YENİ ŞAFAK'TAN MEMET ALİ ALABORA SANSÜRÜ! İŞTE YAYINLANMAYAN O YAZI!
Yeni Şafak gazetesinde bugün yayınlanması gereken Işın Eliçin'in Mehmet Ali Alabora ile ilgili yazısı yayınlanmadı.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Işın Eliçin gazetenin pazar ekinde yayınlanmak üzere "Dış mihraklar ve Memet Ali Alabora" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ancak gazete bugün yayınlanması gereken yazıyı yayınlamadı. Gezi Parkı haberlerine sansür olarak algılanan olay hakkında Yeni Şafak’tan şu ana kadar herhangi bir açıklama gelmezken, haberin yazarı Işın Eliçin twitter hesabından bir açıklama yaptı.
Eliçin, " Dış mihraklar ev Memet Ali Alabora bugünkü yazım Yeni Şafak’ta yayınlanmamıştır" dedi.
Yeni Şafak Gazetesi daha önce Mehmet Ali Alabora’yı hem yönetip hem de başrolünü oynadığı Mi Minör adlı oyunda Gezi Olayları’nın provasını yapmakla itham etmiş, Alabora yaptığı yazılı açıklamayla bu habere büyük tepki göstermişti.
İşte Işın Eliçin’in yayınlanmayan yazısı;
Merak ediyorum, bu ülkede komplo kurmakla suçlanmamış kimse kalmadığında mı rahatlayacağız ancak? Belirli aralıklarla birileri sürekli komplo kurmakla suçlanıyor, bilmem farkında mısınız? Hoşumuza gitmeyen ne olup bitiyorsa, hop hemen arkasında bir “yabancı parmak”, bir “dış mihrak”, bir “birilerinin uşağı” bulup çıkarıveriyoruz: ya yabancılar bizzat yapmış oluyor, ya da yabancı güçlerce finanse ediliyor/ yabancı güçlerle ittifak yapılmış oluyor. Solcusu, sağcısı, orta yolcusu herkesin her duruma/olaya göre cebinde pat diye çıkarabileceği bir teorisi mevcut.
Hatırlayalım mı biraz: Misyonerler her yıl para karşılığı binlerce kişiyi Hıristiyan yapıyorlar. 28 Şubat ve AK Parti bir “dış komplo” ürünüdür. AK Parti bazı dış güçlerin (ABD, İsrail, Masonlar vb.) “ılımlı İslam projesi”nin taşeronudur. Yabancılar, özellikle zengin madenlerin olduğu bölgelerde ve Güneydoğu’da sürekli toprak alıyorlar, yakında ülkemizi tamamen satın alacaklar. AB’nin desteğiyle İstanbul’daki Rum ve Ermeniler önce Fener Rum Patrikhanesi Vatikanlaştırılacak hemen ardından Bizansı diriltilecekler. Arap isyanları ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”dir. Ve şimdi de faiz lobisi, Otporcular, İngiliz oyunu, Alman dalaverası, Soros, Neo-conlar, vs.
Paranoyak olmamız takip edilmediğimiz anlamına gelmez elbet. Ama aksi de geçerli, takip edilmemiz de paranoyak olmadığımızın kanıtı değil. Elbette Gezi Parkı olaylarını kendi amaçları, kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyen, buna çaba gösteren yerel, bölgesel ve küresel güçler vardır. Ama bu Gezi Parkı olaylarıyla açığa çıkan toplumsal tepkiyi açıklamaya yetiyor mu gerçekten? Sokağa çıkan, tencere tava çalan, hiç olmadı gidip bir yerlerde duran insanların hepsinin, “yabancı” ya da “yabancı”larla ittifak içinde olmadığını teslim ederiz sanırım. Peki bu insanları birilerinin komplosunun kurbanı olarak görmek, yani gaza geldiklerini (gerçi mecazi olamayan bir şekilde gazlandı çoğu, doğrudur, gaza geldiler), birilerinin peşinde sürüklendiklerini, koyunlar gibi güdüldüklerini düşünmek ne kadar gerçekçi? Bu çok kolaycı bir bakış açısı olmuyor mu? İnsanların iradesini hiçe sayan bir yaklaşım değil mi?
Bir şeyi daha görmek gerekiyor. Bu komplo iddiaları, özellikle de hedef gösterme suretiyle medya üzerinden yayıldığı zaman sokağa çıkan insanlara uygulanan orantısız polis şiddetini de, sonrasında ortaya ellerinde bıçaklarla sopalarla insan avına çıkmış insanların başvurmaya niyetlendiği şiddeti de (amaç bu olmasa dahi) mazur göstermeye yarıyor. Bir kez birileri komplo ile, yabancılarla işbirliği ile suçlanmaya görsün, kanıt aranmaksızın artık kesin suçlu ve sonrasında da maruz kaldığı muameleye müstehak sayılabiliyor.
Bitirirken Memet Ali Alabora’nın şahsında, Gezi Parkı olaylarına katılmış, protestolara destek vermiş insanlara yönelik komplo iddialarının ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek istiyorum. Memet Ali Alabora önce bir tiyatro oyunu ardından da Mısır ve İngiltere’ye yapmış olduğu seyahatler gerekçe gösterilerek gazetemiz tarafından hedef gösterildi. Alabora’nın bu iddialara vermiş olduğu yanıtları ne kadar takip edebildiniz bilmiyorum. İkna olursunuz, ya da olmazsınız. Bu size kalmış; hepimizin dönüp dolaşıp vicdanlarımızla başbaşa kalacağımız gibi...
Eliçin, " Dış mihraklar ev Memet Ali Alabora bugünkü yazım Yeni Şafak’ta yayınlanmamıştır" dedi.
Yeni Şafak Gazetesi daha önce Mehmet Ali Alabora’yı hem yönetip hem de başrolünü oynadığı Mi Minör adlı oyunda Gezi Olayları’nın provasını yapmakla itham etmiş, Alabora yaptığı yazılı açıklamayla bu habere büyük tepki göstermişti.
İşte Işın Eliçin’in yayınlanmayan yazısı;
Merak ediyorum, bu ülkede komplo kurmakla suçlanmamış kimse kalmadığında mı rahatlayacağız ancak? Belirli aralıklarla birileri sürekli komplo kurmakla suçlanıyor, bilmem farkında mısınız? Hoşumuza gitmeyen ne olup bitiyorsa, hop hemen arkasında bir “yabancı parmak”, bir “dış mihrak”, bir “birilerinin uşağı” bulup çıkarıveriyoruz: ya yabancılar bizzat yapmış oluyor, ya da yabancı güçlerce finanse ediliyor/ yabancı güçlerle ittifak yapılmış oluyor. Solcusu, sağcısı, orta yolcusu herkesin her duruma/olaya göre cebinde pat diye çıkarabileceği bir teorisi mevcut.
Hatırlayalım mı biraz: Misyonerler her yıl para karşılığı binlerce kişiyi Hıristiyan yapıyorlar. 28 Şubat ve AK Parti bir “dış komplo” ürünüdür. AK Parti bazı dış güçlerin (ABD, İsrail, Masonlar vb.) “ılımlı İslam projesi”nin taşeronudur. Yabancılar, özellikle zengin madenlerin olduğu bölgelerde ve Güneydoğu’da sürekli toprak alıyorlar, yakında ülkemizi tamamen satın alacaklar. AB’nin desteğiyle İstanbul’daki Rum ve Ermeniler önce Fener Rum Patrikhanesi Vatikanlaştırılacak hemen ardından Bizansı diriltilecekler. Arap isyanları ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”dir. Ve şimdi de faiz lobisi, Otporcular, İngiliz oyunu, Alman dalaverası, Soros, Neo-conlar, vs.
Paranoyak olmamız takip edilmediğimiz anlamına gelmez elbet. Ama aksi de geçerli, takip edilmemiz de paranoyak olmadığımızın kanıtı değil. Elbette Gezi Parkı olaylarını kendi amaçları, kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyen, buna çaba gösteren yerel, bölgesel ve küresel güçler vardır. Ama bu Gezi Parkı olaylarıyla açığa çıkan toplumsal tepkiyi açıklamaya yetiyor mu gerçekten? Sokağa çıkan, tencere tava çalan, hiç olmadı gidip bir yerlerde duran insanların hepsinin, “yabancı” ya da “yabancı”larla ittifak içinde olmadığını teslim ederiz sanırım. Peki bu insanları birilerinin komplosunun kurbanı olarak görmek, yani gaza geldiklerini (gerçi mecazi olamayan bir şekilde gazlandı çoğu, doğrudur, gaza geldiler), birilerinin peşinde sürüklendiklerini, koyunlar gibi güdüldüklerini düşünmek ne kadar gerçekçi? Bu çok kolaycı bir bakış açısı olmuyor mu? İnsanların iradesini hiçe sayan bir yaklaşım değil mi?
Bir şeyi daha görmek gerekiyor. Bu komplo iddiaları, özellikle de hedef gösterme suretiyle medya üzerinden yayıldığı zaman sokağa çıkan insanlara uygulanan orantısız polis şiddetini de, sonrasında ortaya ellerinde bıçaklarla sopalarla insan avına çıkmış insanların başvurmaya niyetlendiği şiddeti de (amaç bu olmasa dahi) mazur göstermeye yarıyor. Bir kez birileri komplo ile, yabancılarla işbirliği ile suçlanmaya görsün, kanıt aranmaksızın artık kesin suçlu ve sonrasında da maruz kaldığı muameleye müstehak sayılabiliyor.
Bitirirken Memet Ali Alabora’nın şahsında, Gezi Parkı olaylarına katılmış, protestolara destek vermiş insanlara yönelik komplo iddialarının ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek istiyorum. Memet Ali Alabora önce bir tiyatro oyunu ardından da Mısır ve İngiltere’ye yapmış olduğu seyahatler gerekçe gösterilerek gazetemiz tarafından hedef gösterildi. Alabora’nın bu iddialara vermiş olduğu yanıtları ne kadar takip edebildiniz bilmiyorum. İkna olursunuz, ya da olmazsınız. Bu size kalmış; hepimizin dönüp dolaşıp vicdanlarımızla başbaşa kalacağımız gibi...