YANLIŞ İNSANLARA BEDEL ÖDETİYORSUN HAŞMET!...HOUSE CAFE OLAYI'NIN KAHRAMANLARINDAN(!) MANSUR FORUTAN 'OLAYIN ALTINI ÇİZDİ'

Medya tarihine "House Cafe Olayı" olarak geçen Haşmet Babaoğlu'nun Nişantaşı'ndaki House Cafe'yi basarak hakkında yazı yazan Ahmet Hakan ile Mansur Forutan'a küfür etmesi olayında bu kez söz sırası Akşam yazarı Mansur Forutan'da...

Bu olayın altını çizmek istiyorum!



O güne' çok gergin başladığımı söylemem gerek. Gerginliğin nedeni evde giyebileceğim bir çift çorap bulamamış olmamdı.

Sorumlusu Dilber tabii ki!

Ne yapıp ettiğini bilmiyorum ama çoraplarımı yok etmeyi başarmıştı. Size yemin ederim giyebileceğim tek bir çift çorap bulamadım arşivde. Kirlisi bile yok!

Bu serin kasım gününde sokağa çorapsız çıkma anlamına geliyordu.

Önce bi' çift çorap alınacak sonra Dilber'in evi basılıp hesap sorulacak...

Çok sinirliydim; gerçekten...

Kapıya iner inmez Ahmet Hakan'la burun buruna geldik ve sabah espresso'su vaadiyle bendenizi kandırmayı başardı. Çorap projesi de bir kahve içimi süresince ertelenmiş oldu böylece...

Giyim kuşam notu: Eğer çorapsız ayakkabı giyecekseniz ayakkabınızın bol olmamasına özen gösteriniz!

Neyse Ahmet'le çöktük bi' mekana.

Kahvemden ilk yudumu aldığım anda da günün ilk SMS'i geldi.

İçerikten çok kimden geldiği daha önemli: Evet yanılmadınız HaşmetB.

Daha önce de bir-iki SMS almıştım kendisinden...

İçerik ortaokul düzeyi; benim verdiğim cevaplar da dahil. Yani vıcık vıcık paçozluk akıyor. Bi' yanıyla da komik. Hatta Ahmet'e 'ya düştüğümüz şu hale bak' diyip olaya epey güldük. Yani o dakikalarda gerçek sorunum Dilber'di, Haşmet değil.

Ama bir-iki dakika sonra karşımda belirive-

rince sorunun Dilber ekseninden uzaklaştığını anladım.

Dürüst olmak gerekirse soğukkanlılığımı yitirmedim. Ayağa kalktım başka bir yere geçip konuşmayı önerdim ama pek istekli olmadı.

Kendi kişisel şovunu oynamaya başladı...

Gene dürüst olmak gerekirse atışmamız seviyeliydi.

Bi' de ben bu işlerin adamı olmadım ki hiç... Kılım kabadayı kültürüne!

Olabilecekleri düşündüm. En kötü cebinden bir adet zeytin çıkartıp üstüme atar, ben de gider babama şikayet ederim diye düşündüm.

Ha, bi' ara ağzımdan Haşmet Abi lafı çıktı. O da hani artık ben Haşmet'tim diye santraya koştu. Galibiyet golü bu yani!

Hacı, sana ne dediğim önemli değil, senin hakkında ne düşündüğüm önemli!

Neyse benle atışmayı bıraktı Ahmet'e daldı bu sefer. Ve tabii gene ortaokul düzeyindeyiz.

Cılız küfürleşmeler 'kahrol düşman, al sana bomba' kıvamından öteye geçmedi. Bi' ara desibel yükselince HaşmetB'yi tuttum ki rezalet çıkmasın. Zaten bundan daha rezil bir durum da olamaz benim için. Bi' yandan da aman en zayıf yanımı, yani çorapsız olduğumu anlamasın diye de çaba gösterdim.

En son, HaşmetB medya etiği üzerine kısa bir vaaz verip gene bi' şeylerin altını çizip gitti.

Olay budur!

Sonra filmi başa sarıp düştüğümüz hale güldük tabii ki.

Pederin notu: İtibarı 30 yılda toplarsın, 30 saniyede verirsin!

Toptan anlamazsın top yorumu yaparsın...

Aşktan anlamazsın -artık öyle gözüküyor- aşk yazarsın...

Rock'tan anlamazsın, rocker geçinirsin...

Duygu adamıyım dersin, mekan basarsın-pardon basarmış gibi yaparsın, sonra da sağa sola korkudan titrediler dersin...

Zor bir hayat ve bunu anlayışla karşılıyorum. Her gün olmadığın bir adam olarak güne başlamak zor olmalı. Kızgın değilim, öfkeli hiç değilim. Ama bir zamanlar kalbime girmiş birinin düştüğü durumu görünce canım acıyor. Yanlış insanlara bedel ödetiyorsun Haşmet!

Son soru: Çok değil, üç yıl önce yanında kaç kişi vardı, şimdi kaç kişi var?