YAKIN ARKADAŞLARINI SATTI TORUNU YAŞINDAKİ KÜTAHYALI İLE DURUMU DÜZELTMEYE ÇALIŞIYOR!

Aydın Doğan'ın Rasim Ozan Kütahyalı'nın evine gitmesini eleştiren Ergun Babahan'dan olay yaratacak yazı.

İlk kez Medyaradar’ın duyurduğu Aydın Doğan’ın Rasim Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı çiftini evlerinde ziyaret etmesini Star yazarı Ergun Babahan sert bir dille eleştirdi.

Aydın Doğan’ın Hilton aşkı sürüyor

Aydın Doğan bugün milyar dolarla ifade edilen bir servet sahibiyse, Hürriyet Gazetesi sayesindedir.
Aydın Doğan bu aşk uğrunda yıllardır yanında olan gazetecileri bir kenara atıp torunu yaşındaki Rasim Ozan Kütahyalı ile durumu düzeltme çabasına giriyor.

Kütahyalı’yı holding merkezinde ağırlıyor, evine yemeğe gidiyor ayrıca Nagehan Alçı sınır koyduğu için Nişantaşı’ndaki yemek davetini çok sınırlı turuyor.

Yakın çalışma arkadaşlarını bir kalemde satıyor yani.

Tipik bir patron davranışı.

Bu ilişkiyi anlatan en güzel söz, Özdemir Asaf’a ait “Onursuzum daha neyim olayım” dizesidir herhalde..

Şimdi Hürriyet Gazetesi birdenbire Kadir Topbaş’ı sürmanşet yaptı.

Konu aslında iç sayfalarda görülecek bir öneme sahipti ama Hürriyet ne zaman gündeme geleceği belli olmayan ve kendisinin sorgulamadığı bir haberi sürmanşete çıkarmıştı.

Ertesi gün alıntı yapan gazeteler bile haberi iç sayfalarda verdi, yani 20 yıl sonra olması beklenen bir projeye ilişkindi.

Kadir Topbaş’ı yağlamak ve manşete çıkarmak amacıyla yapılmış tipik bir patron manşetiydi. “Bizim karton fabrikası teşviki ne oldu” türünden bir haber.

Herhalde Hürriyet’e yönetici olmanın ilk koşulu bu.

Bu meslekten gelen herkes bilir ki, büyük bir gazete bir haberi sorgulamadan, işlemeden manşete çıkarıyorsa bir hesabı vardır.

Doğru düzgün haber niteliği olmayan “Yüce Zeus oldu Deyus” manşeti böyle bir hesabın örneğidir.

Aynı şekilde, Aydın Doğan’ın iktidarla yakınlaşma işaretleri ve sonucunda 300 milyon dolara aldığı Hilton’dan bir kaç milyar dolar çıkarma çabasının sürdüğünü görüyoruz.

Muhataplarını uyarayım; bu tehlikeli bir ilişki.

Benzin istasyonu nedeniyle Doğan’a yaklaşan bir bakana “Rabbim Cleveland” dedi.

Doğan’ın dolar milyarderi olmasına katkıda bulunan bir banka genel müdürüne de rabbim “Keçi çiftliği” dedi.

İkisi de yakayı böyle sıyırdı.

Bu tablo karşısında bile, gazeteleri yandaşlıkla suçlayan Hürriyet yazarları çıkıyor.

Önce kendinize bir sorun, o kadar yıkama-yağlama yapıyorum da Aydın Doğan benimle ve eşimle önce ofisinde, sonra evimde yemek yemiyor da, Rasim Ozan Kütahyalı ile yiyor.

İkinci olarak da şunu sorun, ya biz gazeteci olarak basın ve ifade özgürlüğünü savunuyoruz da bizim patron Başbakan ile gazetecilerin yaptığı toplantıda sansürün en keskin savunucusu kesiliyor diye!

O toplantıya katılan herkes Aydın Doğan’ın Başbakan Erdoğan’a resmen bir sansür kurulu kurulmasını ve gazetelerin bu kurulun onayından geçen haberleri basmasını önerdiğini biliyor.

Çünkü sizin patron yedek parça satıcılığından gelen biri.

Gazete gücü sayesine önce bir banka, ardından pompacı olmuş, sonra ikisini de büyük farkla satıp servet yapmış biri.

Adamlık parayla ölçülecekse, büyük adam, ama insanlıkla ölçülecekse vermesi gereken çok hesap var.

O yüzden, yazarken ve çizerken dikkatli olun, karşınızda patronunuzun keçi çiftliği sahibiyle yakın ilişkisini bilen biri var.

Adamsanız, Hilton’un imar projesi değişikliğine ilişkin bir satır yazın.

Mesela hepiniz çevrecisiniz, Hilton arazisinin olduğu gibi kalmasını savunun.

Kimi gazeteler kamu kaynaklarının yağmalanmasıyla yaşadığı için yazarları bunu yazamaz.

Ergun Babahan/Star