YASEMİN ÇONGAR TARAF ADINA CEVAP VERDİ: " ÖZNEYE DEĞİL YÜKLEME BAKMAK!...."

Yasemin Çongar yazdı; "Şahıslardan, partilerden, kurumlardan taraf bir gazete değil Taraf"

Ergenekon'dan Güngören'e, Özneye Değil Yükleme Bakmak


Bazen sadakatinizdir sadık olmamanızın nedeni.

Ya da, başkalarına sadakatsiz görünürsünüz çünkü aslında sadıksınızdır.

Taraf "Güngören saldırısının failleri bulundu" haberlerine ilk andan itibaren sorularla yaklaştı.

Halbuki Hürriyet, daha saldırı gecesi attığı manşetle bombalamanın "PKK'nın işi" olduğuna hükmetmişti.

Bu belki doğruydu
Ama bir gazetenin bu kadar hızla hüküm verebilmesi, polisteki kaynaklarının çok somut bulgulara ulaşmış ve bu bulguları paylaşmış olmasıyla mümkün olabilirdi ancak.

Oysa biz de polisle konuşuyorduk; kaynaklarımız "Bizce PKK yaptı" deseler de PKK'nın sorumluluğuna kanıt gösterilen bulguları doğrulamıyorlardı.

Aksine, Hürriyet'in tutuklulardan birine atfettiği "Patlattım seyrettim" itirafını yalanlıyordu polis.

İçişleri Bakanı kameralar karşısına geçip "faillerin yakalandığını" duyurduğunda da içimiz rahatlamadı.

Bakan Atalay, izleyenlerde 17 kişinin katilinin bulunduğu konusunda kuşku bırakmayacak bir güvenle konuşup "Delilleri göreceksiniz," dedi ama biz araştırınca tam tersi bir tabloyla karşılaştık.

Ya ortada somut delil yoktu ya da basınla paylaşılmıyordu.

Dahası, Irak'tan sızdığı, bombayı yapıp patlattığı söylenen kişi, yakalananlar arasında değildi.

Sekiz tutuklunun mahkeme ve polis sorgusunda bombalama eyleminin ayrıntıları gündeme getirilmemişti bile.

Hürriyet'in ve İçişleri Bakanı'nın yarattığı "Olay çözüldü, suçlular ele geçti" izleniminin aksine, gerçek bombacı serbestti ve polis de bunu doğruluyordu.

Taraf'ın sorduğu, ardından diğer bazı gazetelerin de tekrarladığı sorular, Güngören katliamının kamuoyuna "kapanmış bir dosya" gibi sunulmasının önüne geçti.

Ortada bir muamma olduğu anlaşıldı.

Hızlı manşetlerin peşin hükümleri doğruysa bile, gerçek şu ki, bunu henüz hiçbirimiz bu kesinlikte bilmiyoruz.

Ve eğer o hızlı manşetlerin peşin hükümleri yanlışsa, işin aslını kimsenin tam olarak bilmediğini ortaya koyan sorularımız bugün masumların suçlanmasının, yarın suçluların cezasız kalmasının önüne geçebilir belki.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün rektör atamalarının bir bölümünde, üniversitelerdeki seçim sonuçlarını gözardı ederek kişisel takdir hakkını kullanmasına tepki gösterdi.

Sonra meslektaşlarımız Kılıçdaroğlu'na sordular:

"10. Cumhurbaşkanı Sezer de atamalarda benzer şekilde kişisel takdir kullanırken CHP olarak niye kendisini eleştirmiyordunuz?"

Kılıçdaroğlu, eşine az rastlanır bir itirafla cevap verdi:

"Sezer'in bazı eylemlerine AKP'nin yandaş medyasının hedefi olmaması için bilerek göz yumduk, bilerek eleştirmedik. Cumhuriyeti korumak için bizim yaptığımız doğrudur."

Önceki gün Etyen Mahçupyan'a bir televizyon programında mealen şöyle bir soru yöneltildi:

"Sizin de yazarı olduğunuz Taraf gazetesi Ergenekon operasyonu konusunda savcının ve polisin yanında yer alırken, Güngören soruşturmasında tamamen farklı bir tavırla, aynı kesimin karşısında tavır alıyor. Burada bir paradoks yok mu?"

Mahçupyan, gazetenin tavrının her iki konuda da aslında aynı olduğunu, Taraf'ın mağdur olandan ve açıklıktan yana çıktığını anlattı.