, daha iyidir.

ÇALKANTILIDIRLAR

Hemen peşinden derin pişmanlık duygusuna bürünürler, öylesine normal, öylesine saygı-sevgi dolu olurlar ki, görenler gözlerine inanamaz, sanki başka biri derler, iki ayrı kişi gibi... Çalkantılıdırlar.

Öfkeyi baskılamaya çalışsalar bile, gündelik yaşamlarında hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük olarak açığa çıkar, ipucu şeklinde kendilerini ele verirler.

DEVAMLI MUTSUZDURLAR

Öfke birikiminin zararı, sadece çevrelerine değil, asıl kendilerinedir. Metabolizmayı haşat eder, şeker’e hipertansiyon’a depresyon’a yol açar, bağışıklık sistemini zayıflatır.

Öfke kontrol bozukluğu yaşayan kişiler, devamlı mutsuzdurlar, ellerinde değildir, çünkü, mutluluk hormonu adı verilen serotonin’in çalışmasında sıkıntı vardır.
MESELE TIBBİDİR
(Herkes baro’ya soruyor. Ben tabipler odası’na sordum.)
*
Mesele hukuki değildir.
Tıbbi’dir.

YALÇIN KÜÇÜK: "EPİLEPSİ HASTASI"

Başbakan'ın Epilepsi hastası olduğu iddiası ilk kez dile getirilmiyor. 17 Ekim 2006 günü resmi aracında rahatsızlanan ancak götürüldüğü hastanenin kapısında araç içinde mahsur kaldığı için camların balyoz ile kırılması suretiyle kurtarılan Başbakan için daha önce de Yalçın Küçük "epilepsi hastası" teşhisini dillendirmişti.

Bu konuda "Caligula Saralı Cumhur" ve "Epilepsi ile Orgazm" kitaplarını yazan Prof. Dr. Yalçın Küçük, başbakanın rahatsızlığının kaynağının 'epilepsi' olduğunu düşünüyordu.
YILMAZ DİKBAŞ: "EPİLEPSİ DEĞİL, ÜSTELİK..."
Asya Şafak Yayınlarından çıkan ve Yılmaz Dikbaş'ın yazdığı bir kitapta ise tam tersi tezler ileri sürülmüştü. 'Epilepsi ve Deha' isimli kitabında Dikbaş, Küçük'ün epilepsi teorisinin gerçekdışı ve uydurma olduğunu, Lenin, Sokrates, Napolyon, Beethoven, Van Gogh, Sezar, İskender, Dostoyevski gibi isimlerin de Epilepsi olduğunu hatta epilepsi ile dahilik arasında bir bağ bulunduğunu yazmıştı.
Dikbaş, kitabında Yalçın Küçük'ün tespitlerine karşı Başbakanı savunmuş ve "Başbakan epilepsi olsa dahi bu durum Başbakanlık yapmasına engel değil" tezini ortaya atmıştı.