YAVŞAK'A CEVABIMDIR! AHMET HAKAN'A İSİM VERMEDEN ÇAKTI!
Soner Yalçın hakkında yazı yazan gazetecilerin tutuklamaya karşı çıkar gibi yapmalarını yavşaklık olarak değerlendiren Ahmet Hakan'a Ahmet Kekeç'ten ağır bir cevap geldi.
Yavşak’a cevabımdır
Deniyor ki, “Konu Oda TV değil, konu Soner Yalçın’ın tutuklanması... Soner Yalçın’ın tutuklanmasına karşı çıkar gibi yapan yavşaklar, neden araya Oda TV’yi sıkıştırıp veryansın ediyorlar?”
Hemen “yavşaklar” ifadesini kendilerine iade edip öyle devam edelim.
Doğrudur, konu Oda TV değil...
Konu Soner Yalçın’ın tutuklanması...
Fakat “taraftarları”, bu tutukluluğun, Oda TV’nin “cesur yayınları” ve Soner Yalçın’ın eşi benzeri görülmemiş “üstün gazeteciliğiyle” alakalı olduğunu ileri sürüyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu da bu görüşte...
Her fırsatta, Soner Yalçın’a ve “üstün gazeteciliğine” olan hayranlığını dile getiriyor.
Mesela şöyle diyor: “Soner Yalçın’ın dikkatle okurum, kitaplarını kaçırmamaya çalışırım... İyi bir gazetecidir...”
Kitaplarla ünsiyet kurmuş bir siyasetçi olması her zaman kendisine artı puan yazar.
Fakat burada, “okuduğunu ne kadar anladığı, anladıklarından nasıl bir sonuç çıkardığı” sorunsalı devreye giriyor.
Soner Yalçın, “kaçırmamaya çalıştığı” kitapların yaratıcısı olduğuna göre, ihtimal ki Kemal Bey “yazarından” dolayı bu kitapları beğeniyle okuyor, ortaya çıkan fikirleri paylaşıyor.
Daha da önemlisi, bu fikirlerden hiç rahatsızlık duymuyor.
Kemal Bey’in rahatsızlık duymadığı fikirler, “Türkler” ve “ötekiler” telakkisini (ayrışmasını) derinleştirmekten, bu telakkinin yeni bir “siyaset dili” olarak ortaya çıkmasından öte bir işlev görmedi ne yazık ki...
Bir zamanlar muhafazakâr sağcılığın merak konusu olan “dönmeler” ve “Sabetaycılık” bahsi, Soner Yalçın’ın üstün gazeteciliği sayesinde yeniden diriltildi... “Yabancı düşmanlığı”nı temellendirmek ve güya “içimizdeki düşmanı” tanımak isteyenler, mehaz olarak Soner Yalçın’ın yazdıklarını aldılar...
Kimlerin hangi kökenden geldiğini...
Kimlerin Yahudi olduğunu...
Kimlerin döndüğünü.
Kimlerin “dönmüş gibi yapıp” arkadan iş çevirdiğini...
Hepsini Soner Yalçın imzalı kitaplardan okuduk.
Kemal Bey beğeniyle okuyor, hiçbir rahatsızlık duymuyor ama Abdi İpekçi’nin kız Nükhet İpekçi bu yüksek fikirlerden rahatsız...
Müslümanlar rahatsız... Hıristiyanlar rahatsız... Museviler rahatsız...
Niçin rahatsız olduklarını onlara sorup öğreneceksiniz.
Bir iddiası daha var Kemal Bey’in...
Buyuruyor ki, “Soner Yalçın başkaları gibi satılık değil, yandaş değil, besleme değil... Soyadı gibi Yalçın’dır. Kaya gibi adamdır... Bütün gücümüzle onun arkasındayız...”
Harika...
Fakat anlayamadığım husus şu:
Soner Yalçın’ı savunmak için neden başkalarında eksik olduğunu düşündüğü özellikleri sıralıyor ve neden başkalarına kara çalma gereği duyuyor?
Kim besleme?
Kim satılık?
Kemal Bey ciddiye alınmak istiyorsa, hemen bu cümleden olarak kimin kaç paraya satıldığını, kimin hangi odağın yandaşı olduğunu, kimlerin nereden beslendiğini ortaya koymak ve hangi odaklara trampa yaptığı Sağır Sultan’ın bile malumu olmuş Soner Yalçın’ın neden “yandaş” sayılmadığını ispatlamak zorundadır...
Konumuza dönecek olursak...
İsteyen küfredebilir; “yavşaklıkla”, “eyyamcılıkla” suçlayabilir ama, konumuz Soner Yalçın’ın tutuklanmasıysa, “bekleyip görelim” derim...
Müddei, iddialarını sıralasın.
Savunma, “savunmasını” ikmal etsin.
Bir de o gözle bakalım...
Ahmet Kekeç/Star Gazetesi
Deniyor ki, “Konu Oda TV değil, konu Soner Yalçın’ın tutuklanması... Soner Yalçın’ın tutuklanmasına karşı çıkar gibi yapan yavşaklar, neden araya Oda TV’yi sıkıştırıp veryansın ediyorlar?”
Hemen “yavşaklar” ifadesini kendilerine iade edip öyle devam edelim.
Doğrudur, konu Oda TV değil...
Konu Soner Yalçın’ın tutuklanması...
Fakat “taraftarları”, bu tutukluluğun, Oda TV’nin “cesur yayınları” ve Soner Yalçın’ın eşi benzeri görülmemiş “üstün gazeteciliğiyle” alakalı olduğunu ileri sürüyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu da bu görüşte...
Her fırsatta, Soner Yalçın’a ve “üstün gazeteciliğine” olan hayranlığını dile getiriyor.
Mesela şöyle diyor: “Soner Yalçın’ın dikkatle okurum, kitaplarını kaçırmamaya çalışırım... İyi bir gazetecidir...”
Kitaplarla ünsiyet kurmuş bir siyasetçi olması her zaman kendisine artı puan yazar.
Fakat burada, “okuduğunu ne kadar anladığı, anladıklarından nasıl bir sonuç çıkardığı” sorunsalı devreye giriyor.
Soner Yalçın, “kaçırmamaya çalıştığı” kitapların yaratıcısı olduğuna göre, ihtimal ki Kemal Bey “yazarından” dolayı bu kitapları beğeniyle okuyor, ortaya çıkan fikirleri paylaşıyor.
Daha da önemlisi, bu fikirlerden hiç rahatsızlık duymuyor.
Kemal Bey’in rahatsızlık duymadığı fikirler, “Türkler” ve “ötekiler” telakkisini (ayrışmasını) derinleştirmekten, bu telakkinin yeni bir “siyaset dili” olarak ortaya çıkmasından öte bir işlev görmedi ne yazık ki...
Bir zamanlar muhafazakâr sağcılığın merak konusu olan “dönmeler” ve “Sabetaycılık” bahsi, Soner Yalçın’ın üstün gazeteciliği sayesinde yeniden diriltildi... “Yabancı düşmanlığı”nı temellendirmek ve güya “içimizdeki düşmanı” tanımak isteyenler, mehaz olarak Soner Yalçın’ın yazdıklarını aldılar...
Kimlerin hangi kökenden geldiğini...
Kimlerin Yahudi olduğunu...
Kimlerin döndüğünü.
Kimlerin “dönmüş gibi yapıp” arkadan iş çevirdiğini...
Hepsini Soner Yalçın imzalı kitaplardan okuduk.
Kemal Bey beğeniyle okuyor, hiçbir rahatsızlık duymuyor ama Abdi İpekçi’nin kız Nükhet İpekçi bu yüksek fikirlerden rahatsız...
Müslümanlar rahatsız... Hıristiyanlar rahatsız... Museviler rahatsız...
Niçin rahatsız olduklarını onlara sorup öğreneceksiniz.
Bir iddiası daha var Kemal Bey’in...
Buyuruyor ki, “Soner Yalçın başkaları gibi satılık değil, yandaş değil, besleme değil... Soyadı gibi Yalçın’dır. Kaya gibi adamdır... Bütün gücümüzle onun arkasındayız...”
Harika...
Fakat anlayamadığım husus şu:
Soner Yalçın’ı savunmak için neden başkalarında eksik olduğunu düşündüğü özellikleri sıralıyor ve neden başkalarına kara çalma gereği duyuyor?
Kim besleme?
Kim satılık?
Kemal Bey ciddiye alınmak istiyorsa, hemen bu cümleden olarak kimin kaç paraya satıldığını, kimin hangi odağın yandaşı olduğunu, kimlerin nereden beslendiğini ortaya koymak ve hangi odaklara trampa yaptığı Sağır Sultan’ın bile malumu olmuş Soner Yalçın’ın neden “yandaş” sayılmadığını ispatlamak zorundadır...
Konumuza dönecek olursak...
İsteyen küfredebilir; “yavşaklıkla”, “eyyamcılıkla” suçlayabilir ama, konumuz Soner Yalçın’ın tutuklanmasıysa, “bekleyip görelim” derim...
Müddei, iddialarını sıralasın.
Savunma, “savunmasını” ikmal etsin.
Bir de o gözle bakalım...
Ahmet Kekeç/Star Gazetesi