"YENİ PKK İLE MEDYA SAVAŞLARI"

PKK'nın yeni stratejisi, devletin içinde özellikle medyaya yönelik yeni ‘yayın yasakları' ile savuşturulmaya çalışılacak.

Yeni PKK ile medya savaşları

Tanrılar Çıldırmış Olmalı’ diye bir film vardı, hatırlar mısınız? Son günlerde PKK’nın yeni girişimlerine bakınca aklıma ilk gelen, bu filmin ismini uyarlamak oldu: ‘PKK çıldırmış olmalı!’

Nasıl olmasın, en son Şemdinli baskın girişiminde 150 PKK’lı hayatını kaybetmişti. Daha bunun şoku geçmeden bu sefer örgüt ilk kez bir milletvekilini, üstelik CHP’li bir milletvekilini, üstelik Tuncelili Hüseyin Aygün’ü kaçırdı. Görebildiğimiz kadarıyla karşımızda bir ‘Yeni PKK’ var. Bugüne kadar görülmemiş yeni taktikler geliştiren, organize olan, eylem koyan, milletvekili kaçıran bir Yeni PKK bu.

Peki, bu Yeni PKK’nın bu yeni eylemlerdeki amacı ne?
Bunu söylemek için henüz erken ancak görebildiğim kadarıyla en büyük amacı medyada sesini duyurmak. Son zamanlarda giriştiği eylemlerin neredeyse tamamı medyaya yönelik planlanmış, kurgulanmış taktiklerden oluşuyordu. Şemdinli merkezinin ele geçirilmesi ile ortaya çıkacak fotoğraf, Şemdinli’yi ele geçirmekten çok daha önemliydi. Bu yüzden Yeni PKK Şemdinli’de gerilla savaşı yerine cephe savaşına dönüştürmeyi göze aldıkları çatışmaya girmekte tereddüt etmedi.

‘Yeni PKK’ Aygün’ü nasıl bir pazarlıkta kullanacak?
CHP’li milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılması da yeni PKK’nın ‘propagandist’ eylem koyma şeklinin son ürünü. Bugüne kadar PKK’nın kaçırdığı insanların başına gelenleri göz önüne alırsak Hüseyin Aygün muhtemelen dağlarda uzun bir yürüyüş sonrasında ilk olarak sınır dışına çıkarılacak. PKK’nın kaçırılma sonrası yaptığı ilk açıklamada askeri operasyonların durdurulmasını istemelerinin nedeni bu. Bundan yıllar önce PKK’nın kaçırdığı gazeteci Kadri Gürsel’in anlattığı kaçırılma hikâyesine baktığımızda askeri operasyonların kaçırılan insanların hayatını tehlikeye attığı da yalan değil. Eğer Hüseyin Aygün bu operasyonlara rağmen sağ salim sınır dışına kaçırılabilirse Meclis’ten giden başta BDP’li milletvekillerinden oluşan heyetle yapılacak bir pazarlığın parçası olacak.

Benim asıl merak ettiğim, Yeni PKK’nın CHP’li Hüseyin Aygün karşılığında devletten ne isteyeceği. Bugüne kadar kaçırılan askerler, kaymakamlar, öğretmenler her seferinde PKK’nın ‘iyi niyet’ göstergesi olarak koşulsuz serbest bırakılmışlardı. Bu sefer durum farklı olabilir.

Örgüt muhtemelen Hüseyin Aygün’ün medyadaki yer alma şeklini gördükçe bu kozu sonuna kadar kullanacak. Pazarlığı sıkı tutacak ve karşılığında bir şey isteyecek.
PKK’nın isteyeceği o şey bir ‘koster’ çıkarsa inanın şaşırmayacağım.
Şöyle, çalışan, arıza yapmayan, bozulmayan bir koster.
Umarım, “PKK dağın başında kosteri ne yapacak?” diye sormuyorsunuzdur!

Birkaç Mehmet öldü diye...
AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’in ağzından kaçırdığı bu cümle kuşkusuz başını çok ağrıtacak. Siyasi tarihe geçecek büyüklükte önemli bir gaf olmasına gaf ama bu cümlenin tamamına baktığımızda aslında Hüseyin Çelik’in bambaşka bir şey söylemeye çalıştığını görüyorsunuz. Hüseyin Çelik’in söylemeye çalıştığı şeyin tamamına baktığımızda devletin Yeni PKK’nın yeni taktiğine karşı bir pozisyon savaşına girdiğini anlıyorsunuz. Hükümet gündemi PKK’nın belirlemesine izin vermek istemediği için Meclis’in toplanmasını istemiyor. Hüseyin Çelik haklı olarak TBMM toplansa bile ne yapılacağını soruyor. Terörle mücadele ile ilgili yeni bir tasarı yok. Terörle mücadelede değişiklik yok. TBMM’nin alacağı yeni bir karar yok. Yani batı cephesinde yeni bir şey yok. Geriye kala kala ‘birkaç Mehmet’in ölmesi kalıyor’ ki e, ona da çoktan alıştık artık.

Yeni PKK ile gerçek savaşları
PKK’nın bu yeni stratejisi muhtemelen devletin içinde özellikle medyaya yönelik yeni ‘yayın yasakları’ ile savuşturulmaya çalışılacak. En azından Şemdinli örneğinde gördük ki bu tür durumlarda devlet medyaya büyük bir ‘karartma’ uyguluyor. Eskiden yani 90’lı yıllarda bu karartma bizzat askerler tarafından uygulanırdı.

PKK ile ilgili bir haber yapılmasını engellemek için generaller Ankara temsilcilerine hatta genel yayın yönetmenlerine telefon açar ve ‘ricalarda’ bulunurlardı. Ancak devir değişti malum... Şimdi telefonun ucundaki ‘ricacı’ ses sivil ama yasak aynı ‘yasak’.

Gelin görün ki 2012’yi 90’lı yıllardan ayıran sosyal medya adında bir gerçek var. Yollar, kanallar, gazeteler sussa bile sosyal medyada doğru yanlış bilgiler bir virüs hızıyla yayılıyor. PKK’nın arayıp da bulamayacağı bir fırsat. Olay birken bin oluyor. Şüyuu vukuundan beter bir karmaşaya dönüşüyor. Gelmek istediğim yer de tam olarak burası. Böylesine bir ortamda siz eğer hâlâ PKK’nın bu yeni taktiğine 90 model yasakçı bir zihniyet ile cevap verirseniz baştan kaybetmeye mahkûmsunuz demektir. Zira fısıltı gazetesinin yerini sosyal medyanın aldığı yetmezmiş gibi bir de işin içine ANF gibi bölgeden haber geçen pek çok ‘Kürt kaynak’ eklendi.

Velhasıl Yeni PKK’nın propagandist eylemleri karşısında verilecek tek cevap yasak değil şeffaflık olmalı. Bilgiye karşı gerçek bilgiyle mücadele edilmeli. Bu savaşta ne kadar doğru ve zamanında gerçek bilgi, o kadar başarı demektir. Dezenformasyon yapan kaybeder.

Cüneyt ÖZDEMİR / RADİKAL