Yiğit Bulut'tan Ali Bayramoğlu'na: Karar'a geçerken bir kaza geçirip kafayı çarpmış olmalı!
Yiğit Bulut, "Türkiye’de demokrasinin oluşması için Erdoğan’ın siyasi denklemden pasifize edilmesi ilk adım olmalıdır" diyen Ali Bayramoğlu'na sert çıktı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, Türkiye’de demokrasinin oluşması için Erdoğan’ın siyasi denklemden pasifize edilmesi ilk adım olmalıdır" diyen Karar yazarı Ali Bayramoğlu'na tepki gösterdi. Bulut, "Ali Bayramoğlu arkadaşımız Karar gazetesine geçerken bir kaza geçirip kafayı çarpmış olmalı, geçmiş olsun diyelim" ifadesini kullandı.
Yiğit Bulut'un Star Gazetesi'nde "Bu aynı Ali mi?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Ali Bayramoğlu arkadaşımız Karar gazetesine geçerken bir kaza geçirip kafayı çarpmış olmalı, geçmiş olsun diyelim...
Sevgili dostlar, Ali Bey geçen akşam izlediğim görüntülerde aynen şöyle buyurdu; “Türkiye’de demokrasinin oluşması için Erdoğan’ın siyasi denklemden pasifize edilmesi ilk adım olmalıdır”...
Kararı vermiş “Cin Ali” ve SAHİPLERİ! Halkın dediğinin ne önemi var! Bu da bir tür vesayet anlayışı ama arkasında kimler var o önemli, zamanı geldikçe hepsini açıklayacağım.
Bu noktada “cin ali’nin” kafayı çarpmadan önceki yazdıklarına dönelim ve sizle bazı alıntıları paylaşayım;
“Erdoğan, 15 Temmuz öncesi ve sonrası... AK Parti'nin kuruluş yıldönümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajındaki şu sözlere kulak vermek lazım: ‘15 Temmuz'a kadar AK Parti'ye oy verenlerden aldığınız güçle, tüm Türkiye'ye hizmet etmek mücadelesindeydiniz. Artık tüm Türk milletine hizmet etme mecburiyetimiz var (...) Artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta ben davranamam. İktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna inanıyorum. Medyanın, meslek örgütlerinin, tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum’... Bu mesaj Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbe girişimi gecesinden bu yana ısrarla sürdürdüğü tavrın bir devamı. Ancak bu kez sözler, siyasi iktidara ve içe yönelik, böyle olduğu oranda daha değerli ve etkili. Erdoğan'ın 15. yıl mesajının bu yönüyle ülkedeki siyasi gerilimi daha da azaltacak bir etki yapacağı muhakkaktır... Erdoğan'ın 15 Temmuz öncesi ile 15 Temmuz sonrası arasında bir ayrım yapması, umarım, sivriliklerin, hataların törpülenmesini beraberinde getirir. Türkiye'nin inşasının ülkenin çoğulcu dokusuna ve hukuk devletinin gereklerine uygun yapılacağını ve bunun uzlaşma ve mutabakat arayarak gerçekleştirileceğini ima eder... Bununla ilgili olumlu işaretler var... Siyasi ve demokratik konsensüs bunların başında geliyor. Alınan tedbirlerden atılan yeni adımlara kadar pek çok hamle ve düzenleme istişarelerle gerçekleştiriliyor... Bir başka işaret Beştepe'dir. Türkiye'de aktör olarak siyasi ibrenin en önemli belirleyicisinin Tayyip Erdoğan olduğuna şüphe yok. Darbe girişimi, muhalif kesimler nezdinde bile ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iradesiyle güven veren, meşruiyetiyle toplumsal bütünlüğü, rejimin demokratik niteliğini temsil eden bir lider olduğunu ortaya koydu. Batı'nın ve Batı basınının darbe karşısındaki garip tutumu, darbenin ve Gülencilerin işaret ettiği tehdit, devletin hızla yeniden yapılanma gereği, seçilmiş meşru bir iktidarın anlamını, kriz anlarında meşru, etkili ve güçlü bir liderin önemini kamuoyuna gösterdi... İnsanlar, 15 Temmuz gecesi Erdoğan'a bir şey olduğu takdirde, Türkiye'de demokratik düzenden laik sisteme kadar her şeyin çökeceğini yakından hissettiler. Darbenin atlatılmasında, sistemin dizleri üzerine çökmemesinde oynadığı rolü gördüler”...
Sevgili dostlar, gördüğünüz gibi “cin ali” birdenbire fikir değiştirmiş ve kendi ifadesiyle “demokratik düzenden laik sisteme kadar her denklemin garantisi olarak gördüğü ve yazdığı Erdoğan’ı ‘demokrasinin önündeki tek engel’ ilan etmiştir... Bu kadar büyük sapma kafa çarpması veya başka bir travma ile olmaz. Belli ki “cin ali’nin” sahipleri-abileri-akıl hocaları yeni bir “ERDOĞANSIZLAŞTIRMA” PLANINDAN bahsetmişler ve bu aliciğe de gerekli talimatları vermişler... Aslında dikkatli bakanlar son günlerde “gölgesinden korkup, hayatlarında” ülke adına tek risk almayanların “değeri kendinden menkulcesine” nasıl bitlerinin kanlandığını görecekler...
Yeni bir tezgah peşinde olanlara şunu söylüyorum; bu ülkede milletin iradesi tecelli edecek ve sizler tarihin çöplüğünde yerinizi alacaksınız...
Bu çeteyi deşifre etmeye devam edeceğim...
Ne olmuştu?
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin "bastırılmasında" rol oynayan sivillere yargı muafiyeti getiren düzenleme için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "kaygı verici", "gözden geçirilmeli" yorumlarında bulunmuştu. Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucularından Bülent Arınç'ın da retweetleyerek desteklediği paylaşımlar için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir" demişti. Erdoğan, daha sonra "düzenlemenin son derece açık olduğunu" vurgulayarak "Yazıklar olsun" ifadesini kullanmıştı. Bunun üzerine açıklama yapan Gül, şunları söylemişti:
"Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, haraket ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim."
Yiğit Bulut'un Star Gazetesi'nde "Bu aynı Ali mi?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Ali Bayramoğlu arkadaşımız Karar gazetesine geçerken bir kaza geçirip kafayı çarpmış olmalı, geçmiş olsun diyelim...
Sevgili dostlar, Ali Bey geçen akşam izlediğim görüntülerde aynen şöyle buyurdu; “Türkiye’de demokrasinin oluşması için Erdoğan’ın siyasi denklemden pasifize edilmesi ilk adım olmalıdır”...
Kararı vermiş “Cin Ali” ve SAHİPLERİ! Halkın dediğinin ne önemi var! Bu da bir tür vesayet anlayışı ama arkasında kimler var o önemli, zamanı geldikçe hepsini açıklayacağım.
Bu noktada “cin ali’nin” kafayı çarpmadan önceki yazdıklarına dönelim ve sizle bazı alıntıları paylaşayım;
“Erdoğan, 15 Temmuz öncesi ve sonrası... AK Parti'nin kuruluş yıldönümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajındaki şu sözlere kulak vermek lazım: ‘15 Temmuz'a kadar AK Parti'ye oy verenlerden aldığınız güçle, tüm Türkiye'ye hizmet etmek mücadelesindeydiniz. Artık tüm Türk milletine hizmet etme mecburiyetimiz var (...) Artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta ben davranamam. İktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna inanıyorum. Medyanın, meslek örgütlerinin, tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum’... Bu mesaj Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbe girişimi gecesinden bu yana ısrarla sürdürdüğü tavrın bir devamı. Ancak bu kez sözler, siyasi iktidara ve içe yönelik, böyle olduğu oranda daha değerli ve etkili. Erdoğan'ın 15. yıl mesajının bu yönüyle ülkedeki siyasi gerilimi daha da azaltacak bir etki yapacağı muhakkaktır... Erdoğan'ın 15 Temmuz öncesi ile 15 Temmuz sonrası arasında bir ayrım yapması, umarım, sivriliklerin, hataların törpülenmesini beraberinde getirir. Türkiye'nin inşasının ülkenin çoğulcu dokusuna ve hukuk devletinin gereklerine uygun yapılacağını ve bunun uzlaşma ve mutabakat arayarak gerçekleştirileceğini ima eder... Bununla ilgili olumlu işaretler var... Siyasi ve demokratik konsensüs bunların başında geliyor. Alınan tedbirlerden atılan yeni adımlara kadar pek çok hamle ve düzenleme istişarelerle gerçekleştiriliyor... Bir başka işaret Beştepe'dir. Türkiye'de aktör olarak siyasi ibrenin en önemli belirleyicisinin Tayyip Erdoğan olduğuna şüphe yok. Darbe girişimi, muhalif kesimler nezdinde bile ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iradesiyle güven veren, meşruiyetiyle toplumsal bütünlüğü, rejimin demokratik niteliğini temsil eden bir lider olduğunu ortaya koydu. Batı'nın ve Batı basınının darbe karşısındaki garip tutumu, darbenin ve Gülencilerin işaret ettiği tehdit, devletin hızla yeniden yapılanma gereği, seçilmiş meşru bir iktidarın anlamını, kriz anlarında meşru, etkili ve güçlü bir liderin önemini kamuoyuna gösterdi... İnsanlar, 15 Temmuz gecesi Erdoğan'a bir şey olduğu takdirde, Türkiye'de demokratik düzenden laik sisteme kadar her şeyin çökeceğini yakından hissettiler. Darbenin atlatılmasında, sistemin dizleri üzerine çökmemesinde oynadığı rolü gördüler”...
Sevgili dostlar, gördüğünüz gibi “cin ali” birdenbire fikir değiştirmiş ve kendi ifadesiyle “demokratik düzenden laik sisteme kadar her denklemin garantisi olarak gördüğü ve yazdığı Erdoğan’ı ‘demokrasinin önündeki tek engel’ ilan etmiştir... Bu kadar büyük sapma kafa çarpması veya başka bir travma ile olmaz. Belli ki “cin ali’nin” sahipleri-abileri-akıl hocaları yeni bir “ERDOĞANSIZLAŞTIRMA” PLANINDAN bahsetmişler ve bu aliciğe de gerekli talimatları vermişler... Aslında dikkatli bakanlar son günlerde “gölgesinden korkup, hayatlarında” ülke adına tek risk almayanların “değeri kendinden menkulcesine” nasıl bitlerinin kanlandığını görecekler...
Yeni bir tezgah peşinde olanlara şunu söylüyorum; bu ülkede milletin iradesi tecelli edecek ve sizler tarihin çöplüğünde yerinizi alacaksınız...
Bu çeteyi deşifre etmeye devam edeceğim...
Ne olmuştu?
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin "bastırılmasında" rol oynayan sivillere yargı muafiyeti getiren düzenleme için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "kaygı verici", "gözden geçirilmeli" yorumlarında bulunmuştu. Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucularından Bülent Arınç'ın da retweetleyerek desteklediği paylaşımlar için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir" demişti. Erdoğan, daha sonra "düzenlemenin son derece açık olduğunu" vurgulayarak "Yazıklar olsun" ifadesini kullanmıştı. Bunun üzerine açıklama yapan Gül, şunları söylemişti:
"Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, haraket ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim."