YILDIRIM TÜRKER GİBİLERİNİN İÇİNDE ÖLMÜŞ VİCDANLARININ CESEDİ KALIR!

Taraf Gazetesi'nin çiçeği burnunda yazarı Tuncer Köseoğlu, PKK'nın sivilleri katletmesinde sorumlu olarak AK Parti'yi gösteren Yıldırım Türker'i yerden yere vurdu.

Vicdanlar kararınca

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da iki yunus polisine silahlı saldırı yapıldı. Diyarbakır esnafıyla birlikte çay içerken saldırıya uğrayan polislerden biri hayatını kaybetti diğeri de ağır yaralandı. Bu saldırının hemen ertesi günü Taraf gazetesinden Bahar Kılıçgedik Budancir, saldırının yapıldığı yerdeki esnafla görüştü. Surları ve surların içinde bulunan zindanları çok iyi bilen o esnaf ölümün de, ölümün getirdiği o korkunun da farkındaydı. Bahar’a “Bu saldırıdan sonra surlara bakmaya korkuyorum. O surlar 90’lı yıllarda JİTEM’in işkence yeri olarak kullanıldı. Binlerce insanımız orada kaybedildi. Yeniden o yıllara dönmek istemiyoruz. Surların dibinde özgürce çay içmek istiyoruz” demişti. Şiddet yıllarını yaşayan esnafın korkusu devletin yeniden kendi katillerini yaratma korkusuydu. PKK, 90’lı yıllarda devletin kullandığı yöntemi Yüksekova da kullanmış, ev aramaya çıkan iki uzman çavuşu ensesinden vurmuştu. Ne kadar tanıdık değil mi.

Önce şunun bir adını koyalım. Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin bunu meşru saymak insan vicdanına sığmaz. Ölünün seni beni olmadığı gibi ölüler de “sizin, bizim ölülerimiz” olarak ayrılamaz. Bu ayrımı yaptığın zaman vicdanen tükenmiş, bitmişsin demektir. Şu anda Yıldırım Türker’in vicdanının tükendiği gibi.

“PKK yeri geldiğinde elbette katil” diye buyurdu Yıldırım Türker, BDP’yi Meclis’e davet ettiği yazısında. PKK’nın Siirt’te ve Ankara’da yaptığı eylemlerde ölen yedi kadının cesedi henüz soğumadan, acının yaktığı yüreklerin figanı gökyüzünde yükselirken suçluyu da bulmuştu; baş düşman AKP... Madem suçlu bulunmuştu, madem seçim barajını düşürmemişti AKP, bütün ölümlerin de sorumlusu oydu. PKK’nın sivilleri katletmesi hoş görülebilir, sevimli bir hale getirilebilirdi.

AKP düşman, o zaman her yöntem mubah
AKP’nin düşman olarak tanımlanmasına itirazım yok. Kişisel olarak bütün iktidarlara karşıyım. İktidarların süreç içinde kirlendiğini de gözönüne alırsak, bütün iktidarlar yıkılsın da diyebiliriz. Burada itirazım, AKP düşmanlığı bahane edilerek göz ve vicdan körlüğünün yaşanmasıdır. AKP siyaseten doğru yapmıştır - yanlış yapmıştır tartışmasını yapmak ayrı şeydir, Ankara’ya bomba konmasını bu yanlış siyasetin yarattığı sonuç olarak görmek ayrı şeydir. Eğer siyaseten yapılan yanlışları işlenen cinayetlere mazeret yaparsak bu bizi iyi ve vicdanlı insan yapmaz, aksine kör ve yüreksiz insan yapar. Ne olursa olsun bu topraklarda kör olmayacağız, yüreksiz olmayacağız. Bunu da ancak ve ancak zülüm nereden gelirse gelsin, karşı durmakla başarabiliriz.

BDP Meclis’e
Yıldırım Türker’in vicdansız yazısında tek haklı bulduğum yer ise BDP’nin hemen Meclis’e girmesini istemesiydi. Bir gazeteci olarak BDP’ye akıl vermek haddim değil ama bir seçmen olarak bunu ben de bütün kalbimle istiyorum. Yakın çevremin bildiğini Taraf okurlarından saklayacak değilim ya. 12 Haziran seçimlerinde Sebahat Tuncel’e, dolaysıyla BDP’ye oy verdim. Bununla da yetinmeyip muhtemelen Kemalist bir partiye oy verecek olan yaşam arkadaşımı BDP’ye oy vermesi konusunda ikna ettim. Bunu BDP ile aynı siyasi düşünceyi paylaştığım için yapmadım. Yıllardır akan kanı ancak BDP’nin Meclis’te yapacağı etkili muhalefetin durdurabileceğine inandığım için yaptım. Hâlâ da aynı inancı taşıyorum. BDP, kimseden davet ve minnet beklemeden Meclis’e gider, başta hapiste bulunan arkadaşları olmak üzere her şeyin hesabını Meclis kürsüsünden çatır çatır sorar. Yapılacak özgür ve herkesin eşit olacağı bir anayasa BDP’siz olmaz; birçok yanıyla eksik ve güdük kalır. BDP Meclis’te var oldukça Meclis kürsünden konuştukça ve Kürt halkının sorunlarına çözüm bulmaya başladıkça silahlar sustuğu gibi, ovalarda da bombalar patlamaz, insanlarımız ölmez.

Sadece Türker gibilerinin içinde ölmüş vicdanlarının cesedi kalır, o çürümeyle yaşarlar. İnsanlar ölmediği sürece çürümüş vicdan, ölülerin de umurunda olmaz...

Tuncer Köseoğlu/Taraf