YAPIMCI TİMUR SAVCI AÇIKLADI! MUHTEŞEM YÜZYIL NE ZAMANA KADAR SHOW TV'DE?
"Muhteşem Yüzyıl"ın yapımcısı Timur Savcı filmlere konu olabilecek hayat hikâyesini ve Muhteşem Yüzyıl'ı HT Pazar'a anlattı.
Bazı insanlar vardır hayat hikâyeleri acayip virajlarla doludur, dinlerken bir film seyrediyormuş gibi hissedersiniz kendinizi. İşte TİMS Productions’ın kurucusu Timur Savcı da onlardan biri. Ama kendi hayatının filmini çekmek yerinemilyon dolarlık anlaşmalara imza atıp hepimizi ekrana kilitleyen dizi ve filmler çekiyor. Reyting rekortmeni Muhteşem Yüzyıl’ın yapımcısı Timur Savcı, dizinin gelecek sezonda başka bir kanala geçip geçmeyeceğini, rekor bir anlaşmaya imza attıkları Ahmet Altan’ın kitabı Kılıç Yarası Gibi’nin ne zaman dizi olacağını ve hayatıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı.
Son yıllarda bir şekilde hayatımıza girdin ama geçmişin, nasıl biri olduğun bilinmiyor.
Adana doğdum. Normal gelirli bir ailenin çocuğuyum.
Ne iş yapıyor anne baba? Babamsebze-meyve komisyoncusu. Annemev hanımı. Lise bitene kadar Adana’da okudum.
Nasıl bir çocuktun?
Hiçbir zaman içine kapanık bir çocuk değildim, çok sosyaldim. Sonra üniversite için İstanbul’a geldim.
Hangi bölüm? İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Daha önce bir kere daha gelmiştimİstanbul’a. İlk görüşte aşk vardır ya, İstanbul da benimiçin öyle.
Çok büyük sıkıntılar çektiğin yolunda haberler çıktı...
Üniversitede ilk birkaç sene teyzemlerde kaldım. Geçinmek için garsonluk gibi işlerde çalıştım. Her genç gibi bir hayatımvardı.
Sonra?
Çalıştığım yerlerden birindemüziği çok sevdiğimi hissettim. DJ’le arkadaş oldum. Çalıştığım kafeden çıkıp sabaha karşı kapanan yerlerde DJ’lik yapmaya başladım. Hatta bir dönemdüğünlerden epey para kazandım.
Okul ne oldu peki?
Okula gerektiği kadar gidiyordum. Hayatımdaki dönümnoktalarından birini o kafede yaşadım. Hatta Meral’le orada tanıştık.
Meral?
Meral Okay.
Hayat ne ilginç.
O zaman daha bu işlerle pek alakamyoktu. Hukuk fakültesinde okumaktan damutlu değildim. Bir gün sanat yönetmeni olan kuzenimin çekimine gittim. Platoda bir deterjan reklamı çekiyorlardı. Gecenin bir yarısı kriz çıktı. Kumaş boyası bulunması gerekiyor. “Bana araba verirseniz hallederim” dedim. Edip İplik diye bir fabrika varmış o taraflarda. Kapısına dayanıp gece bekçisine yalvarıp tekstilmühendisini buldumve prodüksiyon çok başarılı geçti. Sonra, “Bizimle çalışırmısın?” dediler. DJ’lik yaptığım yerde Sony Music’ten burs teklifi aldım. Okulu bırakıp Viyana’ya gidecektim ama ailede kıyamet koptu. Gidemedim tabii. Şimdi iyi ki kalıp çalışmaya devam etmişim diye düşünüyorum.
Dizi sektörüne geçişin nasıl oldu?
Bir kriz dönemi sonrası reklamsektörü durunca İkinci Bahar dizisinde iş teklif ettiler. Zor bir dönemdeydim,mecburen kabul ettim.
Ama çok çalışkansın gördüğüm kadarıyla.
Evet. Hep öyleydim. İstikrarsızlıktan hoşlanmam, korkarımdaha doğrusu. İkinci Bahar’dan ayrılıncaya kadar da zevkle çalıştım.
Yorulup mu ayrıldın İkinci Bahar’dan?
Hayır. Birkaç arkadaşımla ortak reklam prodüksiyon şirketi kurmaya karar verdiğimiz için ayrıldım.
Cepte para varmı?
Asıl büyük hisse sahibinin vardı. Biz daha çok, iş gücümüzü koyduk. Bir sene işimiz yaver gitti. Dolarla ödemek zorunda olduğumuz bir iş sonrasında sıkıntılar yaşamaya başladık. Meşhur Anayasa krizinin ertesi günü dolar fırlayınca mahvolduk. Şirkete hırsız girince iyice moralimiz bozuldu. Şirketi kapattık.
Ve tabii yeniden televizyon sektöründe iş aramaya başladın herhalde?
Televizyon sektöründe kimseyi tanımıyordum. Artık reklamda da çalışamazdım. 5-6 ay depresyon dönemi yaşadım. Bu dönemimardından, aynı gün hem ANS’den hem de bir de sinema filmi için Uğur Yücel’in ekibinden aradılar. Görüşmeye gittim, para da fena değildi. Ama bir hafta sonra kovuldum. Hayatımın en kötü günüydü. ANS’deki işe de “Hayır” demiştim. Çok üzüldüm.
Ağlarmısın?
Hiç ağlamam ama o gün ağlamıştım. Sonra ANS’den tekrar aradılar.
Ne iş yaptın orada?
Nihayetinde Asmalı Konak gibi bir işin yapım koordinatörü oldum. Televizyon piyasası beni Asmalı Konak’la tanıdı. O yüzden Abdullah Oğuz’la karşılaşınca hâlâ “Patron” derim. Üstümde emeği olduğuna inandığımbirkaç adamdan biridir.
Kader ağlarını güzel örmüş aslında.
Evet şahane ördü. Prodüktörlük yapmaya devamettik. Sonra Haziran Gecesi’ni yaptık. Bu arada tabii saymadığımsinema filmlerimvar.
Durmuyorsun...
Hep çalıştım. Haziran Gecesi bittikten TİMS Productions’ı kurdum. Çok komik, ilk işimİlk Aşk filmi. Beş kuruş parasız giriştimbu işe. Şansım yaver gitti. Ama zararına tabii ki. Arkadaşlarımdan, ailemden kredi aldım.
Kaç parayamal olmuştu?
900 bin dolar civarında.
Eşten dosttan 900 bin dolar çıkarmak da iyiymiş.
Çıkardığımpara 300 bin liraydı.
Geri kalanını piyasaya borçlanarakmı çıkardın?
Verdiğim sözü tutarım. Kimse ikinci kez “Ne zaman ödeyeceksin” diye sormadı bana.
Korkmuyormuydun?
Başka şansım yoktu. İlk Aşk’la Altın Koza’dan 5 dalda ödül aldık. Tam hatırlamıyorum, ama 250 bin lira gibi de para aldık. Sağır Oda programını yapıyorduk, Kavak Yelleri’ne başlamıştık.
Bilen biri olarak sormazsam çatlarım. Gerçekten de film olabilecek bir hikâye. Her şeyi iyi kötü topladın. Sonra bir anda ne oldu?
Tam Kavak Yelleri 14-15. bölümlerde, umutları moturmuş, bir gün askere gitmek zorundasın kâğıdı geldi. Aynı zamanda askeri bir dava açılmış. Bu koşuşturmada iki kere daha askere çağrıldım ama birliğime teslim olmadım. Daha önce 8 kere üniversiteyi kazanıp ertelemiştim askerliği. İlkinde önemli bir şey oldu gitmedim, gerçekten çok önemli bir şeydi. İkincisinde karımın hamile olduğunu öğrendim, yine gitmedim. Daha sonra avukatım teslim olmazsam tutuklanacağımı söyledi.
Bu cümle yetmiştir...
Yetti ne demek, hayatım karardı. Hiç hesapta yokken pazartesi askere gitmem gerekiyor. Bu arada kimseye de söylemişim.
Sonra askere gittin.
Evet arkadaşlarımı organize ettimve gittim.
Ama kimseye söylemiyorsun gittiğini.
Aynen. Kimse bilmesin.
Peki nasıl burdaymış gibi yapıyordun? Çarşı izinleri benimiçin değerliydi tabii. Hatta çarşıda bir de ofis yapmıştım.
Nerede oluyor bu?
Kütahya’da.
Ve uzun süre yaptın değilmi üstelik?
Her şeyin bir bedeli var. 15 ay işte.
Kütahya’da ofis kurdun, internetli falan.
Full, her şeyin en hızlısı. Playstation’dan tut filmler bilmemne. Tambir ofis ortamı.
Çarşıya çıkmak senin için ofise gitmek yani.
Aynen öyle. Tabii bir takım bahanelerle “Ah bugün ayağım ağrıyor” deyip hastane iznine çıkmalar falan...
Gelmeni gerektiren büyük krizler oluyor muydu?
Olmazmı? Çok stratejik izinler kullandım. İstanbul’a geldiğimde tümtoplantılarımı hallediyordum, projeleri konuşuyordum. Senoryalarımı falan askerde okuyordum. Bir de hayatımda hiç bu kadar kitap okumadım. Asında fırsat olmuyor. Gerçekten olmuyordu. Fakat askerde inanılmaz sayıda kitap okudum.
‘Pargalı ölünce çok üzüleceğiz’
Peki son sorum Pargalı’yı ne zaman öldüreceksin?
Çünkü Pargalı dizinin en keyifli karakterlerinden biri oldu ama bir yerden sonra tarihi gerçekler gereği ölmek durumunda. Bunu erteliyor musun biraz? Nasıl değiştirelim tarihi, kronolojiyi değiştiremeyiz. İş iyi gitsin diye gerçeklerden çok da kopamayız.
Üzülmeyecek misin?
Çok üzüleceğiz.
Peki Mehmet Ali Erbil diziye katılacak mı?
Mehmet Ali Erbil çok iyi bir oyuncu. Gelecekte belki düşünebiliriz kendisini ama şimdilik böyle bir fikrimiz yok.
Rahşan GÜLŞAN /HT PAZAR
RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN...
Son yıllarda bir şekilde hayatımıza girdin ama geçmişin, nasıl biri olduğun bilinmiyor.
Adana doğdum. Normal gelirli bir ailenin çocuğuyum.
Ne iş yapıyor anne baba? Babamsebze-meyve komisyoncusu. Annemev hanımı. Lise bitene kadar Adana’da okudum.
Nasıl bir çocuktun?
Hiçbir zaman içine kapanık bir çocuk değildim, çok sosyaldim. Sonra üniversite için İstanbul’a geldim.
Hangi bölüm? İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Daha önce bir kere daha gelmiştimİstanbul’a. İlk görüşte aşk vardır ya, İstanbul da benimiçin öyle.
Çok büyük sıkıntılar çektiğin yolunda haberler çıktı...
Üniversitede ilk birkaç sene teyzemlerde kaldım. Geçinmek için garsonluk gibi işlerde çalıştım. Her genç gibi bir hayatımvardı.
Sonra?
Çalıştığım yerlerden birindemüziği çok sevdiğimi hissettim. DJ’le arkadaş oldum. Çalıştığım kafeden çıkıp sabaha karşı kapanan yerlerde DJ’lik yapmaya başladım. Hatta bir dönemdüğünlerden epey para kazandım.
Okul ne oldu peki?
Okula gerektiği kadar gidiyordum. Hayatımdaki dönümnoktalarından birini o kafede yaşadım. Hatta Meral’le orada tanıştık.
Meral?
Meral Okay.
Hayat ne ilginç.
O zaman daha bu işlerle pek alakamyoktu. Hukuk fakültesinde okumaktan damutlu değildim. Bir gün sanat yönetmeni olan kuzenimin çekimine gittim. Platoda bir deterjan reklamı çekiyorlardı. Gecenin bir yarısı kriz çıktı. Kumaş boyası bulunması gerekiyor. “Bana araba verirseniz hallederim” dedim. Edip İplik diye bir fabrika varmış o taraflarda. Kapısına dayanıp gece bekçisine yalvarıp tekstilmühendisini buldumve prodüksiyon çok başarılı geçti. Sonra, “Bizimle çalışırmısın?” dediler. DJ’lik yaptığım yerde Sony Music’ten burs teklifi aldım. Okulu bırakıp Viyana’ya gidecektim ama ailede kıyamet koptu. Gidemedim tabii. Şimdi iyi ki kalıp çalışmaya devam etmişim diye düşünüyorum.
Dizi sektörüne geçişin nasıl oldu?
Bir kriz dönemi sonrası reklamsektörü durunca İkinci Bahar dizisinde iş teklif ettiler. Zor bir dönemdeydim,mecburen kabul ettim.
Ama çok çalışkansın gördüğüm kadarıyla.
Evet. Hep öyleydim. İstikrarsızlıktan hoşlanmam, korkarımdaha doğrusu. İkinci Bahar’dan ayrılıncaya kadar da zevkle çalıştım.
Yorulup mu ayrıldın İkinci Bahar’dan?
Hayır. Birkaç arkadaşımla ortak reklam prodüksiyon şirketi kurmaya karar verdiğimiz için ayrıldım.
Cepte para varmı?
Asıl büyük hisse sahibinin vardı. Biz daha çok, iş gücümüzü koyduk. Bir sene işimiz yaver gitti. Dolarla ödemek zorunda olduğumuz bir iş sonrasında sıkıntılar yaşamaya başladık. Meşhur Anayasa krizinin ertesi günü dolar fırlayınca mahvolduk. Şirkete hırsız girince iyice moralimiz bozuldu. Şirketi kapattık.
Ve tabii yeniden televizyon sektöründe iş aramaya başladın herhalde?
Televizyon sektöründe kimseyi tanımıyordum. Artık reklamda da çalışamazdım. 5-6 ay depresyon dönemi yaşadım. Bu dönemimardından, aynı gün hem ANS’den hem de bir de sinema filmi için Uğur Yücel’in ekibinden aradılar. Görüşmeye gittim, para da fena değildi. Ama bir hafta sonra kovuldum. Hayatımın en kötü günüydü. ANS’deki işe de “Hayır” demiştim. Çok üzüldüm.
Ağlarmısın?
Hiç ağlamam ama o gün ağlamıştım. Sonra ANS’den tekrar aradılar.
Ne iş yaptın orada?
Nihayetinde Asmalı Konak gibi bir işin yapım koordinatörü oldum. Televizyon piyasası beni Asmalı Konak’la tanıdı. O yüzden Abdullah Oğuz’la karşılaşınca hâlâ “Patron” derim. Üstümde emeği olduğuna inandığımbirkaç adamdan biridir.
Kader ağlarını güzel örmüş aslında.
Evet şahane ördü. Prodüktörlük yapmaya devamettik. Sonra Haziran Gecesi’ni yaptık. Bu arada tabii saymadığımsinema filmlerimvar.
Durmuyorsun...
Hep çalıştım. Haziran Gecesi bittikten TİMS Productions’ı kurdum. Çok komik, ilk işimİlk Aşk filmi. Beş kuruş parasız giriştimbu işe. Şansım yaver gitti. Ama zararına tabii ki. Arkadaşlarımdan, ailemden kredi aldım.
Kaç parayamal olmuştu?
900 bin dolar civarında.
Eşten dosttan 900 bin dolar çıkarmak da iyiymiş.
Çıkardığımpara 300 bin liraydı.
Geri kalanını piyasaya borçlanarakmı çıkardın?
Verdiğim sözü tutarım. Kimse ikinci kez “Ne zaman ödeyeceksin” diye sormadı bana.
Korkmuyormuydun?
Başka şansım yoktu. İlk Aşk’la Altın Koza’dan 5 dalda ödül aldık. Tam hatırlamıyorum, ama 250 bin lira gibi de para aldık. Sağır Oda programını yapıyorduk, Kavak Yelleri’ne başlamıştık.
Bilen biri olarak sormazsam çatlarım. Gerçekten de film olabilecek bir hikâye. Her şeyi iyi kötü topladın. Sonra bir anda ne oldu?
Tam Kavak Yelleri 14-15. bölümlerde, umutları moturmuş, bir gün askere gitmek zorundasın kâğıdı geldi. Aynı zamanda askeri bir dava açılmış. Bu koşuşturmada iki kere daha askere çağrıldım ama birliğime teslim olmadım. Daha önce 8 kere üniversiteyi kazanıp ertelemiştim askerliği. İlkinde önemli bir şey oldu gitmedim, gerçekten çok önemli bir şeydi. İkincisinde karımın hamile olduğunu öğrendim, yine gitmedim. Daha sonra avukatım teslim olmazsam tutuklanacağımı söyledi.
Bu cümle yetmiştir...
Yetti ne demek, hayatım karardı. Hiç hesapta yokken pazartesi askere gitmem gerekiyor. Bu arada kimseye de söylemişim.
Sonra askere gittin.
Evet arkadaşlarımı organize ettimve gittim.
Ama kimseye söylemiyorsun gittiğini.
Aynen. Kimse bilmesin.
Peki nasıl burdaymış gibi yapıyordun? Çarşı izinleri benimiçin değerliydi tabii. Hatta çarşıda bir de ofis yapmıştım.
Nerede oluyor bu?
Kütahya’da.
Ve uzun süre yaptın değilmi üstelik?
Her şeyin bir bedeli var. 15 ay işte.
Kütahya’da ofis kurdun, internetli falan.
Full, her şeyin en hızlısı. Playstation’dan tut filmler bilmemne. Tambir ofis ortamı.
Çarşıya çıkmak senin için ofise gitmek yani.
Aynen öyle. Tabii bir takım bahanelerle “Ah bugün ayağım ağrıyor” deyip hastane iznine çıkmalar falan...
Gelmeni gerektiren büyük krizler oluyor muydu?
Olmazmı? Çok stratejik izinler kullandım. İstanbul’a geldiğimde tümtoplantılarımı hallediyordum, projeleri konuşuyordum. Senoryalarımı falan askerde okuyordum. Bir de hayatımda hiç bu kadar kitap okumadım. Asında fırsat olmuyor. Gerçekten olmuyordu. Fakat askerde inanılmaz sayıda kitap okudum.
‘Pargalı ölünce çok üzüleceğiz’
Peki son sorum Pargalı’yı ne zaman öldüreceksin?
Çünkü Pargalı dizinin en keyifli karakterlerinden biri oldu ama bir yerden sonra tarihi gerçekler gereği ölmek durumunda. Bunu erteliyor musun biraz? Nasıl değiştirelim tarihi, kronolojiyi değiştiremeyiz. İş iyi gitsin diye gerçeklerden çok da kopamayız.
Üzülmeyecek misin?
Çok üzüleceğiz.
Peki Mehmet Ali Erbil diziye katılacak mı?
Mehmet Ali Erbil çok iyi bir oyuncu. Gelecekte belki düşünebiliriz kendisini ama şimdilik böyle bir fikrimiz yok.
Rahşan GÜLŞAN /HT PAZAR
RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN...