Yeni Şafak tv yazarından iki kitap birden
Yeni Şafak gazetesi köşe yazarı Sema Karabıyık; Ekranın Kısa Tarihi üst başlığıyla Türk’ün Dizi İle İmtihanı Ve Dizierkil Ailede Baba Rolü isimli iki kitabını aynı anda yayınladı.
Her iki kitap da geçmişten günümüze televizyon dünyasında zamanda yolculuk yaptırıyor okuyucuya. Kamuoyunun karşı çıktıkları, medyada gündem olanlar, hakkında fazlaca kalem oynatılanlar, tepki gösterilenler. Toplumsal algımızın tepkilerimizin nereden nereye geldiğini görmek açısından ufuk açıcı.
2006 yılında Pazar ekinde popüler kültür ağırlıklı yazılarla yazarlık macerası başlayan Sema Karabıyık; 2010 yılından itibaren TV sayfasında ağırlıklı olarak diziler hakkında yazmaya başladı. Dizileri daha ziyade hikaye ve senaryoyu merkeze alarak yazmayı tercih etmesiyle dikkatleri çekti.
Sema Karabıyık Türk’ün Dizi İle İmtihanı kitabının ilk yazısında kendi ekran macerasını gözler önüne seriyor. “Günde kaç saat TV seyrettiğim sorulduğunda verdiğim iki saat cevabı inandırıcı bulunmasa da bir dizi süresidir ekran karşısında geçirdiğim zaman. Uzadıkça uzayan dizi süreleri ekran başında geçirdiğim zamanı artırdığından özellikle ilgi alanımda. TV seyrederek değil, geniş anlamda sosyoloji ve antropoloji, dar anlamda ise popüler kültür ve medya üzerine yaptığım okumalar sonrası başladı yazı yolculuğum. Okuma sürecinde farkındalığım arttı; televizyona, popüler kültüre bakışım ve algılayışım değişti.
Popüler kültürün hem ürünü hem üreticisi konumundaki dizileri; senaryo, hikaye, karakterler ve geçmişten bugüne değişim üzerinden değerlendiriyor. Tema, önerme, dramatik yapı, karakter çözümlemeleri dizilerin ortak teması üzerinden yaptığı tahliller ağırlıklı yazılarında.
Televizyondaki bir hadiseye, bir dizide işlenen konuya verilen tepki, hakkında yazılanlar, yapılan yorumlar üzerinden nereden nereye geldiğimizi zihniyet yapımızdaki değişikliği tespit etmenin mümkün olduğunu iddia ediyor. Diziler, seyirlik eğlencelik olmanın yanında zihniyet tarihini okumak için çok zengin bir malzeme diyor.
Dizileri eleştirirken vazgeçilmez kriteri senaryo ve seyircinin bunu nasıl algıladığı. “Dizi sektörü o kadar kendi içine kapandı ki yeni yapımcılar sektöre girmekte zorlandığı gibi yeni senaristler de dahil olamıyor sektöre. Neden hep aynı konuları aynı temalar eşliğinde benzer ve ezber bir bakış açısıyla seyrettiğimiz de bu gerçekte gizli. Dizi sektörü daha fazla dibe gitmeden çıkış yolu arıyorsa bu çıkış yolu senaryo çeşitliliğinde gizli.”
Türk’ün Dizi İle İmtihanından bir bölüm
Bir ikna yöntemi olarak yerli diziler
1990’lı yıllarda yayınlanan dizilerde ‘bizden’ hikayeler ön plandaydı. Mahalle ortak mekanıydı yerli dizilerin. Fedakarlık, yardımlaşma, birlikte hareket etme, başkasının derdine çare olma vazgeçilmez temalardı. Platolara, plazalara taşınmamıştı dizi setleri henüz. Dizilere iyilerin hikayesi hakimdi, kötüler de iyinin kötüsüydü. Aldatma, ihanet, intikam, şiddet senaryolarda hikaye gerektirdiği kadar vardı. Dizi karakterleri apartman dairelerinde ya da mütevazı müstakil evlerinde otururlardı. Triplex havuzlu evlere taşınmamışlardı.
Polemik ve tartışmalar yoktu henüz dizilerde. Magazin programları ile diziler arasında polemikten köprü kurulmamıştı. Haber bültenlerinde uzun uzun falanca dizide şimdi ne olacak haberleri yapılmıyordu.
Aldatması gelenler ortalığa saçılmamıştı henüz. Utanma duygusunu kaybetmemişti izleyici. Ar damarı çatlamamıştı. Gördüğü hayatı yaşayıp, yaşadıklarını gösterme duygusu saplantı halini almamıştı. Ölerek ve öldürerek yıldız olma devri başlamamıştı.
Gazeteler sit-com, haber bültenleri senaryo tarzında hazırlanırken; bazı diziler gerçek gündemi takip etme misyonunu üstlendi.
Bunları hatırlıyor musunuz?
Asmalı Konak’ın final bölümünün izlenme oranının futbol maçlarını geride bıraktığını; 70 dakikalık dizi süresine karşılık 59 dakika reklam yayınlandığını; ertesi gün atv yönetiminin Sabah gazetesine verdiği ilanda reklam arası dizi izleme işkencesine katlandığı için seyircilere teşekkür ettiğini…
Yaralı Yürek dizisinin Urfalıların tepki göstermesi üzerine yayından kaldırıldığını… Urfalıların, Urfa’nın namusunu kirletiyor gerekçesiyle seti basıp yönetmen ve teknik ekibi tartakladığını, sonrasında setin Kapadokya’ya taşındığını…
1989 yılında başlayan ekran yolculuğunda 13 yıl ekranda kalarak en uzun soluklu dizi unvanını kazanan; TRT dışında Show, atv, Star’da yayınlanan dizinin Bizimkiler olduğunu. Bizimkiler dizisinin rekorunu kırmaya Kurtlar Vadisi’nin yaklaştığını…
1994 yılında 13 bölüm olarak çekilmesi planlanan Şehnaz Tango’nun gördüğü ilgi ile dört sezon devam ettiğini…
Ergenekon’un Orhan Pamuk’u öldürtmek için tuttuğu iki tetikçi ile cast ajansları vasıtasıyla bağlantı kurduğunu, bahsi geçen kişilerin dizilerde figüranlık yaptığını…
Kuzey Rüzgarı dizisinin 13. bölümünde Kadir İnanır vurularak ayrılacaktı diziden. Senaryoyu okuyan İnanır itiraz edince kayıplara karışarak son verildi Ekber karakterine. Ama 14. bölümde Kadir İnanır’ı bir sürpriz bekliyordu. Kayıplara karışan Ekber düşmanının elindeydi, ormanda elleri gözleri bağlı bir şekilde infaz edildi. Beni kimse sırtımdan vuramaz diyerek sahnede oynamayı reddeden İnanır’ın dublörü devreye girmişti.
Yazar hakkında: İşletme Fakültesi mezunu olan, 12 yıl borsada uzman olarak çalışan Sema Karabıyık; AK Parti’nin en genç kurucusu. Muamma, Üstü Kalsın İhanetimin ve Kayıp Umutlar Merkezi isimli romanların yazarı.
2006 yılında Pazar ekinde popüler kültür ağırlıklı yazılarla yazarlık macerası başlayan Sema Karabıyık; 2010 yılından itibaren TV sayfasında ağırlıklı olarak diziler hakkında yazmaya başladı. Dizileri daha ziyade hikaye ve senaryoyu merkeze alarak yazmayı tercih etmesiyle dikkatleri çekti.
Sema Karabıyık Türk’ün Dizi İle İmtihanı kitabının ilk yazısında kendi ekran macerasını gözler önüne seriyor. “Günde kaç saat TV seyrettiğim sorulduğunda verdiğim iki saat cevabı inandırıcı bulunmasa da bir dizi süresidir ekran karşısında geçirdiğim zaman. Uzadıkça uzayan dizi süreleri ekran başında geçirdiğim zamanı artırdığından özellikle ilgi alanımda. TV seyrederek değil, geniş anlamda sosyoloji ve antropoloji, dar anlamda ise popüler kültür ve medya üzerine yaptığım okumalar sonrası başladı yazı yolculuğum. Okuma sürecinde farkındalığım arttı; televizyona, popüler kültüre bakışım ve algılayışım değişti.
Televizyondaki bir hadiseye, bir dizide işlenen konuya verilen tepki, hakkında yazılanlar, yapılan yorumlar üzerinden nereden nereye geldiğimizi zihniyet yapımızdaki değişikliği tespit etmenin mümkün olduğunu iddia ediyor. Diziler, seyirlik eğlencelik olmanın yanında zihniyet tarihini okumak için çok zengin bir malzeme diyor.
Dizileri eleştirirken vazgeçilmez kriteri senaryo ve seyircinin bunu nasıl algıladığı. “Dizi sektörü o kadar kendi içine kapandı ki yeni yapımcılar sektöre girmekte zorlandığı gibi yeni senaristler de dahil olamıyor sektöre. Neden hep aynı konuları aynı temalar eşliğinde benzer ve ezber bir bakış açısıyla seyrettiğimiz de bu gerçekte gizli. Dizi sektörü daha fazla dibe gitmeden çıkış yolu arıyorsa bu çıkış yolu senaryo çeşitliliğinde gizli.”
Türk’ün Dizi İle İmtihanından bir bölüm
Bir ikna yöntemi olarak yerli diziler
1990’lı yıllarda yayınlanan dizilerde ‘bizden’ hikayeler ön plandaydı. Mahalle ortak mekanıydı yerli dizilerin. Fedakarlık, yardımlaşma, birlikte hareket etme, başkasının derdine çare olma vazgeçilmez temalardı. Platolara, plazalara taşınmamıştı dizi setleri henüz. Dizilere iyilerin hikayesi hakimdi, kötüler de iyinin kötüsüydü. Aldatma, ihanet, intikam, şiddet senaryolarda hikaye gerektirdiği kadar vardı. Dizi karakterleri apartman dairelerinde ya da mütevazı müstakil evlerinde otururlardı. Triplex havuzlu evlere taşınmamışlardı.
Polemik ve tartışmalar yoktu henüz dizilerde. Magazin programları ile diziler arasında polemikten köprü kurulmamıştı. Haber bültenlerinde uzun uzun falanca dizide şimdi ne olacak haberleri yapılmıyordu.
Aldatması gelenler ortalığa saçılmamıştı henüz. Utanma duygusunu kaybetmemişti izleyici. Ar damarı çatlamamıştı. Gördüğü hayatı yaşayıp, yaşadıklarını gösterme duygusu saplantı halini almamıştı. Ölerek ve öldürerek yıldız olma devri başlamamıştı.
Gazeteler sit-com, haber bültenleri senaryo tarzında hazırlanırken; bazı diziler gerçek gündemi takip etme misyonunu üstlendi.
Asmalı Konak’ın final bölümünün izlenme oranının futbol maçlarını geride bıraktığını; 70 dakikalık dizi süresine karşılık 59 dakika reklam yayınlandığını; ertesi gün atv yönetiminin Sabah gazetesine verdiği ilanda reklam arası dizi izleme işkencesine katlandığı için seyircilere teşekkür ettiğini…
Yaralı Yürek dizisinin Urfalıların tepki göstermesi üzerine yayından kaldırıldığını… Urfalıların, Urfa’nın namusunu kirletiyor gerekçesiyle seti basıp yönetmen ve teknik ekibi tartakladığını, sonrasında setin Kapadokya’ya taşındığını…
1989 yılında başlayan ekran yolculuğunda 13 yıl ekranda kalarak en uzun soluklu dizi unvanını kazanan; TRT dışında Show, atv, Star’da yayınlanan dizinin Bizimkiler olduğunu. Bizimkiler dizisinin rekorunu kırmaya Kurtlar Vadisi’nin yaklaştığını…
1994 yılında 13 bölüm olarak çekilmesi planlanan Şehnaz Tango’nun gördüğü ilgi ile dört sezon devam ettiğini…
Ergenekon’un Orhan Pamuk’u öldürtmek için tuttuğu iki tetikçi ile cast ajansları vasıtasıyla bağlantı kurduğunu, bahsi geçen kişilerin dizilerde figüranlık yaptığını…
Kuzey Rüzgarı dizisinin 13. bölümünde Kadir İnanır vurularak ayrılacaktı diziden. Senaryoyu okuyan İnanır itiraz edince kayıplara karışarak son verildi Ekber karakterine. Ama 14. bölümde Kadir İnanır’ı bir sürpriz bekliyordu. Kayıplara karışan Ekber düşmanının elindeydi, ormanda elleri gözleri bağlı bir şekilde infaz edildi. Beni kimse sırtımdan vuramaz diyerek sahnede oynamayı reddeden İnanır’ın dublörü devreye girmişti.
Yazar hakkında: İşletme Fakültesi mezunu olan, 12 yıl borsada uzman olarak çalışan Sema Karabıyık; AK Parti’nin en genç kurucusu. Muamma, Üstü Kalsın İhanetimin ve Kayıp Umutlar Merkezi isimli romanların yazarı.