Yeni Şafak yazarı Gül ve Babacan'ı Kenan Evren'e benzetti!

Yeni Şafak yazarı Öztürk, “Şartlar olgunlaşsın diye bekleyen ‘eski dostlar’” başlıklı yazısında Gül ve Babacan’ı 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren’e benzetti.

Yeni Şafak gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, bugünkü yazısında, farklı ülkelerdeki eylemleri ele aldı.

Karagül, eylemlerin Türkiye’ye de sıçrayabileceğini söyleyerek “Buradan Türkiye’ye gelebilir miyiz? Gelebiliriz ve mutlaka gelmeliyiz. Ardı ardına darbeler, kuşatmalar, çevrelemeler, iç savaş senaryoları yaşayan Türkiye, belki son büyük saldırıya maruz kalabilir. Bu ciddi bir ihtimaldir. Türkiye durdurulmadan bölgeye yönelik hiçbir proje uygulanamaz, bu açık bir gerçek artık” dedi.

“YEREL SEÇİMLERDE İSTANBUL SONUÇLARI BUNUN İLK GÜÇLÜ ÖRNEĞİDİR”

Karagül, yazısını şöyle sürdürdü:

“15 Temmuz’dan sonra bir başka örgütlenme deneniyor. Siyasi partilerle terör örgütleri, bazı STK ve bazı muhafazakar yapılar aynı cephede toplanıyor. Birbiriyle hiç alakası olmayan siyasi kimlikler tek bir amaç için birleştiriliyor.

Toplumsal psikoloji üzerinde müthiş bir operasyon yürütülüyor, ‘gerçeğin’ anlamını kaybettiği bir toplumsal algı dalgası inşa ediliyor. Yerel seçimlerde İstanbul sonuçları bunun ilk güçlü örneğidir. Ve proje bu kadarla sınırlı değil.”

“ÜSTELİK BU SEFER İŞİN İÇİNDE SUUD VE BAE DESTEKLİ MUHAFAZAKAR KİMLİKLİ ÇEVRELER DE OLABİLİR”

Karagül, yazısını şöyle sürdürdü:

“Türkiye, çok büyük bir küresel iddia ortaya koydu. Bu iddiayı içeriden vurmak için hazırlıklar gözümüzün önünde açık açık ve pervasızca yürütülüyor. Böyle bir ‘müdahale’ için ‘psikolojik ortam’ olgunlaştırılmış görünüyor. Belki çok sert bir sınavla daha karşı karşıyayız.

Bence İran’daki durumu tartıştığımız kadar Türkiye’de neler olabileceğine, ne tür bir yeni proje deneneceğine odaklanmak acil bir durumdur. Üstelik bu sefer işin içinde Suud ve BAE destekli muhafazakar kimlikli çevreler de olabilir.

‘Bu da nereden çıktı’ diyenleri duyar gibiyim. Onu diyenler her zaman bu ülkede her şeye geç kalmışlardır. Ne kadar önemsenir, bilmiyorum ama şahsen bu konu üzerinde durmaya devam edeceğim.

Yepyeni bir şeyler denenecek. Buna inanıyorum.

Türkiye, bu ‘üçüncü küresel dalga’yı nasıl algılar, ne yapar, kendisine yönelen tehditlere nasıl karşı koyar? Türkiye’yi buradan vurma girişimi olur mu? Son büyük hesaplaşma yaşanır mı? Yaşanır… Bir süredir bütün çalışmalar buna işaret ediyor. Kuvvetle muhtemel yaşanacak.

Sırtını millete, gönlünü vatana ver. Bize bu yeter. Bu sefer de hiçbir şey yapamayacaklar.”

GÜL VE BABACAN’I KENAN EVREN’E BENZETTİ

Bir başka Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk de, yeni parti kurma çalışmaları yapan Abdullah Gül ve Ali Babacan’ı hedef aldı. Öztürk, “Şartlar olgunlaşsın diye bekleyen ‘eski dostlar’” başlıklı yazısında Gül ve Babacan’ı 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren’e benzetti.

Öztürk yazısında şunları kaydetti:

“’Şartlar oluşsaydı Erdoğan’ın karşısına muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacaktım’ dememişti elbette ama, ‘Türkiye pozitif bir gündem içerisinde değil” diye başlayıp, “Geniş mutabakat oluşmadı. Bu nedenle adaylığım söz konusu değildir’ diyendi.

Söz konusu açıklamasından önce günlerce siyaset ve medyada ismi üzerinden uzun tartışmalar yaşandı. Sonunda bir cumartesi günü bir merdivenin başında şöyle dedi:

‘Türkiye pozitif bir gündem içerisinde değil. Bu ortamda seçimlere gidiyoruz. Bu çerçeve içerisinde benim ismim de yoğun şekilde gündemde. (…) Ne ben ne de ailem herhangi bir beklenti içinde değiliz. (…) Seçimlerin erkenden yapılacağının anlaşılması üzerine Temel Karamollaoğlu’nun ismimi zikretmesi benim dışımda gelişmiştir. Benim organize ettiğim bir süreç değildir (…) Ben de geniş bir mutabakat olursa üstüme düşeni yapmaktan çekinmeyeceğimi söylemişimdir. ‘Toplumun büyük bir kesiminden böyle bir talep olursa gerekeni yaparım’ demiştim. (…) Temel Bey’in çabaları sonrası geniş bir mutabakat ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle adaylığım söz konusu değildir’ (28.04.2018/gazeteler).

Aday olmadı. Seçime girmedi. Bekledi. Ta ki 2018’in Ağustos ayında dolar kuru üzerinden Türk ekonomisine yapılan ahlaksız saldırı gerçekleşinceye kadar.

Dolar 7 lirayı gördü. Enflasyon çift haneyi çoktan geçti. Faizler 20’nin üzerine çıktı. Türk ekonomisi Amerika’nın ve şürekâsının saldırısıyla sarsıldı. Ve…

Krizi fırsata çevirmenin yolu olarak ‘AK Parti içinden yeni bir parti çıkartmak için’ harekete geçildi.”

“HEVESLERİ KURSAKLARINDA KALDI”

“Türkiye dışarıdan sıkıştırıldıkça ellerini ovuşturuyorlar, Amerika’dan bir ses Türkiye aleyhinde bir cümle kurduğunda iç geçiriyorlardı” iddiasını yazan Hasan Öztürk yazısını şöyle sürdürdü:

“Bu kez Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu yerine eski Hazine Bakanı Ali Babacan’ı piyasaya sürdüler.

Bir önemli siyasetçi şöyle dedi geçenlerde: ‘Bir seyahatte tesadüfen uçakta karşılaştığımız Ali Babacan, ‘Aile şirketlerimizin başına geçeceğim. Siyasette artık yokum’ demişti. Peki şimdi hangi motivasyon onu yeni bir parti kurma aşamasına getirmiş olabilir?’

Belli ki bir güç Babacan’ı öyle bir motive etmiş ki şimdilerde partileşmek için harıl harıl çalışıyor. ‘11’inci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bize katkı sunuyor’ da diyordu.

Anlaşılan yeni Karamollaoğlu, Babacan.

Babacan seçim öncesi ‘patates-soğan’ üzerinden ya da ‘naylon poşet’ üzerinden geliştirilen ‘ekonomi kötüye gidiyor’ rüzgârında yelkenini açtı. Açmıştı açmasına ama rüzgâr kesilince sesi de kesildi bir müddet.

Çünkü Türk ekonomisi hızla toparlandı. Genç ve tecrübesiz olduğu yaftasıyla hakkında negatif bir algı oluşturulan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve ekibi, başta uluslararası piyasalarda Türkiye’ye operasyon çeken ekiplere ağır bedeller ödetti. (İngiltere merkezli piyasa spekülatörleri mesela).

Cari açık kapandı. ‘En kötü’ geride kaldı. Türkiye ekonomisi direncini artırdı. Hem de Türkiye terör örgütleriyle Türkiye içinde ve sınır ötesinde amansız bir mücadeleye tutuşmuşken…

‘Dolar 7 lira olacak. 12 lirayı geçecek’ gibi söylemlerle piyasayı zehirlemek isteyenlerin hevesleri kursaklarında kaldı.

Bütün bunlar olunca bir de baktık ki, ‘Şartlar oluşsaydı Erdoğan’ın karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacaktım’ diyenden ses soluk çıkmamaya…”

“EVREN’İN TUTUMUNUN BİR BENZERİNİ BUGÜN ERDOĞAN’I ALAŞAĞI ETMEKTEN BAŞKA HİÇBİR MOTİVASYONU OLMAYAN ESKİ DOSTLARI SERGİLİYOR”

Yazısında “Darbeci Evren’den ne farkınız var” diye soran Hasan Öztürk yazısını şöyle noktaladı:

“Ali Babacan’ın tabela asmaya hazırlandığı partisinin kuruluşundan haber alınamamaya başlandı.

Bu hal, bize şunu hatırlattı:

12 Eylül 1980 askeri darbesini yapan Kenan Evren bir söyleşisinde şöyle demişti: ‘12 Eylül’e gelinceye kadar müdahale etmek için şartların olgunlaşmasını bekledik.’

‘Şartların olgunlaşması’ dediği, bu memleketin Ülkücü bir evladının bir kör kurşun ile toprağa düşmesinden başkası değildi. Ya da sabah bir Ülkücüyü katleden silahın öğleden sonra bir Devrimci genci toprağa düşürmesinden başkası değildi.

Tüp kuyrukları, sana yağı, benzin kuyrukları… Yokluktan başkası değildi.

İlçelerin, semtlerin, mahallelerin hatta sokakların gruplar arasında paylaşıldığı ve akşam güneş battıktan sonra ölümün sokaklarda kol gezmesinden başkası değildi.

Darbe yapmak için şartların oluşmasını bekleyen Evren’in tutumunun bir benzerini bugün Erdoğan’ı alaşağı etmekten başka hiçbir motivasyonu olmayan eski dostları sergiliyor.

Babacan ve onun arkasındaki motivasyonun kaynağı Gül, şartların olgunlaşması için hâlâ gün sayıyor!

Ne garip öyle değil mi?”