''XXX'LER HALA ORTADA KOL GEZİYOR! MEDYADAKİ XXX'LERİ KİMLER KORUYOR?''
Ama XXX'ler hala ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar; ne kimse vuruyor, ne de onların pişmanlıktan yüzleri kızarıyor...
Medyadaki XXX’leri kimler koruyor
O yıllarda Kumkapı’daki Kör Agop’un meyhanesinde buluşurlardı... Cihangir’deki ev davetlerinde Boğaz’a bakarak bilgi alışverişi yapılırdı...
Kendilerine AB uzmanı, Ortadoğu uzmanı, Amerika’yla ilişkiler uzmanı gibi birtakım unvanlar yakıştıran gazeteciler... Ve karşılarında Avrupa Birliği’nin temsilcisi Karen Fogg...
Kurulan samimiyet gazetecilik meslek sınırlarının çok ötesinde, ’Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor’ seviyesine gelmişti...
Sonra bu arkadaşların yazışmaları ortalığa döküldü, saçıldı...
*Karen Fogg’dan Cengiz Çandar’a: ’[AB’nin çıkardığı Güncel Haber dergisinin] birinci sayfasında AB ve Avrupa bütünleşmesi olarak tercihen katışıksız Türk görüşünün dışında bir şeyler yazan her ay başka bir seçkin köşe yazarının makalesi var. Nitekim Şahin Alpay IGC üzerine, Lale S. güvenlik ve savunma üzerine, Cüneyt C. tarım üzerine, Emine Y. telekom üzerine yazdı. Ferai T., Mehmet Ali B., Samy C., Semih İ., Zeynep G., Mithat M., Mim Kemal bu yoldan geçtiler. Şimdi senin sıran. Güncel bir Avrupa konusu üzerine Türkçe 400-500 kelimelik bir makale üretmek ve bize e-postayla 9 Nisan’a kadar (...) bizim konuk köşe yazarımız olur musun? (Ödeme mümkün, bize makbuz gönder.)’
*Cengiz Çandar’dan Karen Fogg’a: ’Sevgili Karen, senin bir önerini nasıl geri çevirebilirim? Sizin sayfalarınızdan geçenler kuyruğunda en son sırada oluşum şaşırtıcı...’
*Mehmet Ali Birand’dan Karen Fogg’a: ’Sevgili Karen, evimde yüksek düzeyde ya da en üst düzeyde gazetecilerle özel toplantıyı yeniden öneriyorum. Ne dersin?’
*Şahin Alpay’dan Karen Fogg’a: ’Sevgili Karen, nasılsın? Yakında İstanbul’a geliyor musun? Bahçeşehir’deki dekanım Prof. Eser Karakaş (çok saygı duyulan bir liberaldir, geçen yıl Bahçeşehir’e yaptığımız ziyarette kendisiyle kısaca görüşmüştünüz) bir akşam yemeği ya da öğle yemeğinde sizi ağırlamayı çok istiyor, sizinle konuşmaya fena halde ihtiyacı olduğunu söylüyor. Lütfen İstanbul’dayken bizi görmek için biraz zaman ayırın.’
Dün Karen Fogg’a bilgi aktaran gazetecilere ’Kör Agop Çetesi’ adı takılmıştı...
Bugün WikiLeaks belgelerinde büyükelçilere haber aktaran, onlarla gazetecilik ilişkisini aşan medya mensuplarından XXX diye bahsediliyor...
Geçen hafta da odatv.com ’Kim bu XXX’ler’ tartışması üzerine ’Karen Fogg yazışmalarını’ hatırlatmış...
Doğrusu, ben XXX’lerin kim olduğunu hiç merak etmiyorum. Bir gün adları ortalığa saçılırsa hiç şaşıracağımı da düşünmüyorum.
Çünkü Türkiye’de aşağı yukarı her taşın altından bildiğimiz ’Olağan Şüpheliler’ çıkıyor zaten...
Ne ilginç ki Karen Fogg’la ’makbuz gönder-ödemeyi al’ diye ilişkiye girenler, ’Evimde partiye bekliyorum’ diyenler, aracılık yapanlar bugün de ortalıkta mesela... Hala birbirlerini koruyup kollayarak, birbirlerine pas atarak, görev dağılımı yaparak gazetecilik yapıyorlar: ’Sen AB konularıyla ilgilen, ben Amerika’yı alayım, ona da Ortadoğu’yu bırakalım...’
Mustafa Balbay’ın doğruluğu tartışmalı günlükleri üzerinden ’Gazetecilik sınırları aştı’ diye yorumlar yapılabiliyor...
Ama XXX’ler hala ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar; ne kimse vuruyor, ne de onların pişmanlıktan yüzleri kızarıyor... Dolandırıcılıkları yargıyla kanıtlananlara bile bir şey denmiyor!
İşte ben bir tek buna şaşırıyorum... Bu kadar koruyup kollanmalarının, bu dokunulmazlığın tek açıklaması ’pişkinlik’ olamaz...
Mutlaka bilmediğimiz bir başka hesap, denge var; ben de tam onu merak ediyorum zaten.
Sulandır bakalım
Hürriyet’in yeni yazarı İsmet Berkan pazar akşamı kankası Cengiz Çandar’la birlikte Türkiye’yi konuşmak için iki Amerikalı’yla buluşmuşlar... Bunu dünkü köşesinden okuyoruz...
Zeki ve esprili ya arkadaş...
’Benim adımı raporlarda xxxx şeklinde değil yyyy şeklinde kodlayın’ diye rica etmiş... Aman ne yaratıcı bir espri.
’Muhbir gazeteciler’ tartışması yaşanırken birilerinin konuyu sulandırmaya çalışması dikkat çekici...
Oray EĞİN / AKŞAM
O yıllarda Kumkapı’daki Kör Agop’un meyhanesinde buluşurlardı... Cihangir’deki ev davetlerinde Boğaz’a bakarak bilgi alışverişi yapılırdı...
Kendilerine AB uzmanı, Ortadoğu uzmanı, Amerika’yla ilişkiler uzmanı gibi birtakım unvanlar yakıştıran gazeteciler... Ve karşılarında Avrupa Birliği’nin temsilcisi Karen Fogg...
Kurulan samimiyet gazetecilik meslek sınırlarının çok ötesinde, ’Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor’ seviyesine gelmişti...
Sonra bu arkadaşların yazışmaları ortalığa döküldü, saçıldı...
*Karen Fogg’dan Cengiz Çandar’a: ’[AB’nin çıkardığı Güncel Haber dergisinin] birinci sayfasında AB ve Avrupa bütünleşmesi olarak tercihen katışıksız Türk görüşünün dışında bir şeyler yazan her ay başka bir seçkin köşe yazarının makalesi var. Nitekim Şahin Alpay IGC üzerine, Lale S. güvenlik ve savunma üzerine, Cüneyt C. tarım üzerine, Emine Y. telekom üzerine yazdı. Ferai T., Mehmet Ali B., Samy C., Semih İ., Zeynep G., Mithat M., Mim Kemal bu yoldan geçtiler. Şimdi senin sıran. Güncel bir Avrupa konusu üzerine Türkçe 400-500 kelimelik bir makale üretmek ve bize e-postayla 9 Nisan’a kadar (...) bizim konuk köşe yazarımız olur musun? (Ödeme mümkün, bize makbuz gönder.)’
*Cengiz Çandar’dan Karen Fogg’a: ’Sevgili Karen, senin bir önerini nasıl geri çevirebilirim? Sizin sayfalarınızdan geçenler kuyruğunda en son sırada oluşum şaşırtıcı...’
*Mehmet Ali Birand’dan Karen Fogg’a: ’Sevgili Karen, evimde yüksek düzeyde ya da en üst düzeyde gazetecilerle özel toplantıyı yeniden öneriyorum. Ne dersin?’
*Şahin Alpay’dan Karen Fogg’a: ’Sevgili Karen, nasılsın? Yakında İstanbul’a geliyor musun? Bahçeşehir’deki dekanım Prof. Eser Karakaş (çok saygı duyulan bir liberaldir, geçen yıl Bahçeşehir’e yaptığımız ziyarette kendisiyle kısaca görüşmüştünüz) bir akşam yemeği ya da öğle yemeğinde sizi ağırlamayı çok istiyor, sizinle konuşmaya fena halde ihtiyacı olduğunu söylüyor. Lütfen İstanbul’dayken bizi görmek için biraz zaman ayırın.’
Dün Karen Fogg’a bilgi aktaran gazetecilere ’Kör Agop Çetesi’ adı takılmıştı...
Bugün WikiLeaks belgelerinde büyükelçilere haber aktaran, onlarla gazetecilik ilişkisini aşan medya mensuplarından XXX diye bahsediliyor...
Geçen hafta da odatv.com ’Kim bu XXX’ler’ tartışması üzerine ’Karen Fogg yazışmalarını’ hatırlatmış...
Doğrusu, ben XXX’lerin kim olduğunu hiç merak etmiyorum. Bir gün adları ortalığa saçılırsa hiç şaşıracağımı da düşünmüyorum.
Çünkü Türkiye’de aşağı yukarı her taşın altından bildiğimiz ’Olağan Şüpheliler’ çıkıyor zaten...
Ne ilginç ki Karen Fogg’la ’makbuz gönder-ödemeyi al’ diye ilişkiye girenler, ’Evimde partiye bekliyorum’ diyenler, aracılık yapanlar bugün de ortalıkta mesela... Hala birbirlerini koruyup kollayarak, birbirlerine pas atarak, görev dağılımı yaparak gazetecilik yapıyorlar: ’Sen AB konularıyla ilgilen, ben Amerika’yı alayım, ona da Ortadoğu’yu bırakalım...’
Mustafa Balbay’ın doğruluğu tartışmalı günlükleri üzerinden ’Gazetecilik sınırları aştı’ diye yorumlar yapılabiliyor...
Ama XXX’ler hala ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar; ne kimse vuruyor, ne de onların pişmanlıktan yüzleri kızarıyor... Dolandırıcılıkları yargıyla kanıtlananlara bile bir şey denmiyor!
İşte ben bir tek buna şaşırıyorum... Bu kadar koruyup kollanmalarının, bu dokunulmazlığın tek açıklaması ’pişkinlik’ olamaz...
Mutlaka bilmediğimiz bir başka hesap, denge var; ben de tam onu merak ediyorum zaten.
Sulandır bakalım
Hürriyet’in yeni yazarı İsmet Berkan pazar akşamı kankası Cengiz Çandar’la birlikte Türkiye’yi konuşmak için iki Amerikalı’yla buluşmuşlar... Bunu dünkü köşesinden okuyoruz...
Zeki ve esprili ya arkadaş...
’Benim adımı raporlarda xxxx şeklinde değil yyyy şeklinde kodlayın’ diye rica etmiş... Aman ne yaratıcı bir espri.
’Muhbir gazeteciler’ tartışması yaşanırken birilerinin konuyu sulandırmaya çalışması dikkat çekici...
Oray EĞİN / AKŞAM