"YAŞA AYSE. SENİNLE İFTİHAR EDİYORUM!.." ERTUĞRUL ÖKÖK, AYŞE ARMAN İÇİN NELER YAZDI?
Bazılalrımız megalomanyak diyecek ama ben, Babıali´ye devrim yapmak için geldim.
Ayşe Arman gazeteciliği
BAZILARINIZ megalomanyak diyecek ama ben, Babıali´ye devrim yapmak için geldim.
Yeni insanlar bulmak, gazetecilikte yeni zihniyetler, yeni rol modelleri yaratmak iddiasındaydım.
Kafamda Babıali´ye meydan okumak vardı.
Bunun için, Gazeteciler Cemiyeti´ne değil, Magazin Gazetecileri Derneği´ne üye olmuştum.
Çünkü gazeteciliğin rol modellerini "Abdi İpekçi-Uğur Mumcu" tekelinden kurtarmaya adaydım.
Ankara bürolarının rolünü azaltmak, "büyük gazeteci eşittir siyasi yazar" denklemini berhava etmek için tam teşebbüs halindeydim.
Hayatın yepyeni alanlarını gazeteciliğin iskánına açmayı hedefliyordum.
Devam sayfalarını birinci sayfa kadar canlı hale getirmek, ekonomi sayfalarını, Necati Doğru ekolünün, başarıyla başlattığı start çizgisinden alıp bugünün modern dünyasına ve onun yansımalarına dönüştürmek istiyordum.
Köşe yazarlığına siyaset dışında devrimci yeni isimler kazandırmanın peşindeydim.
Bunun için yeni insanlara ihtiyacım vardı.
* * *
O yıllarda Tempo Dergisi´nin başında olan Mehmet Yılmaz, benimle mülakat yapmak üzere Ayşe Arman´ı görevlendirmişti.
Ayşe gelip karşıma oturdu, henüz 20´li yaşlarında, sarışın, modern, çok güzel bir kızdı.
Çok iyi hazırlanmış, benimle ilgili epey malzeme toplamıştı.
Zekásı, sempatikliği ve çalışkanlığıyla konuştuğu insanı çok güzel çözüyordu.
Beş yaşında bir çocuk merakıyla sorular soruyordu.
En basit, en aptalca görünen soruları sorma sanatını ondan öğrendim ve ileride kendim de çok kullandım.
Kısa soruyordu, kısa cevap alıyor, deşiyor, geçiştirmeye çalıştığım bir soru olunca, onun üstüne gidiyordu.
Ayşe´ye kızamıyordunuz.
Genç yaşında, sahip olduğu gücü çok iyi keşfetmiş, insanı çözme sanatının bütün inceliklerini öğrenmişti.
Ayşe´nin gücü deyince, onu çekemeyenlerin aklına sadece "güzelliği ve cazibesi" geliyordu.
Ayşe´ye verilecek en güzel paye de buydu, yapılabilecek en büyük haksızlık da.
* * *
Ayşe´yi o mülakatta tanıdım ve Mehmet Yılmaz´dan, ona Hürriyet´in Kelebek ekinde yazı yazdırmama izin vermesini istedim.
Mehmet Yılmaz, bu sektörde, insanların önünü en komplekssiz şekilde açan yöneticilerin başında gelir.
Ayşe, Hürriyet´te böyle başladı ve herkesi şaşırtan bir yükseliş grafiği izledi.
Gazeteciliğe yepyeni bir alanı açtı.
Kadınların başına gelen "şeyleri", hissettikleri "şeyleri", itiraf edemedikleri "şeyleri" apaçık yazmaya başladı.
"Tampax yazarı" deyip dalga geçen, küçümseyen oldu.
Oysa o Hunter Thompson´vari çok farklı bir "Gonzo" gazeteciliğin kapılarını açıyordu.
Kendi hayatını, yaşadığı çok özel, çok mahrem tecrübeleri, cüretli bir şekilde yazdı.
Kafamda Hürriyet´i, bir "sitcom" (durum komedisi) yapmak vardı.
Yani Hürriyet, Türk toplumunda sadece verdiği haberler, köşe yazıları ile değil, aynı zamanda o haberleri, köşe yazılarını yazan insanların hayatlarını anlatan bir televizyon dizisi gibi olmalıydı.
Kafamdaki projenin ilk oyuncusu Ayşe Arman oldu.
Onu benim "Pazar yazılarım", Oktay Ekşi´nin "silahla yumurtayı 25 metreden vurması, eşiyle yaptığı tango", Doğan Hızlan´ın "papyonları ve dolmakalemleri", Bekir Coşkun´un "Pako´su ve kemanı", Serdar Turgut´un "sevgili penisi", Yavuz Gökmen´in "Sevgili Melek anneannesi, sarışın güzel kadını", Kanat Atkaya´nın ev arkadaşları, yakın zamanda Ahmet Hakan´ın "yeni hayatı, Nişantaşı´sı" ve "sevgili polemikleri" takip etti.
Okurlar Hürriyet´in bu yazarlarının hayatlarını, "Friends" dizisi gibi yakından izlediler.
* * *
Ayşe Arman, geçen hafta "ısrarcı gazeteciliğin" en güzel örneklerinden birini verdi.
Kafası kesilen Münevver´in dosyasını yeniden açtı ve ardından bir dizi gelişme patladı.
Dün sabah tebrik etmek için aradığımda Londra´ya uçuyordu.
15 yıl içinde kimbilir kaçıncı defa şunu söylemek istiyordum:
"Yaşa Ayşe. Seninle iftihar ediyorum."
Ben hayatım boyunca risk alarak yazılar yazdım.
Biliyorum, "ölmüş kahramanları" ile yaşayan bu meslekte bu yazdığımı söyleyebilmek cesaret isteyen çok riskli bir şeydir.
Bütün risklerini alarak burada açıkça söylüyorum.
Bugün Türkiye´de en az bir "Uğur Mumcu gazeteciliği" kadar, "Ayşe Arman gazeteciliği" vardır.
Gazetecilik okulları, rol modeli olarak onu da müfredatına koymalıdır.
Ve herkese şunu ilan ediyorum:
Hürriyet sitcom´u şimdi yeni nesil insanlarını çıkarmaya hazırlanıyor.
20´nci sezonu izlemeye hazırlanın...
BAZILARINIZ megalomanyak diyecek ama ben, Babıali´ye devrim yapmak için geldim.
Yeni insanlar bulmak, gazetecilikte yeni zihniyetler, yeni rol modelleri yaratmak iddiasındaydım.
Kafamda Babıali´ye meydan okumak vardı.
Bunun için, Gazeteciler Cemiyeti´ne değil, Magazin Gazetecileri Derneği´ne üye olmuştum.
Çünkü gazeteciliğin rol modellerini "Abdi İpekçi-Uğur Mumcu" tekelinden kurtarmaya adaydım.
Ankara bürolarının rolünü azaltmak, "büyük gazeteci eşittir siyasi yazar" denklemini berhava etmek için tam teşebbüs halindeydim.
Hayatın yepyeni alanlarını gazeteciliğin iskánına açmayı hedefliyordum.
Devam sayfalarını birinci sayfa kadar canlı hale getirmek, ekonomi sayfalarını, Necati Doğru ekolünün, başarıyla başlattığı start çizgisinden alıp bugünün modern dünyasına ve onun yansımalarına dönüştürmek istiyordum.
Köşe yazarlığına siyaset dışında devrimci yeni isimler kazandırmanın peşindeydim.
Bunun için yeni insanlara ihtiyacım vardı.
* * *
O yıllarda Tempo Dergisi´nin başında olan Mehmet Yılmaz, benimle mülakat yapmak üzere Ayşe Arman´ı görevlendirmişti.
Ayşe gelip karşıma oturdu, henüz 20´li yaşlarında, sarışın, modern, çok güzel bir kızdı.
Çok iyi hazırlanmış, benimle ilgili epey malzeme toplamıştı.
Zekásı, sempatikliği ve çalışkanlığıyla konuştuğu insanı çok güzel çözüyordu.
Beş yaşında bir çocuk merakıyla sorular soruyordu.
En basit, en aptalca görünen soruları sorma sanatını ondan öğrendim ve ileride kendim de çok kullandım.
Kısa soruyordu, kısa cevap alıyor, deşiyor, geçiştirmeye çalıştığım bir soru olunca, onun üstüne gidiyordu.
Ayşe´ye kızamıyordunuz.
Genç yaşında, sahip olduğu gücü çok iyi keşfetmiş, insanı çözme sanatının bütün inceliklerini öğrenmişti.
Ayşe´nin gücü deyince, onu çekemeyenlerin aklına sadece "güzelliği ve cazibesi" geliyordu.
Ayşe´ye verilecek en güzel paye de buydu, yapılabilecek en büyük haksızlık da.
* * *
Ayşe´yi o mülakatta tanıdım ve Mehmet Yılmaz´dan, ona Hürriyet´in Kelebek ekinde yazı yazdırmama izin vermesini istedim.
Mehmet Yılmaz, bu sektörde, insanların önünü en komplekssiz şekilde açan yöneticilerin başında gelir.
Ayşe, Hürriyet´te böyle başladı ve herkesi şaşırtan bir yükseliş grafiği izledi.
Gazeteciliğe yepyeni bir alanı açtı.
Kadınların başına gelen "şeyleri", hissettikleri "şeyleri", itiraf edemedikleri "şeyleri" apaçık yazmaya başladı.
"Tampax yazarı" deyip dalga geçen, küçümseyen oldu.
Oysa o Hunter Thompson´vari çok farklı bir "Gonzo" gazeteciliğin kapılarını açıyordu.
Kendi hayatını, yaşadığı çok özel, çok mahrem tecrübeleri, cüretli bir şekilde yazdı.
Kafamda Hürriyet´i, bir "sitcom" (durum komedisi) yapmak vardı.
Yani Hürriyet, Türk toplumunda sadece verdiği haberler, köşe yazıları ile değil, aynı zamanda o haberleri, köşe yazılarını yazan insanların hayatlarını anlatan bir televizyon dizisi gibi olmalıydı.
Kafamdaki projenin ilk oyuncusu Ayşe Arman oldu.
Onu benim "Pazar yazılarım", Oktay Ekşi´nin "silahla yumurtayı 25 metreden vurması, eşiyle yaptığı tango", Doğan Hızlan´ın "papyonları ve dolmakalemleri", Bekir Coşkun´un "Pako´su ve kemanı", Serdar Turgut´un "sevgili penisi", Yavuz Gökmen´in "Sevgili Melek anneannesi, sarışın güzel kadını", Kanat Atkaya´nın ev arkadaşları, yakın zamanda Ahmet Hakan´ın "yeni hayatı, Nişantaşı´sı" ve "sevgili polemikleri" takip etti.
Okurlar Hürriyet´in bu yazarlarının hayatlarını, "Friends" dizisi gibi yakından izlediler.
* * *
Ayşe Arman, geçen hafta "ısrarcı gazeteciliğin" en güzel örneklerinden birini verdi.
Kafası kesilen Münevver´in dosyasını yeniden açtı ve ardından bir dizi gelişme patladı.
Dün sabah tebrik etmek için aradığımda Londra´ya uçuyordu.
15 yıl içinde kimbilir kaçıncı defa şunu söylemek istiyordum:
"Yaşa Ayşe. Seninle iftihar ediyorum."
Ben hayatım boyunca risk alarak yazılar yazdım.
Biliyorum, "ölmüş kahramanları" ile yaşayan bu meslekte bu yazdığımı söyleyebilmek cesaret isteyen çok riskli bir şeydir.
Bütün risklerini alarak burada açıkça söylüyorum.
Bugün Türkiye´de en az bir "Uğur Mumcu gazeteciliği" kadar, "Ayşe Arman gazeteciliği" vardır.
Gazetecilik okulları, rol modeli olarak onu da müfredatına koymalıdır.
Ve herkese şunu ilan ediyorum:
Hürriyet sitcom´u şimdi yeni nesil insanlarını çıkarmaya hazırlanıyor.
20´nci sezonu izlemeye hazırlanın...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet