"WATERGATE DENİLDİ,MEDYAGATE ÇIKTI"!..EKREM DUMANLI "SINIFTA KALAN MEDYAYA" "OH OLSUN" DEYİP NEYİ TAVSİYE ETTİ?..

Onca uyarıya rağmen her meseleye ideolojik yaklaşan medyanın başına büyük bir bela geleceği, itibarını tuzla buz edeceği belliydi.

Bu da size ders olsun!


Dostça uyardığımızda "Aman bu kadar ideolojik olmayın, her konuya kitleleri hırpalama güdüsüyle yaklaşmayın vs." dediğimizde kulaklarını tıkadı sevgili dostlarımız. Onlarca hadise şahittir ki, alelacele yapılan haberlerin arkasından manipülasyon çıktı. Pespaye yorumlar, çürük bilgilere dayandığı için yazarının itibarını sarstı. En önemlisi, fanatik bir önyargıyla yapılan gazeteciliğin faturasını sadece hatanın sahipleri değil, aynı zamanda gazetecilik mesleğine gönül verenler de ödedi. Kamplaşmalar oldu, çatışma alanları doğdu. "Bu ülkeye yazık oluyor" diye çırpınıp duranlara karşı mütekebbir bir eda ile karşılık verenlerin bir gün duvara toslayacakları belliydi. Nitekim öyle oldu. Günlerdir süren telekulak skandalı fos çıktı ve bu skandalın peşinden sürüklenenler tarihî bir mahcubiyet yaşadı ve görüldü ki araştırmadan, soruşturmadan, sormadan, sorgulamadan yapılan gazetecilik döner dolaşır tezcanlı, heyecanlı ve önyargılı medyayı vurur. Hiç kimse alınmasın; bu kabadayılığın sonucu budur. Daha önce de vahim hatalar yapıldı; ama bu sefer tam bir medya skandalı. Bu köşeden "hata yapmak alışkanlık haline gelirse" diye seslenmek zorunda kaldık. İnanın böyle şeyler yazarken mahcup oluyorum. Üst perdeden konuşuyormuş gibi algılanmak yüreğimi burkuyor. Ne var ki tepeden seslenmiyor, bu mesleğin içinden feryat ediyorum: "Bazı medya kuruluşları yayın ilkelerini bir kenara iterek yayıncılık yapıyor." Tarih, kitle gazete ve televizyonlarının bu kadar marjinal yayınlar yaptığına şahit olmadı. Sözler çarpıtılıyor, bilgiler karıştırılıyor, olaylar yanlış aktarılıyor, kirletilmiş bilgilere yer veriliyor, kara propagandanın esaretine giriliyor. Bu arada Susurluk benzeri yapılanmalar karşısında sus-pus olunuyor. Her neyse...

Türkiye bir haftadır hop oturup hop kalkıyor. CHP Genel Sekreteri Önder Sav bir valiyle partideki odasında görüşme yapıyor. Bu tuhaf görüşme kelimesi kelimesine Vakit azetesinde yayınlanıyor. CHP önce sükût ediyor; ama sonra birden "Telefonlarımız dinleniyor" diye feryadı basıyor. Medyanın bir kısmı daha ilk dakikadan Watergate skandalına göndermeler yapıyor. Tamam, iddia çok vahim; ancak bu kadar acele edip ahkâm kesmeye gerek var mı? Zaman'ın yaptığı gibi "Kanun dışı dinleme varsa şerefsizliktir; böyle bir şey yoksa masum insanları suçlamak da şerefsizliktir" tavrı ortaya koymak çok mu zor?

Medya sınıfta kaldı; çünkü daha ilk dakikadan CHP'nin dolmuşuna bindi. Önder Sav siyaset hayatının en vahim hatalarından birini yapmış, hacca gidecek CHP'li bir vatandaşımızın şahsında bütün Müslümanları aşağılamıştı. Basit bir özür bekliyordu kamuoyu. Ya Sav, ya Baykal bir şeyler demeli, kamuoyunu rahatlatmalıydı. CHP öyle yapmadı ve "dinleniyoruz" savıyla taarruza geçti. Meğer medyanın bir bölümü hazır kıta gibi bekliyormuş. Hükümeti istifaya davet edecek yayınlar yapıldı. Ancak bugün çok net anlaşılıyor ki telekulak diye nakledilen olay çok basit: Önder Sav, Vali Bey'den "N'olacak bu CHP'nin hali" başlıklı brifingi(!) alırken kendini arayan Vakit muhabirine "bir dakika" dedikten sonra telefonunu açık unutarak 44 dakikalık tuhaf bir röportaj (!) imkânı sunmuş. Bu durum Telekom'un verdiği telefon görüşmeleri dökümünde gayet net ve belgeli bir şekild