''YEŞİLÇAM ÖDÜLLERİ ÜRETİM KÜLTÜRÜNE GÖRE DEĞİL ELİTİST KÜLTÜRE DAYALI BİR ZİHNİYETLE VERİLİYOR!..''

Bu haliyle Yeşilçam Ödülleri, sinema sektörünü layıkıyla temsil edemedi ne yazık ki! Taraf yazarından 'Yeşilçam Ödülleri' hakkında ilginç eleştiri.

‘Yeşilçam Ödülleri’, üretim kültürüne değil elitist kültüre dayalı bir zihniyetle veriliyor!

Yeşilçam Ödülleri neyi temsil ediyor?


Bir kentin ya da ilçenin adını taşımadığına göre, ülke sınırları içindeki sinema eyleminin ve film üretiminin toplamını, yani Türkiye’deki sinema sektörünü temsil ediyor olmalı.


Ve bu toplamı oluşturan parçaları da, teşvik anlamında ödüllendiriyor; aynen ABD’deki sinema sektörünü temsil eden Oscar Ödülleri gibi.


İyi de, o zaman neden kurgu, ses kurgu, miksaj, özel efekt, makyaj, stüdyo, dekor, kostüm, animasyon, kısa film, belgesel film gibi dallarda ödüller verilmiyor?


Onlar sinemayı oluşturan değerler olarak kabul edilmiyor mu?


Önceki akşam üçüncüsü gerçekleştirilen Yeşilçam Ödülleri töreninde, üretici olarak sadece yönetmen, oyuncu, görüntü yönetmeni, kompozitör ve senarist, ürün olarak da film ödüllendirildi; ödüller 11 dalda dağıtıldı.


Bu haliyle Yeşilçam Ödülleri, sinema sektörünü layıkıyla temsil edemedi ne yazık ki.


Ödüller, üretim kültürüne değil, elitist kültüre dayanan bir zihniyet sonucu dağıtılmıştı çünkü.


Sektörü oluşturan diğer unsurlar ve bir film üretiminde yer alan diğer zanaat erbabıyla ilgili değerlendirmeler yapılmadı ve ödül verilmedi, yani onların hepsi yok sayıldı.


Ayrıca bütün bu fiyakalı törenler, ödüller filan iyi hoş da, Türk sinemasının gelişimine, uluslararası alanda var olabilmesi hususuna katkısı nedir acaba?


Türk sinemasının dünya sineması içinde bir varlık gösterebilmesi, uluslararası anlamda ve alanda bir sektör olabilmesi için, sinemayı maddi açıdan da değerlendirmek gerekir.


Dünyada biz de varız diyebilmek için, Türk sinemasının milyarlarca dolarlık bir rekabet hacmine ulaşması gerekir.


Bunun için de öncelikle özel sektörün ve belirli bir dönem için –ama şimdikinden çok daha fazla- devlet desteğine ihtiyaç vardır. Yani özel sektör, sinemayı bir yatırım alanı olarak görmedikçe, Türk sinemasının güdüklüğü devam eder, başarılar da sadece bireysel çabalarla kazanılır.


Bu çabalar da, Türk sinemasını sektörleştiremez.


Özel sektörün yaklaşımıyla ilgili karşımıza çıkan işaretler de hayli anlamlı; örneğin Turkcell’in, Yeşilçam Ödülleri’nde en iyi ilk filme vermeyi uygun gördüğü rakam 30 bin TL!


Şaka gibi değil mi? (Hem bu minüskül parayı vereceksin, hem de sahnede boy göstereceksin, pek âlâ bir durum.)


En iyi filme verilen 150 bin TL de ayrı bir neşe kaynağı tabii. (Onu kim veriyor bilmiyorum)


Maddi teşvik kültürüyle ilgili anlayışımızı değiştirmemiz gerekir artık. Uluslararası rekabet ortamında yaşayabilmek için, bir filmin yapım bütçesinin yeni sıfırlara ihtiyacı var çünkü.


Bu arada NTV’nin canlı yayın sırasında ekranın sol alt köşesine Türkiye’nin Oscar’ları yazması da ilginçti.


Yabancı referans göstermeden bir iş yapmayı ne zaman başaracağız acaba?

Telesiyej/Taraf