YENİÇAĞ ANKARA TEMSİLCİSİ SEBAHATTİN ÖNKİBAR,KENDİSİNE "TOSUNCUK" DİYEN HANGİ GAZETECİYİ NASIL TEHDİT ETTİ?..

-Seni sokağa çıkarttırmam ulan... Kafana sıktırırım.Ana avrat dümdüz...Kafama sıktıracakmış.Allah Allah ben bir gazeteciyle mi konuşuyorum acaba? Uyardım küfür etmemesini söyledim.Tehditler devam etti.

Sebahattin Önkibar'dan mafyatik cevap hakkı


Asistanım Nilgün'ü çok Kibar (!) biri, Ankara'dan aradığını söyleyerek, cep telefonumu istemiş. Ne bilsin Nilgün karşısındaki kişinin kişiliksizliğini, vermiş telefonumu.

Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Sebahattin Önkibar'dan başkası değil, Nilgün'e kibarlık (!) yapan..

"Tayyip'i durdurmanın yolu" yazıma itirazı vardı Önkibar'ın... Yanlış bilgilendirildiğini iddia etti kibarca!

Tabii çaktırmadan satır arasında ince ince tehdit etmeyi de ihmal etmedi:

-Kardeşlerim okumuş, "Abi kim bu dediler" ben de sakın ha dedim.

Uyardım, hasta olduğumu anlattım, yanlış varsa düzelteceğimi söylediysem de, dinletemedim.

Önkibar'ı uyardım sedece...

Aman Allah'ım...

Kıyamet koptu sanki, küfürler havada uçuştu.

Başucumdaki oğlum Rıdvan'ın yüzü kızardı işittiği küfürler yüzünden.

-Seni sokağa çıkarttırmam ulan... Kafana sıktırırım.

Ana avrat dümdüz...

Kafama sıktıracakmış.

Allah Allah ben bir gazeteciyle mi konuşuyorum acaba?

Yoksa bir sokak serserisi mi bu?

Uyardım küfür etmemesini söyledim. Tehditler devam etti, bugün yarın kapıma gelecek adamlardan korkmamı söyledi.

Peki ne oldu?

Önkibar neden çıldırma noktasına geldi bu kadar?

"Tosuncuk" demişim kendisine.. Çok zoruna gitmiş, bu yüzden beni ölümle tehdit ediyor.

Ne diyebilirim ki?

Bu adamlar gazeteci!

Ellerinden oyuncakları alınınca böyle oluyorlar demek ki...

Yeniçağ Gazetesi'ni temsil ediyor şimdi.

Mafyatik bu adam, Ahmet Çelik'i nasıl temsil ediyor?

Hangi yönüyle!


Hem küfürbaz, hem mafyatik, hem de cahilmiş!

Gazeteci bir insan, gazeteciliği ve haberi yaşar. Hangi yayın organının, hangi tarihte yayın yaptığını, hangi tarihte kapandığını bilir. Ama zar zor yazdığı "temsilci yazılarını" ayağını kaşıyarak stajyer muhabire düzelttirenlerden gazeteci değil fırıncı olur!

Gazeteciliğin cehalete tahammülü yoktur. Cahil olunca bir kişi Sebahattin Önkibar'ın düştüğü duruma düşer...

Ne çok canı acımış bu adamın, hırsını küfürle alamamış, Yeniçağ'ı "babasının malı" gibi kullanmış... Benim de bir dönem yazdığım Yeniçağ'ı... O yazı hiç kuşkum yok ki, gazetecilikte ne yaptığımı çok iyi bilen Genel Yayın Yönetmeni Hayri'nin yüzünü kızartacaktır.

İlkokul mezunuymuşum ben, gazete dağıtıyormuşum. Sonra Behiç Kılıç beni çaycı yapmış... Eksik olmasın Süleyman Soylu da işsiz kaldığım için beni maaşa bağlamış!

A be tosuncuk bunlar ayıp değil de, şehadetine başvurduğun Behiç Kılıç tükürmez mi yüzüne? Gazetesini kirlettiğin Ahmet Çelik, sormaz mı sana "bu ne rezillik?" diye... Tırnaklarımla kazıyarak geldiğim noktayı, bilenlere karşı nasıl başı dik duracaksın bundan böyle?

Karaalioğlu'na mesaj gönderiyor:

-Yazı yazdırma.

De benim bir işim var, son durağın olan Yeniçağ'dan kovulursan sen ne yaparsın tosuncuk?

Hangi dala konarsın?

Ama sen bilirsin işini, Tayyip Bey "gel Sebahattin derse" senin için her şey süt liman olur bunu herkes biliyor.

Daha dün...

"Emir kulu" olduğunu itiraf ettin!

Oysa, onurlu bir meslek olan askerlikte şöyle bir kural vardır:

-Kanunsuz emir emir değildir.

Gariban Anadolu çocuğu bile bu gerçeği biliyor ve en cangevar komutanına karşı gelirken, sen patronunun her istediğini ya