YAŞASIN TWİTTER GAZETECİLİĞİ!
Birgün gazetesinden Esra Koçak, Twitter'ın gönüllü gazetecileriyle konuştu, adliyelerin yeni 'gönüllü muhabirleri'nin listesini çıkardı.
Bir kuş simgesi ya da küçük f harfiyle hayatımıza giren sosyal medya ağları ana akım medyaya alternatif olmaya başlıyor. Kişisel bilgi ve belge paylaşımının yanı sıra anlık iletilerle de gündelik olaylar karşısında sessiz kalmamanın bir yolu haline gelen bu ağlar, son dönemde ana akım medyanın haber yapmadığı- yapamadığı- birçok olayın duyurulmasına da aracı oldu. Son olarak Uludere Katliamı’nın twitter’dan duyurulmasıyla bilgi kaynağımız haline gelen sosyal medya, Hopa, Oda TV, Şerzan Kurt gibi davaların takibinde de adliye habercimiz oldu. Biz de twiterin adliye muhabirleriyle görüştük ve nasıl sosyal ağların davaların habercisi haline geldiğini sorduk.
SOYTARI TOPLULUĞUNA KARŞI GERÇEKLER İÇİN
@internetvekili (Serhat Korkmaz): Şerzan Kurt davasını mahkeme salonundan bildirdiğim doğrudur ama davaya katılmamda iki sebep var. Bunlardan birincisi Şerzan ve ailesini yalnız bırakmamak, diğeri ise sosyal medyayı küçümseyen, sosyal medyaya itibar göstermeyen güruha sosyal medyanın gücünü göstermekti. Biliyorsunuz ki, Şerzan’ın davası sözde güvenlik sebebiyle Eskişehir’e alındı ama olay tamamen Şerzan’ın davasına ilgiyi azaltıp, medyanın devletin itibarını zedeleyecek bu tür olaylara karşı haber yapmasını engellemektir. Artık Türkiye’de muhalif olmak imkansız hale gelmiş, haberciler kalemlerini tutuklanma ve işsiz kalma korkusundan dolayı devletin eline teslim etmiştir. Hal böyle olunca ben de çevremdeki bu tür önemli olayları twitter aracılığıyla insanlara aktarmaya çalışıyorum. İnternet dünyasının gücünü anlatmama gerek yok. Bunun en önemli ve kayda değer örneklerinden biri son Uludere Katliamı’dır. Kendi toplumuna karşı hiçbir sorumluluk hissi taşımayan, hayatın ve gerçeklerin dışında, kendi menfaatleri ve devlet menfaatleri için sürekli yapay gündem oluşturma çabası içinde olan, halkına yabancılaşmış, her daim kendi çalıp söyleyen, yine kendi oynayan bir soytarı topluluğu olduğunu da söylemem gerekiyor. İnsanların sosyal medyaya olan güvenini arttırarak aslında hiçbir şeyin ana haber bültenlerindeki gibi kılıf uydurularak hazırlan haberler gibi olmadığına, gerçeği ancak, hiç bir maddi menfaati olmayan ve de devletin baskısını üzerinde hissetmeyen bizim gibi radikal gençlerin verebileceğine onları inandırmak istedim.
AĞRIMA GİDENLER İÇİN HOPA DAVASINDAYDIM
@matakanfoca (Mehmet Atakan Foça): Şimdiye dek yalnızca Hopa davasının ilk duruşması sırasında Tweet attım. Öğrencilerin şemsiye, kesik saç, meyve bıçağı gibi anlamsız delillerle yargılanması gerçekten insanın ağrına gidiyor. Bir yanda öğrencilerin tutuklulukları bir yandan TMK mağduru yüzlerce masum, vicdanımızı tırmalıyor ve bir şeyler yapmaya itiyor ister istemez. Yapabildiğimiz tek şey, yaygın ve hakim medyanın olayları geç ve saptırılmış olarak kamuoyuna aktarmasından önce, hiç bir şeyin ’sonlanmasını’ beklemeden, kamuoyunun ilgisini yapılan haksızlıklara çekmek. Şimdilik yapabildiğim en iyi şey bu. Başarılı olduysak, halkın ve haklının gücünü hakimlerin savcıların omzunda hissettirebildiysek ne mutlu.
TWİTTER EN HIZLI AJANS COĞRAFYAMIZDA
@kumrubaser (Kumru Başer): Ankara’daki Hopa davasını izlemeye gazeteci olarak gitmemiştim. Twitter’dan not geçerim diye bir planım da yoktu. Fakat duruşma başlayınca bana heyecan verici ve ilginç gelen şeyleri twitter’a atmaya başladım. İddianame o kadar absürt ve yargılanan gençlerin savunmaları o kadar heyecan vericiydi ki başkaları da duysun istedim. Ama twitter’da etkisinin bu kadar büyük olacağını doğrusunu isterseniz tahmin etmemiştim. Bu, en azından bir kesim insanın siyasi olarak önem taşıyan bu tür davaları çok daha yakından izlemek istediğini gösterdi.
Bir de, resmi açıklamalara ve ana akım medyaya güvenin iyice zayıfladığı bir ortamda insanlar her türlü haber konusunda twitter’dan medet umar hale geldi. Uludere Katliamı’nın olduğu gece buna bir örnek. Twitter artık kolay kolay hiçbir şeyin saklı kalamayacağını gösterdi.
Ben o gece şakayla, "twitter en hızlı ajans coğrafyamızda" diye yazmıştım ama buna ciddi bir şerh de koymak zorundayız. Twitter ajans değil. Enformasyon kadar dezenformasyonun da saman alevi gibi yayılabildiği bir ortam. Ama iyi tarafı bir yerden duman çıkıyorsa kokusunu çabucak alabiliyor, eğer yanlış haber ise kaynak çeşitliliği sayesinde kısa süre içinde bunu da sezebiliyorsunuz.
İKTİDARIN YÖNLENDİREMEYECEĞİ MEDYA
@efkanbolac(Efkan Bolaç): Sosyal medya ve akıllı telefonların gelişmesi neredeyse herkesi yazar veya gazeteci yapmış, tanık olduğu olayları kendi gözüyle takipçilerine anlatmaya başlamıştır. Aslında bu durum bir anlamda ana akım medya kanalında tehlikeli bir durum, iktidar yönlendirmesi dışında da bağımsız kaynaklarca aktarım yapılabileceğinin de ispatı olarak görülmelidir.
An itibariyle sosyal medya gelişimi açıkça haber alma anlamında çok büyük katkılar sağlamakta olup, sağlıklı gelişiminin devamı suni denge anlamında yapılmak istenen dezenformasyonları boşa çıkarabilecek kapasitededir. Dileğim; gelişmeye açık bu kanalın sağlıklı olarak gelişimin devamını sağlayabilmek ve haber alma hakkı anlamında yeni bir mecranın var olduğunun gösterilebilmektir.
YAŞASIN TWİTER GAZETECİLİĞİ!
@elifılgaz(Elif Ilgaz Peri): Türkiye’de son dönemde büyük bir korku imparatorluğu yaratıldı. Bunun ilk icraatlarından biri de gazetecileri susturmak oldu. Muhalif gazeteciler birer birer tutuklandı, cezaevine atıldı. Aylar süren bekleyişin ardından çıkan iddianamelerde gazetecilik ve gazetecilik faaliyetleri yargılandı. Ama bu haberi ne gazeteler gördü, ne de televizyonlar. Tutuklanmayan gazeteciler ise, teker teker işten çıkarıldı. Onların da haberleri yapılamadı. Şu an ana akım medyada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda gazeteci kaldı.
İşte böylesi bir dönemde ’twitter gazeteciliği’ doğdu. İlk kez bir davayı canlı aktarmayı arkadaşımız Kumru Başer başlattı. O gün ‘twitter camiası’ Hopa Davası’nı tüm detaylarıyla ondan takip etti. Sanırım bu dünyada da bir ilkti. İlk kez bir dava twitterdan hem de 12 saat boyunca ‘canlı’ verildi. Yine aynı gün ben de Cihan Kırmızıgül’ün Puşi Davası’nı Beşiktaş Adliyesi’nden aktardım.
O günden sonra gittiğimiz davalardan hepimiz haber geçmeye başladık. Son olarak ben ve arkadaşlarım Oda TV Davası’nı takip ettik. Giderek tecrübe kazandığımızdan sekiz duruşmalık bu seri davayı bir grup arkadaşımız da İngilizceye çevirerek tüm dünyaya duyurdu. Böylece Oda TV Davası, Türk basınında bulamadığı yeri, yabancı basında buldu.
Görünen o ki, gazete patronları devlet ihalelerine girdiği, başbakan düzlediği toplantılarla gazetecilere ’mesleklerinin sınırlarını’ çizdiği yani basın özgürleşemediği sürece bizler haberlerimizi bu yeni mecradan, twitter’dan yapmayı sürdüreceğiz. Yaşasın twitter gazeteciliği!
(ESRA KOÇAK/BİRGÜN)
SOYTARI TOPLULUĞUNA KARŞI GERÇEKLER İÇİN
@internetvekili (Serhat Korkmaz): Şerzan Kurt davasını mahkeme salonundan bildirdiğim doğrudur ama davaya katılmamda iki sebep var. Bunlardan birincisi Şerzan ve ailesini yalnız bırakmamak, diğeri ise sosyal medyayı küçümseyen, sosyal medyaya itibar göstermeyen güruha sosyal medyanın gücünü göstermekti. Biliyorsunuz ki, Şerzan’ın davası sözde güvenlik sebebiyle Eskişehir’e alındı ama olay tamamen Şerzan’ın davasına ilgiyi azaltıp, medyanın devletin itibarını zedeleyecek bu tür olaylara karşı haber yapmasını engellemektir. Artık Türkiye’de muhalif olmak imkansız hale gelmiş, haberciler kalemlerini tutuklanma ve işsiz kalma korkusundan dolayı devletin eline teslim etmiştir. Hal böyle olunca ben de çevremdeki bu tür önemli olayları twitter aracılığıyla insanlara aktarmaya çalışıyorum. İnternet dünyasının gücünü anlatmama gerek yok. Bunun en önemli ve kayda değer örneklerinden biri son Uludere Katliamı’dır. Kendi toplumuna karşı hiçbir sorumluluk hissi taşımayan, hayatın ve gerçeklerin dışında, kendi menfaatleri ve devlet menfaatleri için sürekli yapay gündem oluşturma çabası içinde olan, halkına yabancılaşmış, her daim kendi çalıp söyleyen, yine kendi oynayan bir soytarı topluluğu olduğunu da söylemem gerekiyor. İnsanların sosyal medyaya olan güvenini arttırarak aslında hiçbir şeyin ana haber bültenlerindeki gibi kılıf uydurularak hazırlan haberler gibi olmadığına, gerçeği ancak, hiç bir maddi menfaati olmayan ve de devletin baskısını üzerinde hissetmeyen bizim gibi radikal gençlerin verebileceğine onları inandırmak istedim.
AĞRIMA GİDENLER İÇİN HOPA DAVASINDAYDIM
@matakanfoca (Mehmet Atakan Foça): Şimdiye dek yalnızca Hopa davasının ilk duruşması sırasında Tweet attım. Öğrencilerin şemsiye, kesik saç, meyve bıçağı gibi anlamsız delillerle yargılanması gerçekten insanın ağrına gidiyor. Bir yanda öğrencilerin tutuklulukları bir yandan TMK mağduru yüzlerce masum, vicdanımızı tırmalıyor ve bir şeyler yapmaya itiyor ister istemez. Yapabildiğimiz tek şey, yaygın ve hakim medyanın olayları geç ve saptırılmış olarak kamuoyuna aktarmasından önce, hiç bir şeyin ’sonlanmasını’ beklemeden, kamuoyunun ilgisini yapılan haksızlıklara çekmek. Şimdilik yapabildiğim en iyi şey bu. Başarılı olduysak, halkın ve haklının gücünü hakimlerin savcıların omzunda hissettirebildiysek ne mutlu.
TWİTTER EN HIZLI AJANS COĞRAFYAMIZDA
@kumrubaser (Kumru Başer): Ankara’daki Hopa davasını izlemeye gazeteci olarak gitmemiştim. Twitter’dan not geçerim diye bir planım da yoktu. Fakat duruşma başlayınca bana heyecan verici ve ilginç gelen şeyleri twitter’a atmaya başladım. İddianame o kadar absürt ve yargılanan gençlerin savunmaları o kadar heyecan vericiydi ki başkaları da duysun istedim. Ama twitter’da etkisinin bu kadar büyük olacağını doğrusunu isterseniz tahmin etmemiştim. Bu, en azından bir kesim insanın siyasi olarak önem taşıyan bu tür davaları çok daha yakından izlemek istediğini gösterdi.
Bir de, resmi açıklamalara ve ana akım medyaya güvenin iyice zayıfladığı bir ortamda insanlar her türlü haber konusunda twitter’dan medet umar hale geldi. Uludere Katliamı’nın olduğu gece buna bir örnek. Twitter artık kolay kolay hiçbir şeyin saklı kalamayacağını gösterdi.
Ben o gece şakayla, "twitter en hızlı ajans coğrafyamızda" diye yazmıştım ama buna ciddi bir şerh de koymak zorundayız. Twitter ajans değil. Enformasyon kadar dezenformasyonun da saman alevi gibi yayılabildiği bir ortam. Ama iyi tarafı bir yerden duman çıkıyorsa kokusunu çabucak alabiliyor, eğer yanlış haber ise kaynak çeşitliliği sayesinde kısa süre içinde bunu da sezebiliyorsunuz.
İKTİDARIN YÖNLENDİREMEYECEĞİ MEDYA
@efkanbolac(Efkan Bolaç): Sosyal medya ve akıllı telefonların gelişmesi neredeyse herkesi yazar veya gazeteci yapmış, tanık olduğu olayları kendi gözüyle takipçilerine anlatmaya başlamıştır. Aslında bu durum bir anlamda ana akım medya kanalında tehlikeli bir durum, iktidar yönlendirmesi dışında da bağımsız kaynaklarca aktarım yapılabileceğinin de ispatı olarak görülmelidir.
An itibariyle sosyal medya gelişimi açıkça haber alma anlamında çok büyük katkılar sağlamakta olup, sağlıklı gelişiminin devamı suni denge anlamında yapılmak istenen dezenformasyonları boşa çıkarabilecek kapasitededir. Dileğim; gelişmeye açık bu kanalın sağlıklı olarak gelişimin devamını sağlayabilmek ve haber alma hakkı anlamında yeni bir mecranın var olduğunun gösterilebilmektir.
YAŞASIN TWİTER GAZETECİLİĞİ!
@elifılgaz(Elif Ilgaz Peri): Türkiye’de son dönemde büyük bir korku imparatorluğu yaratıldı. Bunun ilk icraatlarından biri de gazetecileri susturmak oldu. Muhalif gazeteciler birer birer tutuklandı, cezaevine atıldı. Aylar süren bekleyişin ardından çıkan iddianamelerde gazetecilik ve gazetecilik faaliyetleri yargılandı. Ama bu haberi ne gazeteler gördü, ne de televizyonlar. Tutuklanmayan gazeteciler ise, teker teker işten çıkarıldı. Onların da haberleri yapılamadı. Şu an ana akım medyada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda gazeteci kaldı.
İşte böylesi bir dönemde ’twitter gazeteciliği’ doğdu. İlk kez bir davayı canlı aktarmayı arkadaşımız Kumru Başer başlattı. O gün ‘twitter camiası’ Hopa Davası’nı tüm detaylarıyla ondan takip etti. Sanırım bu dünyada da bir ilkti. İlk kez bir dava twitterdan hem de 12 saat boyunca ‘canlı’ verildi. Yine aynı gün ben de Cihan Kırmızıgül’ün Puşi Davası’nı Beşiktaş Adliyesi’nden aktardım.
O günden sonra gittiğimiz davalardan hepimiz haber geçmeye başladık. Son olarak ben ve arkadaşlarım Oda TV Davası’nı takip ettik. Giderek tecrübe kazandığımızdan sekiz duruşmalık bu seri davayı bir grup arkadaşımız da İngilizceye çevirerek tüm dünyaya duyurdu. Böylece Oda TV Davası, Türk basınında bulamadığı yeri, yabancı basında buldu.
Görünen o ki, gazete patronları devlet ihalelerine girdiği, başbakan düzlediği toplantılarla gazetecilere ’mesleklerinin sınırlarını’ çizdiği yani basın özgürleşemediği sürece bizler haberlerimizi bu yeni mecradan, twitter’dan yapmayı sürdüreceğiz. Yaşasın twitter gazeteciliği!
(ESRA KOÇAK/BİRGÜN)