YAZARLAR ARASINDA ''ÇILGIN'' TARTIŞMA!

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Başbakan'ın "Çılgın Projesi"ni eleştiren İsmet Berkan ile Ahmet Altan'ı topa tuttu.

Ahmet Altan’ın gönlü İsmet Berkan’ın kulağı

Şu "çılgın proje" hakkında söylenmedik söz kalmadı. Göklere çıkaranlar da var, burun kıvıranlar da!

Radikal’in eski genel yayın yönetmeni, Hürriyet’in çiçeği burnunda köşe yazarı İsmet Berkan burun kıvıranlardan.

Sadece burun kıvırmakla kalmamış tabii. "Esas çılgın proje" diyerek kendi projesini de serdetmiş.

Ahmet Altan dünkü yazısında, İsmet Berkan’ın "çılgın projesi"nin Başbakan Erdoğan’ın "çılgın projesine" nazaran gönlüne daha uygun geldiğini dercetmiş.

İşin içine Ahmet Altan’ın gönlü girince insan ister istemez merak ediyor:

Neymiş bu?

Ak Parti iktidara geldiğinde, 90 bin küsur sayfalık Avrupa Birliği müktesebatını sanki tam üye olmuş gibi kendi arzusuyla uygulasın.

Projenin hulasası bundan ibaret!

Ahmet Altan’ımız mezkur projeye bayılmış: "Nasıl proje?" diye sorduktan sonra "Bence harika" cevabını veriyor.

İsmet Berkan da söz konusu "harika"sını dillendirirken coşmuş tabii: "Bizim karakterimize aykırı gelebilir, yerel demokrasiyi geliştireceğiz derken başbakanımızın ülkenin orasındaki burasındaki sanat yapıtları hakkında karar vermesi tarihe karışabilir..."

Gördüğünüz gibi "çılgın projesini" mi anlatıyor, Başbakan’a çakmak için vesile mi arıyor tastamam belli değil.

Neyse ki böyle kötücül kuşkular Ahmet Altan’ın aklına gelmiyor: "Berkan, Avrupa’nın kurallarının daha ziyade Başbakan’ı kısıtlayacak bölümlerini vurgulamış ama bence bunun devamı da var..."

Devamını da bi güzel sayıyor.

Saydıkları arasında "kadınlar istedikleri gibi giyinebilecek" ifadesi de var.

Bu ifade bana, bir vakitler İsmet Berkan’ın dermeyan ettiği çok daha çılgın bir "projesini" hatırlattı.

"Bir vakitler" dedim diye 28 Şubat’a kadar uzanacak değilim. Oralara kadar uzanınca demokrat köşe yazarı pek kalmıyor zaten.

Bundan birkaç yıl mukaddem, Radikal gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemi kastediyorum.

Danıştay saldırısının ardından sokaklara taşan türetilmiş tepkiye "Hükümete sivil muhtıra" manşetiyle mukabele etmesinden bahsetmiyorum ama!

Yok yok, "Cumhuriyet Mitingleri"ni "Deniz mavi yer kırmızı" coşkusuyla Radikal’e boydan boya yerleştirmesini de kastetmiyorum.

"411 el kaosa kalktı" diyen Ertuğrul Beyciğimin demokratlığını aratmayacak şekilde millet iradesinin yansımasını "Korku cumhuriyeti" manşetiyle görmesini de demiyorum.

Tamam, bunlar da "çılgınlıktı" ama nihayetinde vesayet rejimin çılgınlıklarının medyaya yansımasından ibaretti.

En azından özgün çılgınlıklar değildi.

İsmet Berkan özgün çılgınlığını şöyle ortaya koymuştu: "Ben de bir erkeğim ve hayatımda kimseye cinsel anlamda tacizde bulunmuş değilim, buna terbiyem de müsait değil zaten. İşte bu sebeple, tesettür içindeki kadınları gördükçe, onların bana, ’Aslında sen de, sırf erkek olduğun için potansiyel bir tacizcisin’ dediklerini düşünüyorum."

Bu satırlar Sabih Kanadoğlu’nun polisin kimlik sorduğu her yer kamusal alandır fetvasından daha aşağılayıcı, daha kıyıcı, ve daha patolojik değil mi?

Çılgın projenin kralı işte buydu.

Tesettürlü kadınlar "kamusal alanda" istenmiyordu.

İsmet Berkan bunu şöyle ifadelendiriyordu: "Bir erkek olarak rastladığım her tesettürlü tarafından aslında hakarete uğradığımı da düşünmeden edemiyorum..."

Yani...

Tesettürlü kadınlar, yeryüzünün bütün İsmet Berkanlarına hakaret etmemek için ya tesettürlerinden sıyrılmalı ya da görüş alanlarına girmemeliydi.

O vakit de bu "çılgın projesini" yüzüne vurmuştum.

Ne ki, kulağının üzerine yatmıştı.

İsmet Berkan’ın söz konusu projesine gönül düşüren Ahmet Altan’ın gönlü ne kadar zenginse, İsmet Berkan’ın kulağı o kadar sağır, o kadar vurdumduymazdı.

Ne bir açıklama yapmış, ne de tevil etme gereği duymuştu.

Dönem değişince de Ergenekon yapılanmasını deşifre edecek kadar hızlı bir demokrat olmuştu.

Hiç makas kırmamış, hiç su kaynatmamış, döneme muntazaman uyum sağlamıştı.

Eh yani, Ertuğrul Beyciğim tevekkeli "filozof" dememişti ona.

Lakin...

Madem "esas çılgın proje"den dem vuruyor, mahut "çılgın proje" için de artık özür dilesin.

Kulağının üzerine öyle sürgit yatmakla kurtulacağını sanmasın.

Salih Tuna/Yeni Şafak