Yalçın Küçük Ulusal Kanal'dan neden kovuldu?
Sözcü gazetesi yazarı Oray Eğin, bugünkü köşe yazısında Yalçın Küçük'ün Ulusal Kanal'dan kovulmasını gündeme getirdi.
Yalçın Küçük'ün programının Ulusal Kanal'da artık olmaması Oray Eğin'in de dikkatini çekmiş ve bugün "neden kovuldu?" sorusunu gündeme taşımış.
Oray Eğin, muhalif isimlerin kendi mecralarında bile artık yer bulamamasından şikayet ederek "Yalçın Küçük'ün programı olmasa ABD'den Ulusal Kanal'ı hangi kuvvet izlettirir bana?" diyor yazısında.
İşte Oray Eğin'in dikkat çeken Ulusal Kanal eleştirisi
Yalçın Küçük kısa süre önce Ulusal Kanal'da programa başladı. Programın süresi o kadar uzundu ki, yine de yetmiyordu. Küçük ekranda da tıpkı kitaplarında olduğu gibi "geveze" bir yazar-kendi ifadesi. Üç saat falan bir konuyu tartışıyorlar, program tam bitmek üzereyken "Haftaya bu konuya gireceğiz" diyordu. Bu temposundan programın asla bitmeyeceğini, sonsuza kadar süreceğini düşünebilirdi izleyiciler.
Ulusal Kanal aniden Yalçın Küçük'ün programını yayından kaldırdı! Bir kez daha aykırı bir ses medyada susturuldu.
Böyle kovulmalar muhalif/alternatif medyada olunca şaşkınlığım daha da artıyor. Ruhat Mengi, Yalçın Küçük, Nihat Genç, Ayşenur Arslan gibi pek çok insan sadece seslerini duyurmak, kendilerini ifade etmek için hiçbir çıkar beklemeden program yapıyorlar, sonra da kovuluyorlar!
Büyük patronlar kovsa anlarım; bir açıklaması vardı.
Oysa bir platform olarak yola çıkan, muhaliflere ses veren Ulusal Kanal gibi yerler insanları susturmaya başlayınca şaşırıyorum. Merkez medya yer vermediği için bu insanlar bu küçük kanallara mahkum kaldı. Bu küçük kanallar bu insanlar sayesinde tanındı, izlenmeye başladı.
Yalçın Küçük'ün programı olmasa ABD'den Ulusal Kanal'ı hangi kuvvet izlettirir bana?
Peki bu susturmalar, kovulmalar, sansür, büyük medyanın baskıcı yöntemlerinin alternatif platformlarda aynen devam etmesi medya sisteminde gerçek bir çarpıklık olduğunu göstermiyor mu? Halk TV, Ulusal Kanal gibi yerlerin tek bir görevi var: Tahammül etmek ve platformu sonuna kadar açmak. Yoksa yok olurlar...
Oray Eğin, muhalif isimlerin kendi mecralarında bile artık yer bulamamasından şikayet ederek "Yalçın Küçük'ün programı olmasa ABD'den Ulusal Kanal'ı hangi kuvvet izlettirir bana?" diyor yazısında.
İşte Oray Eğin'in dikkat çeken Ulusal Kanal eleştirisi
Yalçın Küçük kısa süre önce Ulusal Kanal'da programa başladı. Programın süresi o kadar uzundu ki, yine de yetmiyordu. Küçük ekranda da tıpkı kitaplarında olduğu gibi "geveze" bir yazar-kendi ifadesi. Üç saat falan bir konuyu tartışıyorlar, program tam bitmek üzereyken "Haftaya bu konuya gireceğiz" diyordu. Bu temposundan programın asla bitmeyeceğini, sonsuza kadar süreceğini düşünebilirdi izleyiciler.
Ulusal Kanal aniden Yalçın Küçük'ün programını yayından kaldırdı! Bir kez daha aykırı bir ses medyada susturuldu.
Böyle kovulmalar muhalif/alternatif medyada olunca şaşkınlığım daha da artıyor. Ruhat Mengi, Yalçın Küçük, Nihat Genç, Ayşenur Arslan gibi pek çok insan sadece seslerini duyurmak, kendilerini ifade etmek için hiçbir çıkar beklemeden program yapıyorlar, sonra da kovuluyorlar!
Büyük patronlar kovsa anlarım; bir açıklaması vardı.
Oysa bir platform olarak yola çıkan, muhaliflere ses veren Ulusal Kanal gibi yerler insanları susturmaya başlayınca şaşırıyorum. Merkez medya yer vermediği için bu insanlar bu küçük kanallara mahkum kaldı. Bu küçük kanallar bu insanlar sayesinde tanındı, izlenmeye başladı.
Yalçın Küçük'ün programı olmasa ABD'den Ulusal Kanal'ı hangi kuvvet izlettirir bana?
Peki bu susturmalar, kovulmalar, sansür, büyük medyanın baskıcı yöntemlerinin alternatif platformlarda aynen devam etmesi medya sisteminde gerçek bir çarpıklık olduğunu göstermiyor mu? Halk TV, Ulusal Kanal gibi yerlerin tek bir görevi var: Tahammül etmek ve platformu sonuna kadar açmak. Yoksa yok olurlar...