Yeniçağ yazarından sarsıcı iddia: "Davutoğlu'nun kalemini, Bahçeli'nin 'gıybeti' kırdı"
Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile MHP lideri Devlet Bahçeli arasında yaşanan Kerkük krizinin ayrıntılarını yazdı.
Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, "7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından başlayan koalisyon hükümeti kurma çalışmalarında istikşafi görüşmeler sırasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu bir lidere bir şeyler söyler.. O da Erdoğan'ın kulağına gider" dedi. "Ahmet Davutoğlu'nun kaleminin sarayda nasıl kırıldığını bana şöyle anlatıldı" diyen Takan, "Davutoğlu ile Bahçeli ikili koalisyon görüşmeleri sırasında, Ahmet bey Devlet beye "Biz koalisyonu kuralım. Cumhurbaşkanı da anayasal sınırları içinde Cumhurbaşkanlığı görevini yürütür' önerisini götürdü" ifadesini kullandı.
Takan'ın "Davutoğlu-Bahçeli kavgasının perde arkası..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Onca hayati sorun varken ülke gündemini işgal eden AKP'li belediye başkanları istifaları magazininden (!) farklı bir noktaya gidelim. Başbakanlıktan azledilen Ahmet Davutoğlu ile MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli arasında yaşanan sert kavgaya... AKP'nin iç işleri hakkında görüş belirtmeyi doğru bulmadığını beyan eden Bahçeli ne oldu da Davutoğlu'na en sert tonda çaktı?..
11 Ekim tarihinde kaleme aldığımız "Kabile Devleti miyiz" başlıklı yazımızda şu satırlara yer vermiştim:
"7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından başlayan koalisyon hükümeti kurma çalışmalarında istikşafi görüşmeler sırasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu bir lidere bir şeyler söyler.. O da Erdoğan'ın kulağına gider. Sonrasını, Davutoğlu'nu azle götüren süreci ve kendisine yapılan kötü muameleyi yeri ve zamanı geldiğinde kaleme alınmak üzere başka bir yazıya bırakıyorum..."
Ucundan biraz çıtlatmanın zamanı geldi. Önce, Davutoğlu'nun 10 maddelik Kerkük çözüm önerisinin ardından önceki gün Bahçeli'nin grup toplantısındaki sert sözlerini hatırlayalım:
"Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, TSK, güçlü bir irade ile ağız birliği içindeyken eski Başbakan'ın aykırı beyanat vermesi gafillik ve garabettir. Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sen hangi yüzle konuşuyorsun."
Bu zehir zemberek ifadelere Davutoğlu aynı gün 10 maddelik bir açıklamayla cevap verdi. Davutoğlu, "Türklük dersi vermek, Kerkük'e uğramamış olanların haddine değildir" dedi. Davutoğlu, kavgada bile kullanılmayacak sözler sarf etti Bahçeli'ye. MHP Genel Başkanını "FETÖ ile aynı dili kullanmakla" suçladı. Bahçeli'nin 17.25 saati önünde çektirdiği fotoğrafları hatırlattı... Davutoğlu, ifadelerin daha da ağırlaştırıp, "partisini baraj tehdidi ile yüz yüze bırakmış bir genel başkanın, en son 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 49.5 oy alarak milletimizin büyük teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu kesintisiz bir şekilde sürdüren partimizin politikalarını belirleme ve yönlendirme arzu ve teşebbüsü, AK Parti'ye gönül veren milletimizi de rahatsız eden açık bir hadsizliktir. Partisinin birliğini koruyamamış olanların, bugün şark kurnazlığıyla güya partimiz içinde ihtilaf çıkarma çabaları başarısız olmaya mahkumdur. Partimizin birliği ve beraberliği, ülkemizin huzur ve refahı için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayacağımız da tecrübelerle sabittir" dedi.
Davutoğlu'na cevabı dün MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın şu sözlerle yetiştirdi:
"Sultan Birinci Abdülhamit döneminde sırf isimleri 'Mehmet' olduğu için sadarete getirilen ve çapsızlıkları ortaya çıkınca kısa sürede görevine son verilen 7 paşadan biri olan Yağlıkçızade Derviş Mehmet Paşa gibi, Ahmet Davutoğlu da isim ve soyadında bir keramet bulunmadığı kısa sürede anlaşılarak azledilmiştir. Buna rağmen Sayın Davutoğlu niye azledildiğini henüz idrak edememiştir."
"Şark kurnazı"..." Çapsız"...
Ahmet Davutoğlu, kendisini azil sürecine götüren süreçte düğmeye nasıl basıldığını çok iyi biliyor...
Bu satırların yazarının yıllardır Erdoğan ve Bahçeli arasındaki gizli ittifakı somut bilgilerle kaleme aldığının en yakın şahidi sizlersiniz. Onca hakaret ve tehdide rağmen doğru bildiklerimi söylemekten hiç yılmadım. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra tek başıma da kalsam Erdoğan- Bahçeli gizli görüşmelerini ve varılan mutabakatlar sonucunda baskın seçime gidileceğini yazdım durdum. 1 Kasım sonuçları ve daha sonra Davutuğlu'nun da Başbakanlıktan nasıl gönderildiği malumunuz. Arşivdeki yazılarımda...
İşte, bugün patlak veren münakaşanın perde arkası da ta o günlere dayanıyor. Sizler, istikşafi görüşmeler sırasında koalisyona ayak direyen ve sebeplerini bir türlü kamuoyuna izah edemeyen Bahçeli'nin siyah çantasında neler olduğu ile meşgul edilirken, sarayda her şey kotarılmıştı. Çok yakınındaki bir isim o günlerde Ahmet Davutoğlu'nun kaleminin sarayda nasıl kırıldığını bana şöyle anlatmıştı:
"Davutoğlu ile Bahçeli ikili koalisyon görüşmeleri sırasında, Ahmet bey Devlet beye "Biz koalisyonu kuralım. Cumhurbaşkanı da anayasal sınırları içinde Cumhurbaşkanlığı görevini yürütür' önerisini götürdü. Devlet bey buna hiç sesini çıkarmadı. Sonradan öğrendik ki, Bahçeli bunu Erdoğan'a aynen aktarmış. Bizim kalemimizde o gün kırılmış."
Aynı sağlam kaynaktan şunları da dinlemiştim:
"Ahmet Davutoğlu, azledildikten sonra saraya 'sayın cumhurbaşkanına bari bir teşekkür edeyim' diye gitti. Cumhurbaşkanımız Ahmet beyi tam 2 saat özel kaleminde bekletmiş. Sonra 5 dakika görüşmüş. 'Ne teşekkürü" deyip göndermiş. Böyle hak etmediği ağır bir hakarete de maruz kaldı Davutoğlu..."
Öznesi "Kerkük" görünse de bu kavga o kavga değil. Bu hesaplaşma bambaşka bir hesaplaşma. Kilometre taşları 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015, 5 Mayıs 2016, MHP'de olağanüstü kongre taleplerinin anti demokratik yollarla engellenmesi, "Getirin anayasa değişikliğini...", 16 Nisan 2017... Çapulcubaşı Barzani'nin sözde referandumu ve sonrasında olup bitenler ve bitecekler... Hiçbiri tesadüfler neticesi değil... Kasım ayı çok sıcak geçecek.
Sütunda yerim kalmadı. Zamanı geldiğinde yine devam ederiz!..
Takan'ın "Davutoğlu-Bahçeli kavgasının perde arkası..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Onca hayati sorun varken ülke gündemini işgal eden AKP'li belediye başkanları istifaları magazininden (!) farklı bir noktaya gidelim. Başbakanlıktan azledilen Ahmet Davutoğlu ile MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli arasında yaşanan sert kavgaya... AKP'nin iç işleri hakkında görüş belirtmeyi doğru bulmadığını beyan eden Bahçeli ne oldu da Davutoğlu'na en sert tonda çaktı?..
11 Ekim tarihinde kaleme aldığımız "Kabile Devleti miyiz" başlıklı yazımızda şu satırlara yer vermiştim:
"7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından başlayan koalisyon hükümeti kurma çalışmalarında istikşafi görüşmeler sırasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu bir lidere bir şeyler söyler.. O da Erdoğan'ın kulağına gider. Sonrasını, Davutoğlu'nu azle götüren süreci ve kendisine yapılan kötü muameleyi yeri ve zamanı geldiğinde kaleme alınmak üzere başka bir yazıya bırakıyorum..."
Ucundan biraz çıtlatmanın zamanı geldi. Önce, Davutoğlu'nun 10 maddelik Kerkük çözüm önerisinin ardından önceki gün Bahçeli'nin grup toplantısındaki sert sözlerini hatırlayalım:
"Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, TSK, güçlü bir irade ile ağız birliği içindeyken eski Başbakan'ın aykırı beyanat vermesi gafillik ve garabettir. Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sen hangi yüzle konuşuyorsun."
Bu zehir zemberek ifadelere Davutoğlu aynı gün 10 maddelik bir açıklamayla cevap verdi. Davutoğlu, "Türklük dersi vermek, Kerkük'e uğramamış olanların haddine değildir" dedi. Davutoğlu, kavgada bile kullanılmayacak sözler sarf etti Bahçeli'ye. MHP Genel Başkanını "FETÖ ile aynı dili kullanmakla" suçladı. Bahçeli'nin 17.25 saati önünde çektirdiği fotoğrafları hatırlattı... Davutoğlu, ifadelerin daha da ağırlaştırıp, "partisini baraj tehdidi ile yüz yüze bırakmış bir genel başkanın, en son 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 49.5 oy alarak milletimizin büyük teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu kesintisiz bir şekilde sürdüren partimizin politikalarını belirleme ve yönlendirme arzu ve teşebbüsü, AK Parti'ye gönül veren milletimizi de rahatsız eden açık bir hadsizliktir. Partisinin birliğini koruyamamış olanların, bugün şark kurnazlığıyla güya partimiz içinde ihtilaf çıkarma çabaları başarısız olmaya mahkumdur. Partimizin birliği ve beraberliği, ülkemizin huzur ve refahı için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayacağımız da tecrübelerle sabittir" dedi.
Davutoğlu'na cevabı dün MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın şu sözlerle yetiştirdi:
"Sultan Birinci Abdülhamit döneminde sırf isimleri 'Mehmet' olduğu için sadarete getirilen ve çapsızlıkları ortaya çıkınca kısa sürede görevine son verilen 7 paşadan biri olan Yağlıkçızade Derviş Mehmet Paşa gibi, Ahmet Davutoğlu da isim ve soyadında bir keramet bulunmadığı kısa sürede anlaşılarak azledilmiştir. Buna rağmen Sayın Davutoğlu niye azledildiğini henüz idrak edememiştir."
"Şark kurnazı"..." Çapsız"...
Ahmet Davutoğlu, kendisini azil sürecine götüren süreçte düğmeye nasıl basıldığını çok iyi biliyor...
Bu satırların yazarının yıllardır Erdoğan ve Bahçeli arasındaki gizli ittifakı somut bilgilerle kaleme aldığının en yakın şahidi sizlersiniz. Onca hakaret ve tehdide rağmen doğru bildiklerimi söylemekten hiç yılmadım. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra tek başıma da kalsam Erdoğan- Bahçeli gizli görüşmelerini ve varılan mutabakatlar sonucunda baskın seçime gidileceğini yazdım durdum. 1 Kasım sonuçları ve daha sonra Davutuğlu'nun da Başbakanlıktan nasıl gönderildiği malumunuz. Arşivdeki yazılarımda...
İşte, bugün patlak veren münakaşanın perde arkası da ta o günlere dayanıyor. Sizler, istikşafi görüşmeler sırasında koalisyona ayak direyen ve sebeplerini bir türlü kamuoyuna izah edemeyen Bahçeli'nin siyah çantasında neler olduğu ile meşgul edilirken, sarayda her şey kotarılmıştı. Çok yakınındaki bir isim o günlerde Ahmet Davutoğlu'nun kaleminin sarayda nasıl kırıldığını bana şöyle anlatmıştı:
"Davutoğlu ile Bahçeli ikili koalisyon görüşmeleri sırasında, Ahmet bey Devlet beye "Biz koalisyonu kuralım. Cumhurbaşkanı da anayasal sınırları içinde Cumhurbaşkanlığı görevini yürütür' önerisini götürdü. Devlet bey buna hiç sesini çıkarmadı. Sonradan öğrendik ki, Bahçeli bunu Erdoğan'a aynen aktarmış. Bizim kalemimizde o gün kırılmış."
Aynı sağlam kaynaktan şunları da dinlemiştim:
"Ahmet Davutoğlu, azledildikten sonra saraya 'sayın cumhurbaşkanına bari bir teşekkür edeyim' diye gitti. Cumhurbaşkanımız Ahmet beyi tam 2 saat özel kaleminde bekletmiş. Sonra 5 dakika görüşmüş. 'Ne teşekkürü" deyip göndermiş. Böyle hak etmediği ağır bir hakarete de maruz kaldı Davutoğlu..."
Öznesi "Kerkük" görünse de bu kavga o kavga değil. Bu hesaplaşma bambaşka bir hesaplaşma. Kilometre taşları 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015, 5 Mayıs 2016, MHP'de olağanüstü kongre taleplerinin anti demokratik yollarla engellenmesi, "Getirin anayasa değişikliğini...", 16 Nisan 2017... Çapulcubaşı Barzani'nin sözde referandumu ve sonrasında olup bitenler ve bitecekler... Hiçbiri tesadüfler neticesi değil... Kasım ayı çok sıcak geçecek.
Sütunda yerim kalmadı. Zamanı geldiğinde yine devam ederiz!..