YAZI YAZDIYSA BUNUN PARMAKLARINA VURUN, YAZI YAZMASIN, KALEM TUTMASIN!
36 kitap yazdı, devletle, resmi anlayışla çatıştı,17 yıl hapis yattı! Hasan Cemal hangi yazarın yaşadıklarını bugün köşesinde kaleme aldı?
36 kitap yaz, 17 yıl hapis yat!
Elimde bir kitap, sayfaları arasında dolaşıyorum. “Bu Kürtleri Nereden Çıkardın İsmail Beşikçi?” (*)
İsmail Beşikçi, sosyolog ve yazar. Ömrünü Kürt sorununa adamış bir Türk.
Ben 1960’ların başında Mülkiye’ye girerken Beşikçi mezun olup sosyoloji kürsüsüne asistan olarak katılmış...
O yıllar, Türkiye’de Kürtlerin varlığının reddedildiği yıllar. “Kürt yok Türk var!” çizgisinin devletin resmi anlayışına, eğitimine, tarihine damgasını vurduğu yıllar...
İsmail Beşikçi böyle bir dönemde Kürtlerin, Kürt meselesinin peşine düşer Doğu’da. İster istemez devletle, resmi anlayışla çatışmaya başlar.
1960’lı yılların hemen başında Elazığ ve civarında dolaşırken Kürtleri tanır ama onlarla ancak çevirmen aracılığıyla anlaşabilir:
Şu sözler İsmail Beşikçi’nindir:
“Gazetelerde sık sık yazılar yazılıyordu. Kürtlerin Türk olduğu, Kürtçe diye bir dilin olmadığı... Profesörler bu konuda yazılar yazardı. Gazetelerde yorumlar olurdu. Kürtçe yok ama tercüman var! Tercüman olmazsa kaymakam Kürtleri anlayamayacak. Tercüman olmazsa Kürtler kaymakamı dinleyemeyecek. İşte bu bir soru oluşturdu.”
Soru ve sorun, ‘Kürt sorunu’dur.
İsmail Beşikçi, bu sorunun peşini hiç bırakmaz.
Kitap yazar, hapse girer.
Cezaevindeki ilk günü karşılaştığı muameleyi şöyle anlatır:
“Kapıaltında beni hırpalarken diyorlardı ki:
- Ne yapmış bu adam, bu adamın suçu ne?
- Bu adam yazı yazmış.
- Yazı yazdıysa bunun parmaklarına vurun, yazı yazmasın, kalem tutmasın!”
Ama İsmail Beşikçi inatçıdır.
Aydın inadı vardır onda.
Eli kalem tutmaya, yazı yazmaya, kitap yazmaya devam eder. Hapislikleri onu düşüncelerinden, dava bellediği meseleden vazgeçirmez.
Yıl 1979.
İsmail Beşikçi’nin yolu, hakkındaki bir mahkeme kararını temyiz etmek için Yargıtay’a düşer.
O günü şöyle anlatır Beşikçi:
“O yargıcın odasına girdim. Bir mahkumiyet kararı olduğunu, temyiz ettiğimi söyledim.
Nedir falan dedi.
‘Ben bir yazarım, araştırma inceleme yapıyorum’ dedim.
Yargıç, ‘Hâlâ düşünce üzerinde baskılar var, böyle memleket ne olur’ falan diye de sitem etti... ‘Bunların olmaması gerekir, çağdaş bir dünyada, çağdaş bir demokraside düşünceye baskı olmaması gerekir, buyrun oturun’ falan deyip bana biraz iltifat etti.
Ben dilekçeyi önüne koydum.
‘Neydi sizin kitabınız? Adı ne?’ diye sordu. Ben de, ‘Kürtlerin Mecburi İskânı’ dedim.
O zaman dedi ki:
‘Aah! Bu başka bir olay!”
Evet, bu başka bir olaydır.
Ve bizim memlekette ifade özgürlüğünün sınırları içinde yer almaz.
Ama İsmail Beşikçi yılmaz.
Kürt sorununun üzerine üzerine gitmeyi sürdürür.
Tam 36 tane kitap yazar.
Ve 17 yıl hapis yatar.
Çoğunu hapisteyken yazdığı kitapları Almanca, İspanyolca, Arapça, Farsça, Kürtçe ve Japonca dahil olmak üzere birçok dile çevrilir.
İsmail Beşikçi’nin 36 kitabından 32’sine gelince, Türkiye’de yasaklanır.
İyi pazarlar!
* Malmîsanij, Bu Kürtleri Nereden Çıkardın İsmail Beşikçi? Vate Yayınevi, İstanbul, 2009.
Sidar Bayram’ın Agos kitap ekinin Nisan 2010 sayısındaki “İsmail Beşikçi’nin kısa hatıratı” başlıklı yazısına da bakılabilir.
Hasan Cemal/Milliyet
Elimde bir kitap, sayfaları arasında dolaşıyorum. “Bu Kürtleri Nereden Çıkardın İsmail Beşikçi?” (*)
İsmail Beşikçi, sosyolog ve yazar. Ömrünü Kürt sorununa adamış bir Türk.
Ben 1960’ların başında Mülkiye’ye girerken Beşikçi mezun olup sosyoloji kürsüsüne asistan olarak katılmış...
O yıllar, Türkiye’de Kürtlerin varlığının reddedildiği yıllar. “Kürt yok Türk var!” çizgisinin devletin resmi anlayışına, eğitimine, tarihine damgasını vurduğu yıllar...
İsmail Beşikçi böyle bir dönemde Kürtlerin, Kürt meselesinin peşine düşer Doğu’da. İster istemez devletle, resmi anlayışla çatışmaya başlar.
1960’lı yılların hemen başında Elazığ ve civarında dolaşırken Kürtleri tanır ama onlarla ancak çevirmen aracılığıyla anlaşabilir:
Şu sözler İsmail Beşikçi’nindir:
“Gazetelerde sık sık yazılar yazılıyordu. Kürtlerin Türk olduğu, Kürtçe diye bir dilin olmadığı... Profesörler bu konuda yazılar yazardı. Gazetelerde yorumlar olurdu. Kürtçe yok ama tercüman var! Tercüman olmazsa kaymakam Kürtleri anlayamayacak. Tercüman olmazsa Kürtler kaymakamı dinleyemeyecek. İşte bu bir soru oluşturdu.”
Soru ve sorun, ‘Kürt sorunu’dur.
İsmail Beşikçi, bu sorunun peşini hiç bırakmaz.
Kitap yazar, hapse girer.
Cezaevindeki ilk günü karşılaştığı muameleyi şöyle anlatır:
“Kapıaltında beni hırpalarken diyorlardı ki:
- Ne yapmış bu adam, bu adamın suçu ne?
- Bu adam yazı yazmış.
- Yazı yazdıysa bunun parmaklarına vurun, yazı yazmasın, kalem tutmasın!”
Ama İsmail Beşikçi inatçıdır.
Aydın inadı vardır onda.
Eli kalem tutmaya, yazı yazmaya, kitap yazmaya devam eder. Hapislikleri onu düşüncelerinden, dava bellediği meseleden vazgeçirmez.
Yıl 1979.
İsmail Beşikçi’nin yolu, hakkındaki bir mahkeme kararını temyiz etmek için Yargıtay’a düşer.
O günü şöyle anlatır Beşikçi:
“O yargıcın odasına girdim. Bir mahkumiyet kararı olduğunu, temyiz ettiğimi söyledim.
Nedir falan dedi.
‘Ben bir yazarım, araştırma inceleme yapıyorum’ dedim.
Yargıç, ‘Hâlâ düşünce üzerinde baskılar var, böyle memleket ne olur’ falan diye de sitem etti... ‘Bunların olmaması gerekir, çağdaş bir dünyada, çağdaş bir demokraside düşünceye baskı olmaması gerekir, buyrun oturun’ falan deyip bana biraz iltifat etti.
Ben dilekçeyi önüne koydum.
‘Neydi sizin kitabınız? Adı ne?’ diye sordu. Ben de, ‘Kürtlerin Mecburi İskânı’ dedim.
O zaman dedi ki:
‘Aah! Bu başka bir olay!”
Evet, bu başka bir olaydır.
Ve bizim memlekette ifade özgürlüğünün sınırları içinde yer almaz.
Ama İsmail Beşikçi yılmaz.
Kürt sorununun üzerine üzerine gitmeyi sürdürür.
Tam 36 tane kitap yazar.
Ve 17 yıl hapis yatar.
Çoğunu hapisteyken yazdığı kitapları Almanca, İspanyolca, Arapça, Farsça, Kürtçe ve Japonca dahil olmak üzere birçok dile çevrilir.
İsmail Beşikçi’nin 36 kitabından 32’sine gelince, Türkiye’de yasaklanır.
İyi pazarlar!
* Malmîsanij, Bu Kürtleri Nereden Çıkardın İsmail Beşikçi? Vate Yayınevi, İstanbul, 2009.
Sidar Bayram’ın Agos kitap ekinin Nisan 2010 sayısındaki “İsmail Beşikçi’nin kısa hatıratı” başlıklı yazısına da bakılabilir.
Hasan Cemal/Milliyet