"YER VERİLMEZ ALINIR! DAHA İYİSİNİ YAPAN VARSA GELSİN ALDIN!.." BİRAND EMEKLİLİĞİNİ BEKLEYENLERE SESLENDİ!..
Radyo-Televizyon Gazetecileri Derneği´ tarafından `Yılın Ana Haber Bülteni´ Oscar´ına layık görülen Kanal D Ana Haber Bülteni'nin kaptanı Mehmet Ali Birand emekliliğini bekleyenlere seslendi.
Mehmet Ali Birand ve ekibi, ödüllerine bir yenisini daha ekledi. Usta haberci, emekliliğini bekleyenlere seslendi: "Yer verilmez alınır. Daha iyisini yapan varsa gelsin alsın."
Toplantının bitmesini beklerken, odasındaki fotoğraflarına göz atıyorum. Turgut Özal, Prens Charles, Hillary Clinton, Putin, Saddam Hüseyin, Arafat, Beşar Esad, David Beckham, Tansu Çiller... Liste böyle uzayıp gidiyor. Ve 3 Mart 1987 tarihli Milliyet gazetesinin kupürü. Mehmet Ali Birand, "Kürt sorunu askeri harekatla çözülmez" diye yazmış köşesinde. Baştan sona okuyorum, ülkemin 23 senedir aynı noktada olmasına hayıflanıyorum. Ve ödüller... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Sedat Simavi ve Altın Kelebek ödülleri, yeni gelecek arkadaşlarını bekliyor. Çünkü Mehmet Ali Birand yönetimindeki Kanal D Ana Haber Bülteni, `Radyo-Televizyon Gazetecileri Derneği´ tarafından `Yılın Ana Haber Bülteni´ Oscar´ına layık görüldü. Ben biraz da kıskanarak ödülleri incelerken, Birand içeriye
giriyor. Gri takım elbisesi, çizgili şık kravatı, pahalı turuncu saatiyle 69 yaşında bir delikanlı. Bir an boş durmuyor. Sekreterine notlar veriyor. Masaya büyük bir düzenle sıralanan defterlere notlar alıyor, dokuz televizyon ekranına göz atıyor ve bana dönüyor; "Hoş geldiniz."
23 yıl önce yazdığınız bir yazı var duvarda!
İlk defa "Bunun adını koyalım, bu Kürt sorunudur" diye yazdığım bir yazıdır Milliyet´te. Ondan önce kimse cesaret edememişti. Apocular, eşkiyalar, güneydoğu soyguncuları gibi sloganlar kullanılırdı. Kimse "Bu Kürt sorunudur" diyemezdi, denmezdi.
Ödülünüz için tebrikler. Bu kaçıncı?
Teşekkürler. Eve giderken eşine ya da sevgiline bir çikolata almak da ödüldür. O kadar güzel ki. İnsanı çok keyiflendiriyor. İşini iyi yapıyorsan, seviyorsan ödüller kendiliğinden geliyor.
1941 doğumlusunuz. Ama çocukluğumuzdaki kadar dinçsiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Yaptığın işten heyecan duymana bağlı. Sabah işe giderken heyecan duymuyorsan, "Aman kardeşim, şimdi yine oraya gidiyorum" diyorsan, o zaman olmuyor. O zaman kendi kendine düşüyorsun zaten.
Heyecan azalmadı mı?
Azaldığı, örselendiği oldu. Özellikle haksızlığa uğradığımda. Ama bunlar bende ters tepki yarattı. "Hayır, hata ediyorlar, bunu düzelteceğim" diye beni hırslandırdı. Daha fazla, daha iyi iş yapmaya itti. İnsanlar beni anlamıyorlar diye bıraktığınızda daha dibe gidiyorsunuz. Açılan her dava beni daha çok hırslandırdı.
Silahla çözülemeyeceğini de yazmışsınız. Genelkurmay Başkanı, bunu daha birkaç gün önce söyledi.
Evet. Ve bu görüşümden dolayı yıllarca gitmediğim mahkeme, savcı kalmadı.
Peki, Kanal D Haber?
Beşinci yıldayız. Büyük bir övgüyle söylüyorum. Kariyerimin zirvesinde olduğum bir dönem yaşıyorum. Biz, ana haberleri magazinden aldık, ciddi haber zirvesine çıkardık. Hiçbir zaman jenerik oyunları yapmadık. Saatinde girdik, saatinde çıktık, ideolojik haber yapmadık. Tertemiz beş sene sonunda gelen ödül, bu bakımdan önemli. Ve bu ödül bütün ekibe verildi. Ben emanetçiyim. Özel haberlerimize baksınlar. Bunun üzerine çıkan varsa alnını karışlarım, "Helal olsun" derim. Kanal D Haber, bu ödülü çok hak etti.
Sizinle çalışanlar önemli noktalarda!
Ben ekibe inanırım, ekipsiz hiçbir yere gidemezsiniz. Eğer yanımda çalışan insanın arkasında durup yükselmesinde katkım olursa daima onunla birlikte ben de hatırlanırım. O benim de haneme yazdırır. `32. Gün´ başlayalı 25 sene oldu. Haberlerden sonra en uzun ömürlü program. Üstelik Türkiye gibi çabuk tüketen bir ülkede!
Benim gazeteci olmamda, `32. Gün´ün katkısı çoktur. Sizi gazeteci yapan ne oldu?
Merak! Biraz da cahil cesareti! Ama ana haber de cahil cesaretiydi. Ben ana haberin böyle yoğun ve farklı olduğunu bilmeden bu işe soyundum. Hiç unutmam, Ali Kırca ben ana habere başladığımda demeç verip, "Bu iş, 32. Gün yapmaya benzemez" demişti. Ben de kızmıştım, "Ulan Ali" demiştim kendi kendime, yani söylenecek laf mı? Meğer doğruymuş, haklıymış! Sonradan da söyledim kendisine. Evet, bambaşka bir şey.
Medyada yerinden oynayan taşlar?
Medya sürekli değişiyor. Beş sene önceki medya yok, on sene önceki hiç yok! Gazeteler, büyük kanallar on sene sonra böyle kalmayacak. İnternet her şeyi değiştirecek. Onun için taşlar yerine oturmuyor, sürekli yer değiştiriyor.
Ergenekon sürecinde medya fazla savrulmadı mı?
Bu tip davalarda taraf olmayacaksın. En önemli tılsımı budur. İdeolojik takılmaya başladın mı, ki bazı arkadaşlar bunu yapıyor. İmkanı yok, bir süre sonra başka tarafa gidiverir. En doğrusu ortada durmak. Beş yıldır buradayız, kimse "Yalan haber yapıyorsunuz" diyemedi.
Emeklilik hayalleri kuruyor musunuz?
Sıhhatim yerinde olduğu sürece çalışırım. Bazı arkadaşlar, "Ya kardeşim yerini bırak da, biz şey yapalım" diyor. Ben hep, "Yer bırakılmaz, alınır. Gelin alın çocuklar, benim bırakmamı beklemeyin" diyorum. Benden daha iyi bunu yapacak beceride bir insan olduğu gün zaten kendiliğinden alır. Patronlar öyle şeylere bakmaz, önemli olan devamlılıktır. Öyle insanlar geliyor ki! ATV´de Erdoğan Aktaş, gayet iyi, şakır şakır gidiyor. Bir İrfan Değirmencioğlu´na bak Fox´ta. Bunlar, yeni ve dinamik yüzler.
KISA KISA
Cumhurbaşkanının görev süresi:
Başbakan Erdoğan´ın manevra yapmaya ihtiyacı yok. Ne isterse yaptırıyor zaten. Ben, "Bir şeye zemin hazırlayayım da ona doğru götüreyim" olarak görmedim.
Erken seçim?
2011´in Mayıs´ında olur benim tahminim. Çünkü hiçbir şekilde Başbakan´ın risk alacağını düşünmüyorum. Çok önemli bir şey olur, müthiş bir olay gelişir, o zaman olabilir. Ama şu durumda hayır.
Seçimden sonra?
Oyları azalacaktır ama ben AKP´nin yine iktidar olacağını tahmin ediyorum. Ama bu 6 ay sonra değişebilir o ayrı.
Sol öldü mü?
Kemal Kılıçdaroğlu doğru söylüyor, sol öldü. Daha doğrusu başkalaştı. Bizim bildiğimiz eski sol öldü. Şimdi daha sosyal demokrat, günlük hayata daha ilgili duyan, dengeleri değişmiş bir sol var. Yeni solu Meclis´te göremiyoruz. Çünkü artık sol-sağ diye oy toplanmıyor.
Galatasaray?
En sonunda olmayan paralarla iyi adamlar aldık. "Fırtınalar estireceğiz" dedik ama oluyor. Birkaç hafta da oldu oldu. Ama önemli olan o adamlarla doğru dürüst yoğurt yapmak.
Frank Rijkaard?
Çok iyi. Kariyerini yakından takip etmişimdir. Galatasaray´a artıdır. Hıncal Uluç, "Hemen geri gönderin" diyorsa da, onunla aynı fikirde değilim.
CNN Türk Sabah Toplantısı?
Hep kafamda olan bir şeydi. Yıllardan beri o toplantılarda bunu söyledim. Çünkü gayet ilginç, spontane gelişen fikirler, girişimler oluyor. CNN Turk´te konuştuğumuz zaman Yavuz Oğhan da sahip çıktı. O bakımdan çok iyi oldu. Yalım Eralp´in müthiş bir katkısı var tabii. Çok hoş, seviyeli, esprili bir sohbet. İlk başta herkes biraz çekimserdi ama onları ite kaka bir noktaya getirdim.