YAVUZ BAYDAR'DAN ''ÖZGÜR GÜNDEM'' İTİRAFI! HAYATİ ALANDA SINAV VEREMEDİK!
Sabah okur temsilcisi Yavuz Baydar, mahkeme tarafından 1 ay yayın yasağı getirilen Özgür Gündem gazetesini köşesine taşıdı
Baydar Sabah gazetesinin Özgür Gündem’in yasaklanması haberini görmeyerek hata ettiğini kabul etti ama "biz dahil kimse görmedi" diyerek bir yanlışa da imza attı...
BAYDAR SABAH’IN HATASINI KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞTI AMA...
Sabah’ın "bu kadar önemli bir habere" gazetede yer vermemesini eleştiren Baydar, "iki-üç istisna dışında Sabah da dahil hemen tüm Türkiye medyasınca, iyimser yorumla atlanmış..." diyerek gazetesinin "hata"sını olabildiğince gizlemeyi tercih etti. Ancak o gün 4 gazete haberi manşetten vermişti:
Taraf, Cumhuriyet, BirGün ve Evrensel gazeteleri Özgür Gündem’in toplatılmasını ve yayın yasağını manşetlerinde eleştirmişlerdi.
İşte Baydar’ın kaleminden o haberin neden önemli olduğunu anlattığı satırlar...
MEDYA HAYATİ ALANDA SINAVINI VEREMEDİ
Haber 24 Mart günü boyunca ajans, internet ve sosyal medyada yer bulduğu halde, SABAH’ın ertesi günkü sayısında yer almadı. Önemi çok geçmeden fark edildi, gerek dış dünyadan (Gazetecileri Koruma Komitesi, CPJ), gerekse iç kamuoyundan (Medya Derneği, ÇGD ve TGC) gelen tepkiler üzerine okurlarla salı günü paylaşıldı. Uluslararası önemdeki bu olay, iki-üç istisna dışında, SABAH da dahil hemen tüm Türkiye medyasınca iyimser yorumla "atlanmış", kötümser yorumla "görülmemiş" oldu.
Özelde SABAH ve genelde medya, kendisini de kapsayan bir hayati alanda sınavı veremedi.
ÖZGÜRLÜK BANA YASAK SANA OLMAZ
Özgür Gündem’in siyasi kimliği ve editoryal çizgisi nedeniyle, muhtemelen reflekslere yenik düşen meslektaşlara ve konuya hâkim olabilmeleri için okurlara "neden bu kadar önemliymiş?" sorusunu biraz daha açalım.
Demokratikleşme ve "normalleşme", özgürleşme ile uyumlu ise anlam kazanır. Çünkü özgürlük genişlediği ölçüde bu dönüşüm süreçleri hız kazanır, hedeften şaşmaz. Bu tür "geçiş dönemlerinde" medyanın açık topluma yaraşır bir kamu platformu ve kamusal denetimci olabilmesi için bütün özgürlüklere var gücüyle sahip çıkması şarttır. "Özgürlük bana, yasak sana" anlayışıyla bir yere varmak da mümkün değil.
MEDYA AYRIM YAPMADAN ÖZGÜRLÜK NOKTASINA GELEMEDİ
Özgür Gündem’in kapatılması -ve daha sonra bu yasağın aniden kaldırılması- kararı, işte bu ilkeye sahip çıkamadığı için medyanın kötü sınavı oldu. Hangi kişi, gazete, kurum, yayın, kitap, film vs olursa olsun, özgürlüğe ayrımcılık yapmadan sahip çıkma noktasına hala gelinemedi. Üstelik AİHM kararları ve baskısı nedeniyle hükümet tam da gazete kapatılması ve matbaadan nüsha toplatılması tipi ilkellik örneği kararların yargı gündeminden çıkarılmasını öngören iki reform paketini hazırlamışken. AİHM yargıcının "terörle mücadele ifade özgürlüğünü asla engellememeli" hatırlatması Ankara’da haklı olarak karşılık bulmuşken. Medyanın bu ülkedeki sancılı özgürlük alanı konusunda en ufak taviz vermemesi, ihlallerin üzerine üzerine gitmesi gerekirken.
İfade özgürlükleriyle ilgili hassasiyet -şiddet övgüsü, ırkçılık ve nefret söylemi dışındahangi görüş olursa olsun medyanın ortak aklında bulunmalı, çünkü bu doğrudan mesleksel varoluşumuzu ilgilendiren bir konu.
BAYDAR SABAH’IN HATASINI KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞTI AMA...
Sabah’ın "bu kadar önemli bir habere" gazetede yer vermemesini eleştiren Baydar, "iki-üç istisna dışında Sabah da dahil hemen tüm Türkiye medyasınca, iyimser yorumla atlanmış..." diyerek gazetesinin "hata"sını olabildiğince gizlemeyi tercih etti. Ancak o gün 4 gazete haberi manşetten vermişti:
Taraf, Cumhuriyet, BirGün ve Evrensel gazeteleri Özgür Gündem’in toplatılmasını ve yayın yasağını manşetlerinde eleştirmişlerdi.
İşte Baydar’ın kaleminden o haberin neden önemli olduğunu anlattığı satırlar...
MEDYA HAYATİ ALANDA SINAVINI VEREMEDİ
Haber 24 Mart günü boyunca ajans, internet ve sosyal medyada yer bulduğu halde, SABAH’ın ertesi günkü sayısında yer almadı. Önemi çok geçmeden fark edildi, gerek dış dünyadan (Gazetecileri Koruma Komitesi, CPJ), gerekse iç kamuoyundan (Medya Derneği, ÇGD ve TGC) gelen tepkiler üzerine okurlarla salı günü paylaşıldı. Uluslararası önemdeki bu olay, iki-üç istisna dışında, SABAH da dahil hemen tüm Türkiye medyasınca iyimser yorumla "atlanmış", kötümser yorumla "görülmemiş" oldu.
Özelde SABAH ve genelde medya, kendisini de kapsayan bir hayati alanda sınavı veremedi.
ÖZGÜRLÜK BANA YASAK SANA OLMAZ
Özgür Gündem’in siyasi kimliği ve editoryal çizgisi nedeniyle, muhtemelen reflekslere yenik düşen meslektaşlara ve konuya hâkim olabilmeleri için okurlara "neden bu kadar önemliymiş?" sorusunu biraz daha açalım.
Demokratikleşme ve "normalleşme", özgürleşme ile uyumlu ise anlam kazanır. Çünkü özgürlük genişlediği ölçüde bu dönüşüm süreçleri hız kazanır, hedeften şaşmaz. Bu tür "geçiş dönemlerinde" medyanın açık topluma yaraşır bir kamu platformu ve kamusal denetimci olabilmesi için bütün özgürlüklere var gücüyle sahip çıkması şarttır. "Özgürlük bana, yasak sana" anlayışıyla bir yere varmak da mümkün değil.
MEDYA AYRIM YAPMADAN ÖZGÜRLÜK NOKTASINA GELEMEDİ
Özgür Gündem’in kapatılması -ve daha sonra bu yasağın aniden kaldırılması- kararı, işte bu ilkeye sahip çıkamadığı için medyanın kötü sınavı oldu. Hangi kişi, gazete, kurum, yayın, kitap, film vs olursa olsun, özgürlüğe ayrımcılık yapmadan sahip çıkma noktasına hala gelinemedi. Üstelik AİHM kararları ve baskısı nedeniyle hükümet tam da gazete kapatılması ve matbaadan nüsha toplatılması tipi ilkellik örneği kararların yargı gündeminden çıkarılmasını öngören iki reform paketini hazırlamışken. AİHM yargıcının "terörle mücadele ifade özgürlüğünü asla engellememeli" hatırlatması Ankara’da haklı olarak karşılık bulmuşken. Medyanın bu ülkedeki sancılı özgürlük alanı konusunda en ufak taviz vermemesi, ihlallerin üzerine üzerine gitmesi gerekirken.
İfade özgürlükleriyle ilgili hassasiyet -şiddet övgüsü, ırkçılık ve nefret söylemi dışındahangi görüş olursa olsun medyanın ortak aklında bulunmalı, çünkü bu doğrudan mesleksel varoluşumuzu ilgilendiren bir konu.