YENİ ŞAFAK YAZARINI 'ZAMANIN RUHU' KOVDU; FAZIL SAY İSE HERKESE BİR GÖZDAĞIDIR!
Radikal yazarı Cüneyt Özdemir, Ali Akel'in Yeni Şafak'tan kovulması ve Fazıl Say'a açılan davayı yorumladı.
Yeni Şafak gazetesinde görev yapan meslektaşımız Ali Akel, Başbakan’ın Uludere’deki performansını eleştiren bir yazı yazdı ve gazetesinden kovuldu. Tepkiler büyüyünce Başbakanlık çevrelerinden ilginç bir açıklama geldi. Başbakan’ın bu kovulma olayı ile ilişkisi olmadığı, hatta yazıdan bile haberi olmadığı iddia edildi. Pek çok kişi bu açıklamayı gülümseyerek karşılasa da ben ciddiye aldım, hatta doğru olabileceğini düşünüyorum. Evet, Başbakan Erdoğan’ın bu yazıdan haberi bile olmayabilir ancak yine de bu olaydan sorumlu olmadığı anlamına gelmez.
Mesele sadece Yeni Şafak gazetesinin meselesi de değil. İçinde bulunduğumuz ‘zamanın ruhu’ bütün gazete ve televizyonların üzerinde yeni bir iklim değişikliği yarattı. Şu anda basın özgürlüğünün üzerinde öyle bir iklim oluşturuldu ki Başbakan okumasa bile pek çok gazete veya televizyon sahibi gönüllü olarak otosansür radarlarını çalıştırıyor. Başbakan’ı bırakın kızdırmayı, kızdırma ihtimali olan köşe yazarları ve televizyon programcıları kovuluyor. Bunu söylerken işadamlarını da eleştirdiğim düşünülmesin. Elbette basına giren terler. Bunu bilerek basın sektörüne yatırım yapan medya patronları biraz daha sıkı durup yelkenleri daha geç indirebilir. Yine de pek çoğu böylesine bir öfke dalgası karşısında tutunamaz. Nitekim bu tür yazarlara sahip çıkanların başına neler geldiğini görüyorsunuz. Hiç ama hiçbir işadamı risk almak istemiyor.
Böylesine bir atmosferin yaratıcısı ise malum!
Yeni Şafak gibi kendilerinden bir gazetede dostane sayılabilecek bir eleştiri bile yazanın kovulduğu bir basın hayal edilmişse hayaldi gerçek oldu.
Bu hali ile Türkiye’de özgür bir basından söz etmek her geçen gün güçleşiyor.
Bu arada özgür basın adına son bir kale kaldı. O da sosyal medya. Şu anda Türkiye’de sosyal medya kadar özgür bir alan inanın yok. Daha doğrusu yoktu. Fazıl Say’a bir ‘retweet’ nedeniyle 1,5 yıl, bana N.Ç.’ye tecavüz davası ile ilgili twitter’da yorum yaptığım için 2 yıl hapis cezası isteniyor. Bu aslında sosyal medyayı kullanan herkese de açık bir gözdağıdır.
Bu davalarda yargılanan bizler olsak da söz konusu olan sizlerin özgürlüğü.
Bu arada yakında sosyal medya ağlarına toptan bir kapatma, süresiz yasaklama gelirse şaşırmamak gerekir.
Ben demiyorum, ‘zamanın ruhu’ öyle diyor!
Mesele sadece Yeni Şafak gazetesinin meselesi de değil. İçinde bulunduğumuz ‘zamanın ruhu’ bütün gazete ve televizyonların üzerinde yeni bir iklim değişikliği yarattı. Şu anda basın özgürlüğünün üzerinde öyle bir iklim oluşturuldu ki Başbakan okumasa bile pek çok gazete veya televizyon sahibi gönüllü olarak otosansür radarlarını çalıştırıyor. Başbakan’ı bırakın kızdırmayı, kızdırma ihtimali olan köşe yazarları ve televizyon programcıları kovuluyor. Bunu söylerken işadamlarını da eleştirdiğim düşünülmesin. Elbette basına giren terler. Bunu bilerek basın sektörüne yatırım yapan medya patronları biraz daha sıkı durup yelkenleri daha geç indirebilir. Yine de pek çoğu böylesine bir öfke dalgası karşısında tutunamaz. Nitekim bu tür yazarlara sahip çıkanların başına neler geldiğini görüyorsunuz. Hiç ama hiçbir işadamı risk almak istemiyor.
Böylesine bir atmosferin yaratıcısı ise malum!
Yeni Şafak gibi kendilerinden bir gazetede dostane sayılabilecek bir eleştiri bile yazanın kovulduğu bir basın hayal edilmişse hayaldi gerçek oldu.
Bu hali ile Türkiye’de özgür bir basından söz etmek her geçen gün güçleşiyor.
Bu arada özgür basın adına son bir kale kaldı. O da sosyal medya. Şu anda Türkiye’de sosyal medya kadar özgür bir alan inanın yok. Daha doğrusu yoktu. Fazıl Say’a bir ‘retweet’ nedeniyle 1,5 yıl, bana N.Ç.’ye tecavüz davası ile ilgili twitter’da yorum yaptığım için 2 yıl hapis cezası isteniyor. Bu aslında sosyal medyayı kullanan herkese de açık bir gözdağıdır.
Bu davalarda yargılanan bizler olsak da söz konusu olan sizlerin özgürlüğü.
Bu arada yakında sosyal medya ağlarına toptan bir kapatma, süresiz yasaklama gelirse şaşırmamak gerekir.
Ben demiyorum, ‘zamanın ruhu’ öyle diyor!