YENİ AKİT YAZARI MUSTAFA MUTLU'YU HEDEF SEÇTİ!
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Mustafa Mutlu'yu Cem Uzan döneminin hesabını vermeye davet etti..
Uzan’ın Mutlu’su, önce hortumun hesabını versin!
Bayram günü, kimse ile laf yarışına girmeye niyetim yok.
Samimi eleştirilerimi yaparım.
Herkes kendi nasibine alacağı bir şey varsa, alır.
Bir kanaatimi, peşinen de açıklayayım.
Bu ülkenin 20 katrilyonuna el koymuş olan Cem Uzan’a hizmet edenler..
“Yanlış yaptık. Şu şu hataları yapmamamız lazımdı” özeleştirisinde bulunmadıkça..
Yeni nesillere, aynı hataları tekrarlamamaları için ibretlik mesajlar vermedikçe..
Her birinin benim nazarımda yeri, “Hortumcunun gönüllü destekçisi” konumudur.
Onlar, fakir-fukaranın boğazından geçecek lokmanın “gasıplarının işbirlikçileri”dirler..
Uzan hortumu, sıradan bir yolsuzluk değildir.
Banka hesaplarındaki “çifte kayıt”.. “Sahte hazine bonosu” satışı.. Hortumlanan paraların bir kısmının halka döner-ekmek ve bedava konser şeklinde dağıtılarak oy toplanması operasyonu..
Bunların hepsi, profesyonel bir çetenin varlığının delilleridir.
Bu çetenin yanında gazeteci olarak çalışanlar için de iki ihtimal vardır..
Ya bu hortumların hiçbirisinden haberi yoktur. Böyle ise, ona düşen, “Ben ne kadar aptalmışım.. Benden gazeteci olmaz.. Burnunun dibindeki hortumdan habersiz bir adam, hangi hakla başka yerlerdeki olumsuzluklar hakkında doğru yorum yapabilir ki?” diyerek kalemini kırmaktır..
Uzan çetesinin yanında çalışan gazeteciler için ikinci ihtimal de.. “Hortumu bildiği halde, yazmıyor, görmezden geliyor” olmaktır.. O da zaten, hortumcunun birebir ortağıdır.. Hortumcunun ortağı olduğu için, yine kalemini kırmalıdır.
Bu benim kanaatim.
Yanılıyorsam, muhatapları cevabını versin.
Mustafa Mutlu’dan tutun, Can Ataklı’ya.. Fatih Çekirge’ye.. Saygı Öztürk’e.. Yılmaz Özdil’e.. Mehmet Tezkan’a.. Yaşar Nuri Öztürk’e kadar.. Hepsi bu eleştirimin muhataplarıdır.
Gelelim bu tesbiti yapmama sebeb olan Mustafa Mutlu’nun sorularına..
Birinci soru şu: “Neden o polisin direnişçiler tarafından öldürüldüğüne dair tek bir MOBESE görüntüsü ya da ‘görgü tanığı’ yok?”
Hortumcunun ortağının (ya da hortum seyircisinin) kanaati ise, eylemciler suçsuz.. Komiser; “Düşerek öldü”..
Benim iddiam için “MOBESE kaydı ve tanık” istiyor Mutlu efendi…
Kendisinin iddiasına ise, “MOBESE kaydı ve tanık ifadesi” gösteremiyor..
Yani; “Komiser düşerek öldü ise, MOBESE kayıtlarına gerek yok. Ama göstericilerin etkisi ile düştü ise, o zaman mutlaka MOBESE kaydı çıkarılmalı.”
Kafa bu kafa işte!
(Tabii ki biz de onun yaptığının tersini yapacak değiliz. ‘Görüntü de yok, tanık da yok.. Biz ne dediysek o!’ diyecek değiliz. Olaylar yatışsın, kamera kaydı da çıkar, şahitler de.. Hatırlayın, aynı kafa, ‘Dolmabahçe Camii’nde içki içilmedi’ demişti. Üç ayrı bira görüntüsü ortaya çıktığında, o mevzuya bir daha giremedi..)
Bana soruyor, Cem Uzan’ın Mutlu adamı: “Benim işimin derdi, seni neden bu kadar gerdi?”
Sanıyor ki, “M. Mutlu Vatan’dan ayrılsın. Ben gidip, orada yazayım!” derdindeyim..
Hemen söyleyeyim: Böyle bir ihtimal sıfır, Uzan’ın Mutlu’su..
Hani sen diyorsun ya: “Gazeteci her türlü ‘iktidara’ muhalefet eder… Asla yandaş olmaz!” diye..
İşte benim derdim, “iktidara muhalif olmanın hakkını vermek!”
Senin, Cem Uzan iktidarına karşı çıkmayıp.. Hatta ona yandaş olup.. “Cem Uzan ayaklı bir volkan olmuş, gittiği her köyde-kasabada-şehirde patlıyor. (…) analar kendi oğullarına sarılır gibi sarılıyor ona. Çocuklar heyecandan hüngür hüngür ağlıyor. Genç kızların yanakları daha bir pembeleşiyor, delikanlılar gıptayla bakıyor ona…” satırlarındaki ahlaksızlığını deşifre etmek..
Benim derdim, “Halkın aldatılmasına engel olmak..”
Benim derdim, “Parası olanın, bu ülkede borusunu öttürmesine, gazetecilerin de onlara boyun eğmesine eyvallah etmemek..”
Parası olana da.. Siyasi gücü olana da.. Silahı olana da.. Her türlü güç sahibine, haksız olduğunda itiraz etmek..
Edebilmek..
Benim derdim bu..
Katrilyonlar patronu tarafından hortumlanırken, “delikanlılar gıpta ile bakıyor ona” diye yazı yazanları deşifre etmek…
Bir diğer patronunun;
Taksim’deki AVM’den kazandığı para ile sübvanse ettiği gazetede köşe yazıp, o parayı cebine atan.. Sonra da “Taksim’e yeni AVM yapılmasına karşıyız” gerekçesi ile 5 kişinin ölümüne sebeb olan gösterilere destek verenlerin çelişkisini ortaya koymak..
Bizim derdimiz, işte bu..
Yalan yazmadıktan sonra..
Patronunun sübvanse ettiği gazetenin sırtından halk aldatmadıktan sonra..
Bize ne, Mutlu’nun yazdıklarından!..
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
Bayram günü, kimse ile laf yarışına girmeye niyetim yok.
Samimi eleştirilerimi yaparım.
Herkes kendi nasibine alacağı bir şey varsa, alır.
Bir kanaatimi, peşinen de açıklayayım.
Bu ülkenin 20 katrilyonuna el koymuş olan Cem Uzan’a hizmet edenler..
“Yanlış yaptık. Şu şu hataları yapmamamız lazımdı” özeleştirisinde bulunmadıkça..
Yeni nesillere, aynı hataları tekrarlamamaları için ibretlik mesajlar vermedikçe..
Her birinin benim nazarımda yeri, “Hortumcunun gönüllü destekçisi” konumudur.
Onlar, fakir-fukaranın boğazından geçecek lokmanın “gasıplarının işbirlikçileri”dirler..
Uzan hortumu, sıradan bir yolsuzluk değildir.
Banka hesaplarındaki “çifte kayıt”.. “Sahte hazine bonosu” satışı.. Hortumlanan paraların bir kısmının halka döner-ekmek ve bedava konser şeklinde dağıtılarak oy toplanması operasyonu..
Bunların hepsi, profesyonel bir çetenin varlığının delilleridir.
Bu çetenin yanında gazeteci olarak çalışanlar için de iki ihtimal vardır..
Ya bu hortumların hiçbirisinden haberi yoktur. Böyle ise, ona düşen, “Ben ne kadar aptalmışım.. Benden gazeteci olmaz.. Burnunun dibindeki hortumdan habersiz bir adam, hangi hakla başka yerlerdeki olumsuzluklar hakkında doğru yorum yapabilir ki?” diyerek kalemini kırmaktır..
Uzan çetesinin yanında çalışan gazeteciler için ikinci ihtimal de.. “Hortumu bildiği halde, yazmıyor, görmezden geliyor” olmaktır.. O da zaten, hortumcunun birebir ortağıdır.. Hortumcunun ortağı olduğu için, yine kalemini kırmalıdır.
Bu benim kanaatim.
Yanılıyorsam, muhatapları cevabını versin.
Mustafa Mutlu’dan tutun, Can Ataklı’ya.. Fatih Çekirge’ye.. Saygı Öztürk’e.. Yılmaz Özdil’e.. Mehmet Tezkan’a.. Yaşar Nuri Öztürk’e kadar.. Hepsi bu eleştirimin muhataplarıdır.
Gelelim bu tesbiti yapmama sebeb olan Mustafa Mutlu’nun sorularına..
Birinci soru şu: “Neden o polisin direnişçiler tarafından öldürüldüğüne dair tek bir MOBESE görüntüsü ya da ‘görgü tanığı’ yok?”
Hortumcunun ortağının (ya da hortum seyircisinin) kanaati ise, eylemciler suçsuz.. Komiser; “Düşerek öldü”..
Benim iddiam için “MOBESE kaydı ve tanık” istiyor Mutlu efendi…
Kendisinin iddiasına ise, “MOBESE kaydı ve tanık ifadesi” gösteremiyor..
Yani; “Komiser düşerek öldü ise, MOBESE kayıtlarına gerek yok. Ama göstericilerin etkisi ile düştü ise, o zaman mutlaka MOBESE kaydı çıkarılmalı.”
Kafa bu kafa işte!
(Tabii ki biz de onun yaptığının tersini yapacak değiliz. ‘Görüntü de yok, tanık da yok.. Biz ne dediysek o!’ diyecek değiliz. Olaylar yatışsın, kamera kaydı da çıkar, şahitler de.. Hatırlayın, aynı kafa, ‘Dolmabahçe Camii’nde içki içilmedi’ demişti. Üç ayrı bira görüntüsü ortaya çıktığında, o mevzuya bir daha giremedi..)
Bana soruyor, Cem Uzan’ın Mutlu adamı: “Benim işimin derdi, seni neden bu kadar gerdi?”
Sanıyor ki, “M. Mutlu Vatan’dan ayrılsın. Ben gidip, orada yazayım!” derdindeyim..
Hemen söyleyeyim: Böyle bir ihtimal sıfır, Uzan’ın Mutlu’su..
Hani sen diyorsun ya: “Gazeteci her türlü ‘iktidara’ muhalefet eder… Asla yandaş olmaz!” diye..
İşte benim derdim, “iktidara muhalif olmanın hakkını vermek!”
Senin, Cem Uzan iktidarına karşı çıkmayıp.. Hatta ona yandaş olup.. “Cem Uzan ayaklı bir volkan olmuş, gittiği her köyde-kasabada-şehirde patlıyor. (…) analar kendi oğullarına sarılır gibi sarılıyor ona. Çocuklar heyecandan hüngür hüngür ağlıyor. Genç kızların yanakları daha bir pembeleşiyor, delikanlılar gıptayla bakıyor ona…” satırlarındaki ahlaksızlığını deşifre etmek..
Benim derdim, “Halkın aldatılmasına engel olmak..”
Benim derdim, “Parası olanın, bu ülkede borusunu öttürmesine, gazetecilerin de onlara boyun eğmesine eyvallah etmemek..”
Parası olana da.. Siyasi gücü olana da.. Silahı olana da.. Her türlü güç sahibine, haksız olduğunda itiraz etmek..
Edebilmek..
Benim derdim bu..
Katrilyonlar patronu tarafından hortumlanırken, “delikanlılar gıpta ile bakıyor ona” diye yazı yazanları deşifre etmek…
Bir diğer patronunun;
Taksim’deki AVM’den kazandığı para ile sübvanse ettiği gazetede köşe yazıp, o parayı cebine atan.. Sonra da “Taksim’e yeni AVM yapılmasına karşıyız” gerekçesi ile 5 kişinin ölümüne sebeb olan gösterilere destek verenlerin çelişkisini ortaya koymak..
Bizim derdimiz, işte bu..
Yalan yazmadıktan sonra..
Patronunun sübvanse ettiği gazetenin sırtından halk aldatmadıktan sonra..
Bize ne, Mutlu’nun yazdıklarından!..
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit