YENİ DEMOKRASİ: İLERİ'DE DAYAK VAR!
Barbaros Şansal'ın uğradığı saldırı, ülke olarak ne kadar hazımsız olduğumuzun bir işareti mi? Murat Tolga Şen yazıyor.
Biliyorum benim işim bu değil, benim işim; sinemada, TV’de gösterilen şeylerin iyisini, kötüsünü yazarak sizi eğlemek ama bazen “sinema yazarı” çizgisinden çıkmam, kendi duyarlılıklarımı ortaya koymam gerekir. Bu yazı için beni hadsizlikle suçlayabilirsiniz ancak yazmasam olmaz!
Annem küçükken hep uyarırdı, “Aman kapının önünde oynayın, ilerilere gitmeyin sakın!” diye… O yaşta söz dinlememek olmaz, akşama baba gelir, ifademizi alırdı. Ben hep “ileride” ne olduğunu merak ederek büyüdüm ama artık anneme hak veriyorum; Bu ülkede fazla ileri gitmemek lazım!
Malum son 4-5 yılımızı oldukça ileri bir demokrasiyi tutkuyla ve mutlulukla yaşayarak geçiriyoruz. Rekor sayıda gazeteci ve öğrenci hapiste, hatta bir üniversitenin öğreten, öğrenen ne kadar insanı varsa topluca terörist ilan edildi, sendikal haklar sanayi devriminin başındaki İngiltere’den bile kötü ama olur o kadar!
Henüz ulaşamadığımız kadar ileride olan demokrasinin sınırlarına değenler ise Amazon’da elektrikli yılan balığına çarpılmış gibi oluyorlar. Tıpkı Hollywood filmlerindeki gibi uzakta şimşekler çakan, iyice kararmış bir gökyüzüne bakıyoruz ve bulutlar bize doğru yaklaşıyor.
Söylemlerini oldukça cesur bulduğum ve çoğuna katıldığım kıymetli terzi yamağı Barbaros Şansal’la Medyaradar için Temmuz ayında bir röportaj yaptım. Şu son “dövülme” hadisesi meydana geldikten sonra oturup yaptığım röportajı yeniden okudum. Sürekli tedirgin sorular soran ben, korkusuzca cevap veren o…
"Hiç mi korkmuyorsunuz, bu kadar endişesiz olmak nasıl mümkün, ya sizi de içeri alırlarsa?" gibi arka arkaya sorduğum soruların hepsine ona yakıştığı gibi güçlü yanıtlar vermiş ancak boşuna bir evham değildi benimkisi, bu ülkenin düşünen ve düşüncelerini dile getiren insanları için korkmayanımız var mı? Çocukluğumdan bu yana çaresizce izliyorum; kimlerin başına ne işler geldi!
En sonunda korktuğum başıma geldi ve bu sivri, cesur adamı sabahın köründe, evinin önünde pusuya yatarak beklediler ve dövdüler. Yine de sevgili Şansal, Barbaros’luğunu gösterdi ve kanlar içindeki yüzünün fotoğrafını kendisi paylaştı, söylemlerinde de en ufak bir cılızlık yok. Yine nalına, mıhına çakmaya devam ediyor!
Demek böyle olacak, konuşanlar ya içeri tıkılacak, ya da ağızları, burunları kırılarak dövülecek. Aynı şey hepimizin başına gelebilir, korkanlar çoğunlukta… Baksanıza, Başbakan belgesel sandığı diziye iki laf edince “Muhteşem Korkaklık” adında bir şey seyreder olduk. Son birkaç bölümdür Fatma Girik’in oynadığı Hz. Rabia’yı aratmayan bir temsil var karşımızda… Bu diziyi yapan, oynayan birileriyle karşılaşırsam da bana cesaretten falan dem vururlarsa gözünün yaşına bakmam! "Bu şartlar altında diziyi çekemeyiz" deseydiniz de seti paydos etseydiniz, hepimiz arkanızda dursaydık!
Barbaros’la başladılar, duracak gibi de değiller. Hepimizi tek ya da topluca ilerilere bir yere götürüp falakadan geçirecekler, çünkü çok haklı hissediyorlar kendilerini, birileri onlara bu gücü, cesareti veriyor. Bir yandan da medyada özgürlük satmaya devam!
Öte tarafta, milletin egemenliğine aykırı bir şekilde sınırımıza dizilen füzeler, Coniler... Eski Tarzan filmlerindeki gibi “beyaz adam”ın kendi tehlikeli macerasını yaşamak istediği çok belli, sonu da kötü bir yere çıkıyor ama üzgünüm; “yerliler daha fazla ilerlemek istemiyor!”
Twitter.com/murattolga
Annem küçükken hep uyarırdı, “Aman kapının önünde oynayın, ilerilere gitmeyin sakın!” diye… O yaşta söz dinlememek olmaz, akşama baba gelir, ifademizi alırdı. Ben hep “ileride” ne olduğunu merak ederek büyüdüm ama artık anneme hak veriyorum; Bu ülkede fazla ileri gitmemek lazım!
Malum son 4-5 yılımızı oldukça ileri bir demokrasiyi tutkuyla ve mutlulukla yaşayarak geçiriyoruz. Rekor sayıda gazeteci ve öğrenci hapiste, hatta bir üniversitenin öğreten, öğrenen ne kadar insanı varsa topluca terörist ilan edildi, sendikal haklar sanayi devriminin başındaki İngiltere’den bile kötü ama olur o kadar!
Henüz ulaşamadığımız kadar ileride olan demokrasinin sınırlarına değenler ise Amazon’da elektrikli yılan balığına çarpılmış gibi oluyorlar. Tıpkı Hollywood filmlerindeki gibi uzakta şimşekler çakan, iyice kararmış bir gökyüzüne bakıyoruz ve bulutlar bize doğru yaklaşıyor.
Söylemlerini oldukça cesur bulduğum ve çoğuna katıldığım kıymetli terzi yamağı Barbaros Şansal’la Medyaradar için Temmuz ayında bir röportaj yaptım. Şu son “dövülme” hadisesi meydana geldikten sonra oturup yaptığım röportajı yeniden okudum. Sürekli tedirgin sorular soran ben, korkusuzca cevap veren o…
"Hiç mi korkmuyorsunuz, bu kadar endişesiz olmak nasıl mümkün, ya sizi de içeri alırlarsa?" gibi arka arkaya sorduğum soruların hepsine ona yakıştığı gibi güçlü yanıtlar vermiş ancak boşuna bir evham değildi benimkisi, bu ülkenin düşünen ve düşüncelerini dile getiren insanları için korkmayanımız var mı? Çocukluğumdan bu yana çaresizce izliyorum; kimlerin başına ne işler geldi!
En sonunda korktuğum başıma geldi ve bu sivri, cesur adamı sabahın köründe, evinin önünde pusuya yatarak beklediler ve dövdüler. Yine de sevgili Şansal, Barbaros’luğunu gösterdi ve kanlar içindeki yüzünün fotoğrafını kendisi paylaştı, söylemlerinde de en ufak bir cılızlık yok. Yine nalına, mıhına çakmaya devam ediyor!
Demek böyle olacak, konuşanlar ya içeri tıkılacak, ya da ağızları, burunları kırılarak dövülecek. Aynı şey hepimizin başına gelebilir, korkanlar çoğunlukta… Baksanıza, Başbakan belgesel sandığı diziye iki laf edince “Muhteşem Korkaklık” adında bir şey seyreder olduk. Son birkaç bölümdür Fatma Girik’in oynadığı Hz. Rabia’yı aratmayan bir temsil var karşımızda… Bu diziyi yapan, oynayan birileriyle karşılaşırsam da bana cesaretten falan dem vururlarsa gözünün yaşına bakmam! "Bu şartlar altında diziyi çekemeyiz" deseydiniz de seti paydos etseydiniz, hepimiz arkanızda dursaydık!
Barbaros’la başladılar, duracak gibi de değiller. Hepimizi tek ya da topluca ilerilere bir yere götürüp falakadan geçirecekler, çünkü çok haklı hissediyorlar kendilerini, birileri onlara bu gücü, cesareti veriyor. Bir yandan da medyada özgürlük satmaya devam!
Öte tarafta, milletin egemenliğine aykırı bir şekilde sınırımıza dizilen füzeler, Coniler... Eski Tarzan filmlerindeki gibi “beyaz adam”ın kendi tehlikeli macerasını yaşamak istediği çok belli, sonu da kötü bir yere çıkıyor ama üzgünüm; “yerliler daha fazla ilerlemek istemiyor!”
Twitter.com/murattolga