YİĞİT BULUT YİNE ESKİ PATRONU TURGAY CİNER'E ÇAKTI!
"Yetiminin her kuruşunu canı pahasına koruyan Recep Tayyip Erdoğan “bu plana” mutlaka DUR diyecektir!"
Türkiye’nin Rusya ile atacağı büyük adımlar var!
Bundan birkaç yıl önce “Türk-Rus İmparatorluğu” başlıklı bir yazı kaleme almış ve değişen DÜNYA DÜZENİ daha doğrusu kurulan YENİ DÜNYA DENKLEMİ içinde Rusya ile yapabileceklerimizi sorgulamıştım... O günden sonra iki ilke arasında ciddi gelişmelerin yaşandığını hatta Avrupa-Rusya arasında kalkmayan vize duvarlarının Türkiye ile yıkıldığını gördük...
Sevgili dostlar, sizler bu yazıyı okurken “Rusya ile gelinen noktanın” mimarları ve özellikle baş mimarı Erdoğan, Rusya yolunda olacak. Yeni adımlar konuşulacak ve “1854’te savaşmak yerine işbirliği yapsaydık dünya denklemini değiştirebileceğimiz Rusya” ile yeni sorgulamalar yapılacak... Bu bağlamda böyle bir günde “geçmişte yaptığım analizlerden” bazıları paylaşmak ve Türk kamuoyuna seslenmek istiyorum; hep birlikte ne olduğuna iyi bakalım, tarihin yazılışına tanık oluyoruz...
Analiz notlarına gelince;
1- Petro sonrası Rusya’yı içine çeken “Avrupa hayranlığı” tuzağı ile Osmanlı’nın 1850’lerden itibaren içine gömüldüğü BATILILAŞMA tuzağı aynı “yerden pompalanan” ve aynı amaca hizmet eden tezlerdir
2- 1854’ten itibaren “işbirliği yapılsa” dünya genelini değiştirecek “Türk-Rus” modeli Batılılar tarafından bozularak Rusya ile savaş körüklenmiş ve 1854-1876 arasında Osmanlı bu savaş tuzağında “Londra-Paris hattında” borçlandırılarak “yok edilmiştir”!
3- Atatürk en doğru adımı atmış, “o gün için en doğru modeli kurmuş” ama gerek sağlığının bozulması gerekse arkadan gelenlerin yetersizliği sonucu “Türkiye Cumhuriyeti, ilk yıllardaki atılıma rağmen, özellikle İngiliz-Alman oyunlarıyla” köklerinden koparılarak “topraktan saksıya” taşınmıştır. Bu 1920’lere özgü bir gerçek değildir, bu “KOPARMA” süreci 1850’lerden başlamış ve BATI hayranı “entelijansiya ve burjuvazi” yaratılma süreci şekillendirilmiştir.
4- 1960-1980 ve diğerleri “Batı hayranı kalması gereken” Türkiye’nin Rusya’dan uzak tutulması ve en önemlisi kendi “kökleri ile buluşmaması” için özellikle İngilizler tarafından tahrik edilmiş, 1980 sonrası tanımlanan “iç tehdit” kavramında Türk insanının “dini ve etnik çeşitliliği” en büyük düşman olarak “Devlet tarafından” tanımlanmıştır! Milli Güvenlik safsatası altında çocuğunu kışlada göremeyen “başörtülü annemiz” o anlayışa göre ciddi bir “iç irtica tehlikesi” olarak algılatılmış ve Osmanlı-Din-Halife-Etnik Köken gibi kavramlar “öcü” haline getirilmiştir.
5-Türkiye’nin 2003 yılına kadar Batı hayranlığı ve Batı ittifakı bağlılığı görünümü altında “komşuları ile ilişki kuramaması” daha doğrusu kurmasına engel olunması, bu “tezin” bir parçasıdır. Komşular ile ilişki kurma, köklerine bakma. Sadece Batı’ya bak ve oradan borçlan! Aynen 1854!
6- Bugün de Türk kamuoyunda “yerleştirilmiş düşünenler-konuşanlar-yazanlar” tarafından pompalanan AB üyelik süreci aynı “oyunun” devamıdır. Erdoğan’ın en büyük başarısı bu “oyunu görmesi” ve gerekeni yapmasıdır.
7- Ruslar, “dil, din, kültür” gibi ortak değerleri olmadığı için topraklarında kök salan “hizmet devletini” kaybedip “aşırı uçlara” kadar kayarken, aynı hatayı Türkiye de yaptı-YAPTIRILDI ! Türkiye özü “BİR” olan geçmiş devletlerin yarattığı olumlu kavramları zorla bastırdı ve bu baskı “içeride” faklı sonuçlar doğurdu.
Sonuç: Türkiye ve Rusya’nın ortak noktası “zorla ÖZ’lerinden koparılıp” tepeden zorlama ile geçmişlerinden ve birbirlerinden AYRI düşürülmeleri! Başbakan Erdoğan şimdi tarihi geri sarıyor ve tarihi bir DOKU için yolda.
Türkiye’nin asla satılmayacak mallarından biri; ETİ MADEN!
Küresel “maden kartelleri” ve Türkiye’deki uzantıları milli bir değerin peşine düşmüşler. Kafayı takmışlar ya; alacaklar, ele geçirecekler sonra da adına “özelleştirme” diyecekler! Buldukları değer de gerçekten her şeye değer; Türkiye’nin bor konusunda “en’i”, kurumlar vergisinde 15. En büyük “vereni”!
Sevgili dostlar, ETİ MADEN üstünde son dönemlerde aldığım “işi kotarmaya” çalışıyorlar duyumları iyice güçlenirken, basında çıkan bazı haber-yazı ve yorumlar üzerine şüphem iyice arttı. Bu noktada soralım; ETİ MADEN tam olarak ne yapıyor? Bor tuzları, nükleer enerji hammaddeleri uranyum ve toryum madenlerinin imtiyazı ülkemizde ETİ MADEN’e ait. En büyük rakibi ise Rothschild ailesinin denetimindeki Rio Tinto. Eti Holding, Rio Tinto, US Boraks, Boraks Argentina gibi şirketler dünya bor arzının büyük bölümünü karşılıyor. Buradaki ana detay; ETİ MADEN’in büyümesi sahip olduğu rezervler derinde olan ve her gün daha da zor “çıkarılabilir” hale gelen Rio Tinto’nun küçülmesine yol açıyor... Daha net aktarayım; Eti Maden’in 2011 yılında toplam satışı; 2 milyon ton-852 milyon dolar düzeyinde. 2011 yılı ihracatı 831 milyon dolar olurken, 2012 sonunda 1 milyar doları geçmesi bekleniyor...
Sonuç: Konu çok derin ve altında yüklü miktarda ek dosya çıkaracak gibi... Sayın Başbakan’a konu nasıl arz edildi-neler aktarıldı bilmiyorum fakat bildiğim bir şey var; bu ülkenin yetiminin her kuruşunu canı pahasına koruyan Recep Tayyip Erdoğan “bu plana” mutlaka DUR diyecektir!
Yiğit BULUT / STAR GAZETESİ
Bundan birkaç yıl önce “Türk-Rus İmparatorluğu” başlıklı bir yazı kaleme almış ve değişen DÜNYA DÜZENİ daha doğrusu kurulan YENİ DÜNYA DENKLEMİ içinde Rusya ile yapabileceklerimizi sorgulamıştım... O günden sonra iki ilke arasında ciddi gelişmelerin yaşandığını hatta Avrupa-Rusya arasında kalkmayan vize duvarlarının Türkiye ile yıkıldığını gördük...
Sevgili dostlar, sizler bu yazıyı okurken “Rusya ile gelinen noktanın” mimarları ve özellikle baş mimarı Erdoğan, Rusya yolunda olacak. Yeni adımlar konuşulacak ve “1854’te savaşmak yerine işbirliği yapsaydık dünya denklemini değiştirebileceğimiz Rusya” ile yeni sorgulamalar yapılacak... Bu bağlamda böyle bir günde “geçmişte yaptığım analizlerden” bazıları paylaşmak ve Türk kamuoyuna seslenmek istiyorum; hep birlikte ne olduğuna iyi bakalım, tarihin yazılışına tanık oluyoruz...
Analiz notlarına gelince;
1- Petro sonrası Rusya’yı içine çeken “Avrupa hayranlığı” tuzağı ile Osmanlı’nın 1850’lerden itibaren içine gömüldüğü BATILILAŞMA tuzağı aynı “yerden pompalanan” ve aynı amaca hizmet eden tezlerdir
2- 1854’ten itibaren “işbirliği yapılsa” dünya genelini değiştirecek “Türk-Rus” modeli Batılılar tarafından bozularak Rusya ile savaş körüklenmiş ve 1854-1876 arasında Osmanlı bu savaş tuzağında “Londra-Paris hattında” borçlandırılarak “yok edilmiştir”!
3- Atatürk en doğru adımı atmış, “o gün için en doğru modeli kurmuş” ama gerek sağlığının bozulması gerekse arkadan gelenlerin yetersizliği sonucu “Türkiye Cumhuriyeti, ilk yıllardaki atılıma rağmen, özellikle İngiliz-Alman oyunlarıyla” köklerinden koparılarak “topraktan saksıya” taşınmıştır. Bu 1920’lere özgü bir gerçek değildir, bu “KOPARMA” süreci 1850’lerden başlamış ve BATI hayranı “entelijansiya ve burjuvazi” yaratılma süreci şekillendirilmiştir.
4- 1960-1980 ve diğerleri “Batı hayranı kalması gereken” Türkiye’nin Rusya’dan uzak tutulması ve en önemlisi kendi “kökleri ile buluşmaması” için özellikle İngilizler tarafından tahrik edilmiş, 1980 sonrası tanımlanan “iç tehdit” kavramında Türk insanının “dini ve etnik çeşitliliği” en büyük düşman olarak “Devlet tarafından” tanımlanmıştır! Milli Güvenlik safsatası altında çocuğunu kışlada göremeyen “başörtülü annemiz” o anlayışa göre ciddi bir “iç irtica tehlikesi” olarak algılatılmış ve Osmanlı-Din-Halife-Etnik Köken gibi kavramlar “öcü” haline getirilmiştir.
5-Türkiye’nin 2003 yılına kadar Batı hayranlığı ve Batı ittifakı bağlılığı görünümü altında “komşuları ile ilişki kuramaması” daha doğrusu kurmasına engel olunması, bu “tezin” bir parçasıdır. Komşular ile ilişki kurma, köklerine bakma. Sadece Batı’ya bak ve oradan borçlan! Aynen 1854!
6- Bugün de Türk kamuoyunda “yerleştirilmiş düşünenler-konuşanlar-yazanlar” tarafından pompalanan AB üyelik süreci aynı “oyunun” devamıdır. Erdoğan’ın en büyük başarısı bu “oyunu görmesi” ve gerekeni yapmasıdır.
7- Ruslar, “dil, din, kültür” gibi ortak değerleri olmadığı için topraklarında kök salan “hizmet devletini” kaybedip “aşırı uçlara” kadar kayarken, aynı hatayı Türkiye de yaptı-YAPTIRILDI ! Türkiye özü “BİR” olan geçmiş devletlerin yarattığı olumlu kavramları zorla bastırdı ve bu baskı “içeride” faklı sonuçlar doğurdu.
Sonuç: Türkiye ve Rusya’nın ortak noktası “zorla ÖZ’lerinden koparılıp” tepeden zorlama ile geçmişlerinden ve birbirlerinden AYRI düşürülmeleri! Başbakan Erdoğan şimdi tarihi geri sarıyor ve tarihi bir DOKU için yolda.
Türkiye’nin asla satılmayacak mallarından biri; ETİ MADEN!
Küresel “maden kartelleri” ve Türkiye’deki uzantıları milli bir değerin peşine düşmüşler. Kafayı takmışlar ya; alacaklar, ele geçirecekler sonra da adına “özelleştirme” diyecekler! Buldukları değer de gerçekten her şeye değer; Türkiye’nin bor konusunda “en’i”, kurumlar vergisinde 15. En büyük “vereni”!
Sevgili dostlar, ETİ MADEN üstünde son dönemlerde aldığım “işi kotarmaya” çalışıyorlar duyumları iyice güçlenirken, basında çıkan bazı haber-yazı ve yorumlar üzerine şüphem iyice arttı. Bu noktada soralım; ETİ MADEN tam olarak ne yapıyor? Bor tuzları, nükleer enerji hammaddeleri uranyum ve toryum madenlerinin imtiyazı ülkemizde ETİ MADEN’e ait. En büyük rakibi ise Rothschild ailesinin denetimindeki Rio Tinto. Eti Holding, Rio Tinto, US Boraks, Boraks Argentina gibi şirketler dünya bor arzının büyük bölümünü karşılıyor. Buradaki ana detay; ETİ MADEN’in büyümesi sahip olduğu rezervler derinde olan ve her gün daha da zor “çıkarılabilir” hale gelen Rio Tinto’nun küçülmesine yol açıyor... Daha net aktarayım; Eti Maden’in 2011 yılında toplam satışı; 2 milyon ton-852 milyon dolar düzeyinde. 2011 yılı ihracatı 831 milyon dolar olurken, 2012 sonunda 1 milyar doları geçmesi bekleniyor...
Sonuç: Konu çok derin ve altında yüklü miktarda ek dosya çıkaracak gibi... Sayın Başbakan’a konu nasıl arz edildi-neler aktarıldı bilmiyorum fakat bildiğim bir şey var; bu ülkenin yetiminin her kuruşunu canı pahasına koruyan Recep Tayyip Erdoğan “bu plana” mutlaka DUR diyecektir!
Yiğit BULUT / STAR GAZETESİ