Yeni Şafak yazarını şoke eden mail! Yiyin, için,eğlenin! Hayat size güzel!
Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu, bugünkü yazısında, 'Tarz-ı Bahar Defilesi'ni ve 'muhafazakar moda severler' olarak adlandırdığı kesimi çok sert eleştirdi.
Kendisine gelen “…Mayıs Cumartesi günü, abiye ve gelinlik modellerinin sunulacağı Tarz-ı Bahar Defilesi ile muhafazakâr kesimin moda tutkunları ilk kez böylesine kapsamlı bir etkinlikte buluşuyor. Tüm gün sürecek etkinlik kapsamında, Hüsn-ü Hat Sergisi Açılışı ve Mücevher Defilesi de yer alacak.” ifadelerinin yer aldığı e-maile verdiği tepkiyi köşesinden paylaşan Barbarosoğlu, "Birileri defile yapar bana ne. Harcadıkları paranın vebali kendi boyunlarına.“Muhafazakar kesimin moda tutkunları” ifadesinden mi yaralandım? Hayır" diyerek 'aslında moda severlere kızmadığını', tepki gösterdiği noktanın 'hüsnü hat sergisi' ismi üzerinden bir 'avlama' politikası güdüldüğünü, bu yöntemle de bir 'zeka ışıltısı ortaya konulamadığını' dile getirdi.
"MUHAFAZAKAR KADINLAR, HER GECE RÜYANIZI SURİYELİ ÇOCUKLAR..."
Barbarosoğlu defile daveti e-maili üzerine, kişisel Twitter'ından “Cemile Sultan'da yaza merhaba diyecek olan muhafazakar kadınlar! Her gece rüyanızı Suriyeli çocuklar beklesin!” mesajını paylaştığını söyledi.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
(...)
Uzun bir süredir İstanbul'un eski Kültür Müdürü Ahmet Emre Bilgili'nin Kültürel Hayırseverlik kavramı üzerine düşünüyorum. Prof.Dr.Bilgili Kültür Müdürlüğü'nden gelen tecrübesi ile “kültürel hayırseverlik” kavramı üzerinde duruyor , “sosyal sorumluluk projesi” adı altında gerçekleştirilen bazı projelerin sıkıntılarına işaret ediyor.
"SURİYELİ ÇOCUKLAR..."
Zihnimin bir tarafında Suriyeli çocuklara, çocuk ülkesinin renklerini yeterince sunamıyor olmamızın getirdiği sıkıntı, diğer tarafında Müslümanların kültür konusundaki zaafları ile nasıl başa çıkabileceğimiz sorusu...
BARBAROSOĞLU'NU 'ŞOKE EDEN' E MAIL
Bazen iki olay üst üste gelince olayın vahametini daha derinden hissederiz. Bu nedir şoku ile titreriz bir müddet. Yukarıda size tasvir etmeye çalıştığım duygular eşliğinde yol almaya çalışırken, aşağıdaki cümleler e posta olarak düştü. Yıkılan dağ gibi, çöken ev gibi.
“…Mayıs Cumartesi günü, abiye ve gelinlik modellerinin sunulacağı Tarz-ı Bahar Defilesi ile muhafazakâr kesimin moda tutkunları ilk kez böylesine kapsamlı bir etkinlikte buluşuyor. Tüm gün sürecek etkinlik kapsamında, Hüsn-ü Hat Sergisi Açılışı ve Mücevher Defilesi de yer alacak.”
Sosyal medya denen şeyin bazen insanı çatlamaktan kurtardığını düşünüyorum. Bir kuyuya bağırma ihtiyacı. Bağırma ihtiyacını giderdiğimiz yer sanal alem. Bir iki cümle yazınca rahatlıyoruz. Bir yerde birilerinin bizi duyduğunu sanıp yalnız olmadığımız yanılgısını yaşıyor olmak iyi geliyor.
"BİR DEFİLE DAVETİ NİYE İÇİMİ DARALTIYOR Kİ..."
Nitekim ben de öyle yaptım. Duygularımı tivit cümlesi içine sığdırmaya çalışıp “Cemile Sultan'da yaza merhaba diyecek olan muhafazakar kadınlar! Her gece rüyanızı Suriyeli çocuklar beklesin!” diye yazdım sanal aleme.
Bir defile daveti niye içimi daraltıyor ki?
Birileri defile yapar bana ne. Harcadıkları paranın vebali kendi boyunlarına.“Muhafazakar kesimin moda tutkunları” ifadesinden mi yaralandım?
Hayır!
"SOKAĞIN KİRİ..."
Moda konusunda konuşma yapmayı bile kabul etmiyorum. Meselenin vahametini 1990'larda sezmiş, bu konuda doktora tezi hazırlamış, üzerine iki kitap daha yazmış biri olarak, daha fazla moda konusunda konuşmayı kendimin gerisine düşmek olarak gördüğüm için hiçbir konuşma teklifini kabul etmiyorum. Oysa insanın en iyi bildiği konuda konuşmasından daha kolay daha anlamlı ne olabilir değil mi?
Tesettür modası hakkında görüş vermiyor, konuşma yapmıyorum. Tesettür defilelerine, tesettür modasına tepki göstererek kendimizi rahatlatıyoruz.
Tepkilerimiz sokağın kiri ile ilgilenmeyip sadece oturduğumuz evin pencerelerindeki kir ile ilgilenmeye benziyor.
"INSTAGRAM GÜZELLERİ..."
Ok yaydan çıktı bir defa. İnstagram güzellerinin, takipçilerinin olduğu bir çağda, bazıları defile yapacak. Bazıları defileye seyirci olacak.
"YİYİN, İÇİN, EĞLENİN..."
Yiyin için, eğlenin. Hayat size güzel. Sıratı geçen sizsiniz. Cenneti kazanan sizsiniz. Mutluluk en çok sizin hakkınız, diğerleri yani ölenler, yani savaştan kaçanlar sizin sorumluluğunuzda değil. Sosyal adalet size lazım değil. Bütün bu yaşananlardan hiç sorumluluk duymuyorsunuz. Yaşananlar mı? O ne ki? Zaten sizi mutsuz edecek hiçbir haberi okumuyor, dünyada olan bitenler ile ilgilenmiyorsunuz. Ah yanlış oldu. İlgileniyorsunuz elbet, nerede ne yenir, nerede ne giyilir ve en güzel fotoğraflar nerede çekilir biliyorsunuz.
Ve elbette nereden kazanılacağını biliyorsunuz.(Kaybetmek konusunda da kafanızı yormanız gerekmiyor mu?)
Ticaretinizi yapacaksınız. Yapın. Talep oluşturuyorsunuz, oluşturun. Birileri dünyanın en güzel gelini olacak, birileri dünyanın en pahalı gelinliğini tasarlayıp satacak. Arzı ile talebi havuz başında buluşturacaksınız. Buluşturun.
Lakin hüsnü hat sergisini rahat bırakın.
Sizi birilerinin eski kelimeler, terkipler kullanarak avlamasına razı olmayacak bir zeka ışıltısı koyun ortaya!
Bu kadarını yapın lütfen!
"MUHAFAZAKAR KADINLAR, HER GECE RÜYANIZI SURİYELİ ÇOCUKLAR..."
Barbarosoğlu defile daveti e-maili üzerine, kişisel Twitter'ından “Cemile Sultan'da yaza merhaba diyecek olan muhafazakar kadınlar! Her gece rüyanızı Suriyeli çocuklar beklesin!” mesajını paylaştığını söyledi.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
(...)
Uzun bir süredir İstanbul'un eski Kültür Müdürü Ahmet Emre Bilgili'nin Kültürel Hayırseverlik kavramı üzerine düşünüyorum. Prof.Dr.Bilgili Kültür Müdürlüğü'nden gelen tecrübesi ile “kültürel hayırseverlik” kavramı üzerinde duruyor , “sosyal sorumluluk projesi” adı altında gerçekleştirilen bazı projelerin sıkıntılarına işaret ediyor.
"SURİYELİ ÇOCUKLAR..."
Zihnimin bir tarafında Suriyeli çocuklara, çocuk ülkesinin renklerini yeterince sunamıyor olmamızın getirdiği sıkıntı, diğer tarafında Müslümanların kültür konusundaki zaafları ile nasıl başa çıkabileceğimiz sorusu...
BARBAROSOĞLU'NU 'ŞOKE EDEN' E MAIL
Bazen iki olay üst üste gelince olayın vahametini daha derinden hissederiz. Bu nedir şoku ile titreriz bir müddet. Yukarıda size tasvir etmeye çalıştığım duygular eşliğinde yol almaya çalışırken, aşağıdaki cümleler e posta olarak düştü. Yıkılan dağ gibi, çöken ev gibi.
“…Mayıs Cumartesi günü, abiye ve gelinlik modellerinin sunulacağı Tarz-ı Bahar Defilesi ile muhafazakâr kesimin moda tutkunları ilk kez böylesine kapsamlı bir etkinlikte buluşuyor. Tüm gün sürecek etkinlik kapsamında, Hüsn-ü Hat Sergisi Açılışı ve Mücevher Defilesi de yer alacak.”
Sosyal medya denen şeyin bazen insanı çatlamaktan kurtardığını düşünüyorum. Bir kuyuya bağırma ihtiyacı. Bağırma ihtiyacını giderdiğimiz yer sanal alem. Bir iki cümle yazınca rahatlıyoruz. Bir yerde birilerinin bizi duyduğunu sanıp yalnız olmadığımız yanılgısını yaşıyor olmak iyi geliyor.
"BİR DEFİLE DAVETİ NİYE İÇİMİ DARALTIYOR Kİ..."
Nitekim ben de öyle yaptım. Duygularımı tivit cümlesi içine sığdırmaya çalışıp “Cemile Sultan'da yaza merhaba diyecek olan muhafazakar kadınlar! Her gece rüyanızı Suriyeli çocuklar beklesin!” diye yazdım sanal aleme.
Bir defile daveti niye içimi daraltıyor ki?
Birileri defile yapar bana ne. Harcadıkları paranın vebali kendi boyunlarına.“Muhafazakar kesimin moda tutkunları” ifadesinden mi yaralandım?
Hayır!
"SOKAĞIN KİRİ..."
Moda konusunda konuşma yapmayı bile kabul etmiyorum. Meselenin vahametini 1990'larda sezmiş, bu konuda doktora tezi hazırlamış, üzerine iki kitap daha yazmış biri olarak, daha fazla moda konusunda konuşmayı kendimin gerisine düşmek olarak gördüğüm için hiçbir konuşma teklifini kabul etmiyorum. Oysa insanın en iyi bildiği konuda konuşmasından daha kolay daha anlamlı ne olabilir değil mi?
Tesettür modası hakkında görüş vermiyor, konuşma yapmıyorum. Tesettür defilelerine, tesettür modasına tepki göstererek kendimizi rahatlatıyoruz.
Tepkilerimiz sokağın kiri ile ilgilenmeyip sadece oturduğumuz evin pencerelerindeki kir ile ilgilenmeye benziyor.
"INSTAGRAM GÜZELLERİ..."
Ok yaydan çıktı bir defa. İnstagram güzellerinin, takipçilerinin olduğu bir çağda, bazıları defile yapacak. Bazıları defileye seyirci olacak.
"YİYİN, İÇİN, EĞLENİN..."
Yiyin için, eğlenin. Hayat size güzel. Sıratı geçen sizsiniz. Cenneti kazanan sizsiniz. Mutluluk en çok sizin hakkınız, diğerleri yani ölenler, yani savaştan kaçanlar sizin sorumluluğunuzda değil. Sosyal adalet size lazım değil. Bütün bu yaşananlardan hiç sorumluluk duymuyorsunuz. Yaşananlar mı? O ne ki? Zaten sizi mutsuz edecek hiçbir haberi okumuyor, dünyada olan bitenler ile ilgilenmiyorsunuz. Ah yanlış oldu. İlgileniyorsunuz elbet, nerede ne yenir, nerede ne giyilir ve en güzel fotoğraflar nerede çekilir biliyorsunuz.
Ve elbette nereden kazanılacağını biliyorsunuz.(Kaybetmek konusunda da kafanızı yormanız gerekmiyor mu?)
Ticaretinizi yapacaksınız. Yapın. Talep oluşturuyorsunuz, oluşturun. Birileri dünyanın en güzel gelini olacak, birileri dünyanın en pahalı gelinliğini tasarlayıp satacak. Arzı ile talebi havuz başında buluşturacaksınız. Buluşturun.
Lakin hüsnü hat sergisini rahat bırakın.
Sizi birilerinin eski kelimeler, terkipler kullanarak avlamasına razı olmayacak bir zeka ışıltısı koyun ortaya!
Bu kadarını yapın lütfen!