YENİ BİR HÜRREM YENİ BİR CAROLİNE OLMAYA GELDİ

Ünlü dizilerde rol alan Kanadalı oyuncu Lucia Özer, aşkın peşine düşüp Türkiye'ye geldi...

Smallville, Battlestar Galactica, The Guard gibi ünlü dizilerde rol alan Kanadalı oyuncu Lucia Özer, aşkın peşine düşüp Türkiye’ye geldi...

Bu hafta Nihat Odabaşı’nın fotoğraf çekimine misafir olduk. Fotoğrafladığı kişi tanıdık gelmeyebilir, zira her gün ekranda gördüğümüz biri değil. Tabii şimdilik! Lucia Özer, Kanadalı. Bir Türk’le evlenmiş ve Amerika’daki şöhreti bırakıp İstanbul’a gelmiş. Hürremya da Carolin gibi bir rol için Türkçe dersleri bile almaya başlamış.

Biraz kendinizden bahseder misiniz?
15’imde okul yolunda bir ajans ajanı tarafından keşfedildim. Hem yaşımküçüktü hemde ailemeğitim konusunda çok hassastı. Model ajanı, okul hayatımı etkilemeden modellik yapacağım konusunda söz vererek ailemden izin aldı. 16 yaşında, bağlı bulunduğum ajans beni tam zamanlı çalışmam için Paris’e göndermek istediğinde annemin cevabı yine aynı oldu: “Önce okul!” Paris’e manken olarak gidemedim.

Manken mi olmak istiyordunuz?
Mankenlik ya da modellik hiç aklımda olmayan şeylerdi. Uzun boyluydum, bacaklarımkollarım uzundu, nereye koyacağımı bilemezdim. Sınıfta herkesten uzun olduğum için kendimi hantal hissederdim. Modelliğe başladıktan sonra hem boyumu hem de bacaklarımı çok sevdim.

Sonra?
Bir reklam çekimi için gittiğim cast seçmeleri sayesinde televizyon ve sinemayla tanıştım. Seçmelerdeki direktör aynı zamanda bir TV şovunda çalışıyordu. Aynı gün gerçek bir yaşamhikâyesinde rol alıp alamayacağımı sordu. Dünya tarafından ilgiyle izlenen “Very Bad Men” dizisinde rol alarak oyunculuğa “Merhaba” dedim. Art arda gelen tekliflerle Türkiye’de de takip edilen dizilerde rol almaya başladım. Smalville, Battlestar Galactica, The Guard bunlardan birkaçı.

Bu sırada Kanada’dasınız değil mi?
Amerikan dizi endüstrisi maliyetleri daha uygun olduğu için çoğu diziyi Kanada’da çeker. Bu hem şans hemde şanssızlık demekti, çünkü başrol ve büyük cast’ların neredeyse tamamı Los Angeles’ta (L.A.) hazırlanıyor, küçük roller Kanada’daki ajanslara bırakılıyordu. Okulu bitirmek için Vancover’da yaşadım. Bu arada içmimarlık bölümümezunuyum.

JEFF BRIDGES İLE AYNI FİLMDE

Büyük hayaliniz Los Angeles’taki oyuncu seçmelerine katılmaktı yani?
Aynen. Yine de bu roller sayesinde ilk filmteklifi geldi. Stevan Segal’in başrolünü oynadığı Driven to Kill filminde bir mafya babasının kız arkadaşı rolüyle sinemaya geçtim. Film çekimi devam ederken bu kez başrolünü Jeff Bridges’in oynadığı Tron Legacy filmine daha büyük bir rol için seçildiğim haberi geldi.

Peki Türk eşinizle hikâye nerede başlıyor?
Tam buralarda! İnanılmaz güzel ve hızlı gelişiyordu her şey benimiçin. Kıyafetler için ölçüler alındı, filmde kullanacağım saç modelleri için peruklar hazırlanmaya başladı. Çok keyifliydim, hatta ne zamandır ortak arkadaşlarımın ısrarla tanıştırmak istediği bir Türk işadamıyla tanışmayı kabul edecek kadar keyifliydim. Daha önce hiç Türk arkadaşım olmamıştı ve çevremde onu tanıyan herkes, ne kadar iyi anlaşacağımızdan söz ediyordu. Sonunda dostların organize ettiği bir yemekte biraraya gelmek için sözleştik. O yemek gerçekleşti ama o Türk yemeğe gelmedi.

Nasıl yani?
Evet! Çok bozuldum açıkçası. Çok sinir bozucuydu. Aynı şekilde intikam alma planları kurmadım değil. Ertesi gün aradı. Karşımdaki ses, son derece kibar ama aksanlı bir şekilde adını söyledi ve özür diledi. İşi nedeniyle acilen Almanya’ya gitmek zorunda kalan ve arkadaşlarımıza da haber vermeyi unutan eşim Aslan Özer’le tanışma hikâyemiz böyle başladı.

Çok komikmiş!
“Merhaba, nasılsın”la başlayan telefon konuşmaları giderek uzamaya hatta neredeyse sabaha kadar süren sohbetlere döndü. Çok keyifliydi ama Almanya’daki işleri bitmek bilmiyordu ve görüşemiyorduk. Sonra bir gün bir telefon konuşmamızda “Gel” dedi. Kendimi ilk uçakla yanına giderken buldum. Sadece o da değil, kıyafet provaları için durmadan aranan Tron Legacy filminden de ayrılmış buldum kendimi.

‘KENDİ HAYATIMIN BAŞROLÜYDÜ’

Âşıkmı oldunuz görmediğiniz adama?
Âşıktım ve kendi hayatımın başrolünü oynuyordum, bu kadar basit. Farklı ama bir o kadar da yoğun bir başka dünyaya girdim; Aslan’ın bitmek bilmeyen enerjisiyle işlerinin peşinden koştuğumuz bir dünyaya. Durmadan seyahat ediyorduk. Dubai, İspanya, İtalya, aklınıza neresi geliyorsa. O sırada benimbir kariyerim yoktu ama yerim eşimin yanıydı. İki sene sonra da Aslan işlerinin merkezini L.A.’e taşıdı; kariyerime devametmemiçin bana güzel bir fırsat sundu. Bu kez oyunculuk için eğitimhayatım başladı.

Sevdiğiniz adamla başlangıç noktasına döndünüz...
Aynen. L.A.’in en büyük oyuncu okullarından “The Acting Corps’ta aksan, oyunculuk teknikleri, yüz ve beden dili eğitimleri aldım. Son derece disiplinli ve katı kuralları olan derslerdi. The Acting Corps’ta “boot camp” denen sistemle çalıştırılıyorduk. Bir nevi oyuncuların askeri kampı. Birçok ünlü filmyıldızı ve oyuncu yeni rollerine hazırlanmak ve oyunculuk kondüsyonlarını belirlemek için sürekli kampa girerlerdi. Brad Pitt, Cameron Diaz orada tekrar tekrar eğitime gelenlerden sadece ikisi diyebilirim.

‘Cemile Caroline’in hakkından gelecek’

Türk dizilerini izliyor musunuz?
Henüz her şeyi anlamıyorum ama Türk dizilerinde oynamak istediğim için çoğunu seyrediyorum. Aslan, benden simultane tercüme ücreti isteyeceğini söylemeye başladığından beri Türkçe derslerim daha da hızlandı. Meryem Uzerli’yi çok şirin ve sempatik buluyorum. Tam bir sultan edasında. Gerçek Hürrem onu görse çok kıskanırdı. Carolin’den çok korkuyorum ne olur onu sorma şimdi bir yorum yaparım, intikam almaya kalkar, uğraşamam ben. İnanıyorum ki Cemile onun hakkından gelecek. Caroline sayesinde bizim kültürümüzden çok farklı Türk kadın kültürünü daha net anlıyorum. Evin temel direği olmak deyimini biliyorum artık.

‘TÜRKİYE REKLAMI YAPACAĞIM’

Türkiye’de nereleri sevdin, gelmeden önce ne kadar tanıyordun?
Türkiye’ye gelene kadar Türkleri kimse anlayamaz. Yurtdışında sizi iyi anlatan hiçbir şey yok ama ben artık sizdenim ve bu ülkeyi herkese anlatacağım. Bu arada en sevdiğim yer Kapadokya. Bence buranın dünyada eşi benzeri yok.

‘Yerim eşimin yanı’

Türkiye hikâyesi nasıl başladı, neticede L.A. istediğiniz yerdi.
Bir gün Aslan’ın ülkesine gideceğimizi biliyordum ama biraz daha vaktim var sanıyordum. Kısa süreli Türkiye tatillerimiz olmuştu, hiç bilmiyor değildim ama yine de daha çok bir turist gibiydim; Kapadokya’ya âşık olmuş bir turist. Ama eşim işlerini artık ülkesinden takip etmek ve kalmak istiyordu. Yanım her zaman olduğu gibi eşimin yanı. O her zamanki gibi işleriyle meşgul, ben de oyuncu koçu arayışındayım. Çok keyifli bir ekiple çalışıyorum. Menajerliğimle Neslihan Çınar marka danışmanlığımla Vedat Delek ilgileniyor.

Bocaladınız mı Türkiye’de?
En başından beri Türk örf ve âdetlerine uygun bir evliliğim oldu. Eşime çok saygı duyarım. Aklına ve enerjisine hayranım. Ailesiyle tanıştığımda beni öyle sevgiyle kucakladılar ki, sevgiden boğulmak ne demek anladım. Güler yüzleri, ilgileri hiç eksik olmadı ve en çok bana “Yenge” denmesi hoşuma gitti.

Smallville
2001 yılında çekimine başlanan, Superman'in gençliğini konu alan Amerikan dizisi. Dizinin çekimlerinin Kanada'da yapılması kuşkusuz Lucia için dönüm noktası oldu. Superman'ın gençliğini ve güçlerini keşfetmesini konu alan Amerika-Kanada ortak yapımı dizide Lucia üniversitenin güzel ponpon kızı rolündeydi. Yapım, zengin oyuncu kadrosuyla çok beğenildi. Ne var ki Lucia dizide Clark Kent’i yani iyi adamı canlandıran Tom Welling’i değil, kötü Lionel Luthor’u canlandıran John Glover’ı seviyor.

NAZENİN TOKUŞOĞLU / GAZETE HABERTURK