"YAPTIĞIM GAZETE İLE TERÖRİSTİN EKMEĞİNE YAĞ MI SÜRÜYORUM?"...BAŞBAKAN UYARDI,MEHMET YILMAZ SORGULADI!..
İstanbul Güngören'de 18 kişinin hayatını kaybettikleri hain saldırı ile ilgili görüntü ve fotoğrafların medyada yeralış biçimi eleştiri konusu oldu.Başbakan'ın çağrısını masaya yatıran Mehmet Yılmaz bakın ne yazdı....
Terör olaylarında medyanın sorumluluğu
GÜNGÖREN´deki alçak saldırının ardından gece boyunca haber televizyonlarını izledim.
Dikkatimi çeken konulardan biri İstanbul Valisi´nin medyaya yaptığı "sorumluluk" çağrısı oldu.
Benzer bir çağrı dün de Başbakan´dan geldi: "Medya farkında olmadan teröre destek veriyor, bunu yapmayalım."
Uzun süre gazete yönettim. Bu tür haberleri değerlendirirken gazetelerin yazı işlerinin ne kadar sıkıntı çektiğini biliyorum.
Terör örgütleri, kendi özel amaçları ne olursa olsun bu tür eylemleri "ses getirmek, karışıklık yaratmak için" yaparlar.
Ve bir gazete yöneticisinin haberi değerlendirirken kırk kez düşünmesine yol açan şey de budur: Bu haberin veriliş şekli, teröristlerin amaçlarına hizmet ediyor mu, etmiyor mu? Yaptığım gazete ile teröristin ekmeğine yağ mı sürüyorum?
Bu nedenle küçük olayların yayımlanmasında bir sıkıntı çıkmaz. Küçük bir haber ile iş geçiştirilir. Geçmişte gazete yöneticileri olarak aramızda telefonla konuşup, bazı haberleri hiç yayımlamadığımız da olmuştur.
Öte yandan ortada büyük bir olay varsa bunun saklanması da mümkün değildir.
Ve haberin büyüklüğü ile orantılı bir yayın kaçınılmazdır. Fotoğraflar büyür, haber sayfalarca yer kaplar.
Resmi makamlar, bunu "teröristin amacına hizmet" olarak görebilirler. Sonuç olarak halkın huzur ve güven içinde yaşamasını sağlama görevi onlara aittir ve bu görevin şu ya da bu nedenle yerine getirilememiş olmasının sayfalarca anlatılmasından hoşlanmamaları normaldir.
Dün gazetelere baktım ve "teröristin amacına hizmet" sayılabilecek türden bir yayın göremedim.
Televizyonların olayın hemen ardındaki dehşet görüntülerini defalarca yayımlamasında bir abartı olduğunu da kabul etmek zorundayız. Haber için görüntü gerekir ama aynı görüntüyü defalarca tekrarlamak habere artı bir değer katmıyor. Bundan kaçınmak gerekiyor.
Olayın gerçek mahiyeti ve sorumlusu yetkili makamlarca açıklanana kadar, sadece tahmine dayalı olarak gösterilen örgütler ile ilgili de bir problem var.
Unutmayalım ki bu eylemler "ses getirmek, örgütün adını duyurmak, güç göstermek için" yapılıyor ve uluorta yapılan tanımlamalar bu amacın gerçekleşmesine hizmet ediyor. Sonuç olarak şunu söylemeliyim: Medya sorumluluğunu bir an için olsun unutmamalı ve saate karşı yapılan bir yarış içinde olunsa bile azami dikkat sarf edilmeli.
Yetkililer de kendi işlerini yapmalı. Zamanında ve doğru istihbaratla olayın en başından önlenmesi, önlenemeyen olayların faillerinin hemen yakalanması ve halkın bilgi edinme ihtiyacı içinde olduğu unutulmayarak doğru bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması da onların işi!
MEHMET Y. YILMAZ / HÜRRİYET
GÜNGÖREN´deki alçak saldırının ardından gece boyunca haber televizyonlarını izledim.
Dikkatimi çeken konulardan biri İstanbul Valisi´nin medyaya yaptığı "sorumluluk" çağrısı oldu.
Benzer bir çağrı dün de Başbakan´dan geldi: "Medya farkında olmadan teröre destek veriyor, bunu yapmayalım."
Uzun süre gazete yönettim. Bu tür haberleri değerlendirirken gazetelerin yazı işlerinin ne kadar sıkıntı çektiğini biliyorum.
Terör örgütleri, kendi özel amaçları ne olursa olsun bu tür eylemleri "ses getirmek, karışıklık yaratmak için" yaparlar.
Ve bir gazete yöneticisinin haberi değerlendirirken kırk kez düşünmesine yol açan şey de budur: Bu haberin veriliş şekli, teröristlerin amaçlarına hizmet ediyor mu, etmiyor mu? Yaptığım gazete ile teröristin ekmeğine yağ mı sürüyorum?
Bu nedenle küçük olayların yayımlanmasında bir sıkıntı çıkmaz. Küçük bir haber ile iş geçiştirilir. Geçmişte gazete yöneticileri olarak aramızda telefonla konuşup, bazı haberleri hiç yayımlamadığımız da olmuştur.
Öte yandan ortada büyük bir olay varsa bunun saklanması da mümkün değildir.
Ve haberin büyüklüğü ile orantılı bir yayın kaçınılmazdır. Fotoğraflar büyür, haber sayfalarca yer kaplar.
Resmi makamlar, bunu "teröristin amacına hizmet" olarak görebilirler. Sonuç olarak halkın huzur ve güven içinde yaşamasını sağlama görevi onlara aittir ve bu görevin şu ya da bu nedenle yerine getirilememiş olmasının sayfalarca anlatılmasından hoşlanmamaları normaldir.
Dün gazetelere baktım ve "teröristin amacına hizmet" sayılabilecek türden bir yayın göremedim.
Televizyonların olayın hemen ardındaki dehşet görüntülerini defalarca yayımlamasında bir abartı olduğunu da kabul etmek zorundayız. Haber için görüntü gerekir ama aynı görüntüyü defalarca tekrarlamak habere artı bir değer katmıyor. Bundan kaçınmak gerekiyor.
Olayın gerçek mahiyeti ve sorumlusu yetkili makamlarca açıklanana kadar, sadece tahmine dayalı olarak gösterilen örgütler ile ilgili de bir problem var.
Unutmayalım ki bu eylemler "ses getirmek, örgütün adını duyurmak, güç göstermek için" yapılıyor ve uluorta yapılan tanımlamalar bu amacın gerçekleşmesine hizmet ediyor. Sonuç olarak şunu söylemeliyim: Medya sorumluluğunu bir an için olsun unutmamalı ve saate karşı yapılan bir yarış içinde olunsa bile azami dikkat sarf edilmeli.
Yetkililer de kendi işlerini yapmalı. Zamanında ve doğru istihbaratla olayın en başından önlenmesi, önlenemeyen olayların faillerinin hemen yakalanması ve halkın bilgi edinme ihtiyacı içinde olduğu unutulmayarak doğru bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması da onların işi!
MEHMET Y. YILMAZ / HÜRRİYET