Yeni Şafak yazarı Erdoğan'a sert çıktı: "Ümmetin sahibi misiniz?"

Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi yazarı Özlem Albayrak, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Özlem Albayrak, Saadet Partisi’nin kanalı TV5'te yayınlanan ve Mehmet Ali Kayacı’nın sunduğu “Buluşma Noktası” programına konuk oldu.

Programda; eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun son dönemdeki açıklamaları, yeni parti hazırlıkları ve AKP’nin durumu ele alındı.

"ÜMMETİN SAHİBİ MİSİNİZ?"

Özlem Albayrak, "Her şeyden önce şunu söylemek lazım: Yani bu insanlar siyasi parti kurma ya da bir platform oluşturma, kurmasa bile bir muhalefet hareketine imza attıkları için kimse hain olmaz, kimse vefasız olmaz. Öncelikle şu dilden kurtulmamız lazım" derken, "Hiç kimsenin bu dili hak ettiğini düşünmüyorum. Bu yeni parti kuracak olanlarında ümmeti falan böldüklerini düşünmüyorum. Ümmetin tek bir sahibi olduğunu neden sayalım ki? Ümmetin sahibi misiniz? Bu ifadeyi kullanan kişiye bu cevap verilir" diye konuştu.

"AK PARTİ'Lİ OLMAYANLAR KENDİLERİNİ KÖŞEYE SIKIŞMIŞ HİSSEDİYORLAR"

AKP'nin Türkiye’yi patriarki (ataerkil / pederşahi) bir yönetim anlayışıyla yönettiğini ifade eden Albayrak, şunları söyledi:

“Patriarki dediğimiz şey, böyle bir aile babasının, kendinden sonraki kuşakların memnun olmadığı ve olmayacağı birtakım kurallarla bir aileyi yönetmesi ve sürekli bir kontrol düzeni kurması anlamına geliyor.

Biz, devletimizin ya da hükümet üyelerimizin ya da işte başkalarının çocukları değiliz. Biz, vatandaşız. Yani bu ülkenin vatandaşıyız. Şimdi bu AK Parti’den kopmaları da biraz ona bağlıyorum. Yani böyle ‘benim dediğim olacak, benim dediğim şekilde yönetilecek, sözümün dışına çıkılmayacak ve sürekli bir kontrol kafesleri kurularak insanlar üzerinde… Yani bu kopmaları, bu yaprak dökümünü aslında çok da şaşkınlıkla izlememeliyiz. Yani bunların olacağı aslında, böyle bir yönetim modeli eğer benimserseniz; bu ülkeyi bir devlet ve ülkede yaşayanları da vatandaşlar olarak görmeyip, burayı (ülkeyi) bir aile evi, kendisini de bir aile babası olarak gördüğünüzde bir yerden sonra kopuşların yaşanması mümkündür. Olacak olan da odur.

AK Partili olmayanların, kendilerini tamamen dışlanmış ve bir baskı atmosferi içinde görüyor olmasının sebebi de aslında bu anlayış. Yani çünkü ‘onlar aile üyesi değil’ gibi hani… Bu sistem çok iyi uygulansa bile; tüm vatandaşlara son derece şefkatle, merhametle muamele edilse bile; kimse kendini o halkanın dışında hissetmese bile bu yöntem, günümüz demokrasilerinde ve günümüz devletlerinde uygulanması mümkün olmayan, uygulanmaması gereken bir yöntem. Böyle bir devlet yok yani. O devletler, çok eski zamanlarda kaldı. Yani bir baba otoritesiyle yönetilen devletler, çok eski zamanlarda kaldı. O halka dışında kalmış insanlar da, çok rahat bir şekilde artık görebiliyorsunuz insanları, kendilerini sıkıştırılmış, köşeye sıkışmış hissediyor. Bu ülkenin, bu devletin vatandaşı olarak hissetmiyor. O yüzden böyle bir ‘ayrışma’ dediğimiz şey, ‘kutuplaşma’ dediğimiz şey zaten o yüzden ortaya çıktı.

"AK PARTİ AŞAĞIYA DOĞRU YUVARLANIYOR"

AK Parti dışında kalan insanların kendini dışlanmış hissetmesi bir yana, AK Parti içinde olup da AK Parti’nin liyakata önem vermediği, yaşam tarzlarına yeterince saygı duymadığı, tek bir kişi kültü haline geldiği, tek bir kişinin emirleriyle, tek bir kişinin hayata bakış açısıyla bir devleti yönettiği düşüncesi, AK Parti içinde de birtakım eleştirilere sebep oldu.

‘AK Parti, sağdaki her şeye yetiyor’ algısı, artık bitmeli; çünkü her şeye yetmiyor ve toplumun alt kesimlerinde de homurdanmalar var. Sadece üstte yaprak dökümü olmuyor; siyasî arenada kopuşlar olmuyor. Altlarda da homurdanmalar var. Yani yokuş aşağı gittiğini bu yüzden söyleyebiliriz, AK Parti’nin. O çözülme sürecinin başladığı bu yüzden söyleyebiliriz. Sadece piramidin en üst tabakasındaki bir kopuş değil, söz konusu olan. Parti, yuvarlanıyor aslında aşağı doğru.”