YAZISI SANSÜRLENEN YALÇIN DOĞAN'DAN HÜRRİYET YÖNETİMİNE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DERSİ!
Hürriyet'e otosansüre uğrayan Yalçın Doğan, bugün köşesinde basın özgürlüğünü konu alan bir yazı yazdı..
Ben AB’nin yalancısıyım
AMERİKA’nın önde gelen gazeteleri, Avrupa’nın önde gelen gazete ve dergileri çok farklı bir çıkış yapıyor.
AB İlerleme Raporunda basın özgürlüğü ile ilgili bölümleri ön plana alarak, Türkiye’deki demokrasiyi sorguluyor.
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ortaya yine güüüm diye düşüyor. Fitili AB İlerleme Raporu ateşliyor. Üç farklı görüş var.
Başbakan Erdoğan önceki gün yurt dışına giderken:
“Basın özgürlüğünün sınırı var. Basın mensupları bu sınırı çiğniyorsa, yargı devreye giriyor. Köşe yazarları içinde bu süreci iyi değerlendirmesi gereken arkadaşlarımızın olması gerekir diye düşünüyorum.”
Dün yurt dışına giderken Cumhurbaşkanı Gül aynı konuda daha farklı:
“Türkiye’de isteyen istediğini yazar, şiddet ve nefreti teşvik etmemek kaydıyla, istediğini yazar, istediğini konuşur, ifade özgürlüğü açısından gazeteciler istedikleri tenkidi yapabilirler.”
Olması gereken, demokratik bir yaklaşım. Güzel.
OTOSANSÜR
Erdoğan uyarıyor ve sınır çiziyor, Gül sınırları genişletiyor. Ancak, aynı konuda AB İlerleme Raporu çeşitli bölümlerinde çok daha farklı vurgularda bulunuyor:
- ”Gazetecilere açılan davalar endişe vericidir.”
- ”Gazetecilere ya hapis ya para cezası verilmektedir.”
- ”Basına yönelik siyasi saldırılarla ilgili endişeler devam etmektedir.”
- ”Doğan Medya Grubu’na verilen vergi cezası sonrasında, basın haber yaparken kendini kısıtlamaktadır, bu otosansürdür.”
Otosansür, yani uyarı olmaksızın, süre gelen baskının sonucu, kendi kendini sansürlemek.
Olağan bir durum değil.
GÜVENCEDE DEĞİL
AB raporunda şöyle bir cümle dikkat çekiyor:
“Türk hukuk sistemi ifade özgürlüğünü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre yeteri kadar güvence altına almamaktadır.”
Bunun Türkçesi, Türkiye’de basın AB ülkelerinde geçerli demokratik güvenceye sahip değil.
Birbirinden farklı, üç ayrı görüşü aktarıyorum, kendi cümleleriyle.
Ortaya çıkan tabloyu sizin takdirinize bırakıyorum.
Yalçın DOĞAN / HÜRRİYET
AMERİKA’nın önde gelen gazeteleri, Avrupa’nın önde gelen gazete ve dergileri çok farklı bir çıkış yapıyor.
AB İlerleme Raporunda basın özgürlüğü ile ilgili bölümleri ön plana alarak, Türkiye’deki demokrasiyi sorguluyor.
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ortaya yine güüüm diye düşüyor. Fitili AB İlerleme Raporu ateşliyor. Üç farklı görüş var.
Başbakan Erdoğan önceki gün yurt dışına giderken:
“Basın özgürlüğünün sınırı var. Basın mensupları bu sınırı çiğniyorsa, yargı devreye giriyor. Köşe yazarları içinde bu süreci iyi değerlendirmesi gereken arkadaşlarımızın olması gerekir diye düşünüyorum.”
Dün yurt dışına giderken Cumhurbaşkanı Gül aynı konuda daha farklı:
“Türkiye’de isteyen istediğini yazar, şiddet ve nefreti teşvik etmemek kaydıyla, istediğini yazar, istediğini konuşur, ifade özgürlüğü açısından gazeteciler istedikleri tenkidi yapabilirler.”
Olması gereken, demokratik bir yaklaşım. Güzel.
OTOSANSÜR
Erdoğan uyarıyor ve sınır çiziyor, Gül sınırları genişletiyor. Ancak, aynı konuda AB İlerleme Raporu çeşitli bölümlerinde çok daha farklı vurgularda bulunuyor:
- ”Gazetecilere açılan davalar endişe vericidir.”
- ”Gazetecilere ya hapis ya para cezası verilmektedir.”
- ”Basına yönelik siyasi saldırılarla ilgili endişeler devam etmektedir.”
- ”Doğan Medya Grubu’na verilen vergi cezası sonrasında, basın haber yaparken kendini kısıtlamaktadır, bu otosansürdür.”
Otosansür, yani uyarı olmaksızın, süre gelen baskının sonucu, kendi kendini sansürlemek.
Olağan bir durum değil.
GÜVENCEDE DEĞİL
AB raporunda şöyle bir cümle dikkat çekiyor:
“Türk hukuk sistemi ifade özgürlüğünü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre yeteri kadar güvence altına almamaktadır.”
Bunun Türkçesi, Türkiye’de basın AB ülkelerinde geçerli demokratik güvenceye sahip değil.
Birbirinden farklı, üç ayrı görüşü aktarıyorum, kendi cümleleriyle.
Ortaya çıkan tabloyu sizin takdirinize bırakıyorum.
Yalçın DOĞAN / HÜRRİYET